• ispanya'nın pamplona kentinde, her yıl temmuz ayında düzenlenen, insanların serbest bırakılan öfkeli boğalara yakalanmamak için sokak sokak kaçıştığı festival.
  • insanların boğalardan hızlı olup olmadığını ölçen festival.
    festival çerçevesinde, bir ağıldan bırakılan boğalar, geleneksel olarak kırmızı-beyaz giyinmiş binlerce insanı önlerine katarak, yaklaşık 3 dakika boyunca 825 metre koşuyor. koşuya katılanlar, boğaların önünde panik içinde bağırarak kaçışıyor.

    her yıl 7 temmuz'da başlayan festivalde her gün birer tane olmak üzere 9 koşu yapılıyor.
  • (bkz: san fermin)
  • her yıl görüntülerini izlerken boğaların tarafını tuttuğum savaş tadında festival.
  • tanık olduğum yakışıklı bir delilik.

    insanların öğlen 2-3 saat uyuyup tekrardan beyaz pantolon & t-shirt, kırmızı fular & bel atkısı, corrodorlar (koşucular) içinse gelenek olduğu üzere elde rulo yapıp taşınan navarra gazetesi sokaklara dökülmesi, her barın kendi müziğini kolonlarla dışarıya taşıması, karşınıza nerden çıkacağı belli olmayan peñas denilen sokak müzisyenlerinin peşine takılıp dans ederek yürümek, her köşede ayrı bir canlı konserle karşılaşmak, kafana esen bara sorgusuz sualsiz girip tek defa "buyrun ne içerdiniz" duymadan vakit geçirmek, dur bakalım nasılmış deyip çikolataya bandıra bandıra churros yemek, etraftaki büyüklü küçüklü birbirinden
    ilginç tipi izlemek.

    herkesin bir örnek giyinmesi festival havasını öyle perçinliyor ki ilk dakikadan üstüne geçirmek istiyor insan kukuxumusu thsirt'ünü, bel atkısını, fularını. delilik kısmına gelirsek zebbaha gader dens felsefesinde dahi hadise gün aydınlanırken biterken burda sabahın 8'inde doruğa tırmanıyor. zira boğalar o saatte sokağa iniyor, koşucularsa kimi birbirlerine kimi de (ki en en fenası) boğaya takılma riskiyle canları azize emanet koşturuyorlar. hem de dans ve içkiyle geçen tüm o gecenin üstüne. koşu bitince olay bitiyor mu?

    bitmiyormuş meğer,
    koşu sonrası tüm kapıların açık olduğunu farkedip "bre pehlivan" kuvetinde girdiğim şehir arenasında (plaza del toro) gençten bir boğanın meydana salınıp etrafta koşturan yüzlerce deli oğlanı kovalayıp, yeterince kıvrak olmayanları popodan dürtmesini izlemek bonusu oluyor saat sabahın 10'u olduğunda. dünyanın geri kalanının genel geçerinde gün yeni başlıyorken, belki ekmeğe tereyağ sürülmekteyken san fermin'de siesta saati yaklaşıyor. danslı, müzikli, süprizli, alkollü kırmızı beyaz bir gece ve adrenalin dolu bir sabaha yetecek kadar enerji toplamak için.

    pamplona bal kabağına dönüşmeden.
  • ana teması boğa olarak yansıtılmış olsa da san fermin aslında 0 yaşından 77 yaşına kadar herkesin çılgınca eğlendiği 24 saat ve 7 gün boyunca non-stop süren bir açık hava partisidir. ben en çok şehrin dört bir yanının gayet verimli olarak kullanılmasına hayran kaldım. bir meydan şarap ve sangria savaşı yapan sarhoş bebelerin karargahıyken şehrin diğer bir köşesinde 0-6 yaş çocuklarının anne babalarıyla oyun oynaması için tasarlanmış özel köşeler gördük. zaten caddeler tam bir bayram havasında, sokaktan gecen bando takımlarının insanları yere yatırarak dans ettirmesini izlemek çok eğlenceliydi. hava karardıktan sonra da otogar civarındaki yeşil alan havai fişek atmak için kullanılıyordu.
    anlatılmaz yaşanılır tadında bir festivaldi. ne kadar hayvan sever olursanız olun, boğalara kötü davranıyorlar asla gitmem derseniz deyin bence bu etkinliği kaçırmayın. nitekim biz sadece 12 saat ordaydık boğa görmedik sadece dans ettik...
  • hem sehir halkinin hem turistlerin ne pahasina olursa olsun eglenmeye, ayik gezmemeye ve zivanadan cikmaya and icmis oldugu, eglenceli ama bir o kadar yorucu ve kaotik festival. insanin yirmili yaslarinin basinda, cift olarak degil de kiz kiza (veya erkek erkege, hangisi duruma uyuyor ise iste) gitmesinde fayda var maksimum verim almak icin, yeni yetme sozluk ahalisine duyurulur.

    bogalar bahane gercekten de; "txupinazo" denen festivalin acilisini takiben (ki bu da sehrin minicik meydaninda toplanmis yuzlerce insanin, acilisi ilan eden topun patlmasiyla birlikte once kirmizi fularlarini sallayip, sonra siselerce sampanya patlatip, birbirlerini islatmasi, daha sonra sokaklarda sampanya, sangria allah ne verdiyse etrafa dokup sacip icip zicmasi formatinda bir acilis) sehirdeki herkes bir sonraki hafta normale donmek uzere deliriyor. tabi bu kadar sokak eglencesi ve alkol kombinasyonundan ortalik epey de bir pislendigi icin, ortama uyum saglayip keyif alabilmek icin ayik gezmemek gerekiyor; her sampanya fiskirtana, sangria sacan, su dokene (balkonlardan su dokmek gelenek ve kent halkinin en sevdigi eglencelerden) carpana, sisme bebekle ustune saldirana vs. vs. kizarsa insan hayat gecmez tabi. ilk gunden sonra ortam bir parca daha makul hale geliyor gerci, en azindan icki siselerini gelen gecenin ustune boca etme hevesinde bir dusus goruluyor.

    ogle saatlerinden itibaren her kose basinda farkli farkli turlerde canli muzik yapan muzisyenlere rastlanmasi festivalin bir diger guzelligi, fareli koyun kavalcisi misali insan birinin peisne takilip, ickisi bitince bir barda soluklanip, agzina iki tapas atip arkasindan baska birinin pesine takilip gidiyor.

    yine her gun "gigantes y cabezudos" denen geleneksel birtakim figurlerin gecidi olyor. gigantes adindan anlasilacagi uzere devasa boyutlardaki kuklalar, cabezudos biraz daha ufak, koca kafali cok sevimsiz suratli kuklalar bunlar da (isimleri kafa anlamindaki "cabeza"dan geliyor zaten), ve baslica icraatlari 3-7 yas arasi cocuklari kovalayip korkutmak, kafalarina sungerden yapilma yumusak toplarla vurmak! bunlarin disinda illa ki bir iki procession oluyor meryem figurlerinin gezdirildigi, geleneksel bask giysileri icinde belediye bandosu sokak konserleri veriyor, daha buyucek acik alanlardaki podyumlarda da cesit cesit konserler oluyor.

    e tabi lafi fazla uzattik hala gunun anlam ve onemine gelemedik: bogalarin onunde kosma hikayesi nasil oloor da oloor ve neden nicun? bu kosma geyiginin baslangici, boga guresi icin arenaya cikarilacak bogalar sehirden gecirilip arenaya goturulurken yanlarinda onlerinde kosmaya yeltenen kasaba delikanlilariymis. ne kadar engellemeye, yasaklamaya calistilarsa da bu kosu gittikce daha populer bir hale gelmis, kosmaya heveslilerin sayisi artmis, bakmislar yasaklamakla olmıyor en sonunda resmi bir festival hailne getirirp rahata ermisler.

    kosu hakikaten tehlikeli bir is, ama sansin da cok buyuk payi var. hayvancagizlar neticede aman cikalim sunlari tepeleyelim boynuzlayalim gibi bir heves icinde degiller, onca insanin icine salininca panikliyorlar ve bir an once gecmeleri gecen yolu katedip kendilerini oradan atmaya calisiyorlar. dolayisiyla bir seyler ters gitmedigi, bogalarin birinin dikkati dagilmadigi veya kendine gore kotu bir ruh halinde olup sapitmadigi surece aslinda cadde boyunca yan yana kosup gidiyorlar, bogalarin onunde kosmaya cesareti olmayip da yolun kenarindan kosanlara bakinca gayet kolay ve guvenli bir ismis gibi gorunuyor bu yuzden ve aslinda bunlarin cogu da yara bere almadan kurtuluyor. ama yolun birkac tane cok keskin donusu var, oralarda hem bogalar hem kosanlar sik sik dusuyor ve insan ne kadar yandan yandan, guvenli guvenli gitmeye kalksa da, sanssizsa bu donuslerden birinde dusup tepelenmesi, bogalardan birinin altinda kalmasi, ya da daha kotusu bir boganin dikkatini cekip dogrudan hedef olmasi gibi bin turlu tatsiz seye ugrayabiliyor.

    kosanlara verilen en onemli ogut, "aman duserseniz kalkmaya calismayin" oluyor. soylemesi kolay tabi, insanin can havliyle kalkmaya yeltenmesi cok dogal, ama o arada cok daha buyuk yara bere almasi olasi; halbuki dustukten sonra oldugu yerde kalanlarin uzerinden bogalar genelde atlayip gidiyor, dur ulan suna iki tane cakayim gibi bir derdi olmuyor tabi hayvanin. ama gene, bahtsiz bedevi iseniz hayvan duzgunce atlayamayip uzerinize dusuverebilir, ya da sirtiniza basip gecebilir, olabilir de olabilir iste. alti ustu 3 dakikalik bir yol ama vucudu kismen veya tamamen dagitmak ya da olmek var isin ucunda, hele biraz da sanssizsaniz. sarhos kosuya cikacak, yapmayin denenleri yapacak kadar salaksaniz bu ihtimaller de o oranda artiyor tabi.

    bir diger yapmayin etmeyin denen sey hayvana vurmak, kuyrugunu cekmek, dikkatini dagitmak gibi salakliklar, boganin dikkati dagiilip suruden koptugunu fark ettigi anda ne halt edecegi hic belli olmuyor cunku ve gordugu hareket halindeki ilk nesneye odaklaniyor. bogalarin kosmayi kesip soooyle bi etraflaria bakinmasi veya arkalarina donmeleri ciddi bir panige neden oluyor bu yuzden.

    bogalarin onune atlamaya cesareti olmayan ama yine de ucundan kiyisindan deneyimi yasamak isteyenler var bir de, onlar bogalar daha salinmadan kosu yoluna saliniyor ve bogalar kendilerine yetismeden yolu tamamlayip arenaya varmis oluyorlar. ama her seyin bir bedeli var tabi, bu odleklik ve firsatciliklari yuzunden kendilerine "tavuklar" deniyor ve arenaya girdikleri anda yogun bir yuhalamaya maruz kaliyorlar, hatta kafalarina cesitli nesneler atanlar oluyor.

    neyse...kosu kismini ve tehlikelerini gectikten sonra, kosunun sonlandigi arenadaki jackassing seansina da deginelim kisaca. efenim kosu arenada bitiyor, hayvanlar mumkun olan en cabuk sekilde ahiralara sokulmaya calisiliyor, bu da bittikten sonra, meydani dolduran sag ve yarasiz beresiz kalmis kosucularin uzerine, sirayla bes tane kucuk boga saliniyor. kucuk dedigim hem genc, hem ebatca kucuk bogalar, boynuzlari da yumusak maddelerle kaplanmis. ama genc olmalarinin da etkisiyle son derece cevik ve kuvvetli bu hayvancilkar ve onlerine geleni tepeliyorlar, boynuzlarini ortaliktakilerin etine geciremeseler de boynuzladiklari gibi havalandirip yere atiyorlar, ustlerinden zipliyorlar vs., ama nasil oluyorsa bir sekilde kimse ciddi bir sekilde yaralanmiyor, yere dustukten sonra ustlerini silkeleyip ortalikta kosturup sebeklik yapmaya devam ediyorlar. bunu izlemenin en guzel, en eglenceli tarafi, yilda bir sefer bile olsa boga icin adil bir durum olmasi, boga guresinden farkli olarak boga birilerine taktikca "oleee" diye bagirilmasi. bogalar biraz tehlikeli hale gelince de hayvanlarin bakimindan sorumlu kahyalar olaya el atiyor, sahaya bir inekle cikiyorlar bogayi goturmek icin, ki cikan inek tahmin ediyorum arenadaki boganin annesi zira bogacik inegi gordugu anda kuzu kuzu pesine takilip cikiveriyor.

    bu kosular sabahin korunde oluyor bir de, 8'de basliyor ama izleyebilmek icin birkac saat onceden gidip, dondurucu sogukta yer tutmak gerekiyor. bence hic kasmayin, zaten bariyerin onunde guzelce bir yer bulsaniz bile bariyerler epey yuksek, aman aman bir sey gorunmuyordur, gorunen de kiyisindan kosesinden bir anlik bisidir herhalde. onun yerine balkon kiralayan bir pamplona sakini bulun, pasa pasa rahatca izleyin. balkon kiralayanlarin listesi resmi turist ıfisinden edinilebiliyor, ayrica cesitli direklerei, agaclara vs. asilmis ilanlar da var. balkon ne kadar yuksekse fiyat o kadar dusuyor. bazi ev sahipleri kahvalti da veriyor fiyatin icnide hatta. fikir vermek icin, bizim bulabildigimiz balkon biraz yuksekti, 4. kattaydi, kisi basi 40 euro, kahvalti dahildi. ama sanirim bir rayici yok, tutturabildiginde. haa, bir de mercaderes caddesinde degil estafeta uzerinde olsun izleyeceginiz balkon, mercaderes kicasik bir caddei estafeta ana cadde, daha uzun izleme imkaniniz var.

    gitmeye niyetiniz varsa aman amannn cok onceden yerinizi ayirtin derim bir de. ucak bileti bulmak dert olmuyor, fiyatlara da yansimiyor festival durumlari neyse ki (zaten madrid veya barcelona'ya ucmak dusumundasiniz, buradan pamplona'ya ucmak gibi bir secenek yok), ama otel fiyatlari fena halde ohannes haliyle. sonucta festival zamani oldugu icin erken ayirtilsa da yine ucuz olmayacaktir, ama en azindan odenebilir rakamlara bir yer bulabilirsiniz.
  • (bkz: mercaderes)
  • (bkz: kukuxumusu)
hesabın var mı? giriş yap