• imdb top 250 listesindeki bir çok filme gözüm kapalı tercih edeceğim film. ne kadar sanatsal, ne kadar iyi yazılmış ve çekilmiş olsunlar; ben böyle küçük hikayeli ve insana iğneyi derinden, çaktırmadan saplayan filmleri seviyorum. burt ve verona'ya, hiçbir "büyük" film karakterine bağlanamadığım kadar bağlanabiliyorum, daha o ilk sahneden. imdb puanı 7 küsür olsa bana kaç yazar! zaten en sevdiğim film lars and the real girl de o civarlarda sürünüyor. bazen imdb puanından çok daha öteye gidiyor filmler benim için. finallerinde ağlıyorum. karakterlerin yolculukları içime işliyor, nefes alamıyorum. sonra etrafıma bakıyorum; karakterin o ufacık bakışından , o tek bir göz yaşından hiçbir şey anlamamışlar. onlara "büyük" şeyler lazım, "büyük" filmler... bana değil.

    --- spoiler ---
    ben beş kere çocuk düşürmüş diye verona'yı kıskanan kadına üzülüyorum. burt'ün, verona'nın karnındaki bebeğin kalp atış hızının artması için yaptığı şeylere ölesiye gülüyorum. filmde away to bilmem nere diye yazarken en sonunda sadece home yazmasına hayran kalıyor ve harika alexi murdoch şarkısıyla verona ile birlikte göz yaşı dökmeye başlıyorum. burt'e yüzde yüz bağlanmak istemeyen ve bu yüzden etrafta daima bir tanıdık barındırmak için oradan oraya yolculuk yapan verona'nın filmin sonunda burt ile yapayalnız kalacağı yeri ev olarak bellemesine bitiyorum. tabii ruhlarının evlilik bağından onyüzbinmilyon kat daha güçlü bir şekilde bağlandığı trampolin üzerindeki söz verme sahnesini en sevdiğim sahnelerden biri olarak listeme ekliyorum.
    --- spoiler ---

    ve düşünüyorum... şu kısacık hayatımda inception'ı, lord of the rings üçlemesini daha kaç kere izlerim diye. ve sonra away we go, dvd player'ımı daha kaç kere daha şereflendirir diye düşünüyorum. ve bu filmi onlarca kere daha sevgililerimle, annemle, karımla, kızımla, oğlumla, hastanedeki refakatçimle, huzur evindeki oda arkadaşımla izlemek için can atıyorum.
  • bir yerlerde birbirine bu kadar aşık insanların olabilme ihtimalinin gerçekliğinden dolayı insanı mutlu eden, mutluluktan ağlatan film.
  • harika film. oyuncularıyla, konusuyla, müzikleriyle...

    --- spoiler ---

    burt: peki, eğer ben sıkıcı
    ve iğrenç bir şekilde ölürsem kızımıza babasının 850
    öksüz çeçeni kurtarmak için rus askerleriyle göğüs göğse çarpışırken
    öldüğünü söyleyeceğine söz veriyor musun?

    verona: söz...

    --- spoiler ---
  • uzun zaman sonra kavuştuğum dvdlerimi karıştırdım dün. hepsine baktım teker teker, hatırladım, hasret giderdim.sonra bu filmi seçtim yine, birden bire. izledim ama kaçıncı defa bilmem. çünkü öyle lezzetli bir filmdir ki, her izleyişte ağızda farklı bir tat bırakabilir. bazen ekşi, bazen tatlı...tuzludan tatlıya geçişleri çok yerinde bir filmdir, ve damak tadına düşkün olanların mutlaka tatması tavsiye edilir.

    --- spoiler ---

    filmi izledikten sonra akılda kalan onlarca sahne var, onlarca diyalog. ama özellikle iki tanesini paylaşmalıyım.

    verona filmin başlarında umutsuz hissettiği, yaşamak için başka bir yerlere gitmekten bahsettiği bir anda burt’e sorar;
    verona: burt, biz beceriksiz miyiz?
    burt: hayır. nereden çıktı ?
    verona: yani 34 yaşındayız...
    burt: 33.
    verona: daha en basit şeylerimizi bile kararlaştıramadık.
    burt: basit derken?
    verona: nasıl yaşayacağımız kadar basit şeyler.
    burt: beceriksiz falan değiliz
    verona:mukavvadan bir penceremiz var
    burt: (önce pencereye bakar) beceriksiz filan değiliz.

    ve yola çıkarlar. amaç bir bağlantı bulmaktır, tanıdıklara ulaşmak, onlara yakın olmak, onların yakınında bir hayat kurmak. amaç sadece “birilerini” bulmaktır. giderler gitmesine, ziyaret ederler o “birilerini”, ama gördükleri karşısında yine umutsuzluğa kapılan verona burt’e bu sefer şunu sorar;

    verona: ne yapacağız biz?
    burt: ne?
    verona: ne yapacağız biz?
    burt: ne demek istiyorsun?
    verona: kimse bizim gibi aşık değil, değil mi? bu çok garip,ne yapacağız biz?
    burt: sanırım çekip gideceğiz

    ve tekrar yollara düşerler...

    beceriksiz olmalarını çok aşık olmalarına bağlamamak elde değil. bu yüzden aşkı kaybeden insanları görünce hayal kırıklığına uğramaları ve belki yine bu yüzden mukavvadan penceresi olmayan evlerde yaşamanın hayatta bir şeyler becermiş, başarmış olduğunu gösterdiğini sanmaları. ama çıktıkları yolculukla birlikte bu sorgulamalar da azalıyor. huzursuzlukların çıkardığı o can sıkıcı sesler diniyor...filmin sonunda yaşayacakları yere, o güzel eve, yine sadece ikisi varmış oluyorlar. o, oradan oraya giderek, aradıkları bağlantının birbirlerinde olduğunu keşfediyorlar. ve birlikte sakinleştirdikleri bir huzurla, sütliman olarak karşılarında beliren denize bakakalıyorlar.

    --- spoiler ---

    film müziklerinin ise hepsi ayrı bir tat verir. yemeği tamamlayan o önemli baharatlar gibidirler, hiçbirinden vazgeçemezsiniz. alexi murdoch yine yapmıştır yapacağını size de dinlemesi düşer, film bitse bile şarkılar bitmez.

    hadi afiyet olsun...
  • her sahnesinde amerikan bağımsız sinemasının izlerini taşıyan, çok başarılı ve "sıcacık" bir film. john krasinski'nin türlü türlü şirilikleri ve maya rudolph'la olan uyumu inanılmaz.

    --- spoiler ---

    - verona.
    + yeah?
    - you really are the love of my life.
    + thanks honey.
    - will you marry me?
    + no.

    --- spoiler ---

    harika.
  • sevgisiz bir dünyada sevgili olmanın zor, ancak imkansız olmadığını tatlı tatlı* anlatirken umut* aşılayan film.
    --- spoiler ---
    sadece ikimiz mi birbirimizi seviyoruz bu dünyada?
    --- spoiler ---
  • mutlu oldum. izlerken. bittiğinde. dondurma yemek gibiydi!

    --- spoiler ---

    etrafta birileri -ebeveynlerleyseniz mesela- varsa tedirgin edebilecek bi sahneyle başlıyor film: süslenmemiş, fazla abartılmamış, fazla güzel olmayan -birçoklarına göre, yoksa benim için fazlasıyla güzeldiler- çift yataktadırlar, ve biri ötekine göre biraz daha aşağılarda(?) gezinmektedir*. bu aslında başta tedirgin edici gözüken sahne, o pozisyonda geçebilecek en sevimli en romantik sahne belki de.

    trambolin üzerindeki sahneyse damla çikolatalı kurabiye tadındaydı:

    - do you promise to let our daughter be fat or skinny or any weight at all? because we want her to be happy, no matter what. being obsessed with weight is just too cliché for our daughter.

    - yes, i do. do you promise, when she talks, you'll listen? like, really listen, especially when she's scared? and that her fights will be your fights?

    - i do. and do you promise that if i die some embarrassing and boring death that you're gonna tell our daughter that her father was killed by russian soldiers in this intense hand-to-hand combat in an attempt to save the lives of 850 chechnyan orphans?

    --- spoiler ---

    büyük, şaşalı olduğunu bağıran filmleri sevmiyorum ben, bu kadar sakin ufak seslerle bu kadar çok etkileyebileni varken. hep gitmeyi düşleyenlerin seveceği bi yol filmi away we go. yine uzaklara gidelim; ama sonunda evimiz* olsun.
  • sıcak, sakin, güzel, bencil, komik, güzel, romantik, güzel, sıcak film.

    evlenme teklifini kabul etmenin yolları da vardır.
    kızımızı terk etmeyeceğine söz veriyor musun?
    söz veriyorum. *
    beni seveceğine?
    söz *

    içi boşaltlmamış "söz"leri gösterişi çok güzeldir.
  • aile kurmaya, baba olmaya iten film. sağlıksız zihinler kolonisinin sahip olamayacağı türden, huzurlu bi ilişki.
  • son derece basit bir kurgu nasil filmden cikip gercek olur'un cevabi olmu$ bu.

    --- spoiler ---
    ziyaret ettikleri ilk ailenin kayitsiz tavirlari, annenin kizindan "dyke" diye bahsetmesi filan, kotu niyetli olmadan rezalet bir aile kurmu$ olmalari. sonraki bebegini emziren continuum-mom, bebek arabasini gorunce kusacak gibi davranmasi, cok ermi$, dogu felsefesini yemi$ yutmu$ gibi davranip icten ice kaltagin teki olmasi hehe, bizim asil hatuna laf sokup durmasi. karikaturize olmaya yatkin, cok "tip" gibi duran karakterler bunlar. ama hic oyle olmami$, burt'un zart diye ayaklanip "you are horrible people" diye bagirmasi mesela, julie delpy otursun bi izlesin bunu bence. kendisi cok merakli ya boyle otantik fanfinfonlara, aha aynen ben de yuzune kar$i boyle bagirmak istiyorum "you are horrible and sooo stupid" diye. neyse. ailenin "ev" arayi$i hicbir zaman "evsizlik, insanin evi neresidir" gibi abuse edilebilecek uclara kacip "mesaj" vermiyor, hakikaten bir ev ariyorlar ve buluyorlar, o kadar. zaten bu yolculugu bu kadar guzel yapan da bu. iyice before sunrise du$mani gibi olucam ama julie delpy ki$isinin yapamadigi da tam bu zaten-- "benim yolculugum boyle felsefik, boyle otantik, boyle icsel" diye bagirmaktan o yolculugu yapamiyor adam gibi. burdaysa yolculugun kendisi on planda, seyirci zaten onun bir parcasi olup "hakkaten ya nereye yerle$seler acaba?" diye onlarla beraber tren vagonunda sallaniyor. verona'nin filmin sonuna dogru bahcede oturup, buyudugu evdeki agaca nasil iple meyveler bagladiklarini ve babasinin bunu gorunce attigi kocaman kahkahayi anlattigi sahnede ben o gulu$u duydum mesela bir saniye de olsa. tamamen kurgusal bir gercekligin tanik olmadigim gecmi$ine gittim karde$im, daha ne diyeyim.

    --- spoiler ---

    julie delpy, bu film sana ev odevi olsun. haftada bir izle bakalim. bir sonraki filmin belki biraz daha az gerzek olur.
hesabın var mı? giriş yap