ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
türkiye'de tezgahtarların asık suratlı olması
-
12 saat çalışan 1000 tl civari maaş alan ve belki sigortasi olmayan insandan ne beklenildiğini anlamadığımdır.
adım adım sosyal patlamaya doğru giden ülke
-
o yıllarda öyleymiş yani evet. artık çok şey değişti. son zamanlarda bir hafifleme geldi. artık her şey daha güzel. herkes ülkenin kıymetini bilsin.
yaran facebook durum güncellemeleri
-
en büyük aşklar nefretle başlar dediler, arkadaşları topladım sevdiğim kızı dövdük, 1 haftadır hastanede , çıkınca konuşcaz bakalım..
ekrem dumanlı
-
ah canım ya, eskiden gazetesi zaman'da tutuklanacak ergenekoncu listesi yayınlardı, savcı açıklamadan iddianameler belirirdi manşetlerinde, şimdi saksı gibi gazetesinde oturmuş kendisini tutuklmaya gelecek polisleri bekliyor, ne diyeyim bir keser gerçeği yok değil, ama bu kadar hızlı gireceğini, mukoza, epitel dağıtacağını da tahmin etmezdim.
yazarların 5 yıl önce ve sonraki halleri
-
biraz mutluydum, mutsuz oldum.
borçsuzdum, borçlandım.
sıradan vatandaştım; hain, terörist, dış mihrak, kafir, şerefsiz oldum.
serdar ortaç'ın bilgisayarını haliç'e atan hırsız
-
besteler içinde ise amme hizmeti yapmış olan ve kamu güvenliği lehine hareket ettiğinden bahisle ceza almaması gereken hırsız.
besteler içinde yoksa boşa atmış ama.
anne ve babanın aşk hikayesi
-
çoğu zaman oldukça fantastiktir. en azından bizimkilerin öyle... efendim böyle '70'li yıllar... bizimkiler aynı iş yerinde çalışıyorlarmış. babam müdür, annem memur... ahahhah.... ulan baba.... neyse.... babam feci kesikmiş anneme... deli gibi hastaymış. annem de -gerçi şimdi de öyledir ama- tam monaco prensesi modunda... kimseye yüz vermiyor. babam annemin dikkatini çekmek için süper bir yöntem bulmuş. şimdi bunu yazınca bendeki tuhaflığın kökenini de anlayacaksınız.
evet ne diyordum? ha babam annemin dikkatini çekmek için süper bir yöntem bulmuş. arabası olmasına rağmen annemlerin servisine binmeye başlamış. ama bulduğu süper yöntem bu değil tabii... lan bunu yazsam mı acaba? neyse lan yazıyorum. babamın annemin kalbine girmek, onun beyaz atlı prensi olmak için bulduğu yöntem şu hanımlar beyler:
her gün servisi bir büfenin önünde durdurmak. evet, babam servise biniyor memurlarıyla... ondan sonra her gün ama her gün bir büfenin önünde "sigara alacağım" diyerek servisi durduruyor. inerken de servisin şöförüne "sen beni bekleme usta, ben koşarım... size ışıklarda yetişirim" diyor. şöför "aman efendim... abi olmaz" falan dese de ı-ıh. olmaz diyor babam. sigarasını alıyor ve servisin peşinden koşuyor. 8 ay boyunca her sabah... sebep: annemi atletikliğiyle etkilemek... ahahhaha....
annem o dönemlerde "müdür müdür palyoço mudur?" diye bunu arkadaşlarıyla tartıştıklarını söylüyor. babama tüm çalışanları uyuz olmuş bu yüzden... sonuç ne peki? sonuç nesi var mı? ben olmuşum işte...
babam bu hikayeyle ilgili bir de sır verdi bana: yanında sigarası da varmış aslında...
- o da mı numaraydı baba?
- numaraydı tabii oğlum... ama iyi koşardım ha...
- usain bolt gibi mi?
- kim???
ssg'nin 2001'de kurduğu efsanevi cümle
-
twitter'dan birinin paylaştığını görüp "bu ne biçim entry lan" deyip editledim. o sırada sözlükte patladığından haberim yoktu. paraları alıp otobüsle sınırdışına kaçacaktım. pişmanım.
25 temmuz 2021 çin türkiye voleybol maçı
-
skordan bağımsız belki de abartıyorum bilmiyorum ama bütün sporcularımız çok güzel değil mi? yani fiziksel güzellikten bahsetmiyorum, hepsinin yüzüne bakınca “ne kadar iyi bir insana benziyor” diyorum içimden istisnasız. hareketlerde, mimiklerde en ufak bir kibir, kendini beğenmişlik hissetmiyorum. birbiriyle olan iletişimlerine baktığımda o kadar samimi ki kimseyi birbirinden ayırt edemiyorum. takım olmak, aynı hedefe bütün olarak yürümek bu olsa gerek. gerçekten skordan bağımsız gurur duyuyorum. şu pazar sabahı ekstra duygulanmış bile olabilirim.