*

  • duvara çivi çakmak için kullanıldığı rivayet olmayan, çaktıktan sonra kullandığım telefon* ayrıca (bkz: takoz)
  • annemin hala kullandığı benim ilk telefonum. 2. kattan düşmüşlüğü vardır bana mısın demez.
  • cok daha iyisi icin (bkz: ericsson gh688)
  • dayımın zamanında 800 dolara aldıgı onbes milyona satamadıgı cep telefonu.ama bugun eski model arabaları fiyatının on katı paraya almak isteyipte,sahibinden araba satılık degil cevabı alıp alamayan kişileri gorunce,30 yıl sonra antika olup bulunmaz hint kuması gibi deger gorecegini tahmin ederek belese topluyom bunlardan.
  • 1-kapandıgı halde konusabildigin,acik oldugundaysa bi turlu konusamadigin bir cep telefonu goster bana.telefon konusması bittiginde bi bakıyon,alet coktan kapanmıs sen kapaliyken yapmisin konusmayi.
    bi kere enerji olayını kendine gore yorumluyo,tahminmice ozellikle bos laflara prim vermeyip,enerji bile harcamadan aktaririm bunlari ben mesaji veriyo,anlayana.
    2-numarayı cevirip yıldız,sıfır,kare,no tuslarına basınca telefon ararken kapanıyo ve konusuyon.bide bu olay yalnızca ilk modellerinde(kalin bataryalilar) oluyodu.bu yuzden o donemler medyada baya bi cep telefonuyla bedava konusma bulundu diye haberler cıktıydı.medyada,basında en cok cıkan,istemedende olsa belesci zihniyetin kirli emellerine alet edilmeye calısılan bir cep telefonudur.
    3-durup dururken kapanan bu manyak telefon,bataryasını biraz aralayınca etkilenmez kapanmazdı.ayrıca bu sayede bu kart takılan yeri cıkartıp kartı takınca,ustune kagıt koyup,telefonu acacaksin,sonrada bataryayı biraz aralayıp telefonu sallamak suretiyle kagıt ve kartı dusuruyon.bu sekilde bi yerle yirmi iki saniye konusabiliyodun.gsm operotoru falan dinlemeyip kendi kurallarını kendi koyuyo.
    4-koyde ustunden traktor gecti bunun bi sey olmadı.baska bi sefer tarlada dusurdugumde iki gun sonra geldigimde ustunden koyun surusu gecmesine ragmen hala yasıyo,hala guvenlik icin kasıyo pın kodu istiyodu boyle asil ve komando ruhlu bi alet.
    5-bi cok kisinin sifre cozucu olarak yetismesinide saglamıstır.belli bi sure sonra ekranı bozulur bunun.ekranın ortasından ince bi bosluk gecer.telefonu sahibinden baska kimse,hatta cogu telefonda sahibi bile okuyamaz,satmak ister satamaz.okuyabilenler ya mazosist ya da sifre cozme olayında kariyer yapcak kisilerdir.nice kriptologlar bu alet sayesinde yetismistir
    6-belli bi sure sonra onun yasayan,kendi hisleri olan bi varlık oldugunu kabul ediyosun.ne olur su gorusmeyi yapmama izin ver diye yalvarıp,her konusmanda onun izin verdigini yoksa konusamıyacagını dusunursun.her gun yataktan uyandıgında kafası esip gitmis olabilecegini,yada mutasyona ugrayıp bi ust modele gectigini kabul ederek uyanman gerekir.mutasyon olayı gercektir.tus kilidindeyken sag ok sol ok kombinasyonlarıyla bi seyler yapınca ekranda yazılar cıkardı,cep telefonunun ozellikleriyle ilgili,millet handsfree,sesli arama nedir bilmezken ben bunun ekranından okuyup ogrendiydim.
    ispatlıyamam ama her zaman suna inandım ve inanıcam:ericssonun telefon falan urettigi yok bence tum ericsson modelleri gelisip evrim gecirmis 628'ler.
  • enerji olayını meditasyonla sagladıgını dusunuyorum bu aletin.mutasyon,meditasyon kafayı cizdirdi bana bu alet.ama iddialıyım degeri bilinmedi bunun.dunyayı kurtaran adam misali gulunsede onun gibi degeri ilerde anlasılcak ama parayla bile satın alınamıyacak bi alet konumuna gelecek.
  • 1998'de üniversite son sınıftayken öğrenim kredisi ve elde bulunan biraz parayla aldığım ilk cep telefonum. ha bu telefonu aldıktan bir sene sonra okul bitti, işe başladık, elimiz para gördü. ama ben bir türlü ayrılamadım bu telefonumdan. tam beş sene kullandım kendisini. çok anlayışlı bir telefondu. o kadar düşürdüm, hoyratça davrandım ama bir o kere bile bozulmadı. tek sorunu pili oldu sadece. orjinal pili 2. senenin sonunda bitince bizde daha ince olan pillerden aldık tabii. ama onlar da orjinal olmadığı için herhalde 1. senenin sonunda bitiyorlardı. 3 tane de bunlardan değiştirdim. ama hele son zamanlarda bu telefonu kullanmak, antika araba meraklısı olup da bunlardan bir türlü ayrılamayan kişilerin havasını yaratıyordu çevrede. bir de diğerleriyle kıyaslayınca dehşet uzun bir anteni vardı bunun. sanki uzaydan bile sinyal alacak gibiydi mübarek. bununla, değiştirdiğim telefon arasındaki fark ise bisiklet ile farrari arasındaki fark gibiydi. alışmak biraz zor oldu tabii. ama yine de severdim o 628'imi. hala saklarım. ne attım, ne de kimseye verdim. bir pil alsam yine de taş gibi çalışır. bu arada, dur ben şuna bir pil alıyım*..
  • bir de değiş tokuş kapak olayı vardı bunların, tuş takımının arka tarafındaki fon değiştirilebiliyordu. yanlız bu fon oldukça kalın plastikten mamül bi dalgaydı. ilk telefonum olması nedeniyle hayatımda önemli bi yeri vardır.
  • kas geliştirmek için kullanılabilen telefon modeli. tek satır ekran mistik bir hava katıyordu. defalarca düşürdüm kırılmadı, bozulmadı. karşıdan karşıya geçerken kemerimden yola düştü, üzerinden tır geçti, bu şekilde kurtuldum kendisinden. gazi olan sim kartımı aldım içinden tabi. gelin onun hikayesini anlatayım.

    ablamın telefonunu terfi etmesinden sonra bana verdiği telefon olup, ilk telefonum olmaktadır kendisi.
    hatırlarım, tek satır sarı ışıklı ekranda, mesajı okumak için durmadan sağ ok tuşuna basardım. mesaj gelince çığlık atar gibi "diiit, diit" diye ses çıkarırdı. sırt üstü yattığım bir vakit, bir yandan havaya kaldırıp oynuyorken elimden kayıp karnıma düşünce ölüm tehlikesi atlatmıştım. dünyanın en sadeleştirilmiş, en özelliksiz telefonu idi. telefon etmek ve mesaj göndermekten başka hiçbir özelliği yoktu(saat ve tarih bile yoktu). saatimin olmadığı zamanlar kendime mesaj atarak saati öğrenirdim. serçe parmağı uzunluğundaki antenini önce yarıya indirdim. sonra o hali de büyük geldi, daha küçük anten bulmak için ankara sokaklarını arşınladım. buldum da. ama bu yetmemişti, biraz daha estetik gerekiyordu. bataryasını ince batarya ile değiştirdim. artık daha ince ve hafif olmuştu ama yine de ağırdı. fakat bu sefer de klasik görünüşünden sıkılmıştım. mavi kapağını cam kalemleriyle boyadım, değiştirdim. boyuyor birkaç gün geziyor, sonra kolonya ile temizleyip yeniden boyuyordum.
    bir gün artık eskisi gibi çalışmamaya başladı. mesaj gelince kendini şaşırıyor, kendi kendine kapanıyordu. birini ararken aramadan vazgeçince kilitleniyordu. bu teknik aksaklıklarına batarya da eklendi. bataryayı, ağzına kadar doldurduktan sonra, gelen ilk çağrıda şıp diye sıfırlanıyordu. vakit gelmiş, kader ağlarını örmüştü. ayrılık vakti gelmiş çatmıştı. ama ayrılığımız da kötü oldu. karşıdan karşıya geçerken düşürdüm, üzerinden tır geçti.

    şimdiki telefonum daha çok özellikli. bazen içinde kayboluyorum ve "no" tuşuna basa basa çıkışı arıyorum. bu anlarda onu özlüyorum(sadeliğini) ama ağırlık konusuna gelince...
    iyi ki başına o olay gelmiş ve kurtulmuşum. sağ tarafıma takınca ağırlığın etkisiyle pizza kulesi gibi eğri yürümeyi hiç özlemedim.
  • tek satırlık ekrana sahip olan ilk göz ağrım
hesabın var mı? giriş yap