*

  • yabancı dildeki film ve dizilerin orjinal hallerinin etkisini asla hissedemediğiniz seyir şekli. dublaj olunca izlediğiniz çok iyi bir film ya da dizi de olsa sanki gücünü kaybediyor.
  • şu an yapılansa zarar azken dönülmeli, eğer yapılmayansa kesinlikle yapılmaması gereken bir eylem.

    gerçekten bütün havasını yitiriyor dizi/film. hele 5-6 yaşında çocukları 30 yaşında kadınlar seslendiriyorsa deme haline o yapımın. bir de edilen küfürleri "kahretsin" diye çevirdiğimiz için hiçbir zevki kalmıyor.
  • sadece ice age/buz devri serisi için geçerli olabilecek bir eylem. benim için öyle en azından. bu seriyi dublajlı izlemeye bayılıyorum. özellikle sid'i yekta kopan'sız düşünemem. bir de bazı esprileri bize uyarlıyorlar.

    bir de cnbc-e de spongebob ve the penguins of madagascar'ı dublajlı izlerdim. ama ana karakterlerin seslerini değiştirip çok saçmalamışlar. yıllardır belli bir sesle izliyorsun ve bir anda değişince benimseyemiyorsun tabi. o zamandan beri orjinal izliyorum ama aynı zevki alamıyorum maalesef.
  • akabinde sylvester stallone filmlerini orijinal dilde izleyince garipsemeye sebep verir.
  • ev arkadaşımdır.. bir filmin dublajlısını 2 saat boyunca aramışlığı var.. altyazılı buldu buldu kapattı herif..
  • animasyonlar için eğlenceli fakat diğer türler için eziyet verici bir durum. zaten hangi filmi dublajlı izlerseniz izleyin hep aynı kadının sesi, hep aynı tonlamalar. ülkemizde dublaj yapacak başka kimse yok mu merak ediyorum.
  • alev sezer'li olup olmadığına bağlı olarak yorumlanabilecek durumdur.

    eskiden, cnbc-e felan yokken parliament pazar gecesi sineması vardı. alev sezer bu dünyadan göçüp gitmeden o dublajlı filmler keyifle izlenirdi. mesela conspiracy theory'yi onun sesinden onlarca kez izlemişken, akabinde mel gibsonçocuklar duymasın haluk seslendirmeye başlayınca filimden soğumuştum. bu da böyle bir anımdır.

    artık her film/dizi malum sitelere anında düşüyorken, yapılmaması gerekendir. ancak dublajlı olup da müthiş keyif veren filmler de elbette ki vardır. eyyorlamam bu kadar.
  • filmdeki asıl duyguyu hissedememe sebebidir. hiç tercih etmem düblajlı film izlemeyi fakat sadece iki kez elimdeki filmin düblajlı olmasından dolayı bu duruma maruz kaldım. ikisinde de efsanevi filmden istediğim keyfi alamadım.

    esaretin bedeli filmini düblajlı izlediğimde hapishane girişinde yeni gelen mahkuma yapılan hey fish direk hey balık, balık buraya gel. seni lanet balık vb sözlerle düblajlanması resmen daha ilk dakikadan filmden soğuttu.

    diğerinde pulp fiction filminde yine düblajlı olanı izlemek zorunda kaldım. aynı şekilde onun düblajı da çok itici ve yer yer komik olabiliyor.

    hey şu boku şöyle yapsana, şu boku başımıza açtın dostum, şu lanet boktan kurtulmamız lazım bir an önce.. diyalogları sayesinde bok kelimesini olabildiğince çok duymuş bulundum.

    burada düblajın altyazılıdaki gibi keyif vermemesinin asıl sebebi ise filmlerdeki amerikan ingilizcesi ile bizim türkçemizin arasındaki farklardan meydana gelmekte bence.

    bu farkda bizim kültürümüz ile onların kültürünün bambaşka olması. birçok cümlenin bizim dilimize çevrilince özelliğini duygusunu kaybetmesi en temel sebeptir.

    hey dude, yea man, fucking idiot tarzı kelimeler türkçeye hey dostum, hey adamım, seni lanet olası tarzı karşılığı gösterilse de. bizde asla hey dostum tarzı konuşma günlük hayatta olmaması ve abes gelmesi düblajın en çekilmez sebebidir. alışık değiliz işte.
  • tonlamanin, dilin ve ses renginin anlatima kattiklarini dusunursek, olay orgusu anlasilsa bile bir seylerin eksik kalmasiyla sonlanan secimdir.
  • alt yazilar dan hoslanmayip, "yahu simdi yazilara konsantre olacagim, filmden birsey anlamayacagim, en iyisi ben dublaj'li izleyeyim dedirtir. şayet ingilizcesi olmayan veya zayif olan kisiler icin film'in zehir olma ihtimalini de var sayarsak, alt yazilara olan konsantrasyon 5 dakika sürüyor, bilemedin 10 dakika olsun.
hesabın var mı? giriş yap