hesabın var mı? giriş yap

  • bir tek benim dikkatimi çekmemiş bu detay..

    bu ne bereket? bu ne bolluk? yediniz, bitirdiniz, sömürdünüz lan ülkeyi!

    not: şu hareketi savunan da kusura bakmasın ama ağır eziktir.

  • can kaybı olmaması sevindirici. ama özellikle pilota helal olsun dediğim kazadır. national geopraphic tarafından belgeselinin en kısa sürede çekileceğini ve kaptan pilot adına marşlar yazılacağını da düşündüğüm kazadır ayrıca.

    hudson nehri akmam diyor
    airbus u yutmam diyor
    şanı büyük kaptan pilot
    uçamazsam batmam diyor...

  • akp ağırlıklı olarak esnaf, köylü ve ev kadınları desteği ile güçlenmiş, profesyonel eğitimli kitleye düşmanlık ile kitlesini kemikleştirmiş bir siyasal islamcı çetedir. haliyle bu grupların batması, çökmesi umurumda değil.
    ama aynı gemideyiz yalanı da sıktı, benim olduğum kompartman çoktan battı, kaçabilen başka gemilere kaçtı, kalanımız yıllardır boğuluyor. onların tarafta batsın amk. belki komple batarsak, ders alırda bir daha siyasal islam yalanlarından uzak durmayı öğrenirler.

  • yurt dışında da çokça örneği görülen olay. hatta bir program vardı internet üzerinden pedoları bulup ifşa ediyorlardı reality show tadında. tabii işin içine polis vs. de giriyordu. aslında bizim ülke için de fena olmaz lan. hem sapıklar yakalanır hem de deli gibi reyting alır. acun ılıcalı'yı göreve çağırıyorum.

    edit: neil manke söyledi programın adı to catch a predatormış.

  • kalori deposudur. burada yaklaşık yarım ekmek ve binbir çeşit peynir, omlet, sucuk, vs. ile yaptığınız kahvaltı sizi öğle yemeğine kadar zar zor idare ederken, iki parça kızarmış tost ekmeği + standart ada kahvaltısındaki (ingiliz, iskoç, irlanda kahvaltıları) standart malzemeler (iki parça küçük sosis, iki parça bacon, iki yumurta, bir miktar fasulye, bir miktar mantar) özellikle alışık olmayan bünyeleri öğle yemeğini saatler sonra yemeye zorlayacaktır. osurtur (fasulye ve mantardaki protein).

    düşünüldüğünde ağır bir kahvaltıdır. yani kenarda köşede kalmış mekanlara korkunç paralar verip yediğimiz "hakiki köy kahvaltısı" başlığı altına girebilecek, türk kahvaltısıyla aşılabilecek bir kahvaltı değildir.

    adamlar kuru fasulye yiyorlar abi... bu kuru fasulyeyi biraz barbunya gibi yapıyorlar genelde. içinde soğan veya başka bir şey yok sanırım. safi tereyağı, tuz, salça ve inanılmaz derecede şeker + fasulye tabii ki. gerçekten burada geleneksel yemek olarak yediğimi kuru + pilavdaki fasulyeyle alakası yok. duruma göre o veya bu şekli sevilebilir.

    daha da ilginç bir şey, ingilizlerin her bokun yanına fasulye çekmeleri oldu. bazı yerlerde "continental" kahvaltı (peynir, reçel, cereal vs.) bu kahvaltıdan önce veya sonra sunulur, ama genelde onun yanında da fasulye vardır. fasulye ayrıca birçok ana yemeğin yan ürünü olarak da bulundurulur bazı yerlerde. öyle ki, fast food sektöründe bile yaygındır bu. kfc'den ortalama bir menü aldığınızda patates kızartmasına ek olarak ufak bir kağıttan kasede fasulye verirler. fasulye seviyorlar kısaca. bana fazla "şekerli" gelmişti ama kahvaltı konsepti düşünülünce süper bence.

    net içeriği konusunda tam olarak kimsenin anlaşamadığı bir mesele aslında. "full" müdür bilemem ama "english breakfast" dediğimizde içinde en azından sosis, bacon, fasulye ve yumurtanın olması gerekiyor.

    çoğu buna mantar da ekliyor. bir kısmı black pudding (domuz kanından yapılan sosis, denedim, beğenmedim) ve rendelenmiş patatesten yapılan ilginç bir kızartma ekliyor (hash brown?). tost veya french toast ile yenmesi makbul. french toast maalesef bildiğimiz kızarmış yağlı ekmek. öyle yumurtaya-süte bandırma veya bazı diğer ülkelerdeki gibi şeker vs. ile taçlandırma gelenekleri yok. yağlı tavaya ekmeği atıp bir iki kere döndürüyorlar.

    irlanda kahvaltısında black pudding'e ek olarak white pudding de var. ayrıca yaygın bir domates közleme/kızartma geleneği de var tüm ada kahvaltılarında.

    oldukça kalorili, kilo aldırıcı, ama besleyici ve tok tutucu bir kahvaltı. midenizi aşırı yorabilir eğer pek kahvaltı huyu ve hevesi olmayan biriyseniz. genelde çay ile tüketilir, ama yıllar yılı tanıştığım çeşitli kültürlerin etkisiyle sade kahve ve portakal suyu ile kendimi türkiye'nin sorunlarından ırak güvenli bir ortamda hissettiğimi söyleyebilirim.

    şöyle ki, ingiltere'den döndükten sonra evde olduğum zamanlar, ister kahvaltı, ister öğle yemeği, ve hatta bazen akşam yemeği için bu yöntemi uyguluyorum. konserve barbunya pilaki tat açısından (ve zamanımın değeri nedeniyle) fasulyenin yerini tutuyor. kestane mantar, herhangi bir tür sosis, varsa pastırma, yumurta ve domates ile kendimi adada hissediyorum. bu tabii ki türkiye'de kolay bulunan malzemelerle yapılmış hali. arada bulabildiğim yerlerden domuz ürünleriyle yapıyorum ki asıl tada ulaşabileyim. türkiye'de satılan bacon maalesef biraz daha amerikan usulü. ingiliz baconındaki gibi daha kalın kesim, daha diri tadı vermiyor.

    ingiliz kahvaltısını seviniz, sevmeyenlere sevdiriniz. bu da bir tat işte "zeytinsiz kahvaltı mı olur yea" demeye gerek yok.

  • hep yapmak istediğim şeyi yapmış koca yürekli şofördür.

    müsait olduğu bir akşam makas atan tiplerle de ilgilenirse çok iyi olur.

    zaten arap gezdirme aracına çarpmış, bir şey olmaz.

  • şurada son bölümdeki savaş sahnesinin kamera arkası görüntüleri var. videoda ejderhalı kızın bindiği, diziyi izlerken sanki ejderhaya biniyormuş gibi göstermek için hazırlanan hareketli bir makine var. eminim sadece bu makinenin bütçesi bile türkiye'deki dizilerin tek bir bölümünün bütçesinden, hatta pek çok filmin bütçesinden bile daha fazladır. adamlar işte böyle dizi yapıyor.