*

  • mürcie: islamiyet’te, namaz, oruç, hacc gibi eylemlerin pek de gerekli olmadığını , aslen yalnızca inancın her derece yeterli olduğunu savunan yaklaşım.
  • (bkz: murcia)
  • (bkz: mercy)
  • bir islam dini itikad mezhebi.

    ilk olarak üçüncü halife osman zamanındaki kargaşalı dönemde ortaya çıkmıştır. daha sonra ali ile muaviye arasında meydana gelen ihtilaf ve savaşlarda bazı kişiler görüş bildirmekten çekinmişlerdir. haksız yere savaşmak islam dininde bir büyük günahtır. büyük günah işleyen kişinin durumu konusunda yorum yapmak istememişlerdir. bu kişilerin arasında islam tarihinin ünlü simalarından sa'd bin ebi vakkas, ebu bekre, imran bin hüseyin ve abdullah bin ömer de vardır. bu kişiler ortadaki ihtilafın taraflarından hangisinin haklı olduğu konusunda bir fikir belirtmemişlerdir.

    zamanla söz konusu ihtilafların farklı bir yönü de gelişti; büyük günah işleyenin durumu. bu konuda o dönemde yeni yeni farklı görüşlere sahip farklı gruplar oluşmaya başlamıştı. islam dininin siyasi mezheplerinden olan hariciler, büyük günah işleyen bir kişinin kafir yani dinden çıkmış sayılacağını söylemiştir. islam dininin bir itikadi mezhebi olan mutezile ise bu kişilerin mümin (inanan) olmasalar da kafir de olamayacakları kararına varıp, büyük günah işleyen kişileri mümin ile kafir arasındaki bir mevkiye yerleştirmiş ve bu kişilere fasık demiştir. müslümanların geri kalan çoğunluğu ise büyük günah işleyenin günahkar (günah işlemiş) bir mümin olduğunu, günahının cezasını eğer allah affetmezse çekeceğini ama kafir olarak cezalandırılmayacağını öne sürmüşlerdir.

    müslümanlar arasındaki ihtilaflar konusunda görüş belirtmeyen grupsa, ilk zamanlarda bu konuda da görüş belirtmemişlerdir. fakat zamanla bu çekimser tavırları farklı bir boyut kazanır ve bir itikadi ekol oluşturur. bu küçük grup zamanla iman etmiş bir kişinin hangi günahı işlerse işlesin ceza çekmeyeceği fikrini kabul etmiştir. bu aşamadan sonra bu fikri ekole "mürcie" ismi verilmiştir.

    kaynak: http://tr.wikipedia.org/wiki/mürcie
  • hz.osman ve hz.ali başta olmak üzere büyük günah işleyenlerin durumunu allah'ın hükmüne bırakan bir anlayışa sahip olan ve onların cennetlik veya cehennemlik oldukları konusunda fikir beyan etmeyen ilk dönem siyasi ve itikadi görüşleri olan islam mezhebi.

    fitne dönemi dediğimiz süreçte yani hz.osman'ın öldürülmesi, hz ali döneminde müslümanlar arasında yapılan cemel ve sıffin savaşları, harici aşırılığı gibi olaylar karşısında bir takım sahabe siyasetten tamamen el çekerek tarafsız kalmayı ve ilimle uğraşmayı tercih etmiştir. işte bunlar mürcie'nin ilk çekirdeğini oluşturmuşlardır.
    bunlara göre ayrılığa düşen gruplara karşı nefret duymak doğru değildir. en doğru hareket onların durumlarını allah'a havale etmektir.

    mürcie daha çok arap olmayan müslümanlar arasında (mevali) taraftar bulmuştur.
    abbasiler döneminde en önemli temsilcisi ebu hanife'dir.
    imam maturidi tarafından mürcie ekolü ehli sünnet içerisine dahil edilmiş, maturidilikle birlikte mürcie tanımlaması terkedilmiştir.

    belli başlı görüşleri şunlardır:
    -iman ile amel farklı şeyler olup, iman amellerle artmayacağı gibi günah işlemekle de azalmayacaktır. müminin iman vasfı sadece küfür ile ortadan kalkar.
    -bir hükmün farz olduğuna inanmayan kafir, farz olduğuna inandığı halde yerine getirmeyen günahkar mümin olur.
    -iman, amellerle artmayacağı gibi amelleri terketmek veya günah işlemekle azalmaz.
    -bütün müminler eşittir. (arap olmayan mevali müslümanlardan kafirmiş gibi cizye vergisi alan emevi iktidarının uygulamalarına karşı üretilen anlayış)
    büyük günah işleyenin durumu alah'a kalmıştır. o, dilerse affeder, dilerse cezalandırır. bu durum allah'ın bileceği bir iştir.
    -vaad (ödüllendirme) ve vaid (cezalandırma) konusunda ise allah'ın vaadi değişmez fakat vaidi değişebilir demişlerdri.
    -hailfenin kureyşten olma şartı yoktur. yönetici meşruiyetini halktan almalıdır.

    mürcie ekolünün çok uçlarda seyreden temsilcileri de vardır ve o yüzden haksız şekilde kirli bir imaja sahiptir. siyasete angaje olanlar tarafından iktidara yalakalık amaçlı savunulan 'zerre kadar imanı olan hangi günahı işlerse işlesin asla cehennem yüzü görmeyecektir.' gibi düşünceler mürcie ekolünün geneline teşmil edilmemelidir.
  • islam'ın ilk dönemlerinden itibaren mutedil ve barışçı çizgiyi temsil edenlerce savunulmuş bir anlayış. fıkhen hanefi fıkhını takip ederler.
    üstelik ehli-sünnet içerisinde kalan damarı ilerleyen zaman içerisinde maveraünnehir'de hanefi-matüridilik olarak vücut bulmuş ve türklerin mezhebi olmuştur iddiası var. hem de diyanet yayınlarınca basılmış. diyanet ansiklopedisi de benzer şeyler anlatıyor. ilhami güler de aynı şeyi savunuyor.
    bu konu türkiye'de hak ettiğinin yarısı kadar bile bilinmiyor; çok ilginç. yıllarca türk islamı denilen şey aslında ehl-i sünnet içerisindeki mutedil mürcii çizgiymiş ya lan. vay anasını.

    http://www.islamansiklopedisi.info/…c32/c320033.pdf
    http://www.kitapyurdu.com/…ve-tesirleri/335646.html
  • "kardeş ben müslümanım" deyip geçen, başka hiçbir şeyi önemsemeyen itikadi mezhep.

    mürcie der ki, iman sabit bir şeydir varsa vardır yoksa yoktur. halbuki iman, itaatle artan, günahla azalan dinamik bir yapısı olan bir şeydir. "imanım zayıfladı" da deriz, "imanım güçlendi" de deriz değil mi? çünkü iman durağan bir şey değildir.

    bunlara göre imanla birlikte günah zarar vermez. yani sen "müslüman" olduğunu iddia ediyorsun ya, gerisi umrunda değil. ister adam öldür, ister zina yap, ister hırsız ol fark etmez, nasıl olsa "elhamdülillah müslüman" sın!

    biraz gözlem yaparsanız fark edeceksiniz ki, mürcie akidesi türkiyede oldukça yaygın. o yüzde doksanlık müslümanlık muhabbeti bu işte. diliyle müslümanım deyip geçen herkes müslüman bu kafaya göre. yaptığı, ettiği önemli değil. aslında şekilci islam dediğimiz zıkkım bu. adı müslüman olsun, yapıp ettiği önemli değil. ama maazallah, "elhamdülillah müslüman" ız.
  • mürcie, islâm toplumunu tehdit eden başta harici zihniyetine, ikinci olarak emevi-haşimi çekişmesine, emevilerin haricilere ve kendilerine beyat etmeyen kimselere karşı oldukça acımasız davranışlarına ve mevalîyi ikinci sınıf vatandaş olarak görmelerine, özellikle de müslümanların birbirini öldürmelerine tepki olarak doğmuş, 679 ile 694 tarihleri arasında oluşmaya başlamış uzlaşmacı, birlik ve barış taraftarı siyasi bir fırkadır. bu mezhep, arap olmayan müslümanların kümelendiği mezheptir. yani mevali anlayşının bir ekolü olarak kabul edilir.

    mürcie mensuplan kimseyi tekfir etmemeleriyle de ünlüdürler.bu tavırlarını hariciler meselesinde, ali-muaviye çekişmesinde de korumuşlardır.başta zeyd bin ali’nin isyanı olmak üzere, emevilere karşı başlatılan isyanların tümünü desteklediler. emevilerin emevilere karşı oluşuyla bilinen ünlü vali ve halifeleri ömer bin abdülaziz de bu mezhebi destekleyenler arasındadır (ibn sa’d, 6/313)

    mürcie ekolüne göre, amel imanın bir parçası değildir.bir insan hiçbir ibadeti olmadan da mümin-müslüman olabilir. dahası böyle bir mümin, tüm ibadetleri yerine getiren bir müminle iman konusunda eşittir. birinci sınıf,ikinci sınıf mümin söz konusu edilemez. hatta ebu hanife’nin el-âlim ve’l-müteallim adlı eserinde bildirdiğine göre, amelsiz de olsa bir müminin imanı meleklerin imanından bile farksızdır. meselenin özeti, mürcie’nin bir tür temel amentüsü sayılan şu cümledir:
    “küfür varsa iyi ameller faydasız, iman varsa kötü ameller zararsızdır.”

    akıl ve onun ürünü olan kıyası ilk kullanan mezhep de mürcie’dir. bu bakımdan mürcie, fıkıh ve kelamda akılcı anlamında kullanılan ehlü’r-re’y (akılcılar grubu) diye adlandırılmıştır.

    dini, birlik ve beraberlik içinde yaşanan bir olgu olarak kabul eden mürcie, teorik olarak, birbirine muhalif müslüman mezhep ve kabilelerin, allah'a inandıkları müddetçe, birbirini öldürmelerini ve tekfir etmelerini bırakarak birarada yaşamak zorunda olduklarını iddia etmesi dolayısıyla, mezhep kavgalarının ve kabile çekişmelerinin yoğun olarak yaşandığı kûfe ve diğer büyük şehirlerde, özellikle yerleşik hayata alışkın arap olmayan müslümanlar arasında büyük ilgi gördü. ayrıca müslümanların eşitliğini ve onlardan cizye ve haracın kaldırılmasını savunduğu için horasan ve maveraünnehir'de yeni müslüman olanlar (mevalinin) arasında da, çok sayıda taraftar kazandırmıştır.

    akılcılığı benimseyen ve sistematize eden ve tarihe rey taraftarları olarak geçen mürcie'nin itikadi ve fıkhi konularda ileri sürdükleri görüşlerinde, daima dinde kolaylık ilkesine önem vermeleri ve mensuplarının özellikle mevali kesiminden olması gibi sebepler, mürcie'yi yeni fethedilen bölgelerde ortaya çıkan sosyal, ekonomik ve siyasi pek çok problemle ilgilenmeye ve bunlara çözüm üretmeye sevketmiştir. böylece mürcie, ileri sürdüğü bu görüşleri sayesinde, horasan ve maveraünnehir'de yaşamakta olan çeşitli milletlerin, özellikle türklerin topluca müslüman olmasını kolaylaştırmıştır. hatta mürcie'nin iman anlayışı horasan ve maveraünnehir'de yeni müslüman olanların arap müslümanlarla eşit haklara sahip olabilmek için emevî zulmüne karşı sürdürdükleri mücadelenin temelini
    oluşturmuştur.

    ayrıca bu zihniyet, maturidiliğin doğuşuna ve fikri sisteminin gelişmesine zemin hazırlamıştır. diğer taraftan yönetici ve halifenin halkın rızası ve seçimiyle işbaşına gelmesini savunmakla meşruiyetin kaynağını halka devretmek istemişlerdir. türkler'in müslüman olmaları ve maturidiliği benimsemeleri, büyük ölçüde mürcie'nin bölgedeki hakimiyeti ve temsil ettiği ılımlı uzlaşmacı teolojisi sayesinde olmuştur.
  • sözlükte ertelemek, sonraya bırakmak anlamındaki "irca"kökünden gelir. büyük günah işleyenlerin manevi sorumlulukları hakkında fikir beyan etmeyenler için kullanılır.
  • allah'ın affının her şeyi kapsadığına inanan,inkardan başka bütün günahları affedeceğine hüküm veren,küfür durumunda itaatin faydası olmadığı gibi iman durumunda da günahın bir zararının olmayacağına inanan inanç ekolü.
hesabın var mı? giriş yap