hesabın var mı? giriş yap

  • hayatı kelimenin tam anlamıyla deli dolu geçmiştir, picasso'nun manitasını ayarlayıp afrika'ya avcılığa gitmişliği de vardır, dostu james joyce için insanlarla kavga ettiği de, yarı profesyonel olarak boks da yapmıştır, balıkçılıkla da uğraşmıştır. birinci dünya savaşına kendi isteği gönüllü katılmış, ambulans şoförlüğü yapmıştır. ikinci dünya savaşı yıllarında şavaş muhabirliği yapmış, fakat savaşa katılmış ve insanları vurmuştur, askeri mahkemeye çıkmış ve beraat etmiştir. son zamanlarda iyice bunalıma giren yazar, teknede elinde silahla kendisini gören eşinin ihbarı üzerine ruh sağlığı merkezine kapatıldı, elektro şok tedavisi de uygulandı üzerinde,hastahaneden çıktıktan kısa bir süre sonra kendisini teknesinde başından vurarak öldürdü.

  • zamanında istanbulda iyi bir üniversitenin iyi bir bölümünde böyle neşeli herkesle gülen sohbet eden sınıf arkadaşımız bir kız vardı. sınıftan bir erkek de muhtemelen hayatında ilk kez bir kızın böyle davranmasına denk geldi. bu kızı tam 4 yıl takip etti, yurduna kadar falan giderdi. o zamanlar böyle kadına şiddet falan olayları pek yoktu, o yüzden olay aşırı büyümedi. ama ne oldu, o güzelim kız, bu adam yüzünden bir sevgili bulamadı belki okul dışından gizli saklı bir sevgilisi olmuştur. özet olarak bir gülüşü, kibarlığı yanlış anlayıp neler yapacak tipler kaynıyor.

  • abd tarihinin en büyük nakit soygunu olması ile birlikte sözlükte başlığı açılmamış olması garibime giden olay. 1.04 milyar dolar (nisan 2022 itibari ile 1.62 milyar dolar) abd hükümeti ve ordusunun cebine gitmiştir.

    18 mart 2003'te ikinci körfez savaşı patlamadan iki gün önce saddam hüseyin'in oğlu kusay hüseyin, ırak merkez bankasına giderek saddam hüseyin'in imzası olan el ile yazılmış notu verir, notta paranın amerikan saldırganlığından korumak için gerekli olduğu yazıyordu. 5 saat süren bir operasyon ile 1 milyar doları metal kutulara doldurarak 3 tır ile kaçırdılar. operasyonda silah kullanılmamış ve 5 saat tamamen para saymak ile geçmişti, o kadar büyük bir miktar paradan söz ediyoruz, belki de en barışçıl banka soygunu olabilir bu olay. operasyon gerçekleştikten bir gün sonra koalisyon güçleri bağdat'taki başkanlık sarayına hava saldırısı düzenledi. 9 nisan'da abd bağdat'ı tamamen ele geçirdi ancak parayı bulamadılar. paraların 661 milyon doları birkaç ay sonra kusay hüseyin'in abisi ile birlikte temmuz 2003'te abd tarafından infaz edilmesinden saddam'ın sığınaklarından birisinde sonra bulundu. bu paraya abd, ırak içinde direnişi körüklemek için kullanacağı gerekçesiyle el koydu. geriye kalan 359 milyon doların abd ordusu arasında tıpkı kelly's heroes filmindeki gibi paylaştırıldığı tahmin ediliyor. abd'de şu ana dek kalan paranın sadece 18.9 milyon doları fbi tarafından bulunabilmiş ve 6 adet rütbeli amerikan askeri göz altına alınmış. ayrıca 2012 yılında pentagon bulunan 661 milyon doların 100 milyon dolarının kaybolduğunu açıklamıştı. birçok abd'li o dönemlerde soygunu 11 eylül 2001 saldırılarının intikamı olarak kabul etmişti.

    bu olay 2. körfez savaşının patlak vermesinin en önemli sebeplerinden birisi olması ile birlikte ortadoğu'da emperyalizmin yükselmesine ön ayak olmuştur.

  • kendisini ilk defa yalan dünya'daki orçun rolüyle izlerken gevşek, itici ve ağzına ıslak odunla vurulası bir karakteri çok iyi canlandırdığını düşünüp yetenekli bir oyuncu sanmıştım. meğer herif rol yapmıyormuş, zaten kendi kişiliği gereği dayak manyağı yapana kadar dövülesi insan tipi varmış..

  • bir yorgunluk vardi uzerimde. arka arkaya bir kac gun surunce, "doktora gideyim" dedim kendime, "bu yogun tempoda bu sekilde dayanmak zor". bir hafta kadar oyalandim, ve sonra, bir gun girdim o lanet pahali hastaneye..

    bir kac test yaptirdi doktor, sonra bir kac tane daha. ben "kimbilir ne bulacaklar?" diye dusunuyordum. ama daha cok, bir sonraki hafta yapacagim yurtdisi seyahatteydi aklim. zaten yorgundum, 5 gun toplanti, sonra geri donus, ve bir sonraki seyahat.

    geldi doktor, elinde bir dosyayla, ben kapinin onunde, "buyrun" dedi, "konusalim".

    sonrasi biraz bulanik. "soyleyebilirsiniz" diye cevap verdigimi hatirliyorum, "aileniz gelene kadar bekleyelim" dediginde. bir de "pankreas kanseri" dedigini. cok dinlemedim anlattiklarini, biraz da kacarcasina disari attim kendimi.

    tanidigim bir hastalik degildi, ama okumustum daha once neler yapabildigini, ne kadar hizli etkiledigini. ailem sehir disindaydi, kardesim yurtdisinda.. kimseyi arayamazdim, aramak istedigime de emin degildim zaten. 4 gun evden hic cikmadim, televizyon acmadan, kitap okumadan, muzik dinlemeden, sadece camdan disari bakarak gecen 4 gun. isyerinden ariyorlardi, acmiyordum. (kovmus zaten patron beni, 3 gunun sonunda). ne yapacagimi bilmezce yurudugum 3-4 gun geldi sonra. butun gun, yavas bir tempoyla yuruyup, eve sizacak kadar yorgun dondugum gunler.. baska turlu uyuyamiyordum cunku.

    sonra ne mi oldu? bir gun yururken, bir hastane gordum yolda, "ne yapabilirim?" diye sormak icin girdim, doktor soruyu yonelttigim anda "kocaman kanli canli adamsin sen, nasil olur, olmaz boyle sey" dedi, yeni testler, ve sonunda ortaya cikan bir enzim problemi. 3 ay hap kullandim, gecti. yilda bir kontrol dediler, onu bile yapmadim.

    tanim mi lazim? vereyim: doktor dovduren hastalik

  • halit kıvanç beyaz show'da pele ile tanışmasını anlatmıştı. üşenmedim röportajı buldum.
    kendi anlatımıyla pele ile tanışmaları ve pele ' nin ilk röportajı ;

    halit kıvanç, brezilyalı pele’yle tanışmasını unutamıyor: “isveç’te bromo oteli’nin balo salonundayız. bir brezilyalı gelip dedi ki, ‘bir çocuk getirdim. daha 17 yaşında. şimdilik yedek. ama yarın muhteşem bir oyun oynayacak.’ fakat çocuğa hiçbir gazeteci yüz vermedi. corriera dello sport’taki arkadaşım italyan alto bile ilgilenmedi. ben gidip pele’yle konuştum. ertesi gün pele takıma girdi, golü attı. o günden sonra pele beni her yerde hep hatırladı. 1970 dünya kupası’nda brezilya şampiyon olduğunda pele’yle tekrar karşılaştım. kimseye röportaj vermiyordu. ben de 1958’de pele’yle konuştuğum fotoğraflı röportajımı gösterdim. pele, benimle özel röportaj yaptı ve ‘dünya basınına duyuruyorum, ben milli formayı ilk giydiğim maçtan önce benimle konuşan tek kişi, ismi çok zor, söyleyemiyorum, senyor istanbul’du’ dedi.”
    kaynak : vatan gazetesi

    ek : pele o turnuvada parladıktan sonra italyan gazeteci alto gelip halit kıvanç'a demiş ki ; röportajını bana verir misin, aynı şeyleri gazetemde ben yazmışım gibi yayınlayacağım. e tabi halit abi vermemiş röportajı, helal olsun :)

    velhasıl-ı kelam pele' nin yeri ülkemizde apayrıdır, hem gazetecimizde hem de brezilya' nın galibiyeti ile moral bulan o günkü gençlerimizin kalbinde taht kurmuştur.
    yoksa pele messi'den kötüymüş, yok maradona şöyle demiş. yok abicim, pele bir simgeydi. o kadar.