• içinde bol bol yüzdeler geçen, 23 ilde, 1492 kişiyle yapılmış sözüm ona bilimsel çalışma.

    bir yüzde de benden: (1.492/72.000.000)x100=% 0,0021, yani yüzbinde iki.

    yani, o malum, zamanında bir türlü yapılamayan yüzbin kişilik stadyumu gözünüzün önüne getirin, buna gidiyorsunuz, karşınıza ilk gelen iki kişiye şıklı bir soru soruyorsunuz, meşrebine göre bir cevap veriyor ve siz bunu stadyumun geneline yayıp, "halk bunu düşünüyor" diye rapor çıkarıyorsunuz:

    - "türk halkına göre iki kere ikinin dört etme ihtimali, yüzde 50:50"

    ben bile daha kapsamlısını yaparım be: (bkz: turk halkinin yuzde sekseni seriat istemiyor)

    "efendim, anket bu, 72 milyonla konuşulup, yapılacak değil ya, tabii ki örneklemeyle yapılacak" diyeni üzerim, kalbini kırarım, bakınız veririm:

    (bkz: ersin kalaycıoğlu/#9692321)
    (bkz: ali çarkoğlu/#10291378)
    (bkz: anadolu ılımlı islam cumhuriyeti)

    edit:
    bu hocaların nick'i neyse, bilmek istiyorum, direkt mesaj atacağım. çok kötüleyip, zamanın ötesine gönderenler, olsa olsa bizzat kendileri olabilir çünkü. onlardan başka bu çalışmanın bilimsel olduğunu iddia edecek adam tanımıyorum ben bu sözlükte.
  • prof. dr. binnaz toprak ile prof. dr. ali çarkoğlu'nun 1999 yılında tesev yayınları tarafından yayınlanan çalışması. 21 eylül 2006'da tanıtımı ile güncelleştirilmiş hali açıklanmıştır.

    henüz çalışmanın güncelleştirilmiş halini tam olarak okuyamadım ama 1999 yılında çıkan "öz" çalışma oldukça sağlam verilere dayanıyordu, türkiye'nin koşullarını iyi yansıtmıştı. buradan da elbette 1999 yılına ait gündemi açık ve net bir şekilde anlatıyordu çalışma.

    şimdiki güncelleştirilmiş haline getirilmiş çalışmaya karşı tepkileri görünce kahkaha atıyorum: istatistikten zerre kafası çalışmayan, bu bilimin nasıl yapılabileceği hakkında bilmeden konuşan, saha çalışmasından bihaber olan, yani örnek verecek olursak "beş kişiye sorduk, birisi şeriat dedi al işte sana yüzde 80!" gibi "analoji"leri kuranlara kahkaha atıyorum. şu entariyi girerken bile bu kadar komik tepkileri verebildikleri için hüzünlü günüme şen kattılar -sağolsunlar.

    hayır, ben şu an istatistik üzerine yoğun bir eğitim alıyorum, bu bilim/yöntem hakkında da bilgi sahibim ama ben "bile" net (hem de okumadığım çalışma hakkında!) yorumlar yapmaktan kaçınıyorum. ve bu kadar ipe sapa gelmez görüşleri ortaya atanlara artık sadece gülüyorum ama şaşmıyorum. şaşamıyorum çünkü ezberleri bozulduğu, yaslanacak dayanakları kalmadığı, siyaset üretmek için oturduğu temellerinin çatırtadığı (hayır ben yakıştırmıyorum, bu "tepki"den onu çıkardım ben) o kadar belli ki malum entarileri yazarken. tabiî denekleri vs ortaya koyup hata payları olabileceğini ortaya koymaya (ve elbette net yorumlardan kaçınmaya) sözüm yok, bu istatistikî çalışmanın kontrolünün doğal getirisidir.

    kısaca "bu entarileri kötüleyenler o proflardır", "aha bunlar sorosçudur, çarpıtıyorlar herşeyi" diyenlere "yahu bir çalışmayı okuyun, ondan sonra eleştiri yapın" diyeceğim ama kendileri çoook şey bildikleri için buna yanaşmayacaklardır. ama olsun, yaş kaç olursa olsun sözlükteki cehalet ve karalama isteği hep beni üzmüştü ama şimdi bu doğal "mizah" piyesi ile ilk defa güldürdü, kahkaha attırdı.
  • "okulunu bitir de, öyle gel yavrum" diyesim gelenlerin, savunmak uğruna henüz öğrenmekte oldukları istatistik biliminden dem vurup, tepemi attırdıkları çalışma.

    halbuki şöyle birşey de var: bir bilimadamı, yaptığı çalışmanın sağlamasını yapmakla da yükümlüdür. data, sağlamasını yapamayacağı kadar büyükse, mühendislikte "educated guess" denilen kavrama baş vurur: yaptığın hesaplamanın, üç aşağı, beş yukarı kaç çıkacağını bilirsin, çıkan sonuçta tahmininden çok büyük bir sapma varsa, döner tekrar hesap edersin. iki kere iki beşyüz çıkarsa, sen de "e, yaptık artık. yanlış çıktı, ama, masraf neyin ettik, yayınlayalım bari" diye bunu bilimsel bir çalışma diye kakalamaya kalkarsan, ele güne maskara olursun.
    educated guess yapabilmek için konuya vakıf olmak lazımdır, bunu da belirtmeden geçmeyelim.

    toplumsal bir çalışma ise yaptığın, bütün gün bu toplumun içindesin, genel eğilimlerin ne olduğunu üç aşağı, beş yukarı bilirsin. çok çarpıcı, olmadık bir sonuç çıkıyorsa, bunda bir anormallik olduğunu kestirebilmen gerekir.

    buraya kadarı, iyi niyetli bir çalışma yapıldığı varsayımıyla açıklamalardı. söz konusu çalışma içinse, söylenecek tek şey var. yine, yeniden: düzden de okusan soros, tersten de okusan soros
  • "okulumu bitireyim de öyle geleyim bari" diyemediğim çalışma. iyi güzel de okunmayan, incelenmeyen çalışma hakkında bu kadar "net" yorumlar yapanları görüp de kahkaha attığım çalışmadır ayrıca da.

    efendim, bu tip istatistikî çalışmalarda elbette hata payları olur, bu tür çalışmalar "mutlak" gerçeği veremez. e peki derler adama daha okumadığın, incelemediğin çalışma hakkında verilerin sağlaması yapılmadığı nerden biliniyor? "e, yaptık artık. yanlış çıktı, ama, masraf neyin ettik, yayınlayalım bari" denildiği nasıl çıkarılıyor? yani yanlış yapıldığı nerden biliniyor? sağlama altına almak için kimi kavramlara/yöntemlere başvurulmadığı nerden biliniyor? yani anacım, önce çalışmayı okuyacaksınız, bilimsel yöntemleri hakkında hangi kavramları kullanmışlar, hangilerini kullanmamışlar, istatistikî çalışma nasıl yapılır, nasıl sağlama alınır diye konuya "vakıf" olacaksınız. ayrıca bu tip yorumları görünce daha önce de dediğim gibi istatistikten zerre kafası çalışmadığını, bu bilimin nasıl yapılabileceği hakkında bilmeden konuştuğunu, saha çalışmasından bihaber olduğunu rahatlıkla ortaya koyabiliriz, çünkü karşı çıkacak tek bir argüman/yöntem görünmüyor. bu yüzden maskara olan araştırmacılar değil, bu tip net yorumları yapanlar oluyor. bakın bana, "bu çalışma sahtedir, yanlıştır" veya "bu çalışma mutlak gerçeği veriyor, kesin gerçekliktir" diyebiliyor muyum? hayır. sadece okulu bitirmediğim için de değil hani...

    çünkü ben de okumadım çalışmayı; ayrıca "beş kişiye sorduk birisi şeriat dedi al sana yüzde 80!", "alın bakalım ben de hesapladım he he" gibi buram buram cehalet kokan argümanlara artık gülüp geçiyorum. hayır, bir arkadaş örneğin "türbanlılar azalıyor" söyleminden dolayı çalışma hakkında kuşkularını belirtti, ki bu doğru bir "şüphecilik"tir. ama istatistiği bilmeden, çalışmayı da incelemeden "kesin çarpıtmışlardır, lamı cimi yok" diyenler ancak bugüne kadar ya kendilerini kandırmışlardır ya da ezberleri bozulduğu için köpürüyorlardır efendim. e bir de siyaset edecekleri düzlem kayıyordur belki. o kadar eminler ki karşı taraf bellediklerinin yanlış yaptıklarını, çarpıtma ürettiklerini; daha çalışmayı bir yerden edinip inceleme, sorgulama zahmetinde bile bulunamıyorlar. şaşırmıyoruz: ancak şahsa saldırmayı bilirler, kaç kez tanık olduk. artık sadece gülüyoruz.

    aslında söz konusu "tavır" için ise söylenecek tek şey var yine, yeniden: cehalet dizboyu.

    edit: efendim, tartışılan çalışma en sonunda internete de taşınmış (sanırım yoğun istek var), başkalarının ezberleri bozuldu mu bilemem ama bir kere daha güldüm ben.

    bkz: ali çarkoğlu & binnaz toprak, değişen türkiye'de din, toplum ve siyaset, tesev yayınları, 2006
    http://www.tesev.org.tr/…toplum siyaset 11_2006.pdf

    edit2: söz konusu "tavır" için ise söylenecek bir şey daha varmış yine, yeniden: komedi dizboyu

    edit3: link kurbağa olmuş, el atıldı.
  • yanlış anlaşılmasın, hakkında "e, yaptık artık. yanlış çıktı, ama, masraf neyin ettik, yayınlayalım bari" demişler demediğim anket. hakkında, düzden de okusan soros tersten de okusan soros dediğim, maksatlı anket.

    "23 ilde gerçekleştirilen görüşmelerin yapılacağı mahalleler araştırmacılar tarafından belirlenmiş ve mahallelerden görüşülecek adresler türkiye istatistik kurumu (tuik) tarafından rastsal* olarak seçilmiştir."

    biz ne dedik ki?

    (bkz: ersin kalaycıoğlu/#9692321)

    bu anket nişantaşı'nda yapılsa ne çıkar, sultanbeyli'de yapılsa ne çıkar? sen nasıl sonuç istiyorsan, anket yapacağın yeri de ona göre seçersin. ondan sonra, tuik (eski devlet istatistik enstitüsü, ki bu kurumun iktidarın değişmesinden sonraki kadrolaşma hareketlerinin ilk hedeflerinden olduğu bilinmelidir) adres seçse ne olur, seçmese ne olur?

    15 milyonluk istanbul'da 263 kişiyle görüşüp, türkiye profili çıkarmışlarmış.

    güldürmeyin adamı.

    edit:

    (bkz: laik cevreler dindar insanlara baski yapiyor mu)
    (bkz: turban basortusu dayatmasi)
  • "bu bilimsel araştırmalara rağmen 'türkiye'de irtica tehlikesi vardır ve laiklik tehdit altındadır' tezini savunmak isteyenler var. olabilir; ancak tezlerini bilimsel verilerle desteklemek kaydıyla. binnaz toprak ve ali çarkoğlu ekibi de tarhan erdem de bu konuda çamur atamayacakları insanlar. geriye sadece 'şahsi gözlemlerimiz böyle değil' savunması kalıyor. gözlemlerin, bilimsel veriler karşısındaki konumu ve gözlemcilerin objektiflik noktasındaki zaafı söylenenleri havada bırakmaya yetiyor. ama daha önemlisi, şuuraltındaki psikolojiyi anlamak. gazeteci taha akyol ile 28 şubat'ın kudretli paşası çevik bir arasındaki diyalog yeterince açıklayıcı. akyol, aydın doğan'ın çağrısı ile milliyet yayın toplantısına katılan orgeneral bir'e, 'ülkemizde çok iyi yetişmiş sosyologlar var, neden bunlara danışmıyor, bilimsel destek almıyorsunuz?' diye sorar. bir'in cevabı manidar: "sosyologlara danışırsak kararlılığımız sarsılır." paşa'nın sözlerinin tercümesi şu: cevabı belli soruları sorarsak, yapmak istediklerimizi yapamayız. önce ateş edelim, sonra nişan alırız."
    (bkz: http://www.zaman.com.tr/…-tr/yazar.do?yazino=460075)
  • denize ataturk mu dusse kurtarirsin hz muhammed mi diye sorulsa çok daha başarılı veriler elde edilebileceğini düşündüğüm anket.

    ayrıca bütün istatistiğe inanıldığı halde buna inanılmamış olması mefhumunun komik geldiği anket-ül arz.
  • aleyhinde konuşanların karşısına muadil bir bilimsel örnek çıkaramadığı araştırma. tartışma yaparım/ederim düzleminde devam ediyor.

    ama bu şekilde olması pek şaşırtıcı değil. cumhuriyet gazetesi manşetlerinden memleket analizi varken kim uğraşacak denekle, örneklemle, istatistikle değil mi?

    ha araştırma denince aklıma geldi 2002 seçimlerinden önce işçi partisi'nin borazanı aydınlık çorum'un bilmem ne ilçesinde yapılan bir anketi manşete taşıyıp "barajı aştık geliyoruz" diye manşet atmıştı. seçim sonunda yüzde 1'i bile geçemeyince de suçu süper nato'ya atmıştı.

    ahahah süper nato yaa hiç gülesim yoktu.
hesabın var mı? giriş yap