• bu kitabın benim için bazı sakıncaları var.
    başımdan geçenler 9 yıl öncesinde kalmış olsa da hala etkilerini hissederim. atlatabilmek için çok uğraştım, bunca yıldır bilinçaltındaki etkileri dışında sosyal yaşantımda aştım da diyebilirim ancak kabuslar hala devam ediyordu.

    kitabı okuduğumdan beri (ki darbe girişimiyle bize bunları yapanların fethullahçılar olduğu da ortaya çıktığından beri de diyebiliriz, süreç örtüşüyor) her şey tekrar canlandı. yaşadıklarımı daha fazla hatırlıyorum, sürekli aklıma geliyor, rüyalar her gece görülmeye başlandı.

    bir sakıncası da, yıllarca bu yapıya karşı mücadele etmeye koşullandıktan, lisede bu örgütün iç yüzünü gösteren kitapları okuduktan, bunların tehlikeleri hakkında sürekli uyarılara maruz kaldıktan sonra, bu şerefsizlerin tasfiyesiyle askerliğe veda ettiğini farketmek. adamlar gerçekten yenmiş bizi o dönem. biz yine aldık başımızı gittik, kalan arkadaşlar bu şerefsizlerin zulmüne yıllarca uğradı.

    biz konduramıyorduk orduya, suçu bunca yıl kendimde aradım. çok da güzel hazırlandığımı düşündüğüm ortamda yetersiz görülmek bir kenara, "bunlar vatanı da satar" ithamıyla karşılaştığında insan, boşluğa düşüyor. sonra seni vatanı satmakla suçlayan örgütün başka ülkelere sığınan askerimsi şerefsizleri geliyor aklına.
    o zamanlar bunları tahmin edemiyorsun, gerçekten oraya layık değildim de "boşuna uğraşma, yemin törenine kadar dayansan bile sana yemin ettirmeyeceğim" diyen kansızın bir haklılık payı olabileceğini düşünecek kadar, ordunun bu puştların eline geçeceğine ihtimal vermiyorsun.

    bu kadar zaman devre arkadaşlarına mahçup oluyorsun. şehit arkadaşınızın cenazesine bile devrenizin yardımıyla giriyorsunuz, ama bu şerefsizler ihanet edecekleri günün geleceğini bile bile o cenazede timsah gözyaşları dökecek kadar yakına girme hakkına sahip oluyor. bunu düşününce için acıyor.

    neyse. bu kitap çok ağır yenildiğimi yüzüme vuruyor, üzerine yaşadıklarımı da hatırlatıyor.
    ama bir konu var ki, bunlardan olmayacak kadar düzgün olduğumuzu tescil ediyor.
    bugün arkadaşlar itibarımızın iade edilmesi için çalışıyor.
    en büyük iade-i itibar bu kitap bana.

    komutanımın ellerine sağlık.
  • işin vehametini doğru boyutta algılamak için dehşet verici bir kaynak.

    pratik kadro özeti şuraya geliyor;
    2009'dan itibaren kitlesel olarak 2014'ten itibaren kho girişlerinde fetö olarak tulum çıkarmaya başlamışlar. (askeri liseler da dahil) bu akıl almaz bir çürümüşlüğe/teslim olmuşluğa karşılık geliyor. aynı yıldan itibaren kurmaylaşmada da çoğunluk veya tulum çıkarma hali mevcut gibi.
    bu demektir ki, yeni rütbe takmış, muvazzaf 1-2 yıllık teğmen-üsteğmen tayfasının tamamı, bu rütbede öncesinin çoğunluğu fetö'cü olmalı.
    üst rütbelere(albaya kadar) azaltarak devam ediyor olmalı.
    general seviyesinde oran yine artıyor.
    çünkü isimli kumpas davaları ile terfisi engellenmiş temiz kişilerin yerine muhtemelen 3 basamaklı sayıda tuğ-tüm fetö'cü soktukları anlaşılıyor. (zaten 100 küsür general uzaklaştırıldı sanırım.)

    yani benim kitaptan durumu okuduğum, rütbelere göre subaylarda kadrolaşma/katmanlaşma kabaca şöyle, en azından kkk için:

    org-korg (kuvvet komutanı-yaş seviyesi) tek tük
    tuğg-tümg çokça fetö olmalı.
    alb-bnb seyrek
    tğm-yzb çokça fetö olmalı.

    sonuç: durum kadrolar açısından oransal olarak çok kötü duruyor. insan dehşete düşüyor.

    bir kitap/eser olarak:
    benzer vakalar tekrar tekrar anlatılmış. bu sıkıyor. ama bir açıdan da mecburi çünkü örnekler benzer nitelikte artınca somutlaştırma ve ikna mümkün oluyor. 2-3 örnekten genel durumu anlatma durumuna düşülmek istenmemiş. toplamda türünde başarılı bir eser. askeri sistematiklik seziliyor ve bunu beğendim.
  • (bkz: mustafa önsel) 'in yazdığı kitap, "tsk'de şakirtlerin işgali mi?" alt başlığına sahip, özellikle tsk'nın eğitim ögretim kurumlarındaki fetö'cülerin yaptıklarını anlatıyor.

    (bkz: tsk içindeki fethullahçı yapılanma)

    (bkz: f tipi subay)
  • kitap yazıldığı dönem genelkurmay'dan gelen tepki, yazar mustafa önsel'in ordu evlerine girişini 2 yıl süreyle yasaklamak oldu. işin acı tarafı kitapta adı geçen kim varsa şu anda darbe girişiminden içeride. tulum çıkarmış resmen.

    okurken daralıyor insan maalesef. bu herifler bu zulmü gizli kapaklı yapmadı, aleni bir şekilde, göstere göstere yaptı. tabii düne kadar bu iddiaları dillendiren herkese aynı saniyede "darbeci, statükocu, ergenekoncu, endişeli laik" gibi sıfatlar yapıştırılıyordu.

    bilmedik, duymadık diyen boş konuşur. isim isim verildi bu kansızların listesi. binlerce insanın hayatını yaktılar ve el üstünde tutuldular. ben okurken içim yanarak çevirdim sayfaları. inşallah birileri de utanır.
  • 15 temmuz darbe girişimini aylar öncesinden bangır bangır haber veren adeta çığlık atan bir kitap ama maalesef sesini zamanında duyuramamış. darbe girişiminden sonra 14. baskısını yapmış kitabın yazarı mustafa önsel; “milli ordu bu topraklarda yaşamamızın güvencesidir. ordu içinde herhangi başka bir hiyerarşik yapıya bağlılık millilik vasfını yok eder. buna müsaade etmek ihanettir...” vurgusuyla başlıyor.

    mustafa önsel'in kitabında özellikle mevcut genel kurmay başkanı hulusi akar’la ilgili olan bölümler dikkat çekici:

    --- spoiler ---

    “hulusi akar, şudur budur demiyorum. sadece yaşananları ve iddiaları ortaya koyacağım. ama bunları onu itham etmek adına yapmadığımı okuyucunun da bilmesini isterim. onun dahili var ya da yok “birileri” ona bir gömlek biçmeye çalışıyor. buna dikkat çekmeye çalışacağım. bu bir yerde ona da ikazdır.”

    * * *

    “hulusi akar, 1972 yılı harbiye mezunudur. tıpkı bir önceki cumhurbaşkanı abdullah gül gibi kayseri lisesini bitirmiştir. abdullah gül’den iki dönem sonradır. (…) ilk bilinen çıkışı yani isminin duyulması, 2002 yılında kara harp okulu komutanı olduğundadır. bu göreve de onu, zamanın genelkurmay başkanı olan hilmi özkök’ün özellikle getirdiği iddia edilmektedir.

    bazı iddia sahiplerine göre, genelkurmay başkanı hilmi özkök’ün hulusi akar’ı o göreve ataması; bunun için oradaki görev süresini henüz tamamlamamış bir komutanı, yani o zamanki kho komutanı nejat bek paşa’yı daha 1 yılını doldurmadan o görevden alıp başka bir göreve göndermesi teamüllere aykırıdır. (…)
    hulusi paşa, nejat bek paşa’nın bir yıl kalabildiği harp okul komutanlığında üç yıl kalır. oradan da tayini başka bir komutanlığa çıkar. komutanlık deyince öyle kıt’a filan gelmesin aklınıza. bir okuldur orası da. kara ve jandarma kurmay subaylarının yetiştiği kara harp akademisi. yıl 2005’tir.

    bu arada hemen belirteyim ki özellikle 2004’ten sonra akademi’de kurmay subaylık için yapılan sınavların sızdırıldığı yaygın bir şekilde söylenmeye başlanmıştır. iddialar, sınavı kazananların kimliği üzerinden yürütülmekte ve bunların fethullahçı örgüte yakın isimler olduğu ileri sürülmektedir.”

    hulusi akar’ın kuvvet komutanı oluşu

    “2013 şûra’sında tsk tarihinde görülmeyen bir şey olur. balyoz davası ile önü açılan hulusi akar paşa birden kara kuvvetleri komutanı oluverir. birden diyorum çünkü henüz 2’nci başkan’dır. ordu komutanlığı dahi yapmamıştır.

    teamüllere göre, en kıdemli durumda bulunan jandarma genel komutanı orgeneral bekir kalyoncu’nun kuvvet komutanı olması gerekmektedir.

    kıdem açısından bekir paşa’dan sonra gelen iki komutan daha vardır. ikisi de hulusi paşa’dan kıdemlidir. onlar da kuvvet komutanı yapılmaz.

    tsk tarihinde bir ilk gerçekleşir. bekir kalyoncu emekli edilir. ordu komutanlığı yapmamış hulusi akar paşa, kuvvet komutanı olur ve genelkurmay başkanı olmasının önü siyasi irade tarafından alabildiğine açılır. (…) bu atamada hemşerisi ve aynı liseden mezun olduğu zamanın cumhurbaşkanı abdullah gül’ün çok etkili olduğu söylentisi yaygındır.”

    hulusi akar’a cemaat desteği

    “orgeneral hulusi akar, 2015 ağustosunda genelkurmay başkanı olur. ilginç olan, lehine bu zamana kadar olmamış bir kampanya başlatılır medyada. sözcü, aydınlık, yeniçağ gibi yakinen takip ettiğimiz gazeteler ile fethullahçı basın hulusi akar’ın ismi üzerinde anlaşmış gibidirler.

    fethullahçı örgütün medyadaki yüzü olan faruk mercan’ın yazdıklarına bir bakalım isterseniz. hulusi paşa ile ilgili ilk yazısı 22 ağustos 2013 tarihli. “28 şubat’ın terfi ettirmediği komutan” başlığını taşıyor. elbette gerçekle ilgisi yok. ama yazı övgü dolu, adeta bir güzelleme içeriyor.

    mercan’ın, orgeneral hulusi akar genelkurmay başkanı olduktan sonra attığı twitler çok daha ilginçtir.

    ilk twit (4 ağustos 2015): “hulusi akar nato’da itibarı yüksek, tsk’nin bugünkü birikimini temsil eden bir komutan. çok zor bir görev üstleniyor.”

    aynı gün ikinci twit: “bir irade orgeneral hulusi akar’ın önünü kesmek için her şeyi yaptı. silahlar kuvvetler akar’ı yedirmedi. tarihi bir sürece girdik.”

    faruk mercan ‘tarihi süreçle’ neyi kast etmiş olabilir sizce?

    ertesi günkü bir başka twitte de şöyle diyor (5 ağustos 2015): “hulusi akar’ın genelkurmay başkanı olması silahlı kuvvetlerin kurumsal duruşunun bir sonucu. çok zor bir zamanda çok zor bir görev.”

    mümtazer türköne’nin güzellemeleri

    daha dün tsk’ye her türlü iftirayı atmaktan çekinmeyen fethullahçı örgüte yakınlığı ile bilinen başka bir yazar konuyla ilgili bakın neler diyor…

    bu kesimin diğer yazarlarının akar’la ilgili daha pek çok övgü yazısını çıkartabiliriz. ama“darbecileri kazığa oturtmalı”, “yeni bir vaka-i hayriye lazım”, “genelkurmay karargâhının kapısına kilit vurulsun”, “tsk lağvedilsin” diyecek kadar gözü kararmış bir asker düşmanı görüntüsü çizen mümtaz’er türköne’yi bunların içinde daha farklı bir yere oturtmak gerekir.

    türköne, 19 mart 2015’te “devr-i sabık yaklaşırken” başlıklı yazısında erdoğan’ın yargılanacağını kendinden emin bir üslupla dile getirmiştir.

    bir gün sonra da “yeni türkiye aktörleri” başlıklı yazısında, erdoğan otokrasisinden bahsederek şunları ifade etmektedir:

    “(…) bürokrasinin devlet menfaatlerini koruma içgüdüsü bu sefer halka da güven verebilir.

    demek ki, sivil-asker devlet bürokrasisi kapıkulu düzeninden çıkacak, yeniden özgüven kazanacak ve sorumluluklarını yerine getirecek.

    (…) devlet bürokrasisi sağduyuya uygun şekilde işbirliği içine girip otokrasiyi tasfiye edip yeni bir dönem başlatacak.”

    resmen darbe istemidir bu yazı. bir insan bunu daha aleni yazamaz.

    mümtaz’er türköne, hulusi akar genelkurmay başkanı olduktan sonra onun hakkında, zaman gazetesinde kaleme aldığı, “genelkurmay başkanının matematiği” başlıklı yazıda ise bakın ne olumlu şeyler yazıyor,

    “yeni genelkurmay başkanı hulusi akar’ı tanımanızı sağlayacak en önemli bilgi, matematiğe düşkünlüğü olmalı. (…) matematiğin temeli sağduyudur. matematik bilen biri hiçbir zaman ana konularda büyük hata yapmaz. (…) neyse ki artık matematik bilen bir genelkurmay başkanımız var.”

    gördünüz mü güzellemeyi? bu iflah olmaz asker düşmanı adam, bir komutanı övmek için neden böyle bir yazı yazar diye sormak komutanı arkadan vurmak mı olur bazılarının iddialarına göre?

    cemaat’in hulusi akar’a “biçtiği gömlek” ne

    balyozla kimin rütbesi söküldü, o sayede kim rütbe taktı? kimin önü açıldı? kim kimi övüyor? nedendir tüm bunlar?

    bu fethullahçı örgüt, “üzerine binmeyeceği eşeğin önüne yem torbası bağlamaz.” diye düşünebilir birileri.

    ben bilmiyorum. ama sadece birkaç örnek verdiğim bu “güzellemelerin” normal olmadığını söylüyorum.

    bu yazılan çizilenlerden anlaşılan, fethullahçı örgütün akar’a bir gömlek biçmeye çalıştığıdır. burada önemli olan akar’ın, kendisine biçilmeye çalışılan gömleğe nasıl baktığıdır.

    nasıl baktığını ilerleyen zamanda göreceğiz. bunun en önemli parametresi, tsk içerisinde kılcal damarlara kadar girmiş bulunan fethullahçı örgüte karşı alacağı tedbirlerdir.

    satırların yazıldığı sırada bu konuda hiçbir şeyin yapılmadığını söyleyebilirim.

    --- spoiler ---

    not: bir başka dikkatimi çeken husus ise kitapta akın öztürk isminin hiç geçmemiş olması.
  • tsk içindeki fetullahçı yapılanmanın anlatıldığı kitap. özellikle harp okullarındaki öğrencilere yönelik aşağılık baskıların çok sayıda örnekle anlatıldığı bir çalışma. okudukça dehşete kapılıyorsunuz. "fethullah gülen cemaati" başlığına yazılan ve sosyal medyada çok fazla paylaşılan #61869413 numaralı entride yazılanlardan çok daha fazlasını öğrenmek için okuyun. (ilgili entri nedense kaldırılmış. garip...)
  • niyeyse pek duyulmamış kitap. halbuki darbeden bir kaç ay önce sayıp dökmüş adam isim isim. daha ne yapsın?
  • balyoz davasında seneleri elinden alınan ancak asla onuru elinden alınamayan subaylarımızdan mustafa önsel'in kaleme aldığı, tsk içerisindeki fetöcü örgütlenmenin korkunç boyutlarını gerçek yaşanılmış hadiselerle anlatan herkesin okuması gereken kitap.
  • tsk'nın sistematik olarak nasıl içten içe nasıl çürütülmeye çalışıldığının anlatıldığı kitap. yaşanan darbe girişimi sonrası gerçekleri daha net görmek, anlamak için okuyun, okutturun.
  • darbeden uc ay once yayinlanan ve darbeci subaylarin darbe yapacagini gumbur gumbur soyleyen kitap. adam astrolog olsa daha cok prim yapardi.
hesabın var mı? giriş yap