• tbmm'nin ilk milletvekillerindenden. hilafeti savunan ve meclisteki gerici unsurları birarada toplayan grubun başını çekmesiyle birlikte mustafa kemal'in korumalarından topal osman ağa tarafından öldürülen trabzon milletvekili. mart 1923 yılında öldürülmüş, inkîlap tarihi derslerinde okuduğumuz cumhuriyet ilanının anlatılanlardan daha bir çetrefelli daha bir entrikalı olduğuna kanıt teşkil etmiştir.

    ali şükrü'yü öldüren topal osman ağa da, cinayeti kendi iradesiyle işlediğini açıklamış, akabinde güvenlik güçleri tarafından kuşatılmış ve ölü ele geçmiştir. daha sonra da bu cinayet gericilerin elinde koz olarak sıklıkla kullanılmıştır.

    ekleme:

    yazarlardan biri sokayım sizin gericilik algınıza şeklinde olaya kinetik yönden de yaklaştığı için üzerime alındım. sentez zamanıdır:

    entryde iki defa gerici geçtiği için, ali şükrü’ye gerici dendiği algısı oluşmuş sanırım. ali şükrü’ye gerici denmemiştir. ali şükrü muhaliftir. derin devletin ilk kurbanıdır, muhafazakardır… hay hay. aynı zamanda meclisteki gerici unsurları, şeriatçıları, hilafetçileri arkasında toplamıştır.

    cinayeti gericilerin elinde koz olarak kullanılmıştır. normal insanlar ve tarihçiler nesnel baktığı için bu olayları koz olarak kullanmamış, tespit yapmakla, ders almakla yetinmişlerdir. bir konuya da sloganlarla yaklaşmayın, bir konuyu da siyah/beyaz ayrımıyla görmeyin ulan.

    ekleme 2:

    biraz daha empatik olarak irdelersek: en başta yazdığım cümleler hala doğru ve esasında bir görüş bildirmeyen tespit cümleleri. ancak o zamanlar okuduğum şevket süreyya aydemir’in pek sevmediğim siyah/beyaz dili baskın gelmiş. normal hayatta kullanmasam da sürekli “gerici” demişim. oysa ilgili cinayetin içyüzünü gericiler dışında da aslında tarihini bilmek isteyen herkes merak ediyor, etmeli.

    simülasyon yapamayan bir toplumuz. komplo teorilerine meraklıyız. komplo teorisindeki zeka başlangıç itibari ile ilk hızı veriyor. çok güzel. ama tembelliğimiz gene ortaya çıkıyor. komple teorisine inanmak ile yetiniyoruz. ilerisini göremiyoruz. tabularımız düşünmeye engel. oysa biraz olsun tabulardan sıyrılıp baktığımızda her konunun berraklaştığını görebiliriz.

    teori 1:
    ali şükrü bizzat mustafa kemal’in emri ile öldürülmüştür. eskiden içten içe, gizlice söyleniyordu, artık rahatlıkla söylenebiliyor. ne mutlu. evet, gayet muhtemel, olabilir. hatta o zamanın şartlarında gayet doğal bile bulunabilir. tabi bunu söyleyen tayfa buradan mustafa kemal’in aslında bir diktatör, zalim, acımasız bir lider olduğunu gidiyor. mustafa kemal’e duygusal olarak bağlı insanlar da bundan inciniyor gereksizce. oysa somut gerçek ortada. mustafa kemal demokratik olmayan yöntemler kullansa da bir diktatör değildir. ancak amacına ulaşmak için mecburen erki kullanmıştır. yaş kuru dinlememiş, yakmıştır bazı olaylarda. mustafa suphi ve arkadaşlarının memlekete ayak basamadan öldürülmesi de benzer bir davadır. detaylar konuşulur bilgi sahibi olanlar tarafından, biz de alınacak ibret, feyz ne varsa alırız. aslında hemen her türlü konunun tartışılmasına engel olan iki tarafı ortadan kaldırırsak (biri cinayete yekten karşı çıkan, beyni yıkanmış, duygusal tayfa. ikincisi yekten mustafa kemal’in diktatörlüğüne inanmış, onu şer odağı olarak gören dinci tayfa) meseleyi gayet kolay çözebiliriz. kemalisti kendini “dönemin koşulları” diyerek ikna eder, “senin toz kondurmadığın padişahlar kardeşlerini boğdurtuyordu haberin var mı” diye islamcıya karşı rasyonalize eder kendini, dinci de mustafa kemal’e sövmeye devam eder. tabularında sıyrılmış insan da her iki ucun ahmaklığına vakıf olup ileride böyle durumlarla karşılaşmamak için önlemlerini alır. katili lanetler.

    teori 2:
    resmi söylem doğrudur. (ki buna resmi söylem demek doğru değil aslında resmi söylemde, okullarda okutulan kitaplarda bu olaydan bahsedilmiyor, belki kemalist görüş demek daha doğru olur) katil osman ağa, mustafa kemal’e çok bağlı duygusal ve sert bir adamdır. kendine göre, ileri geri konuşan ali şükrü’yü kendi iradesi ile öldürmüştür.

    bu da gayet muhtemel. doğruluğunu bilemiyoruz. muhtemelen hiçbir zaman bilemeyeceğiz. ancak bu teori de doğru olsa ilk başta yazdıklarımız aslında değişmeyecek. mustafa kemal antidemokratik yöntemler kullanmıştır. milletini çağdaş medeniyete ulaştırmak için büyük bir sorumluluk üstlenmiş, islamın bizde oluşturduğu karanlıktan, cahillikten kurtulmayı hedeflemiştir. ancak diktatör değildir.

    hadi biraz daha ilerletelim simülasyonu. hep “diktatör değildir” dedik. birileri de “hayır efendim diktatördür” dedi. madem niyetimiz herkesin faydalanabileceği bir sentez oluşturmak devam edelim ve çatışmaya girmeden “peki” diyelim.

    mustafa kemal bir diktatör olsun. hay hay. diktatörlük günümüzde yeri olmayan çağdışı bir yönetim biçimi. sezar bir diktatördü örneğin. ancak 41 yıl boyunca roma en mutlu/güçlü dönemini yaşadı. büyük iskender de bir diktatördü. zekası ile tarihe geçti. bazen hiç savaşmadan şehirleri zekası ile ele geçirirdi. cengiz han da bir diktatördü. çok da başarılı idi. neredeyse dünyayı ele geçiriyordu. diktatörlüğü salt kötülük olarak görürseniz olayları doğru değerlendiremezsiniz. alın bakın nispeten kısacık olan türkiye tarihine. diktatörlük dediğiniz mevhuma her yaklaşıldığında patırtılar olsa da memleketin nispeten şahlandığını görebilirsiniz. acaba bize en uygun yönetim şekli diktatörlük olabilir mi? günümüzde diktatörlük olsaydı nasıl olurdu, evde arkadaşlarınızla tartışınız...

    …hmm. elinizde çekiç varsa herşeyi çivi olarak görür savurursunuz sürekli sağa sola. salak olmayın, ahmaklığınızı yenin. tabularınızdan sıyrılın. komplo torilerini okuyun, geliştirin, simule edin ancak onlara inanmakla yetinmeyin.

    ali şükrü cinayeti her zaman lanetlenmelidir. mustafa kemal de yaptırmış olsa, topal osman kendi iradesi ile de yapmış olsa.

    not: neden atatürk yerine mustafa kemal dediğimi de açıklayayım, içimde kalmasın. çünkü sadece buradan insanları belirli kalıplara sokan dümbükler var. ilk fikret kızılok’tan duymuştum zamanında. canlı yayında bir spikeri azarlamıştı. “hayır ben atatürk demedim, mustafa kemal dedim” diye. detayını öğrenince fikret kızılok’un ne kadar haklı olduğunu gördüm. resmi tarih, atatürk diye bir efsane yarattı. her özelliğini abarttı, insani yönlerini gizledi. ahmak nesiller üretti. atatürk bu neslin aptallığını hatırlatıyor bana. atatürk tek parmak hareketi ile orduları yenen bir dev. mustafa kemal ise alkolü seven, kadın ilişkilerinde problemli, askeri ve siyasi zekası ile müthiş işler başarmış, korkulacak ya da tapılacak değil, rakı masasında muhabbet edilecek şahane bir adam. ben mustafa kemal’i seviyorum atatürk’ü değil.
  • osmanlı donanma cemiyeti'nin kurucularından biri ve ikinci başkanı. birinci tbmm'de trabzon mebusu olarak görev almış ve muhafazakar görüşleriyle dikkat çekmiştir ikinci grup'un önderlerinden biridir *. mustafa kemal atatürk'ün muhafızı topal osman ağa tarafından boğularak öldürülmüştür.
  • karanlik bir sekilde oldurulen, cesedi cankaya'da papazin bagi mevkiinde bulunan mebus.
  • mezari trabzon boztepe'dedir. bu da göstermektedir ki ali sükrü bey trabzonlularin deger verdigi bir sahsiyettir.

    ikinci grup söylendigi gibi gerici degil tahakkümün karsisindadir. erzurum mebusu hüseyin avni ulasile birlikte ali sükrü bey bu anlamda demokrasiyi savunmustur. karsi olduklari bir konu da milli egemenlik nedeniyle hiç bir kurumun meclisin üstünde olmamasi geregiydi. bu nedenle olaganüstü yetkilerle donatilmis bir baskumandanlik makamina karsi çikmislardir; mustafa kemal'in sahsina degil. karsi çiktiklari bir diger konu da istiklal mahkemelerinin mevcut uygulamalari idi. daha ayrintili bilgi için ahmet demirel'in "birinci meclis'te muhalefet ikinci grup" kitabina bakilabilir.
  • türkiye'de sivil toplum ve demokrasi mücadelesinin -"derin tertip" kurbanı- ilk şehitlerinden biridir.*
    topal osman namıyla bilinen bir çeteci-fedai tarafından acımasızca, kalleşçe katledilmiştir. bu cinayet üzerine toplumda meydana gelen infial üzerine, topal osman tez elde gözden* çıkarılmıştır.
    (bkz: birinci tbmm)
    (bkz: ikinci grup)
    (bkz: birinci mecliste muhalefet ikinci grup)
  • ikinci grup adıyla bilinen, birinci tbmm'deki liberal-muhafazakar ve muhalif unsurların oluşturduğu politik oluşumun önde gelen temsilcilerinden biridir. rumlara yaptığı zulüm ve canavarlık seksen yıl sonra karadeniz'de hala anlatılan mahut şahıs tarafından boğularak öldürülmüştür.

    ali şükrü bey'in ismi ne inkılap tarihi kitaplarında anılmıştır,ne de resmi tarih vaazlarında,tıpkı mustafa suphi'ler,mehmet cavid'ler gibi...
  • 1884 trabzon doğumlu. bahriye mektebini 1904'te birincilikle bitirir ve bahriye erkanı harb zabiti (deniz kurmay subay) olur. bahriye erkanı harb binbaşısı iken istifa eder. amansız bir ittihat ve terakki muhalifidir. ingiltere'de deniz hukuku eğitimi alır ve sonraları, özellikle lozan görüşmelerinin meclise taşınması ve müzakere edilmesi sırasında işine yarayacak ingilizcesini ilerletir ("taymis gazetesi"nden [time] tercümeler yapar, bunları mecliste kürsüden anlatır). aynı zamanda 18 mart 1920'de kendini fesheden son osmanlı meclis-i mebusanı'nda da mebus olarak görev yapar ve misak-ı milli'nin hazırlanmasına katkıda bulunur.

    ali şükrü aynı zamanda iyi yetişmiş bir entelektüeldir. çok iyi derecede ingilizce bilir, dış basını düzenli olarak takip eder. 19 ocak 1923 tarihinde yayınlamaya başladığı tan gazetesi 27 mart 1923'te öldürülüşünden sonra ancak 8 nisan 1923'e kadar yayınlanabilir. bu tarihler arasında (19 ocak -8 nisan 1923) cumartesi günleri hariç haftada altı sayı olmak üzere toplamda 68 sayı çıkar gazete.

    kendisini yakından tanıyanların ifadelerine göre iyi bir hatiptir. konuştuğu zaman sözünü dinletir ve asla sözlerini sakınmaz, daima doğru bildiğini söyler. heyecanlı, asabi, "cüretli ve atılgan"dır. kendisine ve fikirlerine özgüveninden ötürü kanaatlerini ifadeden asla çekinmez, en sert tenkitleri sıralamakta beis görmez. günde 15 defa meclis kürsüsüne çıkacak kadar azimli, ciddi ve şiddetli muhaliftir. samed ağaoğlu'na göre o denli iyi bir tenkitçi ve muhaliftir ki, birinci meclis'te icra vekillerinin yani bakanların soru ve gensorularından en çok çekindikleri mebuslardan biri ali şükrü beydir. zira ali şükrü bey, "gensoru konusu yaptığı bütün meselelerde ilgili bakanları ağır şekilde hırpalamaya muvaffak olmuş ve hemen her zaman tenkidlerini müsbet bir sonuç ile bitirmiştir".
  • topal osmana "ben yıkıldım mı ki sana kaldı trabzon'un asayişi?" diye çıkışan kayıkçılar kâhyası yahya'ya arka çıkan, bu yüzden topal osmanın kendisine diş bilemesine sebep olandır.
hesabın var mı? giriş yap