• basarili feminist bir komedyen. amy fucking schumer'in aksine itici bir dombili de degil bu abla.

    basliginin henuz acilmamis olmasindan sozlukteki feministlerin pek komedi takip etmedigini de cikariyoruz. erkekler de zaten pek boyle kendilerine laf sokan tipleri begenmiyor. boyle olunca da ablamiz oksuz kalmis.

    hbo special'i var. izleyin, tavsiye ederim.
  • esprileri ya da komedyen olarak basarili olup olmamasi bir yana, sadece ses tonu yuzunden sahneye cikartilmamasi gereken insan.

    https://www.youtube.com/watch?v=qnk_cbkuxtk

    ciddiyim kara tahtaya surtulen tirnak sesini dinleyebilirim saatlerce bunun yerine..
  • netflix'te 'the break with michelle wolf' adlı programı başlamış stand-up komedyeni.

    maç görüntülerini tekrar tekrar geriye sarmak yerine gözü bozuk hakemi değiştirme önerisini çok tuttum. aklıma ömrü 'geri sar, biraz daha, tamam şimdi dur' diyerek geçen erman toroğlu geldi. ne çektik be şu gözü bozuk hakemlerden. nihayet biri çıktı ve olması gerekeni söyledi. değiştir, gitsin. polis olsun örneğin. hem zencilerden korkmaz hem de kıpırdayana bayrak kaldırır. yani hemen öldürmez demek istiyor. bu da kıvrak bir zeka ürünü espri.

    bir başka esprisi "bir kadının masanın arkasında olmasının tek bir anlamı olabilir: feminizm" de fena değildi.
  • kendisi bana çok komik gelmese de; mizahın temel unsurun muhalefet olduğunu iyi kavramış stand up'çı.

    onun mahallesinde cumhuriyetçilere, homofobiklere, ırkçılara muhalif olmak pek maharet değil, o da zaten kendi mahallesindeki komikliklere muhalefet edebiliyor, onlarla dalga geçebiliyor, bu haliyle takdir ettim.

    translarla, gay'lerle, lezbiyenlerle, siyahlarla (sevgilisi siyahmış bu arada, barcelona'da yaşıyorlarmış) bu özelliklerinden dolayı değil ama eleştirilmeyi hak eden belli tutumlarından dolayı dalga geçebiliyor.
  • uzun süre tahammül edebildiğim ve hatta komik bulduğum bir komedyen değil, yine de şu gösterisinde ifade ettiği ve benim de güçlü kadın başlığında kendimce tartıştığım bir meseleye değinmesi hoşuma gitti.

    nancy fraser zamanında eşitlik ve hak mücadelesi amacıyla ortaya çıkan feminizmin nasıl kapitalizmin ve neoliberalizmin hizmetçisine dönüştüğünü yazmıştı. özel alan dinamiklerinin 70'li yıllarda konuşulmaya başlanması ve kadının işgücüne katılımının artmasıyla erkek kaynaklı ekonomik ve psikolojik bağımlılıkların ortadan kalktığı söylenegelir ve bu durum bir yere kadar doğruluk taşır. işin, koşuşturmaca, her yere yetişme, çocuğa bakma, okuma, çalışma, ev işi yapma kısmı birleştiğindeyse çıkan sonuç özgürlükten-güçlü kadın safsatalarından ziyade adı değişen başka bir sömürü türü oluyor.

    nancy fraser ile birlikte yorumlamam gerekirse eğer, yazıda günümüz feminizminin başarıya ve bireyselliğe odaklandığından bahsediliyor. başarının ve bireyselliğin en üst noktası olan kadın girişimciliği, neoliberal politikalar lehine dönüşüm geçiriyor ve hatta feminizm bu politikalara katkıda bulunuyor. yazıda da geçen ikinci dalga feminizmi özel alanda gelişen ve daha önce adı konmamış/konuşulmamış şiddet, hamilelik, ikincil ilişkiler ve benzeri deneyimlerin ortaklığının anlaşılmasına yönelik büyük bir katkıda bulunmuştu. yine de insan (nancy fraser da dahil) sormadan edemiyor, şimdi biz neyiz aşkım? daha mı özgürüz? zira bana kişisel deneyimlerimden hareketle farklı bir çarklıya sıkışmışım gibi geliyor. bu tatminsizliğin içinde savrulurken köylü bir teyzenin neydim ne oldum adı altında markaların desteğini almış yeni nesil bir kadın girişimciye dönüşmesini ve ekran üzerinden bana artistlik yapmasını kabul etmiyorum. köylü girişimci teyze burada sadece bir örnekti.

    ben artık, yalnızca iyi bir eş ve anne değil, aynı zamanda iyi bir çalışan olmak zorundayım. neoliberalist dünyada başarının peşinden gideceğim diye ev, iş ve roller arasında sürekli mekik dokumalı, kendimi gerçekleştirmem ve bilmem ne olmam gerektiği yönündeki söylemleri dinlemeliyim, çünkü tedx'teki ablalar/teyzeler öyle diyor. hayatta bu derece koşturuyor olmak işin sonunda özgürlükten ziyade mutsuzluk, tatminsizlik ve kimliksizlik getiriyor. elimdeki çalışan, okuyan, kadın kimliğime baktığımda netlikten ziyade bitmemiş koca bir puzzle görüyorum.

    ele aldığım konunun en uç noktada götten anlama biçimi ise "o zaman evinde otur koca bekle" olabilir sanırım. bu noktada benim cevabım da basitçe "kadın her şeyi yapabiliyorsa size neden ihtiyaç duysun?" olacaktır.

    "kadınsın, her şeyi başarabilirsin."
    "kadınsın, her şeyi yapabilirsin."

    michelle wolf'un da dediği gibi her şey her zaman daha fazla problem getirir. kadınların her şeyi yapmak ve başarmak istediğini nereden çıkardınız ki? her şeyi yapabilen bir kadın istese istese 1 boş gün ister, sanırım.
hesabın var mı? giriş yap