hesabın var mı? giriş yap

  • şu anda ankara'dayım. az evvel kardelen çakırlar dolmuşundan indim. (kardelen çakırlar paralel bir evrende harika bir sahne ismi olabilirdi fakat ankara'da bir dolmuş hattı olarak kalacak.)
    yarım saatlik dolmuş yolculuğumda gözüme çarpan tabelalar: gimat, ostim, gimsa, oleyis sitesi, arı kovanı 3 sitesi, ılkyerleşim mahallesi, güvengirkent, detca 2 sitesi vs.
    bu ve benzeri örneklerden kolayca yapabileceğimiz bir çıkarım var ki o da ortalama bir ankaralı gün içerisinde konuşurken birkaç yüz anlamsız kelime, kısaltma ve rakam kullanıyor. çarşıda pazarda "gimat, ostim, pursaklar, bala, çinçin, oleyis dört" diyerek dolaşıyorlar.
    anladığım kadarıyla ankaralılar sürreal bir gerçeklikte yaşıyorlar ve bu yüzden ankara'yı çok seviyorlar. çünkü ankara onlara dışarıda bulamayacakları fantastik dünyayı sunuyor. mesela yarın bir taksi çevirip " çıkınçıkmazına gidiyoruz " demek istiyorum. taksicinin " mordor yolu kalabalık olur, ayrıkvadiden kavaklıdere'ye inelim abi" diyeceğinden eminim.
    eminim çünkü ankara'dayım.
    eminim çünkü bu iletiyi kuzenimin ankira 1 sitesi'ndeki evinden yazıyorum.

  • muhtemelen defalarca söylenmiştir ama yine de biraz detaylı olarak açıklayayım: the office'in amerikan versiyonunun ilk sezonu size tırt geliyorsa bunu görmezden gelmenizi tavsiye ederim çünkü ilk sezon tamamen ingiliz versiyonundan uyarlamadır.

    michael scott'ın ingiliz karşılığı olan david brent'i oynayan ricky gervais; işinde kötü olan, çalışanlarına da kötü davranan, başkasının yerine utanma isteği doğuracak espriler ve hareketler yapan birini çok iyi canlandırmış olsa da nedense bu konseptteki bir insanı ya steve carell iyi oynayamadı ya da bir ingiliz üzerinde doğal duran bu rol bir amerikalı üzerinde eğreti durdu.

    neyse dizinin berbat geçen ilk sezonunun ardından steve carell, the 40 year old virgin filmi ile sempatik bir salağı çok iyi oynadığı için ve film de amerikada o dönemde iyi anlamda patladığı için dizinin yazarlarından olan greg daniels, michael scott'ı da ikinci sezonda uyuz olunan bir tipten sempatik bir salağa dönüştürme kararı alıyor. ki bu kararına diğer senaristler karşı çıksa da son söz greg abimizde olduğu için diğerleri de paşa paşa bu karara uymak zorunda kalmışlar.

    işte bu karar sayesinde the office'i ilk kez izleyen çoğu kişi "ilk sezonu izledim ama beğenmedim" diyerek diziyi bırakıp bir efsaneden mahrum kalıyor. birinci sezonda diziyi bırakan birilerine denk geldiğinizde onlara şefkat gösterin.

    edit: "ilk sezonu izlemeden ikinci sezona başlayayım mı?" gibilerinden neredeyse yirmiden fazla mesaj aldım. 1 bölümü 20 dakika olan 6 bölümlük ilk sezonu izleyemeyecek kadar vaktiniz değerliyse zaten hiç başlamayın. anime fillerı izlemiyorsunuz sonuçta, size "bu bölümleri atlayın" diyecek halimiz yok. bu yüzden artık "ilk sezonu izlemesem olar mığ?" gibilerinden komik sorular sormayın, tşk. kaldı ki ilk sezon da iyidir ama dizinin reyting olarak istenen seviyeye gelmediği ve neredeyse iptal aşamasına gelindiği için "berbat" ve "tırt" terimlerini kullandım.

  • adam hızır a.s gibi gelmiş.

    yemek bırakmış montunu üstüne örtmüş ve gitmiş.

    yeminle bu dünya bunun gibi adamlar sayesinde dönüyor yoksa çoktan kıyamet kopmuştu

  • tam yemek masasinin uzerine cikmi$ peynir kabina kafayi daldiracakken seni gordugum an tek pati havada sabit kalip kipirdamayinca gorunmez olmuyorsun.

    yemek masasina ciktigini seslerden anlayip geldigimde de o saniye sandalyeye inip patilerini altina kivirmaya cali$man inandirici degil, patiyi kivirayim derken gotunu havada unutuyorsun, son on dakikadir orda oturmadigin anla$iliyor.

    kabina her mama koydugumda deli gibi bagirmana gerek yok, biliyorsun o buyuk kutudan senin kabina gelecek o mama, her seferinde sanki yari yolda vazgecicem veya mamayi ben yiycem gibi cirpinman gereksiz.

  • adam 5000 tl kredi karti limitini yüksek bir limitmis gibi anlatmis. yazik la, troll de olsa o da insan lan. fakir diye yüklenmeyin fazla.

  • sabah sabah yarabilen insan bu.

    satici1: hosgeldiniz... kampanyamiz var! simdi alin ekimde odeyin!

    satici2: hosgeldin... bizde kampanya yok! simdi alirsaniz ekime, almazsanız sikime kadar ödeyin!

    musteri: (satici2ye parmagini uzatarak): siz biraz daha samimi gibisiniz...

    satici2: elbette yarraaaam

  • valla ligin haline bakıyorum da, perez'in örnek göstermesi küçümsemek değil, olsa olsa iltifat olur gibime geliyor. ben olsam tamamen görmezden gelir, yok gibi davranırdım.