hesabın var mı? giriş yap

  • öncelikle geçmiş olsun.

    başlık hukuk bilmeden hukukçu takılan tayfayla dolmuş yine. öncelikle kısa bir bilgi: (bkz: müteselsil sorumluluk)

    siz restorana yemek yemeye gittiğinizde o restoranın anlaşmalı valesine veriyorsanız aracınızı, ayrı firma olsa dahi restoranın anlaşmalı vale şirketi, sürücü (vale) ve restoran müteselsil sorumlu olur. aralarındaki iç ilişkiyi üçüncü kişi konumundaki zarar görene ileri süremezler. yani araç sahibi zararını isterse restorandan alır, restoran daha sonra vale şirketine şirket de sürücü (valeye) rücu eder.

    yıllar önce benzer bir dosyamız istanbulun en eski ve o dönemin zenginlerinin mekanı olan bir restoranda olmuştu. bahsettiğim olayda araç çalınmış, daha sonra araç anahtarının vale tarafından değil valelerle aynı renk ve benzer kıyafet giyen hırsız tarafından teslim alındığı anlaşılmıştı. yargıtay isabetli olarak basiretli bir tacirin kendi otopark alanında kendi çalışanlarıyla aynı giysiyi giyip vale gibi davranarak anahtar çalmaya çalışılması durumunda vale şirketinin de restoranın da sorumlu olduğunu zira restoranın hakimiyet alanında müşterilerin restorana ve markasına güvenerek hareket etmesinin hayatın olağan akışına uygun olduğunu değerlendirmişti.

    tabi kaskonuz var ise bu detaylarla uğraşacak olan kaskonun rücu birimidir. siz aracınızı kaskodan yaptıracaksınız.

    önemli not: kasko değer kaybı ödemez arkadaşlar değer kaybını her halükarda vale şirketi sürücü ve restorandan isteyebilirsiniz, bilginize. kaskodan değer kaybı talep ederseniz bir de karşı vekalet ödemek zorunda kalırsınız.

    edit: imla

  • karşılaştırma yapılamaz. başlığın açılması bile hatalı. aysun kayacı diye aşağıladığınız kişi yıllar önce doğruları söylediği için linç edilmiş yine de çizgisinden sapmamıştır. diğerinin ne olduğunu hala anlayamadık, bakırköyde tedavi oluyor diye haberini okursam şaşırmayacağım.

    edit: hastane kapanmış sanırım, erenköye gitsin o zaman

  • en çok bilinen sosyal manipülasyon tekniklerinden biridir. birileri muhtemelen siz farkında bile olmadan bunu üstünüzde denemiştir. peki nedir bu teknik? birinin kapınızı çaldığını ve ender görülen bir hastalıkla mücadeleyle ilgili kar amacı gütmeyen bir kuruluşa bağış yapmanızı istediğini hayal edin. belki üstünüzde hiç nakit para olmadığını söyler ve onları gönderirsiniz. şimdi aynı kuruluşun kapınıza tekrar geldiğini ve size bir düğme getirdiğini düşünün. bu ender görülen hastalığa farkındalık yaratmaya yardım etmek için bir hafta boyunca bu düğmeyi üstünüzde taşımanızı ister. iki hafta sonra, aynı konuda bağış için kapınızı tekrar çalar. bu defa çok yüksek ihtimalle onlara para verirsiniz. bu, kapıya ayak koyma tekniği (kak) için bir örnektir. insanlar, siz farkında olmadan sizi manipüle etmek için pek çok sayıda psiko-sosyal teknik kullanır. hatta bu taktikleri tasarlamak bazı insanların mesleğidir. kapıya ayak koyma tekniği, sosyal psikolojide var olan sosyal manüpilasyon tekniklerinin en iyi bilineni ve en çok araştırılanıdır. sosyal bilimci arthur l. beaman ve araştırma ekibi kak’ı 1983’te tanımlamıştır. bu tekniğin, daha sonra daha büyük bir şey istemeyi planladığımız birinden küçük bir iyilik istemek olduğunu söylemişlerdir. beaman’a göre bu, neredeyse mutlaka kabul edeceğiniz, küçük bir iyilik istemekle başlar. bundan bir süre sonra, aynı kişi sizden daha büyük bir şey ister. sizden asıl istedikleri, ikinci istekleridir. ikinci isteğe karşılık vermenize neden olan faktörler, bağlılık ve tutarlılıktır. bir şeyi gönüllü bir şekilde yapmayı kabul eden bir kişi daha sonra bunla alakalı, daha büyük bir isteği yapmayı kabul edecektir. örneğin eğer bir şey hakkında belirli bir duruşunuz varsa bu duruşu destekleyen davranışlarda bulunmanız oldukça muhtemeldir. düşünceleriniz; aksiyonlarınız ve dünyanın geri kalanının gördüğüyle uyumludur. freedman ve fraser (1966) bir grup insana “dikkatli sürün” yazan oldukça büyük ve çirkin bir tabelayı bahçelerine koymalarını söyledi. sadece %17’si bunu kabul etti. sonra farklı bir grup insandan trafik güvenliği dilekçesi imzalamasını istedi. bu o kadar da büyük bir bağlılık gerektirmeyen bir istek olduğu için çoğu kişi dilekçeyi imzaladı. bundan kısa bir süre sonra aynı insanlardan bu oldukça büyük ve çirkin tabelayı bahçelerine koymalarını istedi. sonuç? bu defa grubun %55’i bunu yapmayı kabul etti. insanlar, insanlardan bir şey elde etmek istedikleri zaman sosyal manüpilasyon tekniklerini kullanır. biri sizi arayıp internetiniz olup olmadığını sorsa muhtemelen evet dersiniz. bu sizi telefonda tutmanın bir yoludur. diğer soru internet hizmetiniz için daha az para vermek isteyip istemediğiniz olur. siz yine evet dersiniz. ilk iki sorunun ardından sizi yakalamıştır. kak tekniğindeki diğer önemli faktör de düşünmek için ne kadar vaktiniz olduğudur. eğer dikkat ederseniz size sunulan tekliflerin genelde sınırlı bir süre için geçerli olduğunu görürsünüz. “bu mükemmel fırsatı yarın yakalayamayabilirsiniz. kaçırmayın!” sizi baskılarlar ve bu sayede cevap vermeden önce bilgiyi işlemek için yeterli vaktiniz olmaz. eğer insanlar sizden faydalansın istemiyorsanız hayır demeyi ve bu manipülasyon tekniklerini fark etmeyi öğrenin. küçük, önemsiz bir “evet” yarın bir gün başınızı ağrıtabilir. bu nedenle bir daha “evet” derken iki kere düşünün.

  • kahramanmaraş abdülhamidhan camii'nin eski imamı ömer faruk hoca, depremzede çocukların yaşadığı travma biraz olsun hafifleyebilsin diye böyle bir şey düşünmüş. özlediğimiz, pek rastlamadığımız hareketler. kendisini tebrik ederim
    link

  • 99 yazindan beri almanya'da yasiyorum. oglum burda dogdu. önümüzdeki ay ilkokula baslayacak. evet, okul agustosta basliyor.
    dün kreste son günüydü. özel falan degil, standart, devlete bagli bir kurum.
    iki koca klasörle eve geldi cocuk. 4 sene boyunca yaptigi bütün resim, karalama, yazi vs ne varsa güzelce dosyalayip vermisler.
    bir de 54 sayfalik rapor. cocugun fiziksel gelisiminden tut, dilbilgisi, kelime hazinesi, diger insanlarla iliskiskisi, matematiksel zekasi, müzige, spora, dansa ilgisi ve yetenegi, rasyonel düsünebilme yetenegi vs vs, daha aklima gelmeyen bir ton sey. bunlari 4 yil boyunca incelemis, raporlamis, yildan yila degisimi gözlemlemis, gereken yönlendirmeleri yapmislar.
    yuh dedim. kres falan yoktu bizim cocuklugumuzda, olsa bile lükstü, evin karsisindaki arsada büyüdük. ama ilkokul ögretmenime sorsalardi, herhalde 54 sayfayi birak, hakkimizda anlatacak 54 kelime bulamazdi.
    nasil bulsun anasini satiyim, 60 kisilik, bir sirada 4 kisinin oturdugu sinifta kadincagiz neyin gözlemini yapacak.
    seviyorum seni iftinur hocam:)

  • "evrenin başka yerlerinde de zeki canlıların var olduğunun en kesin kanıtı, şimdiye dek bizimle hiç irtibata geçmeye çalışmamış olmalarıdır"

  • 2023 için göz boyayan tayfanın, seçimleri kaybedeceklerini anladıkları anda ceplerindeki paradan da olmamak için yavaştan kaçması diye yorumladım.

  • gezi parkı eylemleri sırasında twitter’da destek tweetleri atıp, sonra silmişti. açıklama olarak da benim küçük çocuğum var demişti. “ulan bizim çocuğumuz yok mu, burada ölenler çocuk değil mi?” diye tepki gösteren levent kırcaya da ‘ihtiyar sen benim dengim değilsin’ diye cevap vermişti. böyle bir adamdır. hatırlatayım istedim.

    debeediti: levent kırca’ya saygıyla

  • evliyken başkasına aşık olan erkek veya kadın, arkadaşının karısına veya kocasına da aşık oluyor mu, birinci derece akrabasına aşık oluyor mu?
    cevap hayırsa insanı hayvandan ayıran aklın varlığı ile kendisine çizdiği sınırlar içerisinde kalabiliyor demektir.
    evli erkek veya kadın başkasına ilgi duyduğunu hissettiği anda kendini geri çekmeyi frenlemeyi bilmeli.
    evliliğin kötü gitmesi sana bu fren mekanizmasını kaldırma hakkı vermez. evlilik ne olursa olsun sadakat temellidir. evliliğimi nasıl daha iyi hale getiririm veya nasıl sonlandırırımı düşünmekten başka çareniz yok.
    durumu türk kadınına indirgeyip ajite etmek de yersiz.