volker schlöndorff
-
alman yönetmen. yeni alman sinemasının öncülerindendir. 1999'daki ankara film festivaline sekiz filmle katışmıştı.
filmlerinden bazıları:
katherina blumun çiğnenen onuru
ilahi lütuf
teneke trampet
kalpazan
swannın aşkı
ritanın kimlikleri -
unutulmayacak schlöndorff filmlerinden biri için (bkz: the ogre)..
-
margaret atwood'un "the handmaid's tale" romanini da sinemaya uyarlamistir.
-
alman yönetmen. çalı$malarında edebi örneklere ve tarihsel ele$tirel konulara yer verir. "teneke trampet(1979)" filmiyle oscar kazanan ilk uzun metrajlı alman filmini gerçekle$tirmi$ oldu.
-
uyarlamalarının genelde (bizim mahalledeki iki üç kişi tarafından) vasat olarak görülmesinin en büyük sebebi çok iyi kitaplar seçmesinde. best of gibi bakar mısın: der junge törless, michael kohlhaas, die verlorene ehre der katherina blum, coup de grace, die blechtrommel, the handmaid's tale, homo faber, le roi des aulnes.
-
jean pierre melville'in yardımcılığını yaptı iki sene, grand master diyo kendisine.
-
(bkz: satıcının ölümü)
-
(bkz: rückkehr nach montauk)
-
-
alman yönetmenin çocukluğunda bir çocuğun kaldıramayacağı derecede yaşadığı acılar onu sinemaya ve edebiyata yöneltti diyebiliriz. annesi, o henüz beş yaşındayken feci bir şekilde yanarak öldü ve alman topraklarının taşralarında doktor olan babasının yanında büyüdü fakat babasının da karısının ölümü nedeniyle yaşadığı acılar çocuğuna karşı sert tutumuna neden oldu. hatta schlöndorff babasıyla ilgili bir röportajında: ''kendini zırhına kapatarak yaşamaya devam etti. ben, açık bir kalple ilerlemeyi tercih ettim." diyerek babasıyla arasındaki ilişkiyi az çok açıklamaya çalışıyor.
almanya'dan ayrıldığında wiesbaden ve ren kıyıları onun için içinde sonsuza dek çocukluğunun geçtiği yer olarak kalacaktı. ikinci dünya savaşını belki henüz aklı başında bir çocuk olarak yaşamadı belki ama yıkılmış bir ülkenin, bombalamaların, yıkılan şehirlerin görüntülerini hafızasında hep saklamıştır. filmlerinde bu izleri gördükçe bir garip oluyorum açıkcası.
esasen alman faşizmine olan öfkesi ve eleştirileri de kayda değerdir. onun tabiriyle ''germen ırkının üstünlüğünün hayaleti" tarafından kendisine musallat olan, yolunu şaşırmış bir halkın yenilgisinin gizemiyle karşı karşıya bulacak olan bir kuşağa aittir.
ve en sevdiğim açıklamalarından biri:
"bir karar vermekte bile özgür olmadığımızı söylemek istemiyorum çünkü bir karar vermekte, bir eylemi yapmakta ya da onu iptal etmekte her zaman özgürüz. her bir bireyin kendine has bir doğası vardır ve insan bir karar verme eşiğine geldiğinde her zaman kendi doğasında olan yoldan gitmelidir."
kim bilir belki de hayatımızda verdiğimiz yanlış kararlar kendi doğamıza aykırı olduğundandır.
ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap