• bayram sabahları çok acı şekilde sarsıyor insanı.daha bir eksik kalıyorsun, yarım kalıyorsun, öksüz kalıyorsun.
  • annemle babam ben 12 yaşındayken bosandiklarinda kız kardeşim 9, erkek kardeşimse 3 yaşındaydı. babam bize çok düşkün annemse işine ve kariyerine çok düşkün olduğundan babam hiç birimizi anneme vermedi. bizi kendisi yetiştirmek istedi.

    annem de babamın söylediğine göre bizi almak konusunda ısrarcı olmamış anlaşmalı boşanırken..

    12 yaşındaki bir kız çocuğu için 2 kardeşiyle birlikte babayla yaşamanın ne kadar zor olduğunu tahmin bile edemezsiniz.

    evin genel temizliğini ve kardeşimin bakımını her gün eve gelen cennet abla yapıyordu. ben okuldan geldikten sonra cennet abla gidiyordu ve ben 3 yaşındaki kardeşimle baş başa kalıyordum. kendi annesizligim umrumda bile değildi. benim esas yüreğimi dağlayan 3 yaşındaki kardeşimin annesiz buyumesiydi. 3 yaşındaki bir çocuğun birden bire annesinden ayrılması ne kadar acıdır allahım.. her gece kardeşim annesiz kaldığı için ağladığımı biliyorum. babam her gece kardeşimle uyurdu onun kendisini yalnız hissetmemesi için..

    9 yaşındaki kız kardeşim iyice içine kapandı.. ben onun çok üzülmedigini sanıyordum ama şu anda öyle olmadığından eminim. bilirsiniz kız çocuklarıni okula gönderirken saçlarıyla giyimiyle anneleri ilgilenir. bu görevi kardeşim için ben üstlenmiştim. onun asla pasaklı görünmesini istemiyordum çünkü saçları kıvırcık olduğu için çok fazla karışıyordu ve okulda bi kaç tane çocuğun onun saclariyla dalga geçtiğini görüp ağlayarak kavga etmiştim.

    erkek kardeşimin annesini doğru düzgün görmemesi beni o kadar üzüyordu ki 5 yaşına geldiğinde onu kreşten alıp annemin is yerine götürmeye başladım. bunları yaptığımdan babamın haberi yoktu..

    13 yaşındayken regl olduğumda yanimda annem değil babam vardı ve bunun ne büyük bir travma olduğunu anlayabilir mısınız bilmiyorum.

    bir sekilde hayat geçiyordu böyle.. ancak en zor olanı babam ailesine çok düşkün olduğu için sürekli tatillerde babaannemlere gittiğimizde ister istemez bayanlar bir arada erkekler bir arada takilirdi ve beni en cok uzen diğer kız kuzenlerimin anneleriyle sevgi yumağı oluşlarıydi ve yengemler bunu bizim yanimizda ozellikle yaparlardi.. haremlik selamlık olan misafirlik oturmalarında biz hep selamlık tarafında olurduk. babam diğer tarafta uzuldugumuzu farkedip bizi bırakmazdı ve bu 25 yasima kadar böyle geldi.

    amcamlarla birlikte misafirliğe giderdik. gittiğimiz evde amcamın kızı mervenin sevdiği yemekler pişerdi çünkü yengem öyle isterdi ve bize fikrimizi soran yoktu. hep bizi görmezden gelme çabalarındalardi. babamın hali vakti yerinde olmasa ve ondan korkmasalar oracıkta canımızı bile alırlardı eminim..

    şimdi büyüdük sayilir. ben 25 yaşındayım kız kardeşim 22 ve erkek kardeşimse 16. insanlar ya yaralarımıza yeterince tuz bastıklarını düşünüp nispet yapmaktan vazgeçtiler ya büyüdük diye cekiniyorlar ya da bundan sıkıldılar.

    uzun zamandır tatillerde annemizle kalıyoruz ancak o çocukluğun yaraları geçmez, geçmeyecek de
  • kimsesizlik. hiç kimsesiz, hiçbir şeysizlik. anlatılamaz bir tek başınalık, anlaşılamaz bir sahipsizlik bu. eşsiz benzersiz bir acı, tarifsiz bir çaresizlik...

    annen öldükten tam iki hafta sonra anne evinde öyle sik gibi tek başına oturduğun bir akşam çay doldurmak için mutfağa giderken yanlışlıkla salona meyledip "çayın var mı?" diye sormaya niyetlenmek istemsizce... orada yığılıp kalmak... 30 yaşında bir adam değil de 3 yaşında bir çocukmuşçasına bağıra bağıra, tepine tepine ağlamak "anne" diye... dakikalarca... saatlerce... duramamak, susamamak... kimsenin duymaması, kimsenin bilmemesi... ömrün boyunca her ne zaman, her ne için gözünden usulca, sessizce tek bir damla yaş akacak olsa en derin uykusunda olsa gene uyanıp da yanıbaşında bitiveren o canın ardından... bir başına... hıçkıra hıçkıra ağlamak... ölürcesine...

    "burnunun direğinin sızlaması" öyle alelade bir laf değilmiş. öyle bir direk meğer gerçekten varmış ve gerçekten de ölümüne sızlarmış. tam 14 gündür annesizim, annemsizim. yaşıyor olduğuma dair elimdeki tek somut veri bu sanırım: burnumun direği sızım sızım sızlıyor.
  • bir çocuğun dünyada başına gelebilecek en büyük felaket.
    telafisi imkansız bir durum.
  • sadece hep annesi yanında olanların değil hiç annesi yanında olmamışların da bilemeyeceği durum. çünkü hiç sahip olmadığınız birşeyin yokluğu ne demek bilemezsiniz yine de zaman zaman anlamsız bir eksiklik hissedersiniz.
  • çok sevdiğim biriyle ilk kez yemeğe çıktığımız akşam hayatlarımızdan bahsederken annesini anlatmaya başladı. öyle sevgi dolu ve öyle büyük bir acı ile anlattı ki kaybettiği annesini, sözleri bittiğinde gözlerim biraz buğulu ama içim sevgi dolu gülümseyerek "çok şanslısınız!" dedim.
    şaşırdı. çok şaşırdı... küçücük gözlerini kocaman açarak açıklama bekleyerek yüzüme baktı, ben de devam ettim, "ya anneli bir annesiz olsaydınız, benim gibi." dedim.
    hangisi daha zor bilmiyorum ama her zaman -sizlik bedensel bir durum değildir, yaşadığım bunca yılda anneli bir anne-siz olarak tecrübe ettim bunu.
  • "...kişi sevgi ve ilgiye büyük ihtiyaç duyup, bunu başkalarından talep etmekle birlikte, kendisinden sevgi bekleyenlere yeterince sevgi veremez.

    hatta bu kişiler peşlerinden koştukları kişiden sevgi ve ilgi görmeye başlayıp, gerçek aşkı ve doğru kişiyi bulsalar bile, bir süre sonra bıkarak uzaklaşma isteği duyarlar.

    aslında aradıkları anne sevgisi'dir. o sevgi ise hiçbir zaman gelmeyecektir..."
  • bir kadın vardı, annem çok severdi, ortak tanıdıkları bir adamla da aralarını yapmaya uğraşırdı. kahve yanında, telefonda öğütler verirdi kendince, taktikler. ben hiç ilişki tavsiyesi istemedim annemden, anlatmadım da; oysa o çok severdi. iyiydi de herhalde bu konuda, karşısındaki de durup durup gelir anneme, anlatır dinlerdi.

    bugün o kadının bir yorumunu gördüm instagram'da; bahsi geçen adama “abi” diyerek bir yorum yapmış. “aman anneeee olmadı senin o iş, bak adama abi demiş” demek için aldım elime telefonu, bir an.

    ama annem yoktu artık o telefonun ucunda.
  • insanın başına kaç yaşında gelirse gelsin herzaman için insanda derin yaralar bırakacak olan olaydır.
    özelliklede annesizlik duygusunu çok küçük yaşta tatmış bir insan kendi yaşıtlarına göre çok daha olgun ancak içlerinde bir o kadarda sorunları olan insandır.annesiz yaşama alışılabilir ancak anne sevgisizliğine asla alışılamaz.hiçkimsenin sevgisi yada davranışları onun yerini alamaz,çünkü anne özeldir ve tektir.
  • kaba tabirle anneyi kaybetmektir.
    hayatın size öğrettiği iğrenç tabiri ileyse yarım kalmaktır. canımın yarısı gitti diyen insan halinden anlamaktır annesizlik.
    gülmek isteyip gülememek, ağlamak isteyip ağlayamamak, ölmeyi isteyip ölememektir. çünkü bilirsiniz artık sizi her şeyinizle seven anneniz bir daha asla bu hayatta yanınızda olmayacaktır.
    yine de tek bir cümle rüyanızda duyduğunuz "ölmek demek gitmek demek değil kızım seni yine görürüm seni yine korurum" cümlesi bile yaşama sizi bağlayacaktır. çünkü annenizden size kalandır.
    yani işin kısası arabesk dünyaya attığınız ilk adımdır annesizlik düştüğünüzde kaldıracak kimseyi bulamadığınız.
hesabın var mı? giriş yap