ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
doğadan'ın grip temalı reklamı
-
filmini beklediğimiz reklamdır.
5. fatih terim dönemi
-
bunlar vallahi eğitilmezdir.
31 ağustos 2006 litvanya türkiye basketbol maçı
-
hukuk fakültesinde okusalar, son gece sabahlayıp medeni usul hukuku final sınavını fazladan kağıt da isteyerek verebilecek 12 adamdan oluşan basketbol milli takımımızın, son action başyapıtı.
brass birmingham
-
şu anda bgg de dördüncü sırada bulunan süper kutu oyunu.
bgg sayfası
ilk öğrenenlere karmaşık gelse de oyunun dinamikleri öğrenildiğinde 2-4 kişilik bir strateji şöleni sizleri bekliyor.
oyunda kömür, demir, bira, tekstil vb. çeşitli sanayi kollarını haritada belirli ingiltere şehirlerine kurup kanal ve demiryollarıyla bağlayıp gelir ve zafer puanı kazanıyoruz. oyun içi denge çok iyi kurulmuş, kötü giden bir oyunda bir double railroad hamlesiyle 15-16 puan kazanmak mümkün.
kart ve malzeme kalitesi üst düzey. ahşap bira fıçılarına hastayım. hatta evde zevkinize göre boyayabilirsiniz.(bgg de çok başarılı örnek resimler görebilirsiniz.)
bu oyun tabi ki türkiye’de bulunmuyor. yurt dışından alması ise gümrük ve kargo dahil 1000 tl yi geçebiliyor maalesef.
en karizmatik ad soyad kombinasyonları
-
(bkz: jean-jacques rousseau) *
yaran fıkralar
-
baba köpekbalığı ile yavru köpekbalığı denizde av arıyorlarmış. bu arada baba köpekbalığı yavrusuna, eğer bir insanla karşılaşırsa onu nasıl yemesi gerektiğini anlatmaya başlamış:
"bak oğlum eğer bir insanla karşılaşırsan onu hemen yemeyeceksin. önce şöyle bir etrafında döneceksin, geri çekileceksin. sonra yine yaklaşıp biraz dürteceksin, geri çekileceksin. ondan sonra yiyeceksin." demiş.
yavru köpekbalığı da sabırsız bir şekilde:
"ya olmaz baba." demiş. "ben öyle beklemem, direk yerim." demiş.
babası da bunun üzerine söyleyecek laf bulamamış ve "aferin oğlum ye, boklu boklu ye!" demiş.
güz cern'inde kuğurdaşan maviş rekalatör tanrısı
güzin abla cevapları
-
izmirden m.t. soruyor: ben 38 yasinda, kimya ögretmeni bir
genç bayanim.
üç ay kadar önce kismetim açildi ve iyi niyetli bir gençle tanistim.
gecen hafta da nisanlandik. mutluluktan uçuyordum ki dun
laboratuarda korkunç bir sey kesfettim.
nisanlimin bana aldigi yüzügü denemek için civaya
attim, ve maalesef yüzdü. halbuki saf altinin
ozgul agirligi civaninkinden fazla, batmasi gerekirdi.
demek bana aldigi yüzük saf altin degil, öyleyse
sevgisi de saf olamaz. simdi ben bu civayi
nisanlimin yemegine koyup bu isi bitirmeyi
düsünüyorum, ne dersiniz?
güzin abla: arsimet'in hayatina her
yönüyle vakif oldugunuz anlasiliyor. yalniz yüzey
gerilimini hesaba katmamissiniz, civanin yüzey
gerilimi suyunkinden çok daha fazladir, böylece
kendinden agir cisimleri de kaldirabilir, çünkü o
cisim batarken ortaya çikartacagi yüzey için
harcamasi gereken enerji, kendi potansiyel
enerjisinden fazla olabilir. ayrica civanin saf
olmama ihtimali de var, o yüzden ani kararlar
vermeyin derim.
tayyip erdoğan'a bir şey olursa bu ülke yıkılır
-
boş vaaddir.
bu ülkeyi mustafa kemal kurdu, o kadar kolay yıkılmaz koçum merak etme sen.
seydioğlu magandalarını kapıda karşılayan komiser
-
normal bir ülke olsaydık şayet; bu tip adamların en geç, olayın yaşandığı günün akşamında kelepçe ile kodese tıkılmaları lazımdı...
tanım; görevden alınması gereken memur.
edit; ilgili memur açığa alınmış... görevden alınsın dediğim için mesaj kutumu dolduran at kafaları bu kaynağı bünyelerinde müsait bir yere yapıştırsınlar. olması gereken zaten buydu da benim şaşırdığım şey "böyle isabetli ve hızlı bir kararı nasıl aldılar?"
(bkz: rabia naz vatan)
5 yaşındaki kızına seni sevmiyorum diyen anne
-
aynı binada ikamet ettiğimiz bir hanımefendi.
zor bir hayatı var, eşi ile mahkemenin uzaklaştırma kararı nedeni ile ayrı.
maddi sıkıntıları da var.
az önce açık camdan 3 kat aşağıda olmasına rağmen duydum;
- neden babana gitmiyorsun ? seni sevmiyorum !
hırıltılı ama yüksek sesle yanıtladı dünya güzeli busecik ;
- ben de seni sevmiyorum...
5 yaşındaki miniği sevgi tehdidi ile terbiye etmek...
kız da inatçı ama...
yine de çok ama çok şeker.
seslerini duyunca içim içime sığmadı, bir yetişkin çocuğuna "seni sevmiyorum" diyordu !
bu nedenle komşu hakkı, mahremiyet, özel hayat demedim, yazma ihtiyacı duydum.
o çocuk büyüyünce sevmeyi öğrenebilecek mi ?
tashih : mahremiyet sınırlarını aşmak gibi bir gaflete düşmüşüm, paylaştığıma pişman oldum
ama bu kadar kişi yazınca da silmekten de imtina ettim. merhametin kendi sıfatım olmadığını unutmuşum.
eniştecimle akşam akşam delirmeler
esnaf lokantasının olmazsa olmazları
-
masa örtüsünü sabitlemek icin kullanilan ucuz plastik mandallar.