hesabın var mı? giriş yap

  • bu kazadan dolayı scooter’ın yasaklanmasını istemekle internette saçma içerikler var yasaklansın demek aynı şeydir. scooter olmadan da gerçekleşebilecek kazadır. yürürken de bariyerin altından geçebilir ilgili kişi eğer bariyerin altından geçmek istiyorsa.

  • dersinde 'belirlenmiş sınırların' dışına çıkmak imkansız gibidir. hiçbir dersinde çözülmemiş bir problemden bahsettiği görülmez. araştırılmayanı araştırmaya teşvik etmez.

    "bu neden böyle" sorusuna "çünkü öyle" cevabını verecek bir profil çizer.

  • çocukları fuhuşa sürükleyen bir çete var; bu çeteye, devlet kurumunda yer aldığı pozisyonu kullanarak öksüz, yetim ya da sahipsiz kalmış kız çocuklarını yem eden anne "the kevaşe" var; kızlarını öldürdükleri aileye iğrenç iftiralar atan, olay yeri incelemeden tutun da otopsi raporuna kadar onlarca yere müdahale edip delil kararttırmış, tez elden kuduz aşısı vurulması gereken balici kılıklı baba "pezevenk i" var; kızların ağızlarına silah sokup, darp edip, şantaj yapıp, kızların ellerine geçen parayı gasp eden, the kevaşenin ve pezevenk i'ün türetip ülkenin başına bela ettiği "pezevenk jr." var; program esnasında bile aleyna'nın abisinin evini ve atv stüdyolarını silahla basmaya çalışan, bu çetenin yancılığını yapan, harem ağası kılıklı onlarca kımıl zararlısı var; öte tarafta bu çeteye gücü yetmeyen, adalete ulaşamayan, arkalarında kimsenin durmadığı, devlette çaldıkları her kapı yüzlerine kapanmış, öldürülen kızları için adalet arayışlarıyla iki haftadır aynı kıyafetlerle stüdyoda perişan olan fakir fukara bir aile var. bizim 500 iq sözlükçü gelmiş buraya çarpık ahlaklı diyerek programa sallıyor, pezevenk i'e ve pezevenk jr'a da "sarhoşlar ama bence acıdandır" diyor.

    sizin ben tıynetinize, cibilliyetinize tüküreyim. en kibar bu kadar söyleyebiliyorum. fakir fukaranın savcı kapılarında sürünüp de bulamadıkları adaleti çaresizlikten ötürü televizyon programlarında arayışlarına dil uzatıp da katil pezevenklere sempati duyan, üzülen, savunmaya geçen tıynetinize, varlığınıza, vahdet-i mevcudunuza tüküreyim.

  • bilgisayar oyunuşinaz bir sevgiliniz varsa, kendisini tahrik etmesi muhtemel bir eylem olacaktır.

    (online interactions not rated by the esrb)

  • böyle köpek besleyen adamdan* da bu beklenirdi zaten. inşallah o köpekler seni de yer de görürüz.

  • ne giydiğine göre değişir.

    kot & t shirt = lacivert beyaz
    şort & t shirt = bej beyaz
    pantolon & gömlek & ceket & kravat & ayakkabı & kemer = beyaz beyaz lacivert lacivert kahve kahve
    forma & şort & konç = sarı/lacivert beyaz beyaz

  • kurtarıcılara duyulan özlem ya da kurtarıcı arayışı çocukluk çağına özgü sanrılardan biri olsa gerek, bir tanrı arayışı. oysa yetişkinlikle birlikte her deneyimde başka bir boyutunu algıladığımız, algılamamızın yararımıza olacağı şeyse şudur: bu arayış yalnızca bir sanrıdır. dertlerimizle, insani çaresizliğimizle başbaşa kalmaktan duyduğumuz endişeler yüzünden meselenin odak noktasını kaydırarak gerçekliğin üzerine bir perde örter ve çocuksu yanılsamamıza geri döneriz, yani tanrı arayışımıza.

    her şey bitti denilen anda beliren birinin bireyselliğimizde yol açabileceği tahribatı, özgürlük yoksunluğuna yol açabileceğini, bizi bir kukla misali parmağında oynatabileceğini vb vb olasılıkları göz önüne aldığımız anda beklenen birisi son derece tekinsiz bir karaktere bürünecektir. dertlerimizle birlikte özgürlüğümüzü de vermeye bu denli gönüllü olmak..gönüllü kulluktur bunun adı. bir kurtarıcı aramak aynı zamanda egemen bir gücün boyunduruğu altına girme arzusunun da, yani olgunlaşamamışlığın da, çocuksuluğun da göstergelerinden biridir.

    her şeyin bittiğinin düşünüldüğü anda biri çıka geliyorsa bu hiç de hayra alamet bir beliriş değildir. böyle bir fanteziye inanan yetişkinin bireyselliği tehlikelere karşı apaçıktır. bir başkasına diriltici güçler atfetmeye başladığımız anda onun tarafından yokedilme ihtimali de söz konusu olmaya başlar. o kadar büyük bir sorundur ki bireysellikten vazgeçiş, her şeyin bittiği düşünülen ana geri dönmek için çabalamayla sonuçlanabilir.

    her şey biter çünkü yaşamlarımız sınırlıdır. ölüm sadece yaşamın sonunu işaret etmez, yaşamın içinde de istediklerimizden pek çoğuna sahip olamayız ve bu da bir tür ölümdür. sadece yaşamın süresi değil, yaşam içi zamandaki istekler de sınırlanmıştır. mutsuzluğumuzdaen büyük paya sahip olan da varlığımızın dört bir yandan çizilmiş sınırları, sonluluğudur. başarılması yararımıza olacak şey de sonluluğun kabuludür. bir gün her şeyin biteceğinin, o ana kadarsa bazı şeylerin bitip başka bazılarının yeniden başlayacağının kabulü.

    insani mutsuzluğun bu döngülerinin içinden geçe geçe algılamak, farkındalık kazanmak ve kabullenmek, alçak gönüllülük kazanmak yerine mutsuzluk verici bitişlerden, irili ufaklı bu yaşam içi ölümlerden bir başkasının varlığına sığınarak kaçınmaya çalışmak...bu son derece basit bir ölüm inkarıdır. mutluluğu bana ver, mutsuzluk sana kalsın tavrıdır, zarları hileli atmak, açık gözlülük yaptığını zannetmektir. böyle bir dünya sadece çocuğun zihninde var.

    fantezi dünyamızın yaratımlarından biri olmak dışında öyle biri yok ve eğer olsaydı bile...ondan yaşam dilenirken ölümle yüzleşmeyeceğimizden nasıl emin olacaktık? bu kadar trajik riskler almak yerine neyin bitip neyin kaldığını düşünmek daha akıllıca olabilir.

  • "bir adam tanıdım, kafasız bir kadına yaşamının yirmi yılını verdi. her şeyi feda etti ona; dostlarını, emeğini, dürüstlüğünü bile.. ama bir akşam, kadını hiç sevmemiş olduğunu anladı. canı sıkılıyordu, hepsi bu. insanların çoğu gibi canı sıkılıyordu."

    tokat gibi resmen, oturup üstüne bir süre düşünmüştüm ilk okuduğum vakit.

    (bkz: albert camus)
    (bkz: düşüş)