hesabın var mı? giriş yap

  • özgür müzik seçimi, cipsli parmakları mahalle baskısı olmadan şuursuzca emebilmek gibi sıradışı ve nadide avantajlar olabilirler.

  • orası afganistan değil maalesef . leş şiddet kültürünüzü alıkoyacağınıza oraya taşımaya çalışıyorsunuz. değişmek yerine sığındığın adamı değiştirmeye çalışıyorsunuz.

    bize vize vermek için 100 takla attırırlar . ne kadar gebeş kaplumbağa varsa güle oynaya alırlar . onlara da müstehak diyecem de giren bize girmiş.

  • hayattaki en büyük arzularımdan birisi şudur: bir gün tek başıma bir anket yapmak istiyorum. türkiye'yi il il gezip çocuklarla konuşacağım. bakalım en sevdikleri şarkıcı yonca evcimik mi... yeter lan. bu yonca evcimik'in yıllardan beri "beni en çok çocuklar seviyor, çocuklar bayılıyor bana, yoncimik'im ben zaten, bebeğim de çıktı, alıp oynuyorlar, fankulübümün çatısı çocuklar, çocuklar beni dinlemeden yemek yemiyormuş, kasetimi alan çocuklar erken konuşuyormuş, çocuklar beni çok seviyor, çocuklar bana bayılıyor, zaten beni çok seviyorlar, en çok beni seviyorlarmış, yonca abla diyorlar bana, çocuklar şöyle, çocuklar böyle..." demesinden fenalık geldi. gidip konuşacağım yarınımızın teminatları çocuklarımızla... diyeceğim ki böyle böyle diyor bu, hakikaten böyle böyle mi?

    yoncimik'in bu iddiasını araştırmaktır benim arzum, evet. bu araştırmanın hemen ardından bir başka araştırmaya girişmek istiyorum: jean claude van damme'ın alnındaki şişliğin nedeni ne? ilk filmlerinde "herhalde filmi çekerken darbe aldı van dam" diye düşünüyordum. ama adam toruna torbaya karıştı, alnındaki o pinpon topu büyüklüğündeki şişkinlik aynen duruyor. sebebi ne acaba? gerçekten merak ediyorum.

    üçüncü araştırma konum da şu olacak: izel 'i her görüşlerinde ya da izel'in herhangi bir parçasını her duyduklarında "izel yıllardır bir çare bulamadı şu cildine, aslında sesi de kendi de çok güzel, parası da var belli, ama çare bulamadı bir türlü kızcağız... demek ki bu kızın cildinin tedavisi zor" şeklinde geyik çevirenlerin ruhsal dünyalarını çözümlemek.

    son araştırma konum ise başlığımızda gizli. annemiz neden elektronik eşyaları dinlendirmek istiyor? sebep ekonomik gerekçelerse bunu neden açıkça söylemiyor bize? neden aşağıdaki diyaloğu yaşıyoruz?

    - oğlum kapat hadi şu bilgisayarını biraz...

    - bi' dakka bi' işim var.

    - oğlum kapat hadi, kaç saatir açık dinlensin biraz...

    - ya dur anne bi' dakka

    - kapat dinlensin... senin de gözün dinlenir...

    bilgisayar dinlense ne olur, dinlenmese ne olur? illa bir dinlendirme tutkusu. bilgisayar... o olmadı, gözümüz. illa dinlendirecekler. ha keza televizyonda da aynı şey. "kapat da biraz dinlensin televizyon"... şimdi bu nedir allahaşkına? televizyona duyulan bu şefkat, bu merhamet nedir? gerçekten anlaşılmaz bir tutku. ha şimdi bazılarınız çıkıp elektronik eşyaları dinlendirmek annelere özgü bir durum değil... bazı tv kumandalarında sleep tuşu var, yani mantık aslında aynı baboli derse; onlara da derim ki o televizyonu o kumandayı yapanların da bir annesi olduğunu unutmayın.

    unutmayalım ki bir soni'nin, bir toşiba'nın, bir elci'nin, bir filips'in, bir simens'in de annesi vardı ve bugün kumandamızda sleep tuşu varsa, bu büyük ihtimalle, bu televizyonu-kumandayı üretenlerin annesi yüzünden olmuştur. e sen adama iki de bir "toşiba oğlum kapat şu televizyonu da dinlensin biraz" dersen o da televizyon yaptığında, kumanda yaptığında oraya o sleep tuşunu koyar... haklı mı? bence haklı. delirttiniz çünkü...

  • bugün jezero kraterine iniş yapacak olan rover. altında ingenuity adında bir helikopter taşıyor. bu araç yüzey üstü uçuşlar yapacak. perseverance ayrıca 10 milyon küsür isim/soyismi de mars'a indirecek. hani şu mars'a ismin gitsin, şuraya yaz demişlerdi de yazmıştık, bilet kesmişlerdi, sevindirik olmuştuk, o işte.

    aracın mars'a indireceği diğer anlamlı nesneler şöyle:

    - sağlıkçılara saygı niteliğinde covid-19 plakası. perseverance, covid-19 patlak verdiğinden birkaç ay sonra fırlatılmıştı.

    - mastcam-z adında yakın çekim yapabilen kamera.

    - sherloc. yani, scanning habitable environments with raman & luminescence for organics & chemicals. yani hiper optik vasküler dondurucu. değil tabi. organik ve kimyasal araştırması için raman/ışımayla yaşanabilir çevre taraması yapan bir alet edevat. içine sherlock holmes'un adresi yazan bir madeni para da yerleştirildi.

    - küçük bir mars meteortaşı.

    perseverance, öncülü curiosity ile aynı inişi * gerçekleştirecek. bu otonom iniş 7 dakika sürecek. haliyle bu sürede nasa'dan inişe kimse müdahele edemeyecek. bu 7 dakikayı "seven minutes of terror" şeklinde tanımlıyorlar. yani 7 dakikalık dehşet. ileride bundan güzel bir film olur. mars'a inmeye çalışan bir rover marslılar tarafından hack'lenip uyduları olan phobos'a indirilir. marslılar rover'ı nükleer silah haline getirip dünyaya geri gönderir ve amerika bu felaketi durduması için bruce willis ve ekibine başvurur. yani armageddon 2.

    şu infografikte rover'ın iniş evresi görülebilir.

    inişe on dakika kala rover, güneş panellerini ve yakıt tanklarını taşıyan parçayı serbest bırakacak. on dakika sonra sırasıyla atmosfere giriş, maksimum ısınma, maksimum hız kesme, güdümlü giriş, paraşüt açma, ısı kalkanının ayrılması, radar kilidi ve birkaç teknik işlemden sonra zemine iniş sağlanacak.

    şimdi burada böyle yazınca çok basit aşamalar gibi görünüyor ama detayları incelediğimizde bu kadar işlemi rover'ın yapacak olması insanı heyecanlandırıyor. rover bu yedi dakikada tam olarak neler yapacak, detaylarıyla inceleyelim:

    - atlas v (rover'ı taşıyan roketin adı) yakıt tanklarını ve güneş panellerini taşıyan parçayı, atmosfere girmeden fırlatacak. on dakika sonra saatte 20.000km/h ile atmosfere giriş yapacak. bu esnada roketin yüzeyi 1300 derece ısınacak ama içi, ısı kalkanlarından ötürü oda sıcaklığında olacak. yani perseverance bu aşırı ısınmadan etkilenmeyecek.

    - atmosfere girişten 4 dakika sonra, hız saatte 1500 km'e düştüğünde rover, 21.5m'lik paraşütünü açacak. curiosity'de olmayan, yeni teknoloji range trigger ile bu zamanlama bu sefer daha isabetli ayarlanabilecek.

    - rover, paraşütü açtıktan 20 saniye sonra ısı kalkanlarından kurtulacak ve inişin kaydını bütün detaylarıyla kaydetmeye ve fotoğraflarını çekmeye başlayacak. bu fotolar rover'ın haritalama teknolojisi için önemli çünkü rover bir şekilde güvenli iniş bölgesinden uzaklaşır ve bunu fark edebilirse, hemen yeni bir iniş alanı hesaplayabilecek.

    - rover hızını 320 km/h'a düşürecek. inişe 2100 metre kala paraşütünden kurtulacak. sky crane isimli 8 itişli "vinç" devreye girecek. hızı 2.7km/h'a düşürecek. yüzeye 20 metre kala kablolarıyla rover'ı yavaşça yüzeye indirecek.

    - rover yüzeye dokunduğunda kabloları kesecek ve vinç çakılma noktasına düşmek üzere rover'dan ayrılacak.

    tüm bunlar 7 dakika içinde olacak ve iniş başarılı olursa birkaç gün sonrasında inişin yüksek çözünürlü görüntüsünü izleyebilecek ve hatta sesini duyabileceğiz. peki bu nasıl olacak?

    2018'de mars'a indirilen insight adlı, sismik hareketlerin kaydını tutan rover sayesinde. haberi de olmuştu, mars'ın sesini dinleyin diye.

    işte insight da kulakları açık bir şekilde perseverance'ın inişte, sonik patlamalarla yaratacağı sinyalleri sismik dalgalara çevirerek kayda almaya çalışacak.

    bu patlamalardan ikisinin sinyalleri, insight'in sismik dalgaya dönüştürebileceği güçte olacak. bu sinyaller, perseverance'ın atmosfere girdikten sonra fırlatacağı seyir kütle dengesi cihazları (cruise mass balance devices) tarafından oluşacak. her biri 77 kg olan bu iki cihaz, saatte 14.000 km/h ile düşecek. yine de bu inişte meydana gelecek sismik dalgaların ne kadar güçlü olacağı bilinemiyor.

    özetle perseverance'ın inişi, curiosity'nin inişine göre birkaç farklı yeni teknolojiyle birlikte gerçekleşecek. bilimkurgu severlerin bu inişi kaçıracaklarını sanmıyorum.

    yıllardır bilimkurgu dizi ve filmlerinden izlediğimiz, kitaplarından okuduğumuz o çılgın manevraları yapabilen, rota hesaplayabilen, savaşlara girip çıkabilen, göktaşı madenciliği yapabilen son teknoloji uzay gemilerini düşündüğümüzde, bugün farklı bir gezegene yedi dakika boyunca kendi kontrolünde iniş yapacak bir robotun hareketleriyle heyecanlanıyor olmamız insanlık olarak işin daha ne kadar başında olduğumuzun kanıtı adeta. ayrıca ömrümüz uzun olsaydı, o günlere ulaştğımızda bugünkü heyecanımızı hatırlayıp geçmişe tarihi bir yolculuk yapıyor olurduk.

    inişi izleyebileceğiniz linkler:

    https://www.youtube.com/…asajetpropulsionlaboratory

    https://www.youtube.com/…1x5lgldofg&ab_channel=nasa

    https://mars.nasa.gov/…meline/landing/watch-online/

  • tanımadığı zenciden aldığı hapı ağzına atan genconun yaşadığı kafaları anlatan üçlemenin ilk filmi.

  • her şeyi sittir edin, adam çıksa, ''babalar ben bir gece telegol seyrettim ve alman milli takımını seçtim'' dese kim ne diyebilir bu çocuğa??

  • bunu anlamak için sokağa çıkmak, sahile inmek falan yeterliydi oysa!

    şok olmuş gibi tavırlara girmeye gerek yok kardeş. senin dükkan tabelaların arapça olurken birer birer,
    gençlerin bir mülteci tarafından öldürülürken,
    genç kızların, kadınların yine bunlar tarafından gizli gizli fotoğrafları, vidyoları çekilirken anlamalıydın gidişatı.

    dipçe-i istila: arkadaşlar, yukarıdaki açıklama doğrudur değildir. olay bu değil. avrupa birliği, " siz avrupa'da değilsiniz " dese ne, demese ne!
    mevzu başka. mevzu, ülkemizde yaşanan şu olaylardan biri bir avrupa ülkesinde yaşansa halkın tepkisi ne olurdu?
    mevzu, benim geçtiğimiz aylarda istanbul'da adres soracakken beşinci denememde bir türk'e denk gelebilmem.
    mevzu, bazı semtlerde sokak boyunca sadece arapça tabelalar olması!

    uzar gider bu liste. sen önce vatanına sahip çık; sonra bana çemkirirsin " hepsi mültecilerin suçu mu? " diye.
    senin ülkende zaten sürüsüne manyak varken bir de ithalatına girdin bu işin!

  • müslüm gürses'i nerede sevdim ben biliyor musunuz?

    bir gün ona şaka yapılmıştı. müslüm baba'nın orkestrasına darbukadan hiç anlamayan bir adam oturtmuşlardı (sözde asıl darbukacısının eşi doğum yapmış). neyse işte müslüm gürses hazırlandı, şarkı çalıyor falan..ama darbukacı tam anlamıyla içine ediyor şarkının..müslüm gürses baktı böyle 1-2 falan olmuyor..durdurdu..inanılmaz sakin bir şekilde problemin neden kaynaklandığını sordu darbukacıya... sonra tekrar denediler, tabii yine olmadı falan..müslüm gürses yine çok sakindi. hatta ona darbukayı öğretmeye çalıştı kendi yanına gidip, ne yapacağını anlatmaya çalıştı falan..“çok basit bak yapabilirsin” falan dedi, cesaretlendirmeye çalıştı adamı. ne bilsin adamın ona şaka yaptığını… sonra tekrar..sonra tekrar.. darbukacı her seferinde şarkıyı katlediyor... bu durum uzun bir süre devam etti fakat baba en ufak bir kelime etmedi, hiç de sinirlenmedi. hatta en sonunda şakayı planlayan program sunucusu ayaklandı ve yalandan baya kızdı darbukacıya "beyefendi yapamıyorsanız gidin" falan dedi, ortalığı biraz karıştırmak istedi. darbukacı da "tamam o zaman ben gidiyorum" falan dedi kalktı ama orada baba devreye tekrardan girip "darbukacı gidemeeeeeeeezzz" dedi, yine destek çıktı adama ve bu durumu orkestranın içinde eritebileceklerini falan söyledi.

    hani bu şakayı planlayanlara göre normalde müslüm baba'nın zıvanadan çıkması ve olayların komik bir hal alması planlanıyordu ama o kadar naif ve ince bir adam vardı ki karşılarında, umdukları gibi olmadı.

    ben işte ilk kez orada çok sevdim onu. inanın o şakayı bi bülent ersoy'a veya muazzez abacı'ya veya bi ibrahim tatlıses'e falan yapsaydınız, verecekleri tepki çok başka olurdu. elleri ayakları falan titrerdi. bağırır çağırırlardı adama..belki iki dakikada kovarlardı. tam da şakacıların arzuladığı şeyler gerçekleşirdi.

    düşünmeden hızla kalp kıran, empati yoksunu insanları sevmem ben. müslüm gürses öyle değildi ve yine her zamanki gibi iyiler önce gitti.

    bazen isyan ediyorum bu sıralamaya. ruhun şad olsun baba.

    not: bu arada ilgili şaka şuradan izlenebilir.

    edit: link yenilendi. uyarısı için @scarletletter'e teşekkürler.
    edit2: link bir daha yenilendi (niye sürekli kaldırıyorsunuz ulan müslüm gürses şakasını internetten). @rahatsizadam'a teşekkürler.

  • üstaddan silkeleyen sorular ve cevaplar;

    "her insanın geçimini doğru yoldan sağlamanın ne olduğunu bilmesi gerekmez mi?
    eğer biz açgözlü, kıskanç ve güç peşindeysek, o zaman geçimimizi sağlama yollarımız içsel isteklerimize bağlı olacaktır ve bu nedenle eninde sonunda savaşla sonuçlanacak yarışmacı, acımasız ve baskı dolu bir dünya doğuracaktır..."

    "sizi hiç kimse tuzağınızdan çekip çıkaramaz... hiçbir gurur, hiçbir ilaç, hiçbir mantra... hiç kimse... ben dahil hiç kimse...
    bütün yapmanız gereken, başlangıcından sonuna kadar farkında olmak ve arada dikkati yitirmemek...
    farkındalığın bu yeni niteliği dikkattir... bu dikkatin içinde ben tarafından çekilmiş hiçbir sınır yoktur...
    bu dikkat erdemin en yüce biçimidir... bu yüzden aşktır... bu en yüksek derecedeki zekadır...
    eğer insan elinden çıkmış tuzakların yapısına ve doğasına duyarlı değilseniz bu dikkat var olamaz..."

    "peki ya, bir kimseyi sevmenin ne demek olduğunu biliyor musunuz?
    bir ağacı, bir kuşu ya da bakıp gözettiğiniz bir hayvanı sevebilir misiniz?
    size hiçbir karşılık vermese, gölgesinden de yararlanamasanız, arkanızdan da gelmese, size bağımlılık duymasa gene de sevebilir misiniz?...

    "dünyayı ve dünyadaki şeyleri sevmediğimiz, onlardan yalnızca yararlandığımız için... yaşamla bağımızı yitirdik...
    şefkat duydugumuzu, duyarlığımızı, güzel şeylere tepkimizi yitirdik;
    doğru ilişkinin ne olduğunu ancak bu duyarlılığın yeniden kazanılmasıyla anlayabiliriz."

    krishnamurti