• 1) özellikle de türkiye'dekilerin; din'in bilimsel gelişmeleri engellediğini söyleyip, müslüman-yahudi tartışmalarında, şeriat devleti israil'den yahudi bilim adamlarını öne sürmeleri.

    2) bilim ne için vardır? neye hizmet eder? insanların yaşamlarının kolaylaşması, insanın mutluluğu için, öyle değil mi? eğer bu doğruysa; insanlığa hizmet etmek için bilime önem veriyoruz deyip, insanın huzuru mutluluğu için öncelik teşkil eden ahlaka, ahlaki değerlere (bunu evrensel çapta değerlendirebiliriz) önem vermemeleri, hatta ahlaki değerleri yıpratmaya çalışmaları. zina, içki, kumar vs... toplum huzurunu bozan, insanların mutsuz olmasına neden olan şeyler. sen tut, bunları yasaklayan bir din'e savaş aç, toplum huzurunu bozan fiilleri yap, teşvik et, sonra da insanlığa hizmet ettiğini iddia et.
  • gördüğümüz kadarıyla yokmuş. dinci cehaleti diye bir şey varmış ama.
  • (bkz: #31460707)
  • ateist olmadan nasıl ateist nasıl olunduğundan bahsedilen şeyler. gerçekten insanlar çok enteresan hayvanlar.
  • öncelikle ateizmi(tanrıtanımazlığı) yaradancılık(teizm) ve bilinmezcilikten(agnostizm) ayırmak lazım;

    ateist olma durumu, adı ve sıfatı ne olursa olsun herhangi bir doğaüstü gücün varlığıyla ilgilenmemek, bu varlığa inanmamak halidir. bu tanrısızlık hali tanrının varlığını sistematik bir biçimde inkar etme yöntemine dönüştürüldüğünde tanrıtanımazlık kelimesiyle ifade edilen doktrin ortaya çıkmıştır.

    bu durumda ateizm sadece dinlerin varlığını ve yarattığı sonuçları sorgulamakla kalmaz, evreni var eden ve onun kaderini belirleyen bir yüce varlık'a ve bu gücün insanlara mesaj gönderdiğne inanan teizmin zıttı olarak ondan ayrışır.

    ateizm özünde kolektif bir inanç sistemi olmadığı için farklı şekillerde sınıflandırılabilir. ilk entry'de bilimsellik, diğer bir entry'de mantıksallık üzerine atıftlarda bulunulduğu için "bilimci ateizm" ve "mantıksal ateizm" hakkında birkaç cümle yazmakta fayda var;

    yöntemsel ateizm olarak da adlandırılan bilimci ateizm başta insan olmak üzere, bütün doğa olaylarının nesnel nedenleri olduğunu, bunların bir kısmının bilinmiyor oluşunun sadece bilimin bu konuda yeterli ilerlemeyi henüz sağlayamadığını kabul eden bir yaklaşımdır. evreni izah etmek için varsayım olarak tanrıya ihtiyaç olmadığını belirten ünlü fizikçi laplace bu konuda örnek olarak gösterilebilir. insan, doğa ve evrenin izahı hakkında yegane kabul edilebilir yöntem bilimdir.

    mantıksal ateizmde ise bilimci ateizmin tersine tanrının var olmaması başlangıç varsayımı olarak kabul edilmez, tanrının varolmadığına mantık yürütme sonucu ulaşılır.

    tabi ahlak konusu hakkında da birkaç kelime etmekte fayda var;
    sevgili dostumuz dostoyevski'nin yarattığı ivan karamazov karakterinin ünlü vecizesinin tersi olarak, ben şunu iddia ediyorum; "tanrı varsa herşey mübahtır" çünkü tanrıya inanan insan inançları uğruna her türlü kötülüğü ve ahlaksızlığı yapmayı kendinde hak olarak görür.

    düzeltme: imla hatları, düşük cümleler..
  • dindar arkadaşların çelişkilerinden çok olmayandır.

    şöyle bir şey yazılmış başlıkta;

    "bir çoğu; tanrının varlığı, yokluğu konusuna bilimsel bir bakış açısıyla ve mantıkla yaklaştığını, bu yüzden tanrının var olamayacağını, iddia ederler.

    sorarım, "kaç yaşında ateist oldun?"
    cevap: 13 veya 14 veya 15 veya 16 veya 17 veya 18 veya 19..."

    çelişkiyle arasındaki ilişkiyi anlamadım gerçi ama eğer bu bir çelişkiyse hemen çevirelim ters tarafa;

    "bir çoğu; tanrının varlığı, yokluğu konusuna inançlı bir bakış açısıyla ve kalple yaklaştığını, bu yüzden tanrının var olduğunu, iddia ederler.

    sorarım, "kaç yaşında bu dini seçtin?"
    cevap: doğduğum andan beri, kendimi bildim bileli...

    şahsen bana göre 13 yaşında birinin yaptığı seçim, doğduğu anda bir şey seçebileceğine inanana göre daha mantıklıdır ve bu yaşlarda yapılan bir seçimin bilimsel ve mantığa uygun olamayacağını söylemek saçmalıktır.

    ha kişi, "ben 13 veya 14 veya 15 veya 16 veya 17 veya 18 veya 19..." yaşında gerçekten dindar olduğumu fark ettim derse de ateist kardeşinin senden ne eksiği var o zaman derim.

    edite edit: şimdi, burada yazdıklarıma sebep olan yazının sahibi bana bazı açıklamalarda bulunmuş. cevap vermeden önce kendisiyle kişisel hiçbir problemim olmadığını belirteyim. hatta slam dunk sever olduğunu anlayınca hafif de bir sempati oluştu içimde.

    lakin, ben siyaset, futbol ve din konusunda hiçbir insanın karşısındakini kendi görüşüne ikna edebileceğini düşünmeyen ama bu sohbeti izleyen, okuyan, dinleyen insanların etkilenebileceğini düşünen biriyim. bu yüzden de soruları ve karşı savları cevapsız bırakmam yanlış olur.

    öncelikle şu "birçoğu" kelimesine açıklık getirelim. birçoğu kelimesi, tdk'ya göre " çok sayıda olan kimse veya şey" demektir. yani en azından, bahsedilen kitlenin yarısından fazlasını ifade eden bir tabirdir. mesela, bazı ateistler diye konuya giriş yaparsanız, okuyan kişi azınlıktan bahsettiğinizi anlar ama birçoğu derseniz çoğunluktan bahsetmişsinizdir. bunca laftan sonra, "ben birçoğu dedim hepsini kastetmedim" demek biraz kolaya kaçmak oluyor. hepimiz biliyoruz ateistlerin tamamına yakınından bahsettiğini sevgili one more last tale. ha yine de yanılıyor olabilirim ve bu sadece bir yanlış kelime kullanımıdır. o zaman sıkıntı yok.

    ikinci olarak da "sizdi iynisini yipiyirsiniz tadındaki basit düşüncelerim" hakkında konuşursak. benim öyle basit bir düşüncem kesinlikle yok. yazım bir laf sokma olarak algılanmadan okunsaydı bu anlaşılırdı diye düşünüyorum. anlatmak istediğim sadece eğer ateistlerle ilgili böyle bir çelişkiden bahsediyorsan, bahsettiğin çelişkinin aynısı sende de mevcut idi. böyle açık açık yazmayınca anlaması zor oluyor herhalde. neyse açıklamış olduk.

    şimdi haddim değil kimselere akıl vermek ama naçizane bir tavsiye olarak algılasın one more last tale adlı arkadaş ve onun gibi düşünenler; akıl ve bilgi olarak yetersiz olduğunuz bir çağ veya akıl ve bilgi olarak yeterli olduğunuz bir çağ yok kardeşlerim.
    "i no naka no kawazu taikai o shirazu" diye bir japon atasözü vardır. "kuyudaki kurbağa okyanusu bilemez" der. evet işte biz o kuyudaki kurbağayız. bunu aklınızdan çıkarmayın. kendinizi her zaman akıl ve bilgi olarak yetersiz görün ve kuyudan çıkmaya çabalayarak hayatınıza devam edin. eğer 23 yaşında "akıl ve bilgi olarak yeterli" olduğunuza karar verirseniz hayat boyu onun üzerine çıkamazsınız. neyse konuya dönersek;

    "akıl ve bilgi olarak yetersiz olduğun bir çağ" denilen çağ insanın bilgiye en açık, en hazır, en aç olduğu çağlardan biridir. allah, din gibi ağır olduğu söylenen ancak gayet basit ve tartışılabilir kavramlar da bu yaşlarda araştırılabilir ve sorgulanabilir. 13-14 yaşındaki insanları bu şekilde küçümsemeye devam ederseniz eğer, bir gün o çocuklardan biri tek bir lafıyla aklınızı alır ve "ama o yetersiz, yetersiz oooo" sayıklamalarıyla din kültürü hocanızın kollarında bulursunuz kendinizi.

    ben 23 yaşında kararımı verdim deyip bertrand russell'ı "3 yıl sorgulayıp 18 yaşında kararını vermiş ve tüm hayatını öyle yaşamış" diye eleştirmek oldukça komik gerçekten. beş senelik farkla her şey çözülüyormuş demek ki. ben 30 yaşıma geldim ama sadece "şimdiki aklım ve bilgim bana bir tanrıya ihtiyaç olmadığını söylüyor" demekle yetiniyorum. eğer aksi bir kanıt görürsem diğer seçenekleri de aklımda tartar yeni bir karar veririm. tavsiyem senin de bu şekilde inancına devam etmen. sonra bir gün inancını sarsacak bir olay yaşadığında ağır gelir ve fazla üzülürsün. her fikre açık olmak, her fikre saygı duymak lazım. o yüzden;

    "be water my friend."
  • varlığın ispatı tek başına yetmektedir, evrim süreci, seleksiyon süresi değişimler vesairlere bakıldığında yaradıcı kavramının yanında daha saçma olmasına rağmen sırf işin içinde ilim var diye seçilmesi.
  • çok yakınını kaybettiğinde, acısını yaşarken içinde yaşadıkları çelişkiler bir örnektir.
    zaaflarıyla, zayıflıklarıyla bir insandır ve henüz ölümü ve var olmayı/ var olmamayı sorgulasa da, net cevapları yoktur.
    ölüm gibi duygusal bir çöküş iç çelişkilere düşürür.
    belki sadece böyle bir zamanda inansaydım ne kolay olurdu, tanrı istedi oldu derdim bu kadar çökmezdim der.
    acılar geçer, çelişkiler geçer. inanç gelmez.
  • insan evrimini tamamlamamış bir varlıktır, ne zaman ki din tamamen unutulacak; insan o vakit insan olacaktır.

    bilim ve din insanlığın iki görünümüdür; din, devletlerin düşünce tarihinin bildiğimiz geçmişi boyunca önemli olmuş, bilim ise, 19. yüzyılda birdenbire önem kazanmıştır, ve daha kapsamlı bir şekilde, düşüncelerimizi, içinde yaşadığımız kurumları etkiler olmuştur.
    dinle bilim arasında uzun ve sürekli bir çatışma var olagelmiştir, bu çatışmadan zaferle çıkan bilim olacaktır ve olmaktadır da.

    tutkulu ateistler genelde gençler, katı dinciler ise genelde yaşlılardır. bu yüzdendir ki din kaybedecek bilim kazanacaktır.
    dinin galibi ateizm değil bilim olacaktır.
  • 5 6 yaşında çocukları kuran kurslarına gönderip akıllarını korkularla dolduranlar gelmiş insanların 13 - 19 yaş arasında kendi seçimleri ile ateist olmasını eleştiriyor, evet ateistin çelişkisi direkt bu: insanlar işlerine glemediğinde nasıl bu kadar at gözlüklü bakar her şeye?

    edit: bir şey daha, o zaman sıkıyorsa çocuklara din eğitimi vermeyin 18 yaşına kadar ve o yaşa geldiğinde kendi seçsin ne şekilde inanacağını. müslümanların da tamamına yakını kabul edecektir ki küçükken din eğitimi almayan bir insanın dindar bir yetişkin olması çok çok zordur.
hesabın var mı? giriş yap