• ilk evrede 5 yıllık sağkalım oranı % 35 imiş.

    http://www.cancerresearchuk.org/…ival#heading-three
  • annemin göğüs kanseri geçirmiş olması sebebi ile son birkaç yıldır gündemimizde kanser hastalığı var. akciğer kanserine yakalanıp iyileşen ve hatta 'bu insan akciğer kanseri geçirmiş, şimdi nasıl böyle çalışabiliyor' dedirtecek şekilde hayatına devam eden bir dolu insan var.

    yoğun bir tedavi, tedavi sonrasındaki hayatta da düzgün beslenme ve tütün mamullerinin dumanından bile uzak bir yaşam ile sanki hastalığı hiç geçirmemişsiniz gibi hayata devam mümkün oluyor.
  • tüm gün boyunca ekşide dolanıp arada bir ak parti mitingi izleyen aptal andavalların iyileşmesinin mümkün olmadığını söylediği hastalık.
  • buraya yazdıklarımla umut tacirliği yapmak istemem ama bakın gerçek bir hikayedir bu.

    babam 2008 yılında küçük hücreli dışı akciğer kanseri olan teşhisi ile tedaviye alındı. hacettepe'de doçentler vs. toplandı, "hayatta kalması mümkün değil" dediler. kemoterapi, radyoterapi birlikte verildi. sonrasında ise "tümörde küçülme yok, ameliyat edilemez" dediler.

    bilen bilir, kanserin 1'den 4'e kadar evreleri vardır. babam 3b idi. internetten de araştırdım, kurtulması için umut veren şeyler bulamadım.
    "bir kaç kez daha kemo yapılır, 6 ay sonra kaybederiz" dedi ankara'daki çok bilen insafsız doçentler. baba hırsızları, sevilen yakınların hırsızları, mortalite oranı arsızları. böyle böyle 4-5 ay kaybettik.

    sonra uludağ üniversitesindeki çılgın bir adamla yolumuz kesişti bir şekilde: cengiz gebitekin. "ben bunu ameliyat ederim" dedi. "zaten bu şekilde şansı yok ama opere edilebilir" dedi. duyunca öyle kızmıştım ki bu doktoru bulana. umut tacirliği, boşa koşuşturma falan diye. başkentteki koca koca proflar çözememiş, o zaman henüz doçent olan bu abi mi yenecekti bu ölümcül hastalığı? bu doktorun dediğini istanbul'da çapa'ya bir doçente gidip muayene ücreti ödeyerek sordum. bütün laboratuvar sonuçlarını aldım elime, çıktım karşısına. dedi ki "bunu halledebiliriz ancak omuz sinirlerine çok yakın, birden fazla doktorla yapmak lazım ameliyatı". florence nightingale'den azmi hamzaoğlu'na yönlendirdi bir de o görsün diye. gittim tabi. babamı da zorla istanbul'a getirdim. azmi hoca filmleri vs. tekrardan florence'da çektirmemiz istedi. para vs. hiç önemli değildi elbette. babam kızdı falan ama çektirdim. azmi hoca baktı sonuçlara, "bu rahatlıkla ameliyat edilir" dedi. şok olmuştum. yani ankara'dakiler baştan mı savmıştı babamı?

    diğer taraftan artık inancım gelmişti. bursa'ya döndük ve cesur yürekli adama ameliyat olmak istedik. ilk ameliyata girişimiz kötüydü, direkt çıkardılar kalp yetmezliği var diye. bir ay içinde anjiyo, stent falan. 1,5 ay kadar sonra yeniden ameliyat. yanlış değilsem 8,5 saat sürdü. bir akciğerin önemli kısmını aldılar, bir kısım kemiğe bulaşan yer de vardı, o kaburgaları da aldılar. sinirlerinde pek bir problem yoktu, kolunu oynatmada sıkıntı olmadı ameliyat sonrasında.

    küçük hücreli dışı 3b bir kanser hastasını yaşatmayı başaran adam olmasa babam çoktan vefat etmişti. mortalite notu düşkünü ankaralılara ise bir laf etmek istemiyorum ama onlar yerine keşke daha iyi doktorlarımız olsaymış diyorum.

    edit: 2024 itibarıyla ameliyatın üzerinden 15 sene geçti.
  • öncelikle babasını yitiren arkadaşa "başın sağ olsun" diyorum. kendisine saydırırken bunu da düşünmek gerekir değil mi?

    ona şu konuda kızıyorum. neden mezarcılık yapıyorsun? sene olmuş 2015, yüksek moralle her hastalık geçebiliyor ya da etkileri durdurulabiliyor. moral kanser tedavisinde en önemli husus.

    mezarcılık yapmayalım, moralleri yükseltelim.
  • umut; insanı hayatta tutar.
  • babasını söz konusu hastalıktan kaybetmiş olan bir suserin , fikrini paylaştığı için ana avrat sövülmesine neden olan hastalık.
    değişik misiniz lan?
  • her kanser çeşidi gibi hasta ile birlikte yakınlarını da yerle bir eden kanser.

    bu yüzdendir ki bu sözlüğe gelip ciğerine ateş düşmüş bir şekilde çare arayan insanlara yaşadığınız, hatta yaşamayıp bir tarafınızla duyduğunuz korkunç hikayeleri yazınca çok komik ya da çok havalı olmuyorsunuz arkadaşlar.

    bundan 4 ay önce ben buralardaydım, kanser ve kemoterapi başlıklarında gezerken kalan son direnme gücümü de yitirip defalarca gözyaşlarına boğulmuştum. şimdi kemoterapinin ortasındayız, o zaman doktorların da belirttiği çok önemli bir noktayı ben de yaşadığımız ve onayladığımız için paylaşmak isterim.

    kanser, türü, fark edilme evresi, kişinin aile kanser öyküsü, beden sağlığı, yaş ve sigara kullanımı gibi bir çok faktöre bağlı olarak çok kişisel bir seyir gösterebilmektedir. dolayısıyla benim adım cemil misali her gördüğünüze "bizim bi ... vardı, 3 ayda öldü gitti" diye atlamak tam anlamıyla sizin cehaletiniz ve öküzlüğünüzdür, başka bir şey olamaz.

    keza, kemoterapi de her kanser hastasına özel olarak hazırlanan bir tedavi protokolüdür. benim burada okuduğum bir çok korkutucu yan etkiyi annem henüz hiç tecrübe etmedi, dilerim kalan süreçte de etmez.

    sözün özü, her konuda ahkam kesmek zorunda değilsiniz, burada sevdikleri hatta belki kendisi için umut arayan insanlara "bir tekme de ben vurayım" kafasıyla yaklaşırken biraz vicdanlı olun. kanser hastası yakını olmak halihazırda, gerçek anlamda profesyonel yardım gerektirebilecek düzeyde zorlu olabilmektedir. burada kanser hastası yakınlarının moralini alt üst ederek sadece o hastanın bacağına bir tekme de siz vurmuş oluyorsunuz, lütfen bunu yapmayın!
  • sözlüğün salak kaynadığını gösteren kanser türü.

    trollün biri "anneme teşhis kondu" diye saçma sapan bir entry giriyor, daha sonra da yüzde doksan yine kendisine ait bir başka hesaptan ona saçma sapan bir cevap veriyor ve bizimkiler de burada oltaya gelip duyar kasıyor. bu hastalıktan herhangi bir şekilde etkilemiş olanların duygularının istismar edilmesi konusuna hiç girmiyorum zaten.

    ulan ilk entry'yi yazanın nickiyle entry'nin kendisine bakınca durum kabak gibi görünüyor zaten, bu kadar "iyi niyetli" olmayın.

    zeka önemli tabi, başka bir şeye benzemiyor..
  • akciğer kanseri tedavisi zor bir hastalık ama tedavisi imkansız değil. bunu bir kenara koyalım. değişik türleri var. ve bazı türlerinde malesef beş yıllık survi yani hayatta kalma oranları rezalete yakın. ama en kötü türlerinde dahi hayatta kalma mümkün. ama zor.

    bu bilimsel bir sonuç. tıp biliminin şimdiye kadar tecrübesinin ve çalışmasının ortaya koyduğu bir gerçek. buna itiraz etmek açıkçası bilimsel olarak bana çok saçma geliyor. ancak işte kişisel hikayeler oldukça acı ve kanser hastalığı da malesef grip değil. hastanın yaşam kalitesi o kadar düşüyor ki insan ölmek istiyor artık. ötenazi ciddi ciddi bir seçenek haline bile gelebiyor. o yüzden hikayeler üzerine konuşmak doğru değil

    hastalık bu kadar ciddi ve sıkıntılıyken hastaya bilgi verme konusunda din gibi iki ayrı görüş var:

    1) birinci grup herşeyin açık açık anlatılmasını düşünüyor. hastanın kalan ömründe yaşacaklarını planlayabilmesi ve kabullenmesi tedaviye uyumu arttırır deniyor. ihtimallerin yani iyileşme şansının ne kadar düşük de olsa açıkça söylenmesi gerektiğini düşünüyor çünkü diyorlar ki insanlar kendi hayatları hakkında bilgi almalı ve bilmeli.

    2) ikinci grup ise bırakın hastalığın gidişatını tanının dahi söylenmesini uygun bulmuyor. ignorence is bliss formatının hastayı daha mutlu ettiğini düşünüyorlar.

    ben hekim olarak ilk gruptanım. hasta olmadan olsam demek ne kadar doğru bilemiyorum ama akciger kanseri tanısı alsam yine ilk gruptan olmak isterim. çünkü gerçek herşeyden üstündür.

    mortalite, survi, kemoterapi, rayoterapi, non-operabl bunlar süslü ve zor kelimeler. ama gerçek şudur akciğer kanserinin tedavisi çok zordur. ve kendisine moral verilmeyen ve moral kazanmaya çalışmayan yoktur demeyeyim ama ben görmedim diyeyim.

    akciğer kanseri gibi tedavisi zor bir hastalıkta, her ne kadar klişe olmuşsa da önemli olan moral değildir. önemli olan motivasyondur. yani yaşama isteğinizdir. yaşama devam etme isteğinizdir. bu da moral ile olmaz motivasyon ile olur.

    velhasıl yaşam hakkınız yaşam isteğiniz, hırsınız kadardır.
    ne kadar güldüğünüze, mutlu olmanıza bakmaz. önünüzdeki zorluğun derecesine bakmaz

    gerçeği bilip, zorluğu görüp ve buna rağmen ben yaşayacağım diyen iyileşiyor zaten.
hesabın var mı? giriş yap