• aşktan değil ama aşık olup da karşılık alamamaktan korkmak bana göre. yoksa insan aşık olmaktan neden korkar ki? dünyanın en güzel duygusu değil mi bu aşk dedikleri şey?. ama bir de bunun aşık olup da sadece olduğunla kalma kısmı var ki. işte insanı asıl korkutan kısım da bu. hep bu yüzden aşkımızı içimizde saklayıp kendimiz dahil herkese yalan söylememiz. aşktan korkmakmış, bıraksanıza allah aşkına. onun adı karşılık bulamamaktan korkmak.
  • insansı bir durum. yapılması gereken belli, önce sakin ol ve elindeki o kalbi yavaşça yere bırak. önemli olan çaktırmamak, 3.5 bile atsan belli etmiceksin. neden? çünkü aşk korktuğunuzu belli etmezseniz bi şey yapmaz, koklar koklar gider.

    edit: ukteymiş lan bu (bkz: blu)
  • aşık olduğunda,

    onun, ayaklarını yerden kesmesinden,

    düşmekten korkmaktır,

    aşka.

    oysa bastığın yer bile sağlam değilken, altından kayıyorken, aşık olduğunda, onun döndürdüğü başından.

    bu nedendendir onun havalanmaktan korkmayan ayakları, uçup gider, ellerinden kaçar gider.
  • kendini kaybetme korkusu belki.
  • son bir ayda yaslari 35 üstündeki 2 kadın arkadaşım aşık oldu ve bunun hakkında söyledikleri ilk şeylerden biri, ikisinin de "korkuyorum"du.

    "negzel, tadını çıkar" dedim ikisine de tam bir zevzek gibi hehe

    dünyada yeni aşık olmuş insanın o "ulan açtık kalbi, dalağı, ciğeri, böbreği filan da; koparıp elimize vermezler işalla" korkusundaki masumiyet kadar pek az şey var bence.

    aşk, hangi yaşta başa gelirse gelsin insanı ergenliğine döndüren bisey galiba. çok tipik şekilde ilk gençliğine dönme halini, yaşı çok ileri insanlarda bile gözlemledim ben.

    korkanın korkusu da biraz bundan. bir rüyalar alemine çekiliyor insan. olmayan bişey oluyor ve yıllar geriye sarılıyor sanki.
    bi bakmışsın, yeniden 15 yaşındasın. giderek hafifliyor, havaya yükseliyorsun adeta...
    e ama bunun bi de inişi var dimi? eheh

    iniş var, iniş var. gençlikte, toy ve tecrübesizken insanın betona çakılması çok daha kolay ve olası.
    ama görece ileri yaşlarda artık tecrübeler, güçlenmiş sezgiler, zayıflamış idealizasyonlar gibi faktörler sonucu insanın gerçeklere yumuşak iniş yapması görece daha kolay hale geliyor bence.

    yine de aşkın vahşi ve tekinsiz bir yanı hep olacak. doğası bu, naapalim

    azıcık korkutmak, aşkın şanındandır
  • sebebi bağlanma korkusudur. kendini teslim edip hislerini bir kişiye kurban ettiğinde alacağın sorumluluklar korkutur insanı. birine bağlı olmak ayağına pranga vurulmuş gibi hissettirir kimilerini.
  • ölmekten korkmak gibi bir şey diyeceğim olmayacak yaşamaktan korkmak daha doğru bir tanım olacak sanki.

    şimdi sen!
    evet bu entryi okuyan sen!

    gözlerini kapat ve yaşıyor musun düşün bakalım. yoksa ölmüş müsün? nefes alıyorsun değil mi? alıyorsun elbet. peki şimdi tam da şu an 'yaşıyorum' diye bağırabilir misin?

    aşktan kaçılmaz gençler, korkulmaz. ancak yakalayıp kaybedebilirsiniz ve sonra bir daha bir daha bir daha ister, arar, beklersiniz aşk gelsin çıksın bulsun sizi... insan son nefesini verene dek yaşamayı hak eder.
  • çünkü bir daha kırılırsak ahmed arif bile kurtaramaz bizi
  • yanlış aşka düşüp, doğru son beklemek akıl işi değil, gönül işiydi .
    vesselam aldık da ağzımızın payını.
    o günden sonra da, aşktan korkmaya, sevgiden kaçmaya, birine güvenmekten imtina etmeye başladık.
  • ona bağlandıktan sonra hemen ardından gelen ya kaybedersem duygusu yüzünden oluşan bir durum.
hesabın var mı? giriş yap