• selüloz-is sendikasi'nin iki yil once nasil olsa kapatilacak bari birkac iscinin transferini yapalim deyip, elde isci adlari yazili dosyalarla bakanlik koridorlarinda beklemesine tepki olarak, birçok isci aktivistinin madem sendika böyle bizde kagit iscileri dernegi kurariz deyip, faaliyete baslayinca, ayari alan sendikanin yeniden özüne dönmesiyle baslayabilen direnis. halbuki, seka iscileri izmit'in en direngen en politik bilincine sahip iscileriydi. konuyu bakandan randevu alarak çözmeye çalisanlarin, ezberden okuduklari uzlasmaci sendikacilik anlayisinin bir sonudur ayni zamanda bu direnis.
    ekmegin, emegin uzlasmasi olmaz, o dediginiz, bddk ile karamehmet arasinda olur.
  • seka

    seka geçen yılın ilk yarısında 36.1 trilyon lira zarar etmiş. sadece izmit işletmesinin zaraı 15.1 trilyon olarak açıklanmış. bolu, dalaman, afyon, balıkesir, çaycuma aksu ve kastamonu işletmeleri satılırken, izmit ve akdeniz işletmelerinin kapatılmasına karar verilmiş. tamam.

    akşam eve yorgun geldim, yemeğimi yiyip odama çekildim. televizyon kumandasını aldım kanalları değiştiriyordum. önümde meyve tabağım vardı. bilgisayarda hala bitiremediğim bi rpg vardı, yan gözle şöyle bir baktım, “hiç beni elleme uğraşamam” der gibiydi, bulaşmadım. yabancı müzik kanallarından müzik dinledim biraz. sonra, sonra bir kanalda haberlere rastladım. koca koca adamlar vardı, sakalları uzamış, üzerlerinde kabanları, gözlerinde sevinç ve yaşlarla birbirlerine sarılıyorlardı. televizyonun sesini açtım. kalabalığa birşeyler söylemek için sesi heyecandan titreyen, gurur dolu bir yüzle kürsüye çıktı adam. “arkadaşlar! ankara 9. idare mahkemesi, fabrikamızın kapatılması kararının yürütmesi durdurmuştur” dedi, belkide hayatının en coşkulu saniyelerinde. yüzlerce adam birbirlerine sarılarak bağırıyorlardı. ağlıyorlardı. bir başka fabrikadan destek olmak için yanlarına gelen işçilerle birlikte bu kararın tadını çıkarıyorlardı. yanlarında eşleri , çocukları vardı çoğunun. onlarda ağlıyorlardı. bir çocuğun babasını ağlarken görmesi kadar dokunan az şey vardır bana. baba güçlüdür çünkü, ne olursa olsun herşeyi bilir, serttir. ağlamak ise çaresizlerin yaptığı bir şeydir. baba ve çaresizlik bir çocuk için yanyana en son gelmesi gereken şeylerdir. o fabrikada baba, anne, çocuk hep beraber ağlıyorlardı. sevinçten.

    elbette kendilerine göre doğru nedenleri vardı kapatma kararını verenlerin. zarar gösteriyordu fabrika. milletin omuzlarına yük oluyordu. ama onların bütün bu nedenlerinin karşısında oradaki işçilerin daha önemli bir problemleri vardı. onların karnı açtı. onların çocukları okula gidiyordu. onların paraya ihtiyaçları vardı. onların ailelerinden sonra sahip oldukları tek şey o fabrikaydı. hayatlarıydı. sevinçten ağlıyorlardı şimdi. ben hayatımda sevinçten hiç ağlamadım, ve ben hayatımda hiç aç kalma korkusunu yaşamadım. şimdi oturmuş bunları yazarken o insanları ne kadar anlayabildiğimi soruyorum kendime. sanırım çok az. ama 45-50 yaşlarındaki adamların ağlayarak birbirlerine sarılmaları aklımdan bir türlü çıkmıyor. bu nasıl bir karedir. hayal, umut, sevinç, gözyaşı ve keder, bekleyiş, isyan, çaresizlik aynı yerde. kim haklı, kim haksız? bilmemkaçbin yıldır insanların birbirine sorduğu bu sorunun cevabını kim verecek? o çocuklar orada anneleriyle babalarıyla beklerken ben oturup bilgisayar oynayabilecek miyim? o adamlar orada ekmek kavgası verirken ben önümdeki meyve tabağından bir dilim elma daha yiyebilecek miyim? siz o haberleri izledikten sonra seka’daki işçileri düşünmeden durabilecek misiniz?
  • ayşe arman'ın hamileliğini sürmanşet veren büyük gazetelerin kaç gündür kayıtsız kaldığı, büyük bir küstahlıkla medyanın yok saydığı, gözlerimizden dolayısıyla hafızamızdan kaçırılmaya çalışılan anlamlı bir direniştir.
    ...
    sanılanın aksine büyük bir coşkuyla işçiler aileleriyle birlikte direnmektedir. kasıtlı politikalarla bilerek zarar etmeye zorlanan koca bir fabrika sonra bu zarar bahane edilerek tasfiye edilmeye çalışıyor. bu ülke yılda 2,5 milyar dolar kağıt ithal ediyor. hal böyleyken türkiye'nin kağıt ve selüloz konusunda en kalifiye, en tecrübeli işçilerine sahip kağıt fabrikası kapatılmaya çalışılıyor. bakan kemal unakıtan fabrikanın ömrünü tamamladığını söylüyor. kendisi önce kendi üçkağıtlarına ömür biçsin. işçi temsilcileri ve bağımsız kaynaklar açıklamakta ki seka eskiden selülozu, tonunu 350 dolara üretiyordu. selüloz ünitesi kapatıldı şimdi dışarıdan 1200 dolara selüloz alıyor devlet. sonra zarar diye kapatıp satacaklar. yeni sahipleri ise 350 dolardan üretime geçecek, sonra bunu bize işte piyasanın başarısı diye yutturacaklar. özel sektör sihirli değnek değildir, bu fabrika insan faktörü ve doğru yönetimlerle kâr edebilecekse; bunu devlet de yapar, işçiler de yapar, özel sektör de yapar.

    ama bir fabrika kötü niyetle zarar ettirilince özelleştirmesinde de kötü niyet aramak artık komploculuk değil. devlet daha önce mesut yılmaz zamanında bu fabrikaya ait hazine arazini ücretsiz ford otosan fabrikalarına devretmişti. süleyman demirel de bunu savunmuş "gelsinler çankaya'nın bahçesini bile veririm" demişti. özel sektöre beleşe arsa vermenin türkçesi liberalizm, teşvik filan değil düpedüz rekabet düşmanlığı, piyasa düşmanlığı ve halk düşmanlığıdır.

    kemal unakıtan bey şimdi kalkıp bu fabrikayı akp'li belediye başkanına ücretsiz devretmenin planlarını yapıyor hatta yapmış bile. burayı londra'daki hyde park gibi yapacaklarmış. halk, parkta gezerek kağıt üretir artık ne güzel...
    ...
    dün istanbul'dan bir sürü sanatçı-gazeteci oraya işçilere destek olmaya gittiler. ama maalesef sesleri o fabrikadan dışarı çıkamadı. üstelik bu direnişler bir iki tane değil. şu anda ülkenin dört yanında eskişehir'de, bitlis'te her yerde direniş var. bitlis’deki tekel fabrikası da kapatılmak isteniyor. orada da işçiler direnişte.

    tamam hiç bir yer zararına üretim yapmasın, mutlaka bir çözüm yolu bulunsun ama hiç olmazsa kamu vicdanı bunlardan haberdar olsun.
  • bana zonguldakli maden iscilerini hatirlattilar, animsar misiniz hani, ankaraya kadar yurumuslerdi, soke soke almislardi haklarini... cocuktum daha, bir daha boyle bir direnis goremeyecegime emindim, sonra gecen haftalarda duydum ki seka, izmit direniyordu.

    isci direnisi denince benim aklima nedense hep boyle topyekun yapilan direnisler geliyor. ailecek, coluk cocuk hayatlarina sahip cikmak isteyen o insanlari bir arada gormek sevindiriyor beni... pasapahce fabrikasinda da ayni sey oldu gecen yillarda, direndiler, koca bir semt, pasabahce direndi. simdi izmitliler direniyor. ailecek, konu komsu, coluk cocuk...

    734 isci aileleriyle birlikte direniyor izmitte, kendilerine ait bildikleri, babalarinin, dedelerinin calistigi fabrikadan cikmayi reddediyorlar, cikmayacaklar, cikmasinlar, dayanabildikleri kadar dayansinlar...

    izmit direnisinden bizim haberimiz yok, yeterince bilmiyoruz... zonguldak maden direnisi sirasinda haberimiz olmustu, demek ki o zamanlar bizi uyutabilecek haberler verme konusunda profesyonel olamamisti medya... simdi kimse duymuyor seka iscilerinin direnisini ama onlar direniyor, cok da iyi yapiyorlar...
  • tam bir türkiye klasiği. zorla zararda gösterilen kamu işletmeleri, medyanın "devlet ayran mı üretecek ülen" mealli çiğlikleri, özelleştirme süreci vs vs..

    amma velakin sevgili medyamız bize sadece özelleştirmenin öncesinde birazcık, sonrasında da birazcık anlatır. özelleştirilecek kurum sanki "trilyonların gömüldüğü, çalıştığı her gün devletin -yani bizim- cebimizden milyarların çıktığı" bir korku yuvasıdır (ölü yatırımlara giden trilyonları daha yeni hatırladı bu armutlar). sonra bir kara murat çıkar ve bir ur gibi duran kurum, keser atar. vatana millete faydalı olmak isteyen birileri de (aralarında ara sıra ecnebiler çıkar ama sizi yanıltmasın, biz çoktan türkleştirdik onları) bu "enkaz yığınını" satın alır, "özel teşebbüsün" sihirli eli ile dokunur ve o enkaz yığınından bir dünya devi doğurur (işte bu noktada medya görevini yapmış olmanın haklı gururu ile başka gündemlere yelken açar)..

    birileri bu kurumların neden zarar etti/rildi/ğini, çözüm yollarının neler olmasını gerektiğini söyleyene kadar sevgili özel teşebbüsümüz bu kurumdan alacağını çoktan almıştır bile. sevgili devletimize bu içi emilmiş kurumu geri almak kalır. tabi bunu sevgil medyamızın neresinde bulacağınızı size bırakıyorum..

    ah bir de böylesi "ayrık" olaylar da olur. fabrikanın asıl sahipleri uyumaz, uyutmaz. bize de birkaç entry ile bu olayı anmak kalır. üç gün sonraki uykuya dek bununla idare ederiz..

    (fazla değil, bir beş sene sonra görmek isterim seka'yı, onun yerine hayatımıza sokulan şirketleri, medyamızın onları nasıl hatırlayacağını vs.. bakalım tükürdüklerimi yalayabilecek miyim?)
  • seka iscileri ile dayanisma platformu kuruldu. bu platform 20 şubat pazar günü seka iscilerini ziyaret edecek. ayni zamanda ilgili alanda gün boyu konserlerden belgesel çekimlerine kadar değişik etkinlikler düzenlenecek. istanbul'dan 12:37 adapazarı treni ile topluca gidilecek.

    iletisim için : sekadayanisma@yahoo.com
  • yapılan saldırıya rağmen 20 şubat pazar günü yapılacak "seka buluşması" iptal edilmediği gibi geniş katılım daha da önem kazanmıştır. başlangiçta sadece istanbuldan gidiş organize amaçlanirken diğer illerden de katilimin olacaği anlaşilmiş, diğer iller içinde saat :1400'de tcdd izmit gari buluşma noktasi olarak belirlenmiştir.

    19 şubat günüde her kalkan adapazarı treninde bir grup dayanışma amacıyla gidecektir. yarından itibaren seka içinde dayanışma çadırları açılmaya ve sürekli nöbet tutulmaya başlanacaktır. şu saat itibariye seka önünde bekleyen kalabalık 1000 kişiye ulaşmıştır ve gece boyuncade baz bölgelerden otobüsler gidecektir.
    hedef beşbin kişiyle süreklinöbet durumunda olabilmek..ayrica dökümhanedeki işçilerin morali çok yüksek 724 işçiden tek bir fire vermeden direnişe devam etmektedirler.

    kağittan kaplanlara karşi kağit işçilerinin direnişi sürüyor
  • direnistekilerden gece gelen bir mail var:

    "polisle kaşı karşıya gelmek istemeyen onurlu seka işçisi fabrika içine çekilince polis babalarının yanında olma isteyen eş ve çocuklara müdahale etti

    hükümetin kapatma kararını uygulamaya koymasıyla birlikte kendimizi mekanik atölyeye kapadık. ailelerimiz fabrika kapısında binlerce polise karşı durarak müdahale etmemelerini istedi. fakat haberlerden ve telefonla eşlerimizden ürpererek öğrendik ki garibana gücü yeten hükümet operasyon düğmesine basmıştı bile. ekmeğinin, eşinin, işinin yanında yer alan ailelerimize dahi acımadan biber gazı sıkarak, fiili kuvvet kullanarak geriye püskürtmüşler fakat başarılı olamamışlar. ailelerimiz direnişimizin odak merkezi olan yemekhanemizde beklemektedir..

    sendika genel başkanımıza iletilen habere göre "operasyon ertelendi, bu gece olmayacak" bilgisi bizleri herhangi bir gevşekliğe sürüklememiştir. her ne kadar "operasyon ertelendi" denilse dahi işçiler olarak, sabaha karşı polislerin direnişimiz bitirmek için fiili kuvvet kullanacağını düşünmekteyiz. bizi destekleyenleri yarın yanımızda görmek istiyoruz. biz bu zamana kadar söylediğimiz her sözün arkasında duruyoruz. biz adam gibi adamlar olarak söylediğimiz her sözün arkasında duracağımıza and içiyoruz.

    bizim seka'dan ölümüz çikar!"
  • bir takım alternatif yayınlar hariç medyada esamesi okunmayan direniş.maalesef halkın yanında olduğunu iddia eden gazeteler halkın değil de hükümetin yanında olduğunu açıkça gösteriyor.
  • seka "ozellestirmesi" uzerine gungor uras'in 10 ocak 2005 tarihli yazisi:
    http://www.milliyet.com/2005/01/10/yazar/uras.html
hesabın var mı? giriş yap