*

  • charles bukowski öldükten sonra yayınlanmış bi kitaptır ve benim gözümde pulpla aynı değerdedir. eh, sonuç olarak 2'side ölümüne az bir süre kalmış yaşlı bir adamın kitabıdır.
    zaten, bu kitabın "cover" ettiği son tarih, 27 şubat 1993, ki kendiside mart'94'de ölmüştür.
  • bukowski'nin "midemde lezzetli bir biftek ve elimde iyi kalite viski olsa herkesten iyi yazarim" iddiasini kanitladigi kitabidir. gercek bir sokak filozofu olmustur artik bukowski bu kitabi yazdigi siralarda. henuz bilmiyorsa da acik bir sekilde hissetmektedir olumun yakinligini. 70 yillik omrun, turlu cesitli maceralarin getirdikleri cok ince bir suzgecten akmistir bu kitaba. 100 kusur sayfadir ama oylesine yogun, oylesine keskindir ki, 500 sayfa okumuscasina bir doyum verir.
  • 1991 yılı bir yandan charles bukowski'nin yazarlığında doruk noktasında olduğu, yaşam şartları açısından rahata erdiği yıl. bir yandan da yaşlılıkla hesaplaştığı, ölümü düşünmeye başladığı günler...
    son romanı "pulp"u (parantez yay.) yazıyor, son şiirlerini kitaplaştırıyor... günleri masanın başında, bilgisayırının karşısında ve hipodromda at yarışlarını izleyerek geçiyor. içkiyi azaltmış. belki de hayatının en dingin ve en verimli günlerini yaşıyor.
    işte bugünlerde yine hayatında bir ilki gerçekleştiriyor ve günlük tutmaya başlıyor. bir anlamda hayatının bilançosunu çıkartıyor, kendi kendiyle hesaplaşıyor. ölümünden sonra günyüzüne çıkan kitabın hoş bir de sürprizi var; dünyaca ünlü çizerlerden robert crumb'ın çizimleri günlükleri süslemiş.
  • "para ancak iki şekilde sorun teşkil eder: çok fazla ya da çok azsa."
    "herkes başkalarının bilmediği bir şeyi bildiğini sanır."
    "kaliteli şarap içiyorduk ama adam ucuz viski içmiş gibi davranıyordu."
  • orjinal adı "the captain is out to lunch and the sailors have taken over the ship"'dir.
  • pis moruk bu kitabı 71 yaşında yazmıştır. kitaptan bir alıntı:
    "hipodroma gitmemin nedenlerinden biri alışkanlığın gücü; hepimiz bu gücün etkisi altındayızdır. gidecek bir yer, yapacak bir şey. erken eğitilmişiz bu konuda. kımılda, katıl. dışarda ilginç şeyler oluyor belki? kaçırma. ne kadar boş bir düş. barlarda hatun tavlamaya çalıştığım günleri hatırlatıyor bana. aradığım kadın belki budur ümidi. bir başka rutin. düzüşürken bile içimden; bu da başka bir rutin, yapmam gerekeni yapıyorum, diye geçirirdim. kendimi gülünç hisseder, yine de devam ederdim. başka ne yapabilirdim ki? durmalıydım. hatunun üstünden inip, "bak güzelim, saçmalıyoruz. doğanın oyuncaklarıyız," demeliydim. "nasıl yani?" "yani, güzelim, iki sineğin düzüşmesini izledin mi hiç?" "sapiksin sen! ben burdan çikiyorum!" insan kendini çok derin tahlil etmemeli, yoksa hiçbir şey yapmaz, yaşam durur. bir kaya parçasının üstünde hiç kımıldamadan oturan bilgelere döneriz. bu da ne kadar bilgecedir bilemiyorum. aşikar olanı silerler ama bir şey sildirir onlara. tek bir sineğin kendiyle düzüşmesi gibidirler bir anlamda. kaçış yok, etki yok, etkisizlik yok. kendimizi zarar hanesine yazmaktan başka çare yok: oynayabileceğimiz bir hamlemiz kalmamış. mat olmuşuz."
  • hayatımda baştan sona harf atlamadan okuduğum 'günlük' türünde ilk eser olmasının yanısıra iki kez baştan sona harf atlamadan okuduğum belki de tek kitap.. kitaplığımda bulabilsem bir kez daha gözden geçiricem ama hacılamış götün biri.. bunu okuyosa ona bir sözüm var.. seni lanet hırsız: siktir git lan.. hem ben ezberledim zaten kitabı!
  • bunaldıkça arasına karışılacak türden bir bukowski halayı.

    "bensiz bir dünya tasavvur etmeye çalıştım geçen gün. hayat her zamanki gibi sürüyor ve ben içinde değilim. ne tuhaf, çöp kamyonu gelip çöpü alıyor ve ben orda değilim. gazete kapının önünde yerde duruyor ve ben eğilip almıyorum çünkü yokum. olacak iş değil. daha da kötüsü, ölümümden bir süre sonra gerçekten keşfediliyorum. sağlığımda benden korkan ya da nefret edenler beni bağırlarına basıyorlar. sözlerime her yerde rastlanıyor. fan kulüpler kuruluyor. hayatım film oluyor. olduğumdan daha cesur ve yetenekli biri olarak gösteriliyorum. çok daha cesur ve yetenekli. tanrıları kusturmaya yetecek kadar. insan ırkı herşeyi abartır; kahramanlarını, düşmanlarını, kendi önemini. götler. işte, kendimi daha iyi hissediyorum. allahın cezası insan ırkı! oh be, çok iyi geldi."
  • müthiş bir kapanış cümlesi var, spoiler değil ama şimdi okursanız alacağınız tat azalır. mezarına işiyim pis moruk:

    "...shakespeare'i sevmediğimi söylediğimde adamın biri sayfalarca mektup yollamıştı ama yeni bir şey söylememişti. beni seven gençlerin shakespeare okuma hakkını elinden aldığımı söylüyordu. upuzun bir mektuptu ama hiçbir şey söylemiyordu. cevap vermedim. ona şimdi burada cevap veriyorum; siktir git lan."

    (kitaptan bakarak değil aklımda kaldığı kadarıyla yazdım, sonra böle böle değil demeyin amk)
hesabın var mı? giriş yap