hesabın var mı? giriş yap

  • kütahya simav'da gerçekleşmiş olaydır. yaşları 14,15 ve 17 olan üç insan evladı tarafından 12 yaşındaki bir çocuğa tecavüz edilmiş, sonra ayakkabı bağıyla boğulmuş, ardından da kafası taşla ezilmiştir. bu nasıl bir vahşettir. çocuk diyebileceğimiz yaştaki bu insanları ahlaken bu kadar dibe çeken, vicdanen bu denli körleştiren, bu kadar vahşileştiren neydi ki! haberlerde üç çocuk denmiş ama ben bunlara çocuk denmesini kabul etmiyorum. çocukluk masumluktu, oyun oynamaktı, arkadaşlıktı... ulan yeni bir ayakkabı alındığında gece heyecandan uyuyamamaktı çocukluk! bunlar mı çocuk, nerde bizim çocuklarımız! havsalam almıyor yeminle. eskiden dört çocuk bir araya geldi mi maç falan yapardı, taso oynardı, bilyede birbirini üterdi en fazla. ulan bunlar üçü bir araya gelip dördüncüsüne tecavüz etmiş, sonra da öldürmüş ya! hey yarabbim ya! yok olalım, toz olalım biz bunu da duydum ya!

  • bir anne-baba, çocuğunu 'acı çekmesin diye' öldürebilecek duruma gelmişse, bilin ki oğlunu kızını o kadar çok seviyor ki, artık acı çekmesine gönlü razı olamıyor demektir.

    yaşlı anam, kalp krizi geçirip ameliyat oldu ve yoğun bakımda uzun süre yattı. artık kapalı yerde kalmak nasıl bir acı verdiyse, yanına her girişimde, "oğlum beni bi 5 dakika dışarı çıkar etrafı göreyim, ne olur!" diye yalvarır oldu. doktorlara söyledim, 'olmaz' dediler, 'yapamayız, ölürse sorumluluk bizde olur', dediler. ben de mecburen boyun eğdim. annem, 1 hafta sonra öldü.

    şimdi düşünüyorum da, keşke son kez çıkartabilseydim, şöyle doya doya gökyüzünü seyrettirebilseydim, o gün de ölseydi. işte çaresizlik.

    'o duruma düşmeden anlaşılamayacak bir olay' kanımca.

    debe editi: ilk debe'mi, canım anneme armağan ediyorum. huzur içinde uyusun.

  • evimde temizlik yaparken kosede bi orumcek ağı farkettim. ufakta bi orumcek var uzerinde. normal sartlarda alip disari birakirdim ama dursun dedim bi zarari yok.
    bi sure sonra unutmustum varligini. gecenlerde eve bi sinek dadandi. gece ortaya cikip kafamı sisiriyor. isigi yakiyorum kayboluyor serefsiz. bi ara sesi kesildi, dedim heralde cikti gitti. ertesi gun tekrar temizlik yaparken kosedeki ağa gozum ilisti ve bingo! orumcegim sinegi bi guzel paketlemisti. basında bekleyip “ ben hallettim patron” dercesine duruyordu.
    artik bu evin bi ferdisin aslanım, sen gidene kadar dokunmayacağım sana.

  • bazen çok sakinim. uzun süre çok sakin kalıyorum. şu anda çok sakinim mesela. ama sonra bir an gülüşü geliyor aklıma, ciğerim yanıyor o zaman, ağlıyorum. sonra yeniden sakinleşiyorum. sakin kaldığım zamanlarda da onun için yeterince üzülmediğimi düşünüyorum, acımın üzerine vicdan azabı ekleniyor bir de.

    namazı kılınırken veya defnedilirken saatimi kaybetmişim. sahip olduğum ilk ve tek pahalı saatti. bugün farkettim ki saatim yok. başka zaman olsa çok üzülürdüm. aman dedim, giden saatim olsun. keşke kaybettiğim tek şey saatim olsaydı.

    insan ilk aşkını, tek aşkını, son sekiz senesinde bir anını dahi onu düşünmeden geçirmediği adamı kaybettiğinde geride kalan her şey anlamsızlaşıyor. içimde o kadar büyük bir boşluk var ki, beni öyle bir halde bıraktı ki, bundan sonra ne yapsam, ne yaşasam yeri dolmaz.

    dedim ki aklımı mı kaybediyorum acaba? kaybetsem nasıl anlarım? deliler de kabul etmez sonuçta delirdiğini. çarpım tablosunu geçirdim aklımdan. sonra "286'nın karesi ne?" diye sordum kendime. buna hiçbir zaman cevap veremeyeceğimi anlayınca dedim ki iyi, aklım hala yerinde. belki de çoktan kaybettim aklımı.

    bir gün bana çok sıkı sarılmıştı. "nefes alabiliyor musun?" demişti. "alabiliyorum" demiştim. alamıyordum aslında ama kollarını gevşetmesin istemiştim. sesi kulağımdan çıkmıyor. "nefes alabiliyor musun?", "nefes alabiliyor musun?"

    anladım ki, o bana sarıldığında değil, beni bıraktığında nefes alamıyormuşum. nefes alamıyorum.

  • -iyi bayramlar *mucuk mucuk* (allahim sirada daha 8 akraba var, mehmet dayi, gulten teyze..)
    -iyi bayramlar evladim
    -iyi bayramlaaar *mucuk mucuk* (ne yapiyorum ben cok ayip, hayriye hala'ya konsantre olmaliyim) iyi bayramlar halacim" *mucuk mucuk*

  • yönetmenliğini lee ısaac chung'un yaptığı, oyuncu kadrosunda steven yeun, yeri han, alan kim, noel kate cho ve yuh-jung youn'un yer aldığı film.

    dünya prömiyerini 16. sundance film festivali'nde yapan film, burada "jüri büyük ödülü" ve "seyirci ödülü"nü kazanmıştı.

    henüz çocuk yaşta ailesiyle birlikte kore'den arkansas'a göç eden lee ısaac chung'un kendi deneyimlerinden yola çıkarak senaryosunu kaleme aldığı film, koreli göçmenlerin amerika'da yeni bir yaşam kurmak için verdiği mücadeleye ışık tutuyor. 1980'lerde geçen film, amerikan rüyasının büyüsüne kapılan genç bir insanın, ailesiyle birlikte kore'den arkansas'a göç etmesini anlatıyor.