hesabın var mı? giriş yap

  • "emin olmamak hiçbir şeyden, tereddüt etmek aynadaki görüntüden, doğal bir uyuşturucu gibi. muz kabuğu ya da kurbağa sırtı yalamaya benziyor. o kadar tereddüt ediyor ve şüphe ediyorsun ki fazla düşünmekten uyuşuyorsun. bütün ihtimalleri hayal ediyorsun. bütün sonuçlarıyla. birileri buna halüsinasyon diyor. oysa hayatın kendisi "halüsinojen". oksijenin kendisi uyuşturucu. öyle bağımlısı olmuşuz ki birkaç dakikalık eksikliği öldürüyor..."

    (bkz: kinyas ve kayra)

    "...ve dünyanın gözlerinden bakan elijah, gerçeği algılar. tanrının gözlerinden bakmaktadır. çünkü tanrı monalitik ilahi bir varlık değildir. tanrı bizleriz. elijah birden insan iradesinin bu girdabın içinde ne kadar önemsiz olduğunu anlar .her kişi tanrının sadece minik birer parçasıdır ve hizmet ettiği tümleşik bütünden haberi bile yoktur. ancak bir damarda yol alan bir kan hücresi kadar bilinçli; bir amaçla dolu ama o amacın büyük plandaki yerinden habersiz. evrenin ying-yang'ı barizdir. ışığın içinde neden karanlığın olduğu da. kötünün neden her zaman iyiye baskın olduğu da. "

    (bkz: empathy)

    "bünyamin dolunaya ulaşmak istedi. ağaca tırmandı, sincapları uyandırıp yuvalarındaki kuşları ürküterek tepeye erişince, dolunay sandığı şeyin, aslında ağacın yegane meyvesi olduğunu gördü. bu meyveyi tatmak için dayanılmaz bir istek duydu. gümüş rengi meyveyi ısırdığında hazineleri koruyan ejderhaların alevlerini tattı, kanlı altınların, mavi azül taşlarının, kızıl yakutların dayanılmaz lezzetini tattı, ateş ve suya hükmeden sultanların gazabını ve upirlerin hüznünü tattı, mezarlarında iki meleğin sorguya çektiği ölülerin azabını, günahkarların neşesini ve bu neşenin bedeli olan kara ateşin yakıcılığını tattı. meyvesini yediği ağacın köklerinin uzandığı her yerden gelen binbir çeşit çeşniyi, binbir lezzeti, binbir hüznü ve kahkahayı tattı. bu yeraltının tadıydı ve tanıdı. babası uzun ihsan efendi'nin kendisine verdiği atlas'ın bütün sayfalarını bu tatla tanıdı ve onda, içinde bulduğu dünyanın karanlık ayrıntılarını gördü. görür görmez yeraltı hazinelerinin arasına karıştı."

    (bkz: puslu kıtalar atlası)

    "tek bir günah vardır o da hırsızlıktır. diğer tüm günahlar onun türevleridir. bir insanı öldürdüğün zaman bir yaşamı çalmış olursun. karısının elinde bir kocayı, çocuklarından bir babayı almış olursun. yalan söylediğinde birinin gerçeğe ulaşma hakkını çalarsın. hile yaptığın, birini aldattığın zaman doğruluğu haklılığı çalmış olursun. hırsızlıktan başka suç yoktur."

    (bkz: the kite runner)

    "insanlar ulaşmaya layık olmadıklarını ya da ulaşamayacaklarını sandıkları için en büyük düşlerini gerçekleştirmekten korkarlar.dirilmemek üzere aşklar,olaganüstü olabilecek ama olamayan anlar, keşfedilmesi gereken ama sonsuza dek kumların altında kalan hazineler daha aklımıza gelir gelmez bizler,yürekler hemen ölürüz.çünkü böyle bir durumla karşılaşınca ölümcül acılar çekeriz. "

    (bkz: simyacı)

  • kariyer ozeti:

    -burak kacirdi.
    -burak, faul.
    -burak kacirdi.
    -burak ofsayt.
    -burak kacirdi.
    -burak kacirdi.
    -burak ofsayt.
    -burak kacirdi.

    -burak ve goool, kral affetmedi!

  • yaşlı bir sözlük yazarı olarak artık "dreamfactory" nickinin çok genç kaldığını düşünüyorum mesela. keşke nick değiştirme hakkı verilse. ne bileyim "bağkurlu" ya da "alzheimergirl" nicki daha uygun gibi artık.

  • "çok fazla ağlıyor" bahanesiyle bebeğini duvara fırlatıp öldüren bir babanın(!) eylemi.

    bunalıma diyo, girmiş diyo, kız diyo olunca diyo.

    sanırsın hanedanlığa oğlunu geçirecek pezevenk.

  • -allahım sen bana ve aileme sağlık, para, mutluluk ver.
    iç ses: ama bu çok bencilce oldu allah bencilleri sevmez daha genişletmem gerek.
    -allahım sen bana ve ülkemdeki tüm insanlara sağlık, para, mutluluk ver.
    iç ses: başka dil konuşan insanlar var, onları eklemezsem allah kızar.
    -allahım sen bana ve dünyadaki tüm insanlara sağlık, para, mutluluk ver.
    iç ses: bilim çocukta gördüğüm uzayda da yaşam olabilir mi ki?
    -allahım sen bana, dünyadaki insanlara ve uzayda yaşayanlara da sağlık, para, mutluluk ver.
    iç ses: evet bu güzel oldu, iyi geceler.

  • ohooo...! hayır kurumu mu, diyen ne çok insan olmuş? hakkaten ohoooo..!
    e madem öyle, madem kazanacak elbet şirketler, o halde aşının bir dozuna, atıyorm bin dolar fiyat çeksinler. on bin dolar da olabilir. madem öyle, madem haktır, etiktir bu, buyrun böyle bir kafaya alalım sizleri.
    yakın zaman önce de çin aşılarınınbaşta afrika ülkeleri olmak üzere, yoksul ülkelere dağıtılması gerektiği gibi açıklamalar yapılıyordu. bu da etik, değil mi?
    ha bir de biontech'in cio'su olan yurttaşımız kişisinin, ticari kaygımız yok, bu aşıdan para kazanmıyoruz, gibi bir şeyler söylediğini okumuştum geçenlerde.
    diyeceğim, ortada insanlığı ilgilendiren bir salgın var iken, buna çare olarak bir aşı geliştirmişsen, gidip bu aşının patentini almak bile başlı başına etik olmayan bir hadisedir.
    mesela jonas salk, yıllar önce bulduğu çocuk felci aşısı için:
    "güneşin patentini alabilir misiniz; ölümü ortadan kaldırmak kişisel kazançtan çok daha önemlidir." demiştir.
    bu, gerçekçi ve insani olan bir harekettir. bu aşının formülünü açmıştır salk, dünyaya. kafa başka çalışsa, dünyanın en zenginlerinde başa oynardı kuşkusuz. biontech'in ceo'su olan, bizim yurttaş doktorumuz ve onun ve de şirketinin savunucuları gibi romantik değildi yani salk. zira uğur şahin, bugün 5,2 milyar doları ile, dünyadaki en zenginler listesinde başa oynuyor. salgına kadar adı sanı bilinmeyen biri, aşının bulunmasının ardından, servetiyle ön plana çıkmayı da başardı. hayır kurumu değil elbet işte.
    ha 128 milyar doların yanında sözü edilemez lakin fena bir para da değil yani 5.2 milyar dolar.
    dünyanın sonununa dahi olsa, birlikte yürünmeyecek insanlar vardır. bu arkadaş ve "hayır kurumcular", onlardandır.