hesabın var mı? giriş yap

  • --- spoiler ---

    5x13 te kate bir ara ben'in babasını teselli etmek için parkta gitti yanına oturdu. başladılar bira içmeye. normalde şehirde çocuk parkında gündüz vakti bira içmeye kalksan vay efendim sapıklar diye linç edilebilirsin ayrı konu tabi ama bir şey dikkatimi çekti. kate kendine sunulan birayı açarken bugünkü kapaklarımız gibi açtı. halbusem 1970'li yıllarda kutu içeceklerin kapaklarını çekip koparıyordun. ben dizide böyle birşeyi buldum ya şimdi. öyle zeki ve öylesine bilge hissediyorum ki kendimi sormayın gitsin. şimdi yavaşça sandalyeden kalkıp aynanın karşısında kendimi okşamaya gideceğim.
    ulan dawnspiper zaman yolculuğundan, yer değiştiren adaya, dharma gibi bir girişimden 4 8 15 16 23 42 ye kadar herşeye inanmış birinin gelip bira kutusunun kapağına takılması hakikaten denyoluktur.

    --- spoiler ---

    vakti zamanında (yüzüklerin efendisi yeni vizyona girmişti) kampüste yürüyorum, önümden de 8-9 kişilik bir kalabalık yürüyor. hafta sonu filme gitmişler belli. çocuğun biri "abi herşey tamam da kafama takılan bir şey var; o yüzük nasıl oluyor da herkesin parmağına oluyor?" demişti.

  • uzun zamandır görüşmediğim bir arkadaşı aradım, bir sigorta şirketinde çalıştığını bildiğimden aramızda geçen konuşmanın fitilini verdim, şöyle:
    - beyefendi ben çükümü sigortalatmak istiyorum, fakat paha biçemiyorum.
    - biz biçeriz efendim, zaten 200 gram et parçası, fazla prim ödemezsiniz.
    - peki, başına birşey gelirse, siz yenisini takıyor musunuz?
    - yenisini takıyoruz efendim, fakat aynı yere değil.
    - orrozbuçocuuuuuu!!!
    (gülüşmeler)

  • beyin ölümü gerçekleşmiş, hakkında dedikoduların ayyuka çıktığı bir siyasetçi artığınin son demeci. tek yeteneği, "tükürdüğünü yalamak" olan bir mankurt olan dede, bi yürü git...

  • sınır güvenliğini sağlamış ülkenin yaptığı eylemdir. sağlayamayanlara dert olur.
    55 tane ne olduğu belli olmayan adamı ülkelerine sokmamışlardır. adamlar terörist mi belli değil. aralarında tecavüzcüsü, hırsızı, katili var mı belli değil. almanya'ya mı kaçacak yoksa yunanistan'da mı kalacak belli değil. topluma ayak uydurabilecek mi belli değil. yunanistan'da 30 yıl önce çoktan bitmiş olan bazı hastalıkları tekrar hortlatacak mı belli değil. topluma karışabilecek mi belli değil. 50 sene sonra bunların çocukları yunanistan'da şeriat isteriz diyecekler mi belli değil. nereden geldiği ne olduğu belli olmayan adamları koyunlarına sokmadıkları için kızacak mıyız bir de.
    bu adamlar ışınlandılar mı adaya? botla gelen adamları bota doldurup nasıl geldiyseniz öyle gidin demişler. bu kadar basit.
    edit: çoğunluğu çaylaklardan olmak üzere onlarca hakaret, tehdit, beddua ve nefret içerikli mesaj aldım. az önce sevgi pıtırcığıydınız ne kadar hızlı değiştiniz?
    edit2: nick altımda beddualar ile şenlendi. ama sorsan cani olan benim.

  • bir meslek dalı.

    iç mimarlığı başlık başlık inceleyeceğim. çünkü uzun entry geliyor!

    *************** meslek isimleriyle karıştırılmasında eğitim sistemine göre ayrım ****************

    eğer iç mimarlık okursanız iç mimar/ iç tasarımcı/ interior designer/ interior architect gibi çok çeşitli sıfatlara sahip olabilirsiniz.

    ancak bir iç mimar, dekoratör ile aynı işi yapmaz. bu konuda bir anlaşalım. bu konuyu daha ileride açıklayacağım. iç tasarımcı/iç mimar meselesine gelecek olursam da aslında bunu çok da sınıflamak doğru değil ama verilen eğitime göre konuşacak olursak; yurt dışında ve türkiye'de 2 çeşit eğitim alabiliyorsunuz.

    türkiye'de eğitim
    1- çeşitli kurslara akademilere gidersiniz, sertifika alırsınız, program öğrenirsiniz ve kendinize tasarımcı dedirtirsiniz. not: iç mimarlık okumuş bir üniversite mezunu olmadığınızı söylememe gerek yok.
    2- ya da dört yıl iç mimarlık okursun, diplomanı alır iç mimar olursun. istersen yüksek lisansını yaparsın. doktora yaparsın. profesöre kadar gideri var..

    yurt dışında eğitim
    değişen bir şey yok aslında. bazı yabancı okulların internet sitesine bakacak olursanız onlar size 2 yılda interior designer sertifikası veriyordur. 3 yıl okursanız master yapmış kabul ederler. sözde bu bütün dünyada geçerlidir.. ancak buna tamamen doğru dersem hata etmiş olurum. çünkü bu kursların size verdiği şey dediğim gibi diploma değil sertifikadır. evet sertifikanızı dünya çapında kabul ettirebilirsiniz. evet sertifika almış ne güzel aferin derler.

    eğer siz örneğin italya'da bir akademide 2 yıl okuyup iç mimarım diye türkiye'ye dönerseniz, kendinizi lisans bitirmiş sanarsanız, bir üniversitede master yapmaya kalkarsanız size gülerler. çünkü üniversite mezunu bile değilsiniz. hangi master?!

    sıfırdan türkiye'de veya dünyanın başka bir yerinde iç mimarlık okumanız gerekecek. he şöyle bir durum da var; bazı üniversitelerde aldığınız dersleri saydırırsanız 1-2 yıllık külfetten kurtulursunuz.

    bak örneğin ingiltere'de iç mimarlık eğitimi 3 yıllık. ve dünyanın her yerinde geçerli. diploma veriyorlar. amerika'da da bu ayrım var. onların da iç mimar diploması veren okulları var. avrupada çeşitli yerlerde var tabiki aynı ayrım.

    ************** bitmeyen iç mimar'ın çevirisi interior designer değil taam m?! kavgası **************

    şöyle bir konu var yalnız. iç mimara bir yabancı meslek sorduğunda interior designer diyebilir. bunda garipsenecek bir durum yok. çünkü bunu devamlı kategorize etmek tuhaf oluyor. ama tutup da sen bu insana; sen mimar değilsin, şöylesin, böylesin dersen diplomanı gözüne mi sokar ne yapar orasını bilemem.

    ************************** mimar mı tasarımcı mı anlamadııım?! **************************

    iç mimar dediğin adam sadece tasarımcı değil, aynı zamanda mimar vasfı da taşıyor. imza yetkisi meselesi biraz karışık tartışmalar sürüyor. ayrıca, zaten işimiz iç mekanla kardeşim. bizim 99 katlı bina yapmaya ilgimiz olsaydı biz de mimarlık okurduk... imza yetkisi yokmuş bilmem neymiş salak salak konuşuyorlar. iç mekana asma kat çıkmak için hiç de imzaya gerek yok. kimse kendini yırtmasın..

    ******************************** mimarlıktan farkı ne? ********************************

    her şeyden önce mimarlık ve iç mimarlık farklı mesleklerdir. biri diğerinin işini yapabilir diye bir durum normal şartlarda söz konusu değildir. ancak çok çok yetenekli falan olmanız lazım ki öyle. günümüz koşullarında ise hiç mümkün değildir. çünkü artık hayatımız daha spesifik.

    ayrıca yeteneği geçtim, kimse her konuda uzman/deneyimli değil ki. her mimar, iç mimar veya inşaat mühendisi bile kendi işine tamamen biliyor yapabilir denemez. kimi hastane yapar, kimi okul yapar, kimi restaurant, kimi otel ... şimdi bunları bile kendi içinde bölümlere ayırabiliyorsam nasıl olur da her mimar hem mimarlık hem iç mimarlık yapsın. o zaman mimar dediğin adam yapı statiğini bildiği için konstrüksiyon bilgisine sahip olduğu için inşaat mühendisine de gerek yok. ya da tam tersini de söyleyebiliriz. böyle demek mümkün mü? (bkz: atıp tutmak) akla mantığa yakın mı bu düşünce?

    mimar binanın işlevini bilir ona göre tasarım yapar. mimarın görevi iç mekanı katlara ve örnekse bir apartmanı dairelere bölmektir. hepsini belirli standartlara göre uygular. strüktür tercihini yapar, statik hesabını yapar ki binanın cephesini, genel tasarımını bina taşıyıcılarıyla birlikte çözümlesin. diğer takım arkadaşlarına; inşaat mühendisine, elektrik mühendisine, tesisatçısına (vs.) tercihlerini çizdiği projesiyle belirtir. günümüz mimarı bunu yapar. mimardan beklenen budur. aldığı eğitim bu yöndedir. dahasını yapabilir mi? yapabiliyorsa neden olmasın. mimar olmasına da gerek yok herhangi biri de bütün bilgiye ve deneyime sahipse iyi yapabilecekse o da yapsın. ama konu bu değil. günümüz şartlarındaki mimardan bahsediyoruz.

    ***** hangisi ne projeler çiziyor?, hangi boyuttaki projeyi kim çiziyor?, mimar mı? iç mimar mı? *****

    mimarın çalışma ölçeği 1/100 1/200 1/500 gibi küçük ölçekler.
    iç mimarların çalışma ölçeği en az 1/50 dir. o da eskiz çalışmak için. genellikle 1/20 1/10 gibi büyük ölçeklerde çalışıyorlar. yani mimar arkadaş mekanlar boyutunda çalışırken iç mimar mekanın içindeki detayları çalışmaktadır. ''adı üstünde'' denir ya öyle diyeyim..

    şimdi diyeceksiniz biz mimarız ve uygulama projesi çiziyoruz, detayları 1/5 ve 1/2 bile yapıyoruz o ne olacak. ama dikkatinizi çekerim, uygulama projesinde çizilen detaylarınız çoğunlukla binadaki konstrüksiyon vb ögelerin birbiriyle nasıl bağlandığını gösterme amaçlı. döşeme duvarla nası bağlanmış, merdivenle kolonu nası birleştirdim vs vs.. iç mimar gibi dolabın çekmecesini çizmiyor yani. uygulama projesi meselesinde detay farkı oluşuyor. ölçek farkı değil.. dahası iç mimarlar da uygulama projesi çizebiliyor.

    ---- ek olarak her mimar veya iç mimar uygulama projesi çizemez. bu çok büyük ve önemli bir iştir. uzmanlık alanıdır. uygulama projesinde yapılan hatalar çok büyük zararlar** verir. dediğim gibi kimse atıp tutmasın.

    *************************** peki bu arada iç mimar ne yapar? ***************************

    örneklerle açıklayacağım:

    1- diyelim ki elimizde yepyeni koskocaman bir plaza var. mimar arkadaşımız çizmiş etmiş tasarlamış inşaat mühendisimiz binamızı dikmiş:

    içi bomboş. her katı farklı bir firma kiralayacak veya satın alacaktır. peki buradan sonrasıyla kim ilgilenecek? mühendis mi? mimar mı? 2'side değil. bundan sonrasıyla konuda uzmanlaşmış deneyim kazanmış bir iç mimar ilgilenir. firma hangisiyse ona göre iç mekanı tasarlar renk seçimi yapar, mobilya seçer ya da yaptırır, nasıl bir ofis ortamı varsa ona göre aydınlatma elemanlarını seçer. çalışanın tepesindeki ışığın soğuk beyaz mı sıcak beyaz mı olması gibi sıkıcı bir konuyu bile iç mimar düşünür. katta kaç ofis olacaksa ona göre böler. ceo nun ofisiyle çaycı odası aynı olamayacağından her birine farklı işleve göre tasarımlar yapmak durumundadır. asma kat yapılacaksa yapar. ekstra merdivenler asansörler koyması gerekebilir. ek döşemeler yapması gerekebilir...

    ------ yani sadece mobilya renk malzeme seçimi değil çoğu zaman yapı ile ilgili değişiklikler*** de yapan kişidir.

    başka bir şeye geçelim

    2- mesela ev tasarlıyorsa;

    tavana gidip floresan takıyorum diyemez. renk seçimine ve uyumuna dikkat etmek zorundadır. yatak odasının duvarları kıpkırmızı boyanamaz mesela.
    iç mimar içeri girdiğinizde canınızı sıkacak her şeyi kaldırır. 2 odanın arasındaki duvar kırılacaksa içinde taşıyıcı olup olmadığına bir bakar. iç mimarın tasarladığı bir evde tuvalete giriyorsanız ilk göreceğiniz şey klozet değil lavabodur. sizin asla dikkatinizi çekmeyen örneğin süpürgelikler bile iç mimarın derdidir. salona her girdiğinizde ayağınızı sehpaya çarpıp küçük parmağınızı acıtmazsınız. çünkü sizin geçeceğiniz alanın bütün hesabını çoktan yapmıştır. mobilyayı ona göre yerleştirmiştir. eviniz ısınma sorunu yaşamaz, yalıtım bina yapıldığında yapılmadıysa bile iç mimar çoktan yapmıştır. ayrıca her konutta boyut şekil pencere konumu kapı konumu duvar girinti çıkıntısından ötürü farklı mutfaklar tasarlanması gereklidir. kullanıcının ihtiyacına ve mekanına göre bunu görselliği optimum olacak şekilde planlamak yine iç mimarın görevidir. mutfak türkiye'de büyüyen bir sektör olup bir evin içinde en çok uzmanlık isteyen bölümdür.

    evle ilgili daha nice konular var. çeşitli tv programlarındaki gibi ev sahibi seviyor diye bütün mutfak dolaplarını, gardırobu ve mutfak masasını fuşya yapmaz. bunu neden yapmaması gerektiğini bilir. ancak bu bazı programlardaki sözde mimar arkadaşlar iç mimarlık konusunda uzmanlaşmadıklarından böyle büyük hatalar yapabilmektedirler.

    ----- işte bu yüzden iç mimarlığa gerek var. eğitimi verilmeli. konuda deneyim kazanılmalı.

    dahası;

    3- bunun restoranı var.

    bir balık restoranının kebapçıdan, kabapçının burger king den çok büyük farkları vardır. hem müşteri kesimi hem fiyat aralığı hem konsepti farklı olacağından tasarımları da oldukça farklı olmalıdır. çoğu markanın kurumsal kimliği vardır. bunları bilmek, ayarlamak, düzenlemek, araştırmak, uygulamak iç mimarın görevidir. bir a la carte restaurant ta asla içeri malzeme taşıyan eleman ile müşteri aynı kapıdan girmez. mutfaktaki yemek kokusu burnunuza gelmez. masaların arasından elinde kocaman tepsiyle bir garson geçerken yanından bir müşteri rahatça geçebilir.

    ben bir restaurant'ta otururken karşımda oturan insanın sesini gürültüden duyamıyorsam bu bir problemdir. bu mekan tasarımında akustik konusuna dikkat edilmediğini gösterir. havalandırma, ses sistemi, tesisat, teras tasarımı ve terasın mobilya seçimlerinden hiç bahsetmiyorum bile. bomboş bir mekanı böyle bir atmosfere dönüştürmek her mimarın ve hatta iç mimarın harcı değildir. diyorum ya eğitimini almak bu konuda deneyim kazanmak çok önemli. gittiğiniz mekanları bu açıdan daha dikkatli inceleyin.

    ve diğer konular iç mekanlara mağazalar, oteller, sanat galerileri, müzeler ve daha niceleri eklenirse düşünülecek detay sayısını ben hesaplayamam. ki iç mimarlar yüksek lisans yaparsa yat tasarımı gibi egzantrik işler de yapabilir

    ******************************* peki şu dekoratör nedir? *******************************

    bu dönem o da pek yaygın. sıva, alçı panel, boya v.s. işleriyle uğraşan tipler olur ya işte bunlar dekoratör olabilir mesela. evinize en ucuzundan halı, perde seçiliyor ya hah işte bunu dekoratör yapabilir. bu kalitesiz işçilikle eski evleri yeniliyorlar ya tavanlara uyduruk bir avize koyuyorlar ya işte bu da dekoratör. 1 ay sonra bakıyorsunuz odanın kapı pervazı yerinden çıkmaya başlamış. (bkz: real story)

    ********************************** iç mimara saygı **********************************

    iç mimar aklınıza gelen-gelmeyen her bir detayı saatlerce-günlerce tek tek çizip öğrenmeye çalışırken, deneyimlerken, uygularken '' iç mimara gerek yoktur ''demek gerçekten ayıp oluyor, emeğe saygı. lütfen bir mekana girdiğinizde biraz daha dikkat edin. neler düşünülmüş nelerle uğraşılmış. bu fark ettiklerinizin en az yüz katı düşünülüp hesaplanıyor.

    saygı meselesinde bir anı olsun. geçenlerde kiralık ev bakıyorum. aidat şu kadar kira bu kadar diye telefonda emlakçıyla konuşuyoruz. depozito ne olur dedim. mesleğiniz nedir dedi. ben iç mimarım dedim. he o zaman gerek yok ya depozitoya. bunlar hep güven ilişkisi dedi. işte bu da mesleğimizin artılarından biri.

    ************************************ son olarak ************************************

    arkadaşım okumak çok zor. eğer part time çizdirecek elemanınız yoksa. benim canım çıktı projeleri yetiştireceğim diye.. dışarı çıkma falan sosyal hayatı olduğu gibi bir kenara bırak. teslim haftası 2 hafta ozalitçi dışında kimsenin yüzünü görmedim. her proje jürisi için son 3 gün zaten hiç uyumadım. zombi gibi gezdim. hocalar acımadı eleştirdi. düşük not verdi. canımı aldı.. öyle böyle mezun oldum ama bir bana sorsunlar yani..

    **********************************************************************************
    edit: ölçek meselesinden bahsetmemiştim. ve son olarak isimli bölümü ekledim.

  • 91 saatin sonunda, müreffeh bir muhitte bir çocuğun, annesinin naaşının kokusu takip edilerek bulunup enkazdan çıkarıldığı bir günde, hele ki annesi ve babası arabaya bir şey almaya çıktığı esnada aynı apartmanın altındaki dişçide anneannesiyle içeride olan bir başka çocuk enkaz altında kalıp ölmüşken, 2 yaşındaki bebe ateş küçükyumuk doğanlar apartmanı enkazından bir "mucize" olup canlı çıkamamışken ve onları kimse konuşmazken bir tane mucize, umut, şükür lafı daha duyacak takatim kalmadı. kafamı nereye çevirsem illüstrasyon, mucize, umut, köfte, ayran, dua eden el emojisi. bir milletin döşek buldukça kıvrılıp yatan uyku hastası gibi her felakette durup 1 kez olsun felaketi ve tekrarlanacak akıbeti düşünmek yerine sürekli tekil iyi olaylara sarılıp parti yaparak gerçeklerden kaçmasından kusacak gibiyim.

  • tamam güzel kardeşim de karar doğru. istediğin kadar küfret, ama doğru. neden doğru olduğunu açıklamak istemiyorum. ufak bir mantık süzgeci yeterli. belki makarna süzgeci bile yetebilir.

    edit: makarna süzgeci de yetersiz gelmiş. hala sövüyor adam. olay kısaca şu, bazı aklı evveller daha iyi anlasın diye anlatayım. muhtemelen zor durumda olan bir çalışan, mağazanın nakit parasını cebine atıyor, kendisinden aldığı yetkiye dayanarak kendi kredi kartı ile aynı tutarı ödüyor. ve haliyle işten çıkarılıyor. dünyanın en normal olayı aq. daha normal bir süreç hayatımda duymadım. birincisi o mağaza sahibi bu çalışana nasıl güvensin bundan sonra? ikincisi bir sonraki aşama el altından satış olabilir mi? stokta eksilme? yine kendisinden aldığı yetkiye dayanarak kasayı patlatıp kaçma riski var mı? yok diyen buyursun ticari hayata atılsın, üç sene içinde makarna süzgeci alacak kadar zengin olabilir.

    edit 2: bir kaç arkadaş mesaj atıp, mevzubahis şahıs için yapmadığı şeyler üzerinden suçlamada bulunduğumu yazmış, ve maddi kayıp olmadığından bahsetmiş. nakit/kredi kartı alışverişi arasında fark vardır. birisinde kasaya para girer, diğerinde ise hesaba düşer. hesaba düşen para bankalarla imzalanan protokollere göre süreleri değişiklik göstermek kaydıyla, bloke halde kalır. bu sayede de bankalar kredi kartıyla taksit imkanı sunarlar, bloke kalan parayı ise kullanır, kazanç sağlarlar. @falanfilan arkadaşımızın attığı mesajı aynen kopyalıyorum buraya. o benden daha net biliyor belli ki: "güvenin yanında mağazayı da maddi zarara uğratmış oluyor. banka kredi kartından çekilen tutarı 45 günde ayni olarak öder. sen nakit istersen bu parayı belli bir komisyon ödersin." @deserteskimo da şöyle demiş: "ustad, bir adim daha ilerisini siyleyeyim: firmanin buyuklugune (dolayisiyla bankayla pazarlik gucune) bagli olarak hem komisyon, hem vade ayni anda da olabiliyor ve bu konisyon orani (ozellikle dusuk faiz donemlerinde) cok abartabiliyor. bizim 100 liraya aldigimiz malin karsiligi magazaya 40 gun sonra 90 tl olarak odenebiliyor. aleni hirsizliktir, bunu bilmeyen kasiyer olmaz"

    daha fazla uzatıp da boku çıksın istemiyorum. tekrar ediyorum, maddi kayıp olması gerekmiyor, haklı fesih sebebidir. kimse başkasının parası ile istediği gibi oynayamaz. işverenin şerefsiz olması, işçinin özünde aslında son derece iyi bir insan olması vs olay özelinde önemsizdir. bu tip mesajlar atmayınız lütfen.

  • kara mizah yapıyorsam, yalanım varsa 1 dk yaşamak nasip olmasın ki bildiğin aksaray şehrinin faturası sandım la.