• gelen öğrenciye yardımcı olmayı düşünmek bir yana önünde zırıl zırıl çalan telefona bile cevap vermeyen personele sahip enstitü.
  • kullanılmamak amacıyla tasarlanmıs bir web sitesine sahip enstitüm.
  • peşine düşülmediği müddetçe hiçbir işi zamanında ve gerektiği gibi yapmayan; hatta hiç yapmayan ömür törpüsü enstitü.
  • bana hayatımın en uzun süreli kuyrukta bekleme tecrübesini yaşatmış ilim yuvasıdır. doktora yapmak üzere online olarak başvurumu gerçekleştirdiğimde ne de umutlamıştım oysa ki.. öğrenim hayatımın son demlerinde köhne okulumdan bir açılım görmüştüm. gerçi başvuru sırasında ne dandik bir siteyle muhattap olduğumu farkettiğimde anlamam gerekirdi. zira sitenin algoritmasını çözmek 2 günümü almıştı.. başvuruyu yapmamın tek amacı ise eskiden dilekçe ile verdiğimiz formun çıktısını alabilmek içinmiş. formla birlikte, diğer belgeleri (ki onları bile tam olarak çözebilmiş değildim) alıp sabahın 10.00 unda enstitüye vardığımda karşılaştığım manzara içler acısıydı. 600 kadar kişilik bir kuyruk, bir keşmekeş, bozulan numaratörler, okunan isimler, dolanan listeler, ucu bilinmeyen kuyruklar. bu manzaranın sonunda sadece elimdeki belgelere bir adet imza ve damga alabilmek için güneşin altında tam 5 saat bekleyerek okulumdan, ülkemden, çağdaşlığımızdan utandığım bir günü daha geride bırakmış oldum. emeği geçenlere sözler hazırladım..
  • öğrenciye hayatı zehir etmeyi şiar edinmiş, bunu bir kutsal amaç olarak benimsemiş çalışanlara sahip kurum, soba kurumu. bu çalışanlar günlük hayatta sıradan memur görünümüne bürünürler fakat bu aslında bir kamuflajdır. zira bu kişiler aslında akademinin bürokratik yapısı içerisinde örgütlenmiş tapınak şövalyeleri misali gizli bir tarikat olup; geceleri bir araya toplanarak "bugün kutsal erek uğruna neler yaptık" sorgulamasını gerçekleştirmekte ve ardından da ayin düzenlemektedirler.

    şaka bir tarafa, artık yalnızca öğrencilerin değil hocaların da işlerini zorlaştırmaya başlayarak hedef büyüttüklerini duydum ama hiç şaşırmadım. "akademi" ve "bilim" kavramlarından ürken bir ülkede akademisyenlikle iştigal edenlerin, bilimle uğraşanların itilip kakılması pek de sürpriz olmasa gerek.
  • öğrencilerine "deneme mailidir, siliniz" konulu boş bir e-posta göndererek teknolojiyle olan ilişkisinin düzeyini göstermiştir.
  • "ordinaryus profesör şevket aziz kansu binasına hoşgeldiniz" şeklinde abuk bir telefon kaydıyla karşılanacağınız, muhtemelen bu ifadeden daha fazla bilgiye ulaşamayacağınız eğitim yuvası.
    işiniz düştüğünde teslim etmeniz gereken belgelerden en az bir tane daha fazladan yanınıza almanız tavsiye olunur. zira görevliler pis pis gülerek "iki tane dolduracaktınız" derler. en yakın fotokopi çektirebileceğiniz, çıktı alabileceğiniz yer kilometrelerce uzaktadır.
  • telefon ile ulaşmanızın genellikle imkansız olduğu ve üst düzey(!) çalışanları bünyesinde barındıran enstitü. bu enstitü, mülkiye'nin* etinden, sütünden, kaymağından faydalanır ancak o okula hiç ama hiç yakışmayacak, öğrencileri sürekli savsaklayan bir anlayışla yönetilir.

    bu enstitüye işi düşenlerin büyük bir çoğunluğu, yine bu enstitüde ikamet edenler gibi çalışandır, ancak üniversiteli velet olarak görüldüklerinden muhatap alınmazlar. (önce telefonlarınıza bakmayı, geri dönüş yapmayı öğrenin yahu)

    zaten şöyle de bir durum var: (bkz: mülkiye/#18198265)
  • ilginc bir sekilde dunyanin obur ucundan her aradigimda ulastigim, hatta defalarca seflikleriyle konustugum enstitu(bkz: baslikta yer alan kelimeyi tanim icinde kullanmak)cok yardimci oldular her defasinda.allahima dogru soyluyorum.
  • telefonla ulaşmanın imkansızlığını benim de tecrübe ettiğim enstitüdür.
    sabahtan beri bir insan da açmaz mı kardeşim çalan telefonu, rastgele dahili numaraları arıyorum, onlardan da cevap yok.
    altı üstü bu seneki tezsiz yüksek lisans ücretlerini soracaktım.
    lanet olsun vazgeçtim.
hesabın var mı? giriş yap