hesabın var mı? giriş yap

  • aktrollere özel ekonomi dersi başlamalı. para alım gücünü ifade eder

    güney kore'de aylık asgari ücret 1.8 milyon won. yani 1.5 bin dolar yani 13.500 tl.

    adamlar o para ile aylık minimum 1.500 dolar alabiliyor. türkiye'de 2800 tl ile 300 dolar alıyorsun.

    kapiş.

    türkiye'yi kıyaslayacak daha doğru ülke bulun diyeceğim de bizden kötüsü artık kalmadı gibi bir şey. bu aktrollerin maaşa zam gelsin, adamların çalışma koşulları çok zorlu. türkiye'den kötü ülke bulmak ne kadar zorlaştı, yani zam hak ediyorlar.

  • kafamda tümör var, göstermediğim insan yok, alınması zor bir yerde. neyse alman hastanesinde bir doktor var dediler, bu tip ameliyatları başarıyla yapıyor. aldım randevuyu, nasıl bir heyecan var üzerimde, titreyerek sıra bekliyorum, beş dakika sonra sıram geliyor. sonra rutkay aziz göründü tüm karizmatik haliyle, yanında iki kişi var, sanırım birisi hasta, diğeri de onun eşi. x hocayı görmek istiyorum dedi, randevunuz var mı, yok, ama çok acil. karşısındak, herkes süklüm püklüm oldu, boru mu gelen rutkay aziz, bekleyen gariban ali osman, neyse telefonlar açıldı, cevaplar alındı vs. şaaaak bunlar benden önce doktorun yanına girdi, gıcık oldum, normal bir hastalığım olsa bırakıp gideceğim de can işte, öyle kolay vazgeçilmiyor.bunlar doktorun yanında tam 1,5 saat kaldılar, ben de 1,5 saat endişeyle dolu bekledim. hayatımın en zor 1,5 saatlerinden biriydi. sonrasında doktor bir arkadaşım zaten hocanın işe yaramaz olduğunu söyleyip başka bir hocayı tavsiye etti. ben de halihazırda kıl olmuşum, hem rutkay'a, hem de onu randevusuz kabul eden hocaya. gittim diğer hocada yaptırdım ameliyatı, çok da güzel oldu. belki rutkay aziz'in yaptığı ayıp sağlığıma kavuşmama sebep oldu. yine de sağolasın rutkay aziz demem. yaptığın yanlıştı.

  • bir kadini da ani hareketleriyle korkutuyorlar.

    halka bu rahatsizligi vermeye haklari yok. toplumun huzurunu kaciriyorlar, rahatsizlik veriyorlar, degerlerimizle dalga geciyoar.

    buna musade eden hukumetin vatanseverligini sorgularim.

  • denzel washington'un yapımcılığında august wilson'un aynı adlı 1984 tarihli oyunundan uyarlanan netflix filmi.

    filmi dün gece izledim ve oldukça etkilendiğimi söylemeliyim. bir kere viola davis ve chadwick boseman kesinlikle oskarlık performanslar sergilemişler. özellikle de rahmetli boseman'ın performansı beni çok ama çok etkiledi.

    not: amerika'nın kuruluşunda ve genlerinde yer alan ırkçılık bu filmin hikayesinin merkezinde yer alıyor aynen kendisi de siyahi olan wilson'un bütün eserlerinde olduğu gibi. film bunun da ekmeğini oldukça yer, yemesi de lazım...

    not 2: müzikler çok iyi...

  • atatürkçüler dinsiz.
    aleviler dinsiz.
    solcular dinsiz.
    ateistler zaten dinsiz.
    ... ama ülkenin % 99'u müslüman yersen. noel baba sevsin sizi tatlı su müslümanları.

  • dedesi üniversite mezunu, babası lise mezunu, abisi ise liseden atılmış biri olarak darmadağın ettiğim eylem.

  • oktofobi, sekiz rakamından korkma durumudur. ilginç bir şekilde, sayıların kendisinden korkma (aritmofobi) ve on üç sayısı korkusu (triskaidekafobi) dışında, belirli sayılara yönelik bilinen birkaç fobi vardır. oktofobisi olan insanlar, "8" olarak yazılan sekiz sembolünden korkarlar. ayrıca sekizli gruplar halinde sunulan nesnelerden de korkabilirler.

    bu nadir fobi, 8'in sonsuzluk işaretine benzerliğie veya ayın sekizinde meydana gelen bir kaza gibi, sekiz sayısını içeren travmatik bir olaydan kaynaklı olabilir.

  • "<3" şeklinin ne olduğunu çok uzun bir süre anlayamadım ben, "taşak mı acaba" diye düşündüğüm bile oldu.

  • bir spor çeşidi olan binicilik, kan dolaşımı ve solunum sistemini iyileştirir. aynı zamanda kişinin duruşunu düzeltir çünkü binici, atın üzerinde olduğu süre içinde dik ve doğru bir şekilde oturmalıdır. bunlara ek olarak binicilik, denge ve koordinasyonunuzu geliştirir.

    atın ritmik yürüme biçimi binicinin bu yürüyüşe sürekli uyum sağlamasını gerektirir. böylece değişik kas grupları, özellikle de pelvik kaslar ve duruş kasları, çalışır. at hızlandıkça binicinin farklı kas grupları da (kuadriseps ve diz ardı kirişi gibi) yoğun bir şekilde çalışmaya başlar.

    atın doğal yürüyüşüne sağlanan uyum ve doğru biniş oturuşu bir araya geldiği zaman kişinin omurgası, eklem hareketliliği ve birçok kas grubunun durumu güçlenir.

    yeterli araştırma ile psikolojik ve zihinsel gelişime faydalarını da öğrenmek mümkündür.
    binicilik eğitimi almış,binicilikle büyümüş insanların arasında uzun zaman geçirmiş biri olarak rahatlıkla şunu söyleyebilirim ki binicilik üzerine kurulmuş çiftlikler atlar için adeta rehabilitasyon merkezidir. atın sosyalleştiği karakterinin güçlendiği insan ilişkisinin en üst düzeye ulaştığı yerdir. işkence kesinlikle değildir, bunu yazan yazar araştırmasını yapmamış atın doğası hakkında fikir sahibi olmayan bir yazardır. atların doğasında koşmak en temel güdüdür,at yarışçılığının savunulacak ve savunulmayacak yönleri vardır evet ama binicilikte atın koşu temposu dünyanın en normal durumları arasındadır. at dörtnalda dahi asla tam anlamıyla hızlı değildir,tam anlamıyla yorulabileceği kadar geniş ve düz alan yoktur binicilik eğitimi verilen çiftliklerde. kaldı ki iyi beslenen atlar antrenman yapmak zorundadır sağlığı için ve binici genellikle 85 kilodan fazla olmaz, atın sağlığı için eğitimciler bu durumu kabul etmez ve önermez. gelelim kamçı meselesine,atlar aşırı ürkek hayvanlardır ve korktuklarında verebileceği en büyük tepki koşmaktır. kamçılar genellikle topuk komutu verildiğinde harekete geçmeyen ya da bu eğitimi almamış,alışamamış atlar için kullanılır. ve genellikle ata vurulan kamçı görsel bir ürkütme amacı taşır. atın derisini acıtacak kadar şiddetli vurmanıza kimse müsade etmez, acıtmanız içinse cidden zarar vermek amacıyla şiddetli vurmanız gerekir çünkü atlarla uzaktan yakından alakası olan herkes bilir ki atların derileri kalındır. son olarak atlar insanların en yakın dostudur ,. bir at ile iletişim kurmanızı en yakın zamanda şiddetle tavsiye ederim. binicilikse sporların en asilidir,lütfen binicilik hakkında yorum yapmadan önce iyi bir araştırma yapın insanları ve kendinizi yanlış yönlendirmeyin.

  • ertuğrul kürkçü anlatıyor:

    ben, deniz'in 70'in sonbaharında odtü'ye geldiğinde bana söylediği sözleri hatırlıyorum, onlar oldukça kritik sözlerdi. bazı kararlarımı hep o sözleri aklımda tutarak verdiğimi hatırlıyorum. rastgele bir tartışma içerisinde ama çok ciddi bir tartışma içerisinde deniz, şöyle bir öngörüde bulundu:"bütün türkiye'ye sıkıyönetim gelecek, herkesi cezaevine dolduracaklar. orada herkesin bir koğuşu olacak, her eğilimin bir koğuşu olacak." o zamanki adlara bağlı olarak, "kırmızı aydınlık koğuşu, beyaz aydınlık koğuşu, sendikacılar koğuşu...ziyaretçiler tavuk getirecek, onlar, bu tavukları nasıl paylaşacaklarını tartışacaklar." şimdi hatırlamıyorum kimdi, birisi: "peki ya biz ne yapacağız" diye sordu. deniz, "biz öleceğiz oğlum" dedi, "çünkü biz dövüşeceğiz. ve esas oportünizm nasıl bir şeydir, mücadele nasıl bir şeydir, devrimcilik nasıl bir şeydir onu o zaman herkes görecek."