• riders in the chariot. patrick white'ın 1961 basımı romanı. iletişim yayınları'ndan ve murat belge çevirisi. sanki yıllar önce başka bir çevirisini de okumuştum. ilk çeviri basımı 1983. arabanın sürücüleri, araba ve sürücüleri adlarıyla da eski çevirileri olduğu görülüyor.

    "görünüşe bakılırsa, parça, bütünden daha fazla hoşuna gidiyordu." patrick white - arabadakiler

    "ilgi görerek büyütülmemiş olmak ona sağlam bir gözlemcilik eğitimi kazandırmıştı."

    "efendilerinin ruhlarını kavradıkları için dayak yiyen köpekler görmüştü."

    "kızı susuyordu, çünkü annesinin katlanmak zorunda olduklarının büyük kısmının kendisi olduğunu biliyordu."

    "hiçbir zaman bağışlamayacaktı mary'nin bakışını, yeterince incinmemesini."

    "gene sinir nöbeti geçirmek üzeresiniz galiba, miss mary?"

    "hava gibi insanın da sürekli sakin kalabilmesi çok şüphelidir."

    "dul olduğu bilinmese, kalbiyle evli olduğu sanılabilirdi."

    "ha, muayene mi? ben hiç muayene olmadım, olmam da. asla!"

    "zaten her istediği muntazaman geri çevrilmişti."

    "yahudi ise onun kendinde uyandırdığı anlık tiksintiden utanmıştı."

    "ey, mordehay, tam bir küçük zaddik!"

    "mağrur bir yahudi'nin tozları öpmesi daha güç olur, mordehay. ve mutlaka öpecektir."

    "duygusallığın incelikleri genç yahudi'ye kıza aşık olduğu inancını verdi."

    "gerçekten de, bütün nesneler -en mat olanları kelimelerdi- yıllar geçtikçe saydamlaşıyordu."

    "bizim inancımıza göre her kuşakta otuz altı gizli zaddikhim vardır - gizli gizli dünyayı dolaşan, tedavi eden, yorumlayan, iyilik yapan kutsal insanlar."

    "aklımız bizi yarı yolda bıraktı."

    "zaten benliğini oluruna bırakmak, karşısına çıkan yolu kabul etmek demektir."

    "bazı yahudilerde ortodoksluğun kokusunu alabiliyorsun."

    "ünlü tomarlar bile bazı yaşlı balmumu yüzlü yahudilerin yüzleri kadar sıkışık yazılı değildi."

    "elin kötü olmuş. sarsaparilla'daki doktora bir görün. bakalım ne diyecek. ücretini filanı alırsın nasıl olsa."

    "gerçi uğramak, doğruyu çekidüzene sokmak gibi ince bir işlemle bağdaşmayacak kadar rastgele bir durumu ima eder, ama şunu da unutmamalı ki kibar hanımlar leş arama işine biraz yengeç gibi girişirler - yan yan."

    "sonra oturdular, mobilyaların bir konu açmasını beklediler."

    "gökyüzüne, orada olduğunu yeni keşfetmiş gibi baktı. ama konuya ilgi göstermek de gerekiyordu."

    "ruth çok erken sevmişti; sevgisinin iki düzeyde olduğunu ve tom'un bunlardan bir tanesine hiçbir zaman erişemeyeceğini anlamıştı."

    "hi digger, hi digger,
    nail it! nail it!
    nail the difference till it bleeds!
    it's the diffrence, it's the diffrence
    that will bleed the best.
    poppies are red, and crimson rumb-lers,
    but men are reddest when they bleed.
    let'em! let'em!
    le-ehtt..."
    [merhaba mezarcı, çivile, çivile, çivile ayrımı kanayana kadar, ayrım, ayrımdır, en güzel kanayan, gelincikler kırmızıdır, çardak gülleri kızıl, ama en kırmızısı insanlardır, kanadıkları zaman...]

    "bütün kötü şeyler yakın akrabalar gibi birbirine benzerler, mrs. jolley, onun için tanınması çok kolaydır."

    ["neyse ki bende zihin denen şey yok."
    "sizde içgüdü var."]

    "ama yahudi şimdi, bu insan süprüntüsüyle olağanüstü bir yok-ilişki kurduğunu farketti."

    "çocuk ihtiyar, yumuşak, beyaz bir kurt görür gibi oldu. kurt başını kaldırıyor, sallanıyor sarkıyor, sonra gene küçülüp yok oluyordu."

    "sadece katlanabildiğine, ayrıca da yığınla kelime ve şaşkınlık israfı arasında bir iki küçük zevk spazmını hatırlayabildiğine memnundu."

    "en mutlu olduğu zamanlar sıvışıp çöplüğün orada aylaklık edebildiği zamanlardı. mungindribble halkı sanki gerçek benliklerini buraya döküyorlardı."

    "bir şey ima etmeyecek kadar edilgindi, ama ediyordu."

    "himmelfarb, rosetree'lerin holünde oturmaya devam etti; burası bir odadan çok ev sahiplerini istemedikleri şeylerden koruyan bir yerdi."

    "telefon en karanlık, en mezarımsı kahin olduğu için mrs. flack çağrıyı kabul etmeden önce bir süre aletin etrafında gezinirdi."

    "ama mrs. flack her bakımdan aynı fikirde değildi; ölüm o kadar pratiktir ki."

    "hiç böyle paskalya olmamıştı. hepsi matizdi şimdiden."

    "sonuçlardan kaçmakla hiçbir zaman önleyemedim o sonuçları."

    "onun için artık şüphe etmedi mrs. jolley, anladı mrs. flack'in kaçıp kurtulduğunu, alınyazısını yendiğini."

    "bazan damar tıkanıklığı da denen evlilik sevgisinden öldüğü geceki suratını hiç unutamayacağım ben kendi hesabıma."

    "p.s. beni mecbur ettin anne."

    "düşünce, artık kendi üstlerinde de denemekten çekinmedikleri bir bıçaktı. oysa geçmişte hep başkalarına kullanırlardı." patrick white - arabadakiler

    (bkz: xanadu/@ibisile)
hesabın var mı? giriş yap