hesabın var mı? giriş yap

  • literatüre shower effect(duş etkisi) şeklinde geçmiş, bilimsel altyapısı olan bir tespittir.

    kulaklığımızı takıp yalnız başımıza yürüyüş yaptığımızda, uyumak için yatağa geçip sessizliğe kendimizi bıraktığımızda hatta banyoda tuvaletimizi yaptığımız sırada bile elbet bir aydınlanma yaşamışsınızdır.
    arşimet örneği verelim:
    --- spoiler ---

    arşimet'in suyun kaldırma kuvvetini nasıl keşfettiğinin hikayesi çok güzeldir. rivayetlere göre; syracuse kralı hiero, bir savaştan zaferle ayrıldıktan sonra halkı için tapınak yaptırmaya karar verir. bu tapınakta ayrıca bir kez daha krallığını ilan edeceğinden altın defne yapraklarından oluşan bir taç yaptırmak ister. bu isteğini yerine getirmesi için tuttuğu bir altın ustasını tacı yapması için görevlendirir ve ustaya bunun için gerekli miktarda altın verir. fakat birkaç gün sonra, altın ustasının tacı saf altından yapmadığından şüphelenmeye başlar. bunu öğrenmek için ise kuzeni arşimet'i görevlendirir.
    yaşadığı dönemde ünlü bir matematikçi, fizikçi ve mühendis olan arşimet, kralın problemini çözmek için gece gündüz düşünmeye başlar. günlük banyosunu yapmak için gittiği hamamda, hala altın tacın akıbetini düşünürken, kendini küvetin içine bırakır. bu sırada dışarıya suyun taştığını gören arşimet, neden bunun olduğunu anlamaz ve kendini biraz daha suya batırır. daha çok suyun dışarı taştığını fark eden arşimet, kral hiero'nun problemini çözdüğünü anlamıştır. bu sırada yunanca 'buldum' anlamına gelen 'evreka' diyerek hamamdan dışarı koşmaya başlar.
    --- spoiler ---

    bir sorunun cevabını ararken, geçmişinizde hatırlamaya çalıştığınız bir anıyı veya yeni fikirler ortaya çıkarmak istediğimizde hepimizin tıkandığı olmuştur. kiminiz yemek yaparken, kiminiz oyun oynarken, kiminiz spor yaparken kiminiz ise duş alırken aradığını bulmuştur.
    peki ihtiyaç duyduğumuz bilgiler neden istediğimiz anda değil de hiç beklemediğimiz anlarda geliyor?

    bu aktivitelerin ortak noktası, beynin serbestçe düşünebileceği ve dış dünyadan zihinsel olarak uzaklaşabileceği ortamlardır. buna orta derecede ilgi çekici faaliyetler deniyor.

    duş sırasında beyin gürültüsü azaldığından dolayı daha iyi düşünebilir ve daha kreatif olabiliriz. duş alırken vücudumuzda düşük yoğunluklu endorfin salgılarız. bu da daha rahat ve daha huzurlu hissetmemize yardımcı olur. ayrıca duş alırken konsantrasyonumuz bozulmaz ve beynimiz serbestçe düşünebilir, yeni fikirler ve kreatif çözümler üretebilmemize olanak tanır.

    duş almanın beyin fonksiyonlarına olumlu etkisi, bilimsel olarak da desteklenmektedir ve bu yüzden duş almanın, güzel bir fikir bulmakta iyi bir yol üstlendiği söylenebilir. orta derecede ilgi çekici faaliyetlerin en büyük ortak özelliklerinden birisi de çoğunda yürüyor olmamız. hepinizin gözünde, aniden oturduğu yerden kalkıp volta atarak düşünmeye başladığı bir anısı canlanmıştır eminim.

    1000'den fazla kişinin katılımıyla yapılan araştırma sonucunda katılımcıların %30'u duştayken, %13'ü yolculuk yaparken, %11'i ise spor yaparken bu fikirlerin aklına geldiğini belirtmiş.

    bu aktivitelerde bulunurken yaratıcı düşünmemizi sağlayan bir diğer etmen ise beynimizin ventral striatum isimli bölümüdür. motivasyon, ödül beklentisi ve keyifle ilişkili olarak yapılandırılmıştır ve yaratıcı, özgün fikirlerin üretilmesi sürecinde de rol oynar.
    yapılan araştırmalarda beynin bu bölümü engellendiğinde sorulan sorulara yanıt veremeyen katılımcılar, bu bölüm tetiklendiğinde ise oldukça yaratıcı ve yenilikçi cevaplar vermiştir.

    duş alma faaliyetimizden örnek vermeye devam edersek duş sırasında beynin; stres seviyesini, dikkat dağınıklığını azaltması, serotonin seviyesini artırması ve ritmik sesler gibi faktörlerin bir kombinasyonunun etkisi sonucu, ventral striatum'un aktivasyonu sağlanır. bu, beynin yaratıcı fikirler üretmesi için daha uygun şartlar sağlamış olur.

    tüm orta derecedeki ilgi çekici faaliyetler için farklı etkenler olsa da siz de bu yöntemlerin biriyle veya kendi tarzınız ile beynin bu bölgesini tetikleyerek daha akıcı, sıra dışı, kreatif bir şekilde düşünmenize olanak sağlayabilirsiniz.

    kaynak
    kaynak

  • aile hekimliğinin zorluklarından biridir gezici hizmet. mesleki jargonu mobildir.

    evet ortada bir hizmet vardır ama devletçe içeriği belli değildir. türk işi yani. her ilde farklı şekilde uygulanır. kimi köye gider ilaç yazar, kimi aşı yapar, kimi yatan hastalara bakar, kimi de hiç gitmez gitmiş gibi yapar.

    yıllar önce bulunduğum doğu ili genelinde, ailelerin maddi ve coğrafi imkansızlıktan hastaneye ulaşması zor olduğundan, aşı-izlem gibi uygulamalar yapılıyordu mobilde. biz de giydik önlüğümüzü, gittik aşı ve izlem yapmaya. tabi köyde bir korku havası, beyaz önlüğü gören çocuklar kendini oradan oraya atıyor.

    bir evin kapı girişinde aşı yaparken, arkadan birinin yaklaştığını hissettim, sırtıma dokundu. dönüp baktığımda önünü ilikliyordu yaşlıca bir amca. doğu şivesi ile "hocam çok yaşlı bir babam var, ölüm döşeğinde ama rica etsem bir tansiyon bakar mısın, çok üzülüyorum." dedi.

    zaten hayır demezdim ama bu nezaket karşısında bekletemedim bile. aile sağlığı çalışanı aşıları yaparken ben de gittim dedeye bakmaya. yürürken oğlu, dedenin ne kadar dindar olduğunu anlatıp durdu. 10 yıldır yatıyormuş kısmı felçli ve 10 yıldır sürekli tesbih çekip dua ediyormuş. geldiğimizde ben dedenin olduğu odaya girince, oğlu da terlik getirmeye yandaki evine gitti.

    köyde yaşayanlar bilir, evin dışında ufacık bir odada yatıyor dede. giriş kapısı 170 cm. penceresi yok. her taraf yeşile boyanmış, kapı bile. köşede hafif bir yükselti kenarında delik, hem tuvalet hem banyo. duvarda dedenin, siyah beyaz flu askerlik fotoğrafı ama tavana sıfır :) bir de üzerinde bilmem ne ticaret yazan, kenarları iğrenç kırmızı plastikten kare şeklinde ve çok ses çıkaran saat, tabi o da tavana sıfır. sanırım bir de kuran var başucunda asılı. yerler plastikten yapılmış ahşap desenli örtü (bkz: marley) ama zemin düz olmadığı için taşlar batıyor ayağa. ve yaz günü bile soğuk yerler.

    aklımda soru işareti. 10 yıldır televizyon olmayan odada ölmeyi bekleyen dede. sıkılmadan bunalmadan. sürekli yorgan altından tesbih çekerek 10 koca yıl.

    yer yatağına uzanmış, arkası dönük, üstünde 5 kat yorgan.

    yatağa yaklaşıp dedeyi uyandırmak adına silkeledim. "dede, dedee, deeeeddeeee"

    hafiften hareketlenir gibi olunca, ben de arkamı döndüm çantadan tansiyon aletini almak adına.

    o sırada bir hızlı hareket oldu dededen. ne olduğunu anlamadım. birden doğruldu, ben de hızlıca anlamak için ona doğru dönünce göz göze geldik. gözlerini sonuna kadar açmıştı. ve susuz kalıp çatallaşmış sesine rağmen bağırdı bana.

    dinim islam, kitabım kuran, peygemberim muhammed aleyhisselam.

    olayı anladım ama gülmekten konuşamıyordum. dede sınavına çok iyi çalışmıştı ama muhtemelen beyaz önlük yüzünden kafası karışıp, cevapları yanlış zamana denk getirmişti. hani yetkim olsa alırdım cennete. o kadar kesin, kararlı, inanmış söyledi. sonra bende beklediği azraili mi bulamadı yoksa farkına mı vardı bilmiyorum arkasını dönüp yine yattı.

    bir iki ay sonra da zaten defin raporu için geldi oğlu.

    dedem umarım cevapların doğrudur. ne güzel şey değil mi, böylesine inanmak :)

  • gece uyandığınızda ulan nerde ki bu, üstüne basmayayım diye yürürken salonun camından sessiz sakin şekilde dışarıyı seyrettiğini gördüğünüzde alıp sıkıca sarılıp içinize katmak istediğniz dosttur.

    ulan uyandıysan uyandırsana oyun oynayalım. sıkılmıyor musun öyle...

  • tadım kaşığı diye bir şey yok. aşçıların minimum %80'i yemeğin, tatlının tadına bakmak için kullandığı kaşığı, kepçeyi (evet kepçeyi) tekrar ürünün içine sokuyor.
    zaten masterchef 'te de görüyorsunuz; milyonların önünde dahi bunu yapan var.

  • dersaneden yeni çıkmış, ellerinde test kitapları olan mezun çiftimiz durakta otobüs beklerken kız sevgisini kaynaştırma harfleriyle süsleyerek sevgilisine göstermekte.

    k: aşkımın gözüsüü..
    e: ^^
    k: aşkımın burnusu..
    e: *iyice gevşeyen smiley*
    k: aşkımın testisi..
    e: ?!!
    durak: *error*

    hep eğitim sisteminden oluyo bunlar.

  • bunlarla ilgili bir kitap okumuştum. bunların bir türü var, ormanda ne kadar başıboş böceğe denk gelirlerse onları topluyorlar yaprak maprak taşıttırıyorlar, ne kadar angarya iş varsa kitliyorlar. hatta bazılarını resmen eğitip çiftçi yapıyorlarmış. toprak kazdırıyorlar çiftçisin hesabı. sonra discovery' de belgeseline denk gelmiştim. bazı başıboş böcekler bunları görünce aynen yolunu değiştiriyordu.

  • çölüne dön !

    böyleleri bulundukları yeri ortadoğu bataklığına çevirmek isterler ama sefa sürüp insan gibi yaşamak istediklerinde ilk adresleri batı olur!

  • yıl 1976...
    tıraş bıçağı firmasının (gilette) tüm dünyada yayınlanacak reklam teklifini reddeden tarık akan'ın kapısı bu kez otomobil reklamında oynaması için çalındı.
    yanıtı yine "hayır" oldu.
    daha sonra döneminde şampuan, diş macunu, banka ve bir çok önemli firmanın reklam tekliflerine de yanıtı her zamanki gibi "hayır" oldu.
    bu astronomik reklam tekliflerini hiç düşünmeden reddeden tarık akan, bunun sebebini o dönem şöyle açıklamıştı.
    "bu teklifler tarık akan olduğum için yapılıyor. bu adı ben kimden aldım? sinema seyircisinden aldım. onlar beni tarık akan yaptılar. şimdi bu tekliflere "evet" dersem onlardan aldığım bu adı onlara tekrar satmış olurum. dünyada her şey para değildir."
    (ses dergisi röportajı)

    tarık akan, zirvede olduğu 45 yıl boyunca, kendisine gelen reklam filmi tekliflerini geri çevirdi. hiçbir reklam filminde oynamadı. duruşundan ve çizgisinden asla taviz vermedi.

    senin gibi onurlu birisi bir daha gelmedi.. büyük usta.