*

  • özellikle (ayrılan) anne ve babalara üvey kardeşlerin illa birbirlerini sevme, birbirileriyle görüşme zorunluluğu olmadığının aktarılması açısından önemli bir kardeşlik ilişkisidir bu.

    toplumun genelininde de buna benzer bir bakış açısı vardır aslında. iki üvey kardeşe sahip biri olarak babamın(şimdi görüşmesem de) bana bu yönde yaptığı baskılardan ve çevremdeki insanların neden sevmiyorsun, görüşmüyorsun onlar da kardeşin sayılır aslında yorumlarından nefret ettiren tuhaf bir akrabalık ilişkisidir de aynı zamanda.

    hayır kardeşim, üvey kardeşler ne birbirlerini sevmek ne de birbirleriyle görüşmek zorundadırlar. bir kere en başta akrabalık, annelik, babalık, kardeşlik biraz da içgüdü işidir. nasıl ki bir bebek bile belli bir zamandan sonra anne ve babasını kokusunu ayırt edebilir bir hale geliyor, bir aitlik hissediyorsa, benzer duyguların üvey kardeşlikte de oluşması lazımdır. ve bu bağ bir şekilde kurulamadıysa sonrasında pek anlam ifade etmez bu çocuklar için. tabi asla kurulamayacak bir bağdır da demiyorum. mutlaka birbirlerini öz kardeşten ayırt etmeyenleri de var içimizde. ancak ortak bir anne veya babaya sahip olmanın mutlaka bu yönde bir sonucu olması gerekmez, beklenemez.

    sonuç olarak, bazen sadece adı konulan ama anlam ifade etmeyen (belki uzak bir akraba benzeri) biridir üvey kardeş.
  • bir çok fantastik filmde , genelde , kardeşini kiskanip kötü yola sapan eleman*. en sonunda ya hatasini anlayip doğru yolu bulur , ya da garip bi şekilde ölür.
  • uvey kardesin yasi kucukse ailenin durumunu idrak edemeyebilir. filmimiz babayla girilen hararetli bir konusmaya kucuk kardesin 'o senin baban degil' diyip yumrugunu gostermesiyle baslar..
    - canimcigim,kimmis peki benim babam hm abudik gubudik?
    - bilmiom.
    ...demesiyle pic kivamina gelmemle sona erer.
  • konu bile edilmeyendir,hem sevgi yogunlugundan hem idrakin kendiliginden olusundan...

    dunyayi algiladiginiz ilk anlardan itibaren karsilikli sevgilerine ve abinizin annenize "abla" diye seslendigine sahit iseniz kimsenin size extradan birsey aciklamasina mahal vermeyendir...

    ha ama babaniza da "abi" diye seslenseydi* o zaman cidden birileri size "herseyi" bastan aciklamak zorunda kalabilirdi...
  • bize geldiginde dort yasindaydi. yaramaz mi yaramaz haylaz mi haylaz cin gibi bir cocuktu. yaramazlik yapinca ailenin diger fertlerinin aksine kizmaz sadece cok ayip gibilerinden basimi sallardim, o kapkara badem gozlerini gozlerime diker koseye sıkıstırılmıs bir fare gibi boyuna bosuna bakmadan ustune atlayacakmis gibi durur bakardi. icimi ceker kendi isime bakardim, o da islak kedi gibi gelir yanima oturur gozlerini benden ayirmaz ben onunla konusana kadar oradan ayrilmazdi.
    kisla usulu terbiye gorulen bizim eve alismak durumunda kalan bu dorduncu cocuk, butun kurallari yikmak ve bizim evdeki usulu bozmak icin yetistirilmisti sanki, asi'ydi, dikkat cekebilmek icin yapamayacagi sey yoktu, dayak yemege varacak kadar.
    annesi, babasini cok genc yasta kaybeden oglunu gec de olsa terbiye etmeye calisirken, ovey babadan dayak yiyecegine benden yesin mantigiyla olmali dovmeye kalktiginda her seferinde yarali bir hayvan yavrusu gibi yanima kacip arkama saklanan bu uvey kardesi korumak icin dersimden kalkar eve yeni gelen ve zor da olsa alismaya calistigimiz uvey annenin onunde dururdum.
    -hayir, dayak yok
    -lutfen karisma
    -benim yanimda dovemezsiniz
    -kalbini kirarim bak simdi
    -dayak yok, kotu vuruyorsunuz, onun kemikleri kirilabilir, benim kalbim kirilsin daha iyi.
    .........
    kedimiz kopegimiz yoktu ama evde hep beni takip eden bir ufaklik vardi artik.
    -abla neden yagmur kirmizi yagmiyor?
    -abla neden cikolata agaci yok?
    -abla neden-
    ....
    -sus artik bak ders calisiyorum!
    okula basladiginda cok sevinmistim, evden cikacak, kendisine ait, biraz kosup yorulacagi, kendini ifade edebilecegi bir dunyasi olacak diye dusunmustum.
    yanilmisim.
    yaramazliklari, haylazliklari aile tarihinde gorulmemis bir yaratilicikla surerken derslerini de ogrenmiyordu. ilkokul bir matematigi ogretmek onunla ugrasabilecek ailede en sabirli bilinen bana dusmustu.

    -abla bu fasulyeler ne icin?
    -matematik ogrenecegiz, gel bak, sana toplama cikarma ogretecegim.
    -peki!
    gozleri piril piril parliyor, onunla ugrasilmasindan onunla konusulmasindan onunla kavga bile edilmesinden zevk aliyor. dogustan mi bu hissettigi ilgi acligi? yoksa alkolik babasinin genleri mi? o zaman bilemiyorum.
    -bak iste burada on tane fasulye var. say bakalim
    sayiyor hemen. cok zeki oldugunu hep biliyordum.
    -bak simdi iki tane aliyorum.
    -neden abla?
    -sen simdi dinle tamam mi?
    -tamam.
    -buraya koyuyorum, kac tane say bakalim?
    -bir iki, iki tane..
    -tamam simdi buraya da fasulye koyuyorum, burada kac fasulye var? say bakalim.
    -biiir, ikiii, iki tane var.
    -aferin, simdi bu iki fasulyeyi aliyorum ve bu iki fasulyenin yanina koyuyorum. tamam mi?
    -neden?
    -eee, toplama ogrenecegiz ya? ondan
    -peki..
    -say bakalim kac fasulyen var simdi.
    -bunlarin hepsi benim mi?
    -neylerin?
    -fasulyelerin
    -senin olsunlar tamam, ama bak simdi burada-
    -baska var mi?
    -ne var mi?
    -fasulye.
    -bak canim, sen fasulye kismini birak, toplamaya bak. bak iki tane burada, iki de yanina koydum. kac fasulye oldu?
    -fasulyeleri nereden aldik?
    -bak kizacagim ama, toplama ogretmeye calisiyoruz burada degil mi? niye aklin hep oyunda?
    -...
    -bak iki burada, iki de yanina koydum say bakalim kac tane var?
    -biir, ikiii, uuuuuuc.
    -evet?
    -uc tane var
    kapkara gozleri parliyor, uzun siyah kirpiklerinin arasindan bana bakiyor. yuzunde hinzir bir ifade. ben onun orada dort fasulye oldugunu bildigini biliyorum, o benim onun bildigimi biliyor mu bilmiyorum. ama pes etmiyorum.
    -bir daha say.
    -biiir, ikiiii, uuuuc, besssss.
    -bes tane mi var orada simdi?
    -...
    -kac tane var?
    -bes!
    -bes?
    -evet.
    -bir daha say!
    -biir ikiiii uuuuuuc! uc tane var
    -bir daha say!
    -biir, ikiii, uuuc, besssss. bes tane var.

    ...hayati boyunca dort demedi...
  • eğer adı kardeş ise asla üvey olmamıştır. eğer sen onu kardeş olarak görebilmişsen üvey olmasına mahal verecek bir durum yoktur zaten.

    2000 yılında ailemize teşrif etmiş ve biz o günden beri kendisini çok sevdik. ayağımda salladım hiç anlamadığım halde ona baktım biyerlere gittiklerinde bana bırakmışlarıdı. hiç üvey olmadı bizim için. hep kardeşimiz.

    annemle babam çok önce ayrılmıştı. 2 çocuk babamla uzun süre yaşadık sonra babam yaşlanmaya ramak kala evlendi. evliliğinin ilk senesinde son çocuğunu yaptı küçük kardeş. bizimle büyüdü ama onun için büyümeye başlayınca bir tuhaflık vardı. evde babaya herkes baba derken anneye biz 2 çocuk abla diyorduk. zamanla tuhafına gitmiş ve çocuk sonunda bu soruyu sormuştu. anlatmışlar durumu. tabi hemen üzerine şu soruyu sormuşlar peki biz ayrılsak sen kiminle kalırsın babayla mı anneyle mi?

    ve o tarihi(bizim için) cevabı almışlardır.

    ''ne sizinle kalacağım bende gider abimlerle kalırım'' işte sırf bunun için bile üvey değil özdür.
  • otuz altı yıldır tam tamına otuz altı yıldır ısrarla hiçbir fark olmadığını söyledim. mukayese şansım yoktu. anne baba bir kardeşim yok zira. anne bir ablam baba bir üç abim var. ben hepsine aynı baktım. hep sevsinler istedim. hep de sevdim. olan biten terslilere normaldir dedim. şimdi bugün diyorum ki aynı olmuyormuş. sen ne yaparsan yap işte aradaki o yirmi üç kromozom farkını ortadan kaldırmak mümkün değilmiş. çok erken fark ettim evet. kişisel yorumumdur herkesi bağlamaz.

    anlamadığım şey, bunu hiçbir zaman anlamayacağım, sonradan olan o kardeşi sevmeme, kabullenmeme konusunda direten insanlar. kızıyorsan annene kız babana kız, ne olduğundan haberi bile olmayan o yeni doğana kızmak kadar anlamsız bir şey var mı? kardeşim değil üvey kardeşim. aman sakın sahiplenmeyin, aman sürekli hatırlatın, size sorulduğu gibi ona da soruldu çünkü değil mi, doğmak ister misin diye?

    insanlar, yazık demek öz kardeşin yok dediklerinde sinirlenirdim. ne fark eder, kardeşiz işte. niye öyle değil ki? niye? koskoca dünyaya sığamıyor muyuz? lafa gelince bütün insanlığı kapsayacak şekilde hepimiz kardeşiz demek kolay ama. sığılmıyor demek ki. miras bölünecekten tutun da o aptal o geri zekalı o çocukluğun içine eden pamuk prensesli sindrellalı masallara kadar her şey.

    ve bazen emek veren mi annedir doğuran mı tezi çürür. belki de hep çürük bir tezdir. başkasının çocuklarını yirmi yaşında tuvalete götürecek kadar sahiplenmiş, tanıdığım en iyi üvey anne hakkında ileri geri konuşulur. yahu annem be o benim. ben sizin annenizin mahkeme zabıtlarında uzun uzun anlatılan bir sürü patladığından bir kere olsun söz ediyor muyum? senin annen benim annem çekişmesi mi yapacağız! o kadar benim annemse, senin annen neredeydi demiyorsam yine de çok sevdiğimden. hayatımda aynı annen gibisin hakeretinden daha aşağılamaya çalışan bir hakaret duymadım ben. ben sana çok güzel o lafı yediririm oysa. derim ki senin annen gibi değilim çok şükür. hani senin annen? nerde? sizi bırakıp gitmiş, size zerrece faydası olmamış. ne yani aynı annen gibisin? öyleyim. beni o doğurdu. beğenmiyorsan gelmezsin gitmezsin olur biter.

    etraf hiç susmaz zaten. sana sürekli anlatırlar vır vır. onlar senin öz kardeşin değil. bilmediğim bir şey söyleyin ulan bir de. bazen öz kardeşlerin kardeş olamadığı kadar kardeş oluruz. koca bir ömrü kestirip atmak olmaz. annemin cenazesinde çok koşturdular. ama acı benim acımdı. bunu da hep hissettim. o yüzden diyorum ki bir çocuğu dünyada tek bırakmayın. en iki kardeş olsunlar. olsunlar ki anne babaları öldüğünde aynı acıyla birbirlerine bakabilsinler. bu bile acıyı hafifletir. ona kaliteli bir yaşam martavalını da okumayın. kardeş çekişmesinin olmadığı kalitesizlikte bir yaşam demek bu. sakin bir anne olsam birkaç tane daha çocuk doğrurum. ne yapıp edip sinirlerimi aldırıp en az bir çocuk daha istiyorum. bu kadar berbat bir dünyaya muhabbetine de hiç girmeyelim.

    benim durumum gerçeği otuz altı yıldır reddetmekten ibarettir. ve vasiyetimdir ben öldükten sonra fallik osman istediğiyle evlensin. ama çocuk istemiyorum. çocuklarıma üvey kardeş istemiyorum. ne üvey kardeş muamelesi yapılsın çocuklarıma ne de onlar birine üvey kardeş muamelesi yapsın.
  • 26 yaşıma da gelsem hala kıskandığım ve kıskanacağım insan yavrusu.
  • üvey kardeş, aralarında kan bağı olmayan kardeşler için kullanılır. bu kadar. anası bir, babası bir, her ikisi de bir olan kişiler bildiğin kardeştir. kimseyi rencide etmek istemesem de herkesi biraz beyin kullanmaya davet ediyorum. öz annenin/babanın ilk evliliğinden olan çocuğu senin üvey kardeşin olmuyor arkadaşım, basbaya kardeşin oluyor. baba bir üvey kardeş diye bir şey olmaz, baba bir kardeş olur.

    ingilizce'de half brother/sister tabiri var ama bizim dilimizde öyle bir şey yok. amcaya dayıya enişteye falan hep birden uncle denen, bacanak-baldız-elti-görümce gibi harika kelimelerin bulunmadığı bir dilde üvey olmakla anne babadan birinin aynı olması birbirinden ayrılmış olmadı enteresan. türkçe'de ayrılmadı diye öz (yarım) kardeşine üvey demek cahilliktir.

    üvey kardeş nedir hala anlamayan varsa, şudur: iki kişi özcan adlı bir oğulları varken boşanırlar, sonra anne başkasıyla evlenir, o evlendiği adamın da önceden üveycan diye bir oğlu vardır. özcan ile üveycan üvey kardeş olur. kadının o evliliğinden çocuğu olursa o çocuk, özcan'la üveycan'ın üvey kardeşi olmaz. özcan'ın aynı anneden, üveycan'ın aynı babadan kardeşi olur.
hesabın var mı? giriş yap