ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
anadolu çomarını şıp diye deşifre eden hareketler
-
klimadan etkilenmekle çomar olmak arasında nasıl bir bağlantı var cidden çok merak ettim. ben de arabada çok fazla klima açamıyorum. klimalı kapalı ortamlarda fazla durunca boğazım inanılmaz kuruyor ve nefes almakta zorlanıyorum. doktor önerisiyle de klimayı çok fazla kullanmamaya çalışıyorum.
ben de size bir çomarlık örneği söyleyeyim. insanları genellemeler yaparak küçümsemek, daha dün ne olduğunu, nereden geldiğini unutup başkalarıyla taşak geçmeye çalışmak en büyük çomarlıklardan biridir. bu tipler kaliteli insanlar değildir.
donanımhaber ölücüleri
3 kuşak sonra ateist olmayanlar garipsenecek
-
buraları şenlendirecek açıklama.
amerika için tamam da, henüz 12.yy'a geçmemiş ortadoğu'yu ne yaparız moruk. herifin elinden keleşle toyotasını alsan karanlık çağ amk.
1978 yılında çekilen microsoft personel fotoğrafı
-
valla sanat küratörleri kusura bakmasın ama dali, picasso, boccioni gibi devlerin resimleriyle aynı müzede sergileseler ben sadece bu fotoğrafın karşısına geçer saatlerce bakarım. bakar bakar iç geçiririm, hayaller kurarım. "vay bee" derim. aklıma mad men gelir mesela, 70'lerin new york u gelir. seattle, new jersey, brooklyn gelir. murathan mungan ın bir şiirinde dediği gibi "çağrışımın sonsuz gücü" var bu fotoğrafta.
saymakla bitmez ki bu tablonun çağrıştırdıkları; 80'lerin b sınıf filmleri, broadway caddelerindeki kafelerde entelektüel bir edayla oturan senarist abiler, john, mr anderson, rachel, timoty (tim) gelir mesela. dış cephesinde kavisli demir merdivenler olan ve beni mest eden o amerikan apartmanları gelir. bir zamanlar amerika'da filmi gelir, o güzelim kazaklara ve renklere baktığımda manhattan'da aşık olma özlemi gelir. daha sabaha kadar sayarım da içim kabardı hüzünden biraz ara vereceğim şimdi.
18. yüzyıl ekşi sözlük başlıkları
-
(bkz: cem uzana giyotin şoku)
biliyorum sana giden
-
biliyorum sana giden yollar kapali
ustelik sen de hic bir zaman sevmedin beni
ne kadar yakindan ve arada ucurum;
insanlar,evler,aramizda duvarlar gibi
uyandim uyandim, hep seni dusundum
yalniz seni, yanliz senin gozlerini
sen bayan nihayet, sen olumum kalimim
ben artik adam olmam bu derde duseli
simdilerde bir kopek gibi kosuyorum ordan oraya
yoksa gururlu bir kisiyim aslinda, inan ki
animsamiyorum yari dolu bir bardaktan su ictigimi
ve icim goturmez kenarindan kesilmis ekmegi
kac kez sana uzaktan baktim 5.45 vapurunda;
hangi sarkiyi duysam, bizimcin soylenmis sanki
tek yanli ask kisiyi nasil aptallastiriyor
nasil unutmusum senin bir baskasini sevdigini
cocukca ve seni uzen girisimlerim oldu;
bagisla bir daha tekrarlanmaz hicbiri
raslasmamak icin elimden geleni yaparim
bu boyle pek de kolay degil gerci...
alisirim seni yalniz duslerde oksamaya;
bunun verdigi mutluluk da az degil ki
cikar giderim bu kentten daha olmazsa,
sensizligin bir adi olur, bir anlami olur belki
inan belli etmem, seni hic rahatsiz etmem,
son istegimi de soyleyebilirim simdi:
bir geceyarisi yaziyorum bu mektubu
yalvaririm onu okuma carsamba gunleri
cemal sureya
sosyal medya dili
-
yepyeni bir dil, çok farklı bir ifade tarzı.
twitter, facebook, ekşi sözlük, friendfeed... gibi ortamlarda yazarken kullanılan dil. kullanılan platformun teknik özelliklerinden kaynaklanan sınırlar var bir yanda. misal twitter'daki 140 karakter, friendfeed'deki 350 karakter sınırı gibi. öte yandan özel hayatı ifşa etmenin de herkes için farklı sınırları var.
sanırım en tanınanı facebook etkinliğine yurtdışında olacağım yazmak. ama onla da kalmıyor. doğruyu tam olarak ifade etmeye platformun şartları el vermeyince, gerçeği kırpmak zorunda kalıyorsun. işte gerçeği neresinden kırpacağın da sana kalıyor. zaten seni çok iyi tanımayan insanlar var ortamda. eğer makası doğru yere vurursan, hem yalan söylememiş oluyorsun, hem de bu hiç tanımadığın insanlara hava basabiliyor, şanslıysan prim yapabiliyorsun.
birkaç örnek vereyim:
"italyancamı ilerletecek zaman bulabilsem keşke."
takipçinin düşünmesi beklenen: italyancası var. oh oh şahane.
gerçek: bon corno prinçipessa ve yemek isimleri dışında italyanca tek kelime bilmiyorum.
"istemediğimi anlatmak için daha ne yapabilirim? bunaldım."
takipçinin düşünmesi beklenen: vaaaay, peşinde köpek olan erkek/kadın var desene. ben de kimse senle ilgilenmez zannediyordum. peşinde koşanın olduğuna göre fark edemediğim bi şey olmalı. dur az da ben koşayım.
gerçek: turkcell yeni kampanyasını tanıtacak diye günde 10 tane mesaj atıyor.
"insan çalıştırmak çok yorucu. o kadar laf anlatacağıma kendim yaparım dediğim oluyor ki bu çok yanlış.
takipçinin düşünmesi beklenen: ooo adam yöneticiymiş. müdür mü, şef mi neyse artık.
gerçek: yurtiçi kargo'dan paket gelmedi hala. gidip kendim alasım da yok. öfff.
"millet kafileler halinde amsterdam'a gidiyor. gidin gidin. benim bulamadığım bir şey bulursunuz belki orada."
takipçinin düşünmesi beklenen: amsterdam'a gitmiş. beğenmemiş. demek ki daha güzel yerler de görmüş.
gerçek: değil amsterdam'a, izmit'e bile gitmedim.
"mmmm kendi tarifimle gnocchi yaptım. nefis."
takipçinin düşünmesi beklenen: uu hem italyan mutfağını biliyor, hem değişiklik yapabilecek kadar hakim mutfak işlerine.
gerçek: üç tane patatesi duru suda haşladım. çatalla ezip üstüne tuz biber ektim de yedim.
1971'den istanbul fotoğrafları
-
boston üniversitesi arşivinden alıntı yapılmıştır. daha fazla fotoğraf için : https://open.bu.edu/handle/2144/7960
-------------------------------
galeri tarzı bakmak isteyenler için :
https://yadi.sk/d/urhhhe8bdssxw
-----------------------------
tan taşçı'nın tüyleri diken diken eden klibi
-
evet, kelimenin tam anlamıyla tüyleri diken diken eden, üzen, düşündüren kliptir. evet, zor işimiz zor!
klip
nasıl bir döneme denk geldik, değil mi?
hamit altıntop
-
ibrahim tatlıses'in kafasına sıktılar hamit kadar yatmadı.
yazar nick'lerinin öbür dünya versiyonları
-
(bkz: daha 8 canım var)
bir bilgisayar oyununda yapılmış en zalimce şey
-
-call of duty modern warfare 2 oyunundaki " no russian " bölümünde havaalanında katliam yapan rus çetenin içindeki amerikan ajanını oynuyor ve sivilleri katlediyorduk. bölümün başında yoğun şiddet içeriği uyarısı ve bu sebeple skip etme vardı ama her oynamamda hiç atlamadan yüzlerce insanı katlettim evet.
- roller coaster tycoon 2 oyununda lunaparka gelen müşterilerin profiline sağ tıklar parası var mı yok mu diye bakardım parası olmayanı imleçle tutar " paran yoksa ne geziniyon amk çocuğu " der suya atardım ve boğuluşunu seyrederdim.
yaran fıkralar
-
samimi iki arkadaş inşaat mühendisliğinden mezun olurlar. biri çalışmak için yurt dışına gider diğeri devlet memuru olur...
beş yıl sonra yurt dışındaki arkadaş diğerini çağırır ve son derece lüks, havuzlu bir malikanede ağırlar.
memur olan arkadaş sorar;
- sen ne kadar ücret alıyorsun?
- 8000 dolar...
- iyi de bu malikane ne kadar?
- 1,5 milyon dolar.
- nasıl oluyor bu iş?
- şu karşıdaki köprüyü görüyor musun?
- evet...
- köprünün korkulukları 3 cm kalınlığında olacaktı.
- eeee?
- 2 cm olmasına göz yumdum, böylece bu malikaneyi aldım.
bir yıl sonra memur olan diğerini çağırır. boğazda bir yalıda ağırlar.
yurtdışında çalışan arkadaş şaşırır sorar;
- sen ne kadar ücret alıyorsun?
- 5000 türk lirası...
- bu yalı ne kadar?
- 60 milyon tl...
- nasıl oluyor?
- şu karşıdaki köprüyü görüyor musun?
- hayır...