hesabın var mı? giriş yap

  • 2.5 sene en yakın arkadaşımdı, beraber en çok gülüp eğlendiğim insan. benim hayatımda birileri oldu bitti, onun hayatında da... beraber üzüldük, dertlestik aşk meşk konularında. sonra bir gün biraz kıskançlık sezdik ikimizde birbirimizde, şaşırdık ne alaka diye.yok ya yanlış anladık heralde deyip konuyu kapattık. o evlenip hayatını kurmak istiyordu, ona yönelik kadınlarla tanışıyor yada tanıştırılıyordu. ev bakıyordu evlendiğinde oturabileceği, akıl verdim çocuğun nerde oynayacak site içi olsun boşver orası güzel değil diye vazgeçirdim bir gün. sonra iş değiştirdi, o sıra beraber yaptığımız işten çok farklı bir sektöre geçti, daha güvenli daha saygın bir iş. evrak hazırladığı gün aradı biraz konuşabilir miyiz diye. gittim bu biraz buruk, her zamanki gibi değil. dedi ki; bugüne kadar kendimi sana layık görmedim işimden dolayı, ailen de öncekini işi yüzünden istememişti, şimdi memurluk kadar olmasa da daha garanti bir işe geçiyorum o yüzden buna cesaret edebildim bugün, eğer bunu denemezsek günün birinde hayatına biri girip evlenip gideceksin ve ben seni bir daha arayamayacağım, göremeyeceğim. bunu düşünmek beni çok korkutuyo, gel deneyelim, seni bugüne kadar beraber olduğum en uzun ilişkimden bile daha iyi tanıyorum, becerebilirsek sevgili olmayı evlenelim...

    sonuç;
    11.yıl, 8 yaşında mükemmel bir çocuk, her günü kahkahalarla geçen site içinde bir ev :)

  • ismet badem bir basketbol maçinda seyircilerin arasina çikar
    ve bir kizla röportaja baslar.

    badem: sizin gibi güzel bayanlari salonlarda görmekten çok mutlu oluyorum. basketbola bu ilgi nereden?
    kiz: ben efes kizlarindan biriyim zaten.
    badem: aaa öyle mi çiplak degilsin ya taniyamadim.

    bu diyalogdan sonra anlatim masasinda olan murat murathanoglu kopmustur ve ekranlari basinda izleyen milyonlarin söylemek istediklerine tercüman olmustur.

    murathanoglu: ya ismet bi de sana bu is için para veriyorlar degil mi?

  • o zamanlar rusyada emekli maaşları 150 dolarmış derlerdi insanlar nasıl geçiniyor diye hayret ederdim.
    artık etmiyorum...

  • okurken öyle dalmışım ki 4 saat 20 dakikanın nasıl geçtiğini anlamadım dedirten olay.

    paramız yoktu okumadım.

  • şişman bir adam, çok ünlü bir doktorun muayenehanesine gidiyor, konu zayıflamak istemesi. doktor, bir hafta kullanmak üzere, isimsiz bir hap veriyor kendisine. ilk kullandığı gece, uyur uyumaz rüya görmeye başlıyor adam.

    bir saray içinde, etrafında onlarca cariye, sabaha kadar bir onla, bir bunla sabah uyandığında, kan ter içinde... her gece aynı şey, bir ayın sonunda bütün fazla kilolar atılmış durumda.

    günler sonra yolda şişman bir arkadaşına rastlıyor ve arkadaşı kendisine bu kadar zamanda nasıl hızlı kilo verdiğini soruyor.

    durumunu anlatıyor, o arkadaşı da doğruca hiç vakit kaybetmeden o ünlü doktorun çalıştığı hastaneye gidiyor ve doktor ona da aynı tedaviyi uyguluyor.

    ilk gece, adam rüyasında bir sarayda! ama etrafında cariyeler yerine onlarca iri yarı zenci... tutarlarsa adamı fena yapacaklar. bizim şişman önde, onlarca iri yarı zenci peşinde... başlıyorlar sarayın içinde koşuşturmaya... üçüncü gün sonunda adam zayıflamaya başlıyor ama dayanamıyor ve telefon ediyor doktora.

    "ya doktor bey, neden arkadaşımla benim rüyalarım farklı? o cariyelerle işi bitirirken, ben neden ırzıma geçecek zencilerden kaçıp duruyorum?!''

    doktor biraz düşündükten sonra şu soruyu yöneltiyor:

    ''siz hastaneye mi gelmiştiniz, muayenehaneye mi?"

  • ingilizce devam etmek ister misiniz? dendiğinde hayir diyen arkadasim var. opsiyonel sanmis oyle sorunca, savunmasi bu.