• (bkz: undead hordes)
  • soru sormamak, kabullenmek, ezberlemek, bulunan sistemi kabul etmek, bulunan sistemi yikip yerine baska bir sistemi getirmeye calismak, arkasina saklandigi akımı sonuna kadar savunup baskalarina kabul ettirmeye calismak, insanlari benim akimindan olanlar ve olmayanlar diye ikiye bolmek, kendine yalan soylemek, kendini oldugundan farkli gostermek, mutlulugu sistemin sundugu para ve lukste aramak, kucuk mutluluklarin degerini bilmemek, tabucu olmak, totemist olmak, kendini belirli raya sokup hayatini goruslerini hep o rayda devam ettirmek, gelismekten korkmak, kendi dusuncelerini sorgulamaktan korkmak, kendinden korkmak, baskasini kopyalamak,sorgulamamak, sorgulamaktan korkmak , idollerin pesinden kosup onlari kopyalamak ustune kurulan hayatlar daha buyumeden olen beyinlerdir.
    hayatin buyuk bir kismidir etrafimizdadir, kacamazsiniz, saklanamazsiniz...
  • ölmemiş ölülerim var benim.

    dizlerini karnına kavuşturmuş karanlıkta kıvranan kadın: 'beni bu halde görme diye kaçıyorum. beni böyle görme diye tüm nefretim sana...'

    ölmemiş ölülerim var benim her yerdeler: içimde, dışarıda, kalbimde.

    aynanın karşısında ağlayan kadın bağırarak: 'herkes benden özür dilesin! özür dileyin benden! dünya benden özür dilesin! özür dile dünya!! özür dileyin!'

    ölmemiş ölülerim var benim karnımda, ellerimde, boynumda.
    karnımda, ellerimde, boynumda en çok hatıraları, izleri...ya da dizlerimde, omuzlarımda hala öpücükleri.

    kadın bardakları yerlere atar. yerden bir kırık alıp kolunu boydan boya yarar.çığlıklar içindedir. -'bardakları yerlere atıyorum. bir kırığı alıp yarıp kolumu boydan boya çığlık çığlığa kusup nefretimi!!'- (ışık kırıklara vurur ve parlar. ışık kırıklarla parlar.)

    "durun durun!" yabancı sesler seslenir...

    -uzaktan bir ses mırıldanır, ışık serum şişesindedir. damlalar duyulur pıt pıt pıt...-'bileğime kokunu sürüp uyuyorum ben hala. ve açmayacağını bildiğim saatlerde umutsuz çaresiz bir sadakatle çeviriyorum numaranı, orada mısın diye. yoksun olamazsın ya da ordasın açmıyorsun diyorum ezbere bazen günün belli saatleri. ölmemiş ölümsün sen benim.. ölmemiş ölülerimden birisin.'

    kanının akışını izleyen sırtı dönük kalabalığa bakarak elindeki kırık camla kadın: 'özür dile benden dünya, özür dile!'

    ışık yanar. ışık yanıp söner. çığlık!

    ölmemiş ölülerim var benim kalbimde, dudaklarımda tadları ve tenimde, kanımda, içimde...

    -uzaktan bir ses sakin başlar anlatmaya, ışık yataktadır, hareketsizdir sahne- 'geçeceğin yollara düşürüyorum yolumu ve karşılaşalım diliyorum sırf karşılaşalım diliyorum tanrıdan, neden yaptın bana bunları niye!!! '

    ışık çığlıklar içinde kıvranan kadına döner, kadın yerde yalvarır: 'bileğimdeki kokunu söksün dünya. yerle bir olsun dünya! af dile benden dünya. affet beni dünya affet beni dünya.. ölmemiş ölülerim var benim...'

    'beni bu halde görmesinler diye.. beni bu halde görmeyin diye düşüyorum bu hallere.'

    gece yıldızlara bakan bir kadın içindeki nefreti kesiyor boydan boya bileğinde...

    "durun durun!" yabancı sesler seslenir...

    'sırf bu halimi görme diye.'

    kadın çünkü sevmeyi özlemekle öğrenmiş bilmiyor özlemeksiz sevmeyi. ve ölmemiş ölüleri var kadının artık özlemeye bile hakkının olmadığı..

    'kokunu bileğimden emiyorum kan gibi geceleri ancak öyle uyuyabiliyorum. ihanetimsin dünya. katilimsin. katilinim, katilimsin.' ve çığlık çığlığa hıçkırıklar..

    yerde karnını tutarak hıçkırıklarla ağlayan kadın bağırarak: 'katil!' ışık yüzüne yüzüne geliyor. 'bu halimi görme diye kaçıyorum senden sırf bu halimi görme diye nefretim.'

    acı.

    -kadın duvara yüzü dönük sırtına ışık vuruyor. duvara bakıyor kadın. sakin konuşuyor, piyano acıklı bir melodi çalıyor. kadın yerinde sallanarak anlatıyor:-
    'geceleri sesi kısık telefonumu rastgele açardım arıyorsan diye, sonra adını geçirirdim adım adım adım sayardım kaldırmadan başımı sokaklarda sonra kaldırırdım karşıma çık diye ve ölümcül hastalıklar dilerdim gel diye geleyim diye.. ölmemiş ölümdün sen benim. intiharlar düşlerdim. hastalıklar isterdim sana ve bana. ölmemiş ölümdün sen benim. mezarını özlerdim gidebilmek için. ve kokunu.. bak –kadın bileğini gösterir kocaman bir dikiş vardır- buradan kokunu sökmek bir yana her gece illa ki sol bileğime sürerdim kokunu uyuyabilmek için. senin uyuduğun saatlerde hep uyanıktım ben. senin ölmediğin saatlerde hep öldüm.. öldüm.. öldüm.. ölüyorum...sırf bu halimi görme diye..'

    ölmemiş ölülerim var benim, her yerdeler, kaçamıyorum, kaçamıyorum...

    kadın aniden devrilir.

    "hiiiiiiih!" yabancı sesler telaş ünlemi yapar.

    adımlar adımlar... sadece bacakları gösterir ışık.. adımlar bir kola takılır. tökezler. eğilir, çarptığı eli tutar..

    “sen benim düşümsün... sen benim düşümsün” diye fısıldar adam...
  • kahramanlar, sanatcilar, besteciler, heykeli dikilenler . bi de asagilik olup da olduruldukleri icin kahraman ilan edilenler vardir ama girmeyelim o konuya hiç.
  • nietzsche'ye gore tanri
  • (bkz: eski sevgili)
  • (bkz: nosferatu)
  • insanlar arasında "olum şu ölmemiş aslında şurda saklanıyomuş, bilmem nerde tatil yapıyomuş, bıkmış insanlardan vs. vs." şeklinde geyikleri yapılan insanlar.
    (bkz: ahmet kaya)
    (bkz: elvis presley)
    (bkz: adolf hitler)
  • (bkz: dead ringer)
hesabın var mı? giriş yap