hesabın var mı? giriş yap

  • bir avuç yeni yetme veledin twitterdaki danslarını görüp gaza gelen, koltuk sevdasını ve chpye husumetini vatanın önüne koyan bir şahsın cümlesidir. kendisi de 15 mayısta bu cümleleri duyacaktır.

  • bazi muhafazakarlara bin tane evrim teorisi veya kuresel isinma kaniti sunarsin gormezden gelirler, 1001.sinde bir zayiflik oldu mu bir anda supheci, sorgulayici kritik dusunce sampiyonlarina donusurler ve olayi o noktaya indirgerler. ustelik, kullandiklari dil de bilimin dili olur sanki onceden ona itibar etmisler gibi ve o dili de duzgun konusamazlar, o dusunce yapisi egreti durur yalanci objektiflikerinde.

    buradaki kepazelerin durumu da ayni: 50 tane hukumet dusurecek olay oldu turkiyede, kayitlarin oncesinde dahi, adam simdi ses muhendisi kesilmis, mantik timsali kesilmis, onu da tam yapamiyor. "yüzünüze gözünüze bulaştırdınız her şeyi" diyor satilik vicdanli robotlar. sempanzelerden bile daha az ahlaki tutarliliga sahip kisiler "yatacak yeriniz yok" lafinin icini bosaltmakla mesgul

    sozlukcu, eksici, gezici,
    solcu, ateist, terorist,
    afedersiniz alevi, rum, kurt, yahut elitist beyaz turk,
    israil dolu, abd ajani, ab saksakcisi, twitter masonu,
    insan, sempanze, kopek

    hepimizin ahlaki var az cok, sizlerin yok. hem de ne pahasina? sonsuz uzay-zamanin ufacik bir noktasinda, ganimetini belki bir saniyeligine kemirebilecegi bir muharebeyi kazanmak ugruna. halbuki, sinirlari artik o sonsuz dedigimiz uzay-zamani dahi asan dusunsel dagarcigimizin icinde, nokta bile olamayacak kadar kucuk bir kosede bokun icinde yuvarlanan yaratiklarsiniz. arkanizda, insanligin bu dagarcigini genisletecek hicbir bir fikir, ahlaki ilke, basari, erdem kalmayacak. evrim agacinin kor noktalarindan biri gibi, turumuzun dusunsel ve ahlaki gelisiminin basarisiz denemelerinden biri olarak, kendinizi kapattiginiz o cikmaz sokaga gomulecek tum varliginiz. geride kalan sadece boktan yapilmis egri bugru bir taht, ve etrafinda, bir zamanlar orada gozacip kapayincaya kadar gecen bir sure boyunca oturabilmis "reis"lere tapinanlarin yerde biraktigi silik golgeler

    edit: bunu akp secmeninin genel profilini betimlemek veya muhazafakarlari kazanmak icin degil, trollere ve fanatiklere yonelik bir saldiri olarak yaziyorum.

  • herkes ve hiçkimse. ikili (binary) toplumsal cinsiyet sistemine dahil olmayan anlamında kullanılıyor.

    yani bu kimliği benimseyenler ikili cinsiyet sistemini reddetmiyor, kabul ediyor bir anlamda. nonbinary kimliğin kabulü kadın ve erkek kimliklerinin toplumsal tariflerinin onayını gerektirir. oysa kimse mutlak kadın ya da mutlak erkek özelliklerine sahip değildir. örneğin 'kadınsı' giyinmeyen, süslenmeyen ya da fiziksel özellikleri çok 'kadınsı' sayılmayan kadınlar olduğu gibi toplumsal normlara göre çok kadınsı görünen ama yine aynı normlara göre çok erkeksi davranan kadınlar da vardır. ve elbette bunun çeşitlemeleri bol. insanların kişilikleri birbirinden farklıdır çünkü. 'nonbinary' kimliğe sahip çıkanlar kadınların kadın gibi olmasıyla hiçbir sorunları olmadığını kabul etmek durumunda olabilirler. aman tikat.

  • her sözün söylenmesi gereken doğru yer vardır. otobüste ağlayan bebek için söylenmez "bakamayacaksan doğurmayacaksın" diye. diyen halt yemiş.

    ama karın tokluğuna yaşayıp hala dördüncü beşinci çocuğu zorlayan, sonra da aç kalınca yardım dilenen yarım akıllılara denir. "bakamayacağın çocuğu niye doğuruyorsun biz bilmiyor muyuz çocuk yapmayı" da denir.

    ibareleri doğru kullanmak önemlidir.

  • ruhsal ve psikolojik bir hastalıktır. hiçbir zaman ses konusunda tatmin olamazsınız. dinlediğiniz müziklerde bütün frekansları, enstrümanları, müzisyenlerin enstrümanlarına dokunuşuna kadar duymak istersiniz.

    cep yakmayan hiçbir kulaklık-hoparlör-media player sizi tatmin etmez. bir süre sonra daha iyi müzik dinleyebilmek için tonla para dökmeye başlarsınız. yine tatmin olmazsınız.

    bazen acaba ideal ses nedir diye düşünürsünüz. hayatınızdan en iyi örnek olarak sadece mikrofonlanmamış enstrümanlarla yapılmış klasik müzik konserleri gelir.

    arabanızın hoparlörlerini değiştirirsiniz, "alçak frekanslar doygun gelmiyor acaba kapıları söküp yalıtım mı yapsam?" şeklinde manyakça düşüncelere itilirsiniz.

    laptop ve telefonun hoparlöründen şarkı dinlemekten nefret edersiniz. güya taşınabilir bilgisayar olmasına rağmen sırf ses sistemine bağlı kalması için laptopu evin içinde gezdiremezsiniz. telefonunuzun kulaklık çıkışı hiçbir zaman tatmin etmez.

    katlanabildiğiniz en düşük bitrate oranı 320 kbps olur. müzik arşiviniz her bir tanesi en az 30 mb olan flac formatında şarkılardan oluşur.

    hastalık değil de nedir?

  • şu an haber türk'te pek cok chp'linin söyleyemediği şeyleri çat çat söylemektedir:
    “ biz gerçekten cocukları eğitmek istiyor muyuz? ben hic sanmıyorum. mesela yangını gerçekten söndürmek istiyor muyuz? hayır onu da istemiyoruz.
    istesek en basitinden bir uçağımız olur, helikopterimiz olur. simdi gelmis türkiye 2023'te aya çıkmayı planlıyor diyoruz, çıkamaz.
    amerika 1890'da uzay yasası çıkarma vizyonunu gösteriyor ve pek cok mars filmi cekiyor, ben bizim televizyona bakıyorum; kuruluş ertuğrul tuğrul, osman. bizden böyle bir halt olmaz. bana online eğitim çocukları nasıl etkiledı diyorsunuz, sanki öncesinde cok parlak bir eğitim mi vardı, şahtık şahbaz olduk.”

  • yıl 1995 belki de 97 tam hatırlamıyorum... televizyona çıkmıştı kocası kayahan ile birlikte. o zamanlar evlilikleri çok yeniydi ve canlı yayında kayahan tarafından çok büyük bir haksızlığa uğramıştı...

    yaşı küçük olduğu için kayahan paramla evlendi, yakında beni bırakır, bir hasta olsam hemen kaçar gibi laflar etmişti. o da yanındaydı, incitmeden kendini savunmaya çalışmıştı. yüzü düşmüş ama kibarlığını hiç bozmamıştı.

    o gün bu gündür kayahan'i her gördüğümde o tartışma gelir aklıma. acaba karısı bıraktı mı, evlilikleri nasıl, dediği gibi mı oldu...

    ölüm haberini alınca benim için tartışma da cevabını buldu, büyük sanatçı kayahan yanılmıştı. 20 yıl önce beni bırakır diiye hırpaladığı karısı ölene kadar yanındaydı...