hesabın var mı? giriş yap

  • 1964 yılında, jim templeton adında bir itfaiyecinin peşpeşe çektiği üç fotoğrafın birinde görünen astronot kılıklı şey. kimisi astronot diyor kimisi gelecekten gelmiş biri, kimisi uzaylı diyor kimisi arı yetiştiricisi.

    23 mayıs 1964'te jim templeton kızını ve karısını alıp ingiltere'de solway firth adlı bir yere gidiyor. kırlık, yeşillik bir yerde güzel vakit geçirmek istiyorlar ailecek. solway firth'de kızının üç kare fotoğrafını çekiyor peşpeşe. hiçbir şeyin farkında değil henüz.

    evlerine geri dönüyorlar ve templeton filmi fotoğrafçıya veriyor. basılan fotoğrafları aldığında görüyorki kızının ikinci fotoğrafında, arkasında birisi duruyor. bu kişi nedense ilk ve üçüncü fotoğraflarda yok. filmin üreticisi kodak filmi muayene ediyor, bir arıza, hile, sahtecilik, dalavere bulamıyor ve fotoğrafın gerçek olduğu hükmüne varıyor. hatta o yıl büyük bir para ödülü de koyuyor, fotoğrafın sahte olduğunu ispat edene vermek üzere. denilene göre bugüne kadar kimse ödülü alamamış.

    templeton "o sırada ben ve kızımdan başka kimse yoktu çevrede" diyor. civardaki insanlar oradaki bir bataklığın uzak ucundaki bir arabanın içinde oturan birkaç yaşlı hanımmış dediğine göre.

    fotoğraf yayınlandıktan sonra "majestelerinin hizmetinde" olduklarını söyleyen ama kimlik göstermekten kaçınan iki siyahlı adamın*kendisine gelip onu sorguladığını, fotoğrafları çektiği yere gittiklerini, adamların ikinci bir astronot görüp görmediğini sorduklarını söylüyor. adamların kendisinden fotoğraftakinin o sırada oradan geçmekte olan birisi olduğunu söylemesini istediklerini, reddedince siyahlı adamların öfkelenip onu orada bırakarak arabalarıyla çekip gittiklerini anlatıyor.

    bu da fotoğrafın ta kendisi:

    http://upload.wikimedia.org/…olwayfirthspaceman.jpg

  • yok abi, bu bi ergen tribi falan değil. 30 yaşına geldim neredeyse, daha fazla yaşamayı sevdiğim bir vakit yok geceden. içmeye/takılmaya çıktığım gece de öyle, mal gibi evde oturup ertesi gün iş yokmuşcasına film izlediğim öyle mal gibi takıldığım gece de öyle. daha az insan var sanki dünyada. sanki sevmediklerimiz kayboluyor bir süre. dünya daha biz gibilere kalıyor. mutluyum lan, sokayım biyolojik saate.

  • babadan kalan arsayı satınca sorun yok. eseri satınca var. he mi?

    ressam ölünce varisleri resimlerini satmasın. heykeltıraş ölünce heykeller bağışlansın vs. vs.

  • asayiş sıfır
    koordinasyon sıfır
    şeffaflık sıfır
    dürüstlük sıfır
    hazırlık sıfır
    verilen vergilerin karşılığı sıfır

    ailesini yerini yurdunu işini kaybetmiş insanlar ne yapsalar anlarım…

    tek suçlu yukarıdaki “sıfırlardan” hesap sormayan biziz bence.

  • la şu kurla ilgili anlamadığım şeylerden biri, tırtın teki mutlaka çıkıp "yaa çük kadar paranızla dolar almışsınız zil takıp oynuyosunuz" diye mutlaka muhalefet ediyor.

    hacı, kaç paramız olması lazım lan 1.90'dan 2.65'e gelmiş kurdan kar etmek için..
    bana desene bi..

    lan adamın 10.000 doları bile olsa, 7.500 lira kar etti demektir olm..
    yani bu para bana göre oldukça büyük de, sen ayakkabı kutusundan falan pay mı aldın da küçük görüyosun?

    bi sktirin lan..
    gidin hastası olduğunuz partiye yamanmaya çalışın gemi batarken, belki acıyıp ip falan atarlar..

    ha bi de eklemeden edemeyecem..
    sen gidip, kurun böyle ski tutmasını sağlayana çatacağına, 3 kuruş parasını değer kaybeden liraya karşı güvenceye alıp keyfi kaçmayan adama sataşıyosun ya..
    bildiğin 3 maymunu oynuyosun.
    gidip çıkışsana gücün yetiyorsa "mna koydunuz paranın ekmek alamayacak halk" diye..

    yok ama, anca "para değer kaybediyo hala seviniyosunuz!1!1!1"
    adam maaşını yemiyo harcamıyo, kendini garantiye alıyo..
    sana mı kaldı?

    olmazsa olmaz edit: 6 yıl evvel cüzdanı yeni aldığımda, uğur getirsin diye döviz bürosundan aldığım 1 doları araya sıkıştırmıştım.

    nerden baksan %70 kar ettim..

  • artık net bir şekilde görünen gerçek. 15 yasindakinden tut 45 yaşındakine kadar geniş bir skalada vuku bulmuş görünen delilik hali. bir de kendi sikko profillerini sponsorlu halde reklam olarak karşımıza çıkarmalı yok mu? şaşkınlık dehlizlerinde gezintiye çıkıyorum adeta.

    kız almış abi eline kahveyi yanina mum beride kedi -şaşmaz zaten- böyle bir garip haller pozlar falan altına açıklama kısmına da ya ingilizce kastirmalar veyahut edebiyat soslu cümleler ilistirmeler. nedir abi olayınız? pikniğe gitmiş hatun. sofrada bal kabağı var yahu. napacan la bal kabagini? sırf fotoğraf çekecem diye onu nasıl yanina aldın? bu neyin özgüveni? sahte sahte gulumsemeler. soğuyan kahve, asla içilmeyecek olan yeşil bir su. ne işimiz var lan burda der gibi bakan kahvaltılıklar. kafayı yemenin kaçıncı leveli oğlum bu?

    uzun uzun yazılır fakat kisaca soylemem gerekirse garipsiyorum ya valla bu denli beğenilme sevdasını. elbette herkes beğenilmek ister fakat başka bir çılgınlık bu şahit olduğumuz.

  • türkiye'de dağıtımı yapılmaya başlandığı takdirde, milletce hiç çekinmeden yiyeceğimiz et türü. sebebi basit, türkiye'deki islam anlayışı , para için dinin yasakladığı şeylerin yapılmasını makbul gören bir seviyeye geriledi. ucuz olması sebebi ile diyanet bile fetva verebilir, "helal etin çok pahalı olduğu yerde domuz etinin hükmü kalkar" diye. israfı, lüksü, yalanı, hırsızlığı, dolandırıcılğı haram kabul etmeyen diyanet burada da bir esneklik yapar artık.