hesabın var mı? giriş yap

  • geçerli neden : kendi başına kavanoz kapağını açamamak
    güzel neden : kavanozun içinde salatalık turşusu olması.

  • "sahte facebook kız profili açtım kendime, 44 numara toynak gibi ayağımın resmini koydum... 5 mal gelip beğenmiş resmi. şimdi anlıyo musunuz kızların neden bu kadar şımardığını?"

  • çocukluğuma dair hatırladığım en güzel anılarımdan. düşünüyorum da her şey çocukken güzel galiba.

    evin misafirlerle neşelendiği günlerde bir an önce akşam olmasını isterdim küçükken. ev misafirle dolup taşınca çocuklara yer yatağı serileceğini bilirdim çünkü. bütün çocuklarla birlikte yer yatağında yatacak olmak ayrı bir heyecandı benim için.

    düşünüyorum da meğer ne güzel günlerim olmuş çocukluğumda. ne güzel heyecanlarım, ne güzel telaşlarım olmuş sevinç ve hüzün dolu.

    insan çocuk kalamıyor tabii. zaman geçiyor. büyüyor. telaşlar değişiyor, sevinçler azalıyor, insan hüznün daha çok farkına varıyor.

    insan, artık yatakları serecek biri olmadığını anladığında büyüdüğünün farkına varıyor ve büyüdüğünün farkına vardıkça hissediyor hüznü.

    yatakları serecek biri olmadığında misafirler de gelmiyor artık. ev dolup taşmıyor. insanların neşeleri birbirine karışmıyor. ev hep sessiz.

    her şey çocukken güzel sözlük.
    çocukken sevinç dolu.
    çocukken masum.

  • bu etkinin adını ilk defa gündelik bilmeceler isimli tübitak kitabında duymuştum. ama bu etki beni şubat 2005 bilim ve teknik dergisinde gördüğüm manyak fizikçi jearl walker'ın http://www.wiley.com/…005/pdf/leidenfrost_essay.pdf adresinde bulabileceğiniz makalesinin özeti sayesinde etkiledi. jearl hocam bir öğrencinin dikkatini çekmek için bir profesörün yapabileceği en etkili hareketin kendini sakatlama riski olan bir hareket yapmak olduğunu düşünerek ve leidenfrost etkisine güvenerek bir takım deneylere girişmiş.

    bu deneyler 400 derece santigradda kaynayan cıvaya ıslak elini sokmaktan ağzına -200 derece santigradda sıvı nitrojen almaya ve hatta pek bir klişe olan kor üstünde yürümeye kadar değişiyor. gerçi kendisi bir kere dişlerini kaybetme tehlikesi geçirip, bir kere de ayaklarını yakıp bu işlerden elini eteğini çekse de, bunlara zamanında cesaret etmiş olması yeterince etkileyici.

    aslına bakarsanız kendisi ayağını yaktığı gösteride sorumluluğu biraz da önceki deneylerinde göğsünde taşıdığı ama bu kazalı deney sırasında unuttuğu fiziğin temelleri kitabına bağlayarak; mezuniyet programlarının sonunda fizik öğrencilerinin bilime güvenlerini kanıtlamaları için kor kömür üzerine yürütülmelerini şaka yollu tavsiye etmiş. gerçi ben düşünüyorum da tam tersine "ulan şimdi yanlış çıkacak, ayaklarım yanacak" diye korkanların ayakları terleyip bu sınavı aşarlar.

    bu arada bu etkinin adını, öncelikle 1932'de hermann boerhaave fark ettiği halde derinlemesine araştırıp bir makale yazan johann gottlob leidenfrost'tan aldığını da söylemeden geçmeyelim. bir de ütünün ya da tavanın sıcaklığa bakacağım diye biraz acele ederseniz(yani yüzey sıcaklığı 200 derece santigrat civarlarına gelmemişse) parmağınızı çok feci yakacağınızı da küçüklüğünde iki defa ütü bir defa da soba ellemiş biri olarak söylemeliyim.

  • bu kavrama göre bir kişi hastalanınca, hastalık sebebiyle meydana gelen belirtileri ortaya çıkarabilen dogal bır madde bulunmalıdır. bu madde suyla seyreltilerek yoğunlugu azaltılıp ilaç olarak kullanılır. homeopati kuramına gore bu madde ters olarak, değişik dozlarda hastadaki belirtileri giderici etki gosterecektir. homeopatik bir ilac ne kadar sulandırılırsa o kadar etkili olur. en etkili ilacı bulmak icin sulandırma oranları neredeyse asıl ilaçtan hic kalmayacak şekilde matematiksel hesaplarla bulunur. hastalık belirtilerini ortaya çıkaran madde taş, toprak, bitki, hayvan parçaları, etleri olabilir.
    mesela kronik ishali olan bir hastaya ishal yapıcı dogal bir madde bulunur ve her defasında daha da sulandırılıp hastaya verilir. en düşük yoğunlukta ishal yapıcı dogal maddeye sahip sıvı, en fazla ishal tedavi edici etkiye sahiptir.

  • - elektrikli süpürge, hortumu olan ve bagiran korkunç bir canavar degildir. siradan bir temizlik aletidir.
    - ekmek kizartma makinesine çok yaklasirsam, kizaran ekmekler firladiginda korkudan tezgahtan düsebilirim. bunun için sahibe miyavlamaya hakkim yoktur.
    - televizyonun üstüne çikip, kuyrugumu ekrana sarkitarak bir o yana, bir bu yana savurursam, sahibimin televizyon izlemesini engellerim.
    - mamayı begenmiyorsam, ona bok muamelesi yaparak, üstünü kapatmaya çalismam, hiçbir ise yaramaz. bir süre sonra o mamayi yerim.
    - sahip uyumaya giderken aniden cinlesip oyun oynamamak lazimdir. saat gecenin körü olmussa, oyun oynanmaz. sahip sabah erken kalkip, ise gidecektir. birakayim da uyusundur.
    - içi sivi dolu olan her kapta su yoktur. öyle her bardaga lap lap lap diye dilimi sokarsam, canim aciyabilir. dikkat etmek lazimdir.
    - evin içinden, pencereye gelen kediye dayilanmak ayiptir. o kedi bir gün açik pencereden içeri girebilir ve kafama güzel bir pati patlatabilir.
    - sahibimin tirmalamam için türlü maymunluklar yaptigi sey, tirmalama tahtasidir. koltuklar yerine, onu tirmalasam hos olur.
    - koltukta oturan sahibi, patilerimle çaktirmadan iterek, koltuktan düsürebilirim.
    - buzdolabinin altina kaçan oyuncak, miyavlayinca geri gelmez.
    - su akan bir muslugun altina kafami sokarsam, kafam islanir. bunun için sahibe küsmeye gerek yoktur.
    - perdeye tirmanmak kolaydir ama inmek zordur. perdenin tepesine çikip sonra "beni indir burdan!" diye sahibe bagirirsam, o da bana bagirabilir.
    - yeni bosaltilmis bir valizin içine girersem, sahip orada oldugumu fark etmeyebilir. sonra o valizi kapatip, dolaba kaldirir. bütün gün orada miyavlasam da duyulmaz.
    - kablo isirmanin hiçbir bahanesi yoktur.
    - açik olan her dolabin, özellikle buzdolabinin içine girmek, tehlikeli ve yasaktir. dolap kapanabilir, kiçim donabilir.