hesabın var mı? giriş yap

  • + nasılsın?
    * - iyiyim. sen nasılsın?
    + iyiyim sağol. eğer işin yoksa kadıköy'e gelsene?
    - işim yok, gelirim tabi ki.
    + tamam ben şimdi yemek yiyorum, vapurdan inince ara beni.
    - tamam ararım, çok teşekkür ederim. hadi görüşürüz.

    asfşkla teşekkür ne lan! niye teşekkür ettin lan tırto!

    (bkz: akıl) (bkz: fikir)

  • az önce oyumu kullandım ve gördüğüm lüzum üzerine bu çağrıyı yapma gereği duydum. gördüğüm lüzumun nedenine gelince...

    oy vermek için sırada beklerken görevlilere sordum:

    - sayımı izleyebileceğiz değil mi?
    - yoo, onu da nerden çıkardınız?
    - ben şimdiye kadar çok seçim gördüm. sayım her zaman herkese açık yapıldı.

    sonra lafa başka biri girdi:

    - arkadaşım, ben sandık başkanıyım. saat 17:00'den sonra içeriye kimse alınmayacak. polis geldi böyle söyledi.
    - yahu o zaman açık sayım ilkesi nerde kaldı?
    - partilerin görevlileri var zaten.
    - parti görevlisi olmak zor bir şey değil ki... ben de istediğim partiden görevli olabilirdim.
    - valla bize söylenen bu.

    başka biri:

    - şüpheniz olursa itiraz edersiniz, yeniden sayım yapılır.
    - itiraz hakkı şeffaflık sağlamaz. kaç kişi itiraz hakkını kullanır hem? şeffaflık herkesin izlemesine açık olmayla sağlanır. bakın ne diyorum, ben şimdiye kadar hep sayımların herkese açık yapıldığını gördüm.

    sandık başkanı:

    - demek ki yeni yasayla değişmiş.

    oyumu kullandım. sandık başkanının yanına gittim:

    - afedersiniz, vaktiniz varsa ve zahmet olmayacaksa, ysk'nın size gönderdiği kitapçıkta "sayıma görevlilerden başkası alınmayacak" talimatını bana gösterebilir misiniz?
    - tamam.

    gitti, kitapçığı aldı, geldi. kitapçığın arasındaki görevli kağıdını gösterdi:

    - bakın bu sandığın başkanı benim.
    - tamam onda sorun yok. görevlilerden başkasının alınmayacağı talimatını gösterebilir misiniz?
    - ha o kitapçıkta yok. polis söyledi onu.

    küplere binivermişim:

    - arkadaşım sana polis talimat veremez. sen sandık başkanısın. sana sadece ysk talimat verebilir. sen bu kitapçıkta yazanları uygulamakla yükümlüsün. ben 17:00'de gelip kapıdan da olsa bu sayımı izleyeceğim. arkadaşlar! oyunuza sahip çıkın! saat 17:00'de sayımı izlemeye gelin. kapı kapatma hakkına sahip değiller.

    ***

    polis hükümetin adamıdır. sandık başkanına bu tip talimatlar veremez. gerekirse sandık başkanı polise talimat verebilir. umarım münferit bir olaydır. ama aldığım kokular münferit olmayabileceğini hissettiriyor. akp, seçimin şeffaflığını gasp etmek isteyebilir. buna izin vermeyelim. herkes eline kalemini kağıdını aslın, oy kullandığı sandığa gitsin, sayımı izlesin, açılan her zarfta, çıkan partiye çentik atsın; herkes kendi sandığının sayım sonucunu birebir gözleriyle görsün.

    ***

    ekleme: oy ve ötesi'ni aradım. 298 sayılı seçim kanununun 95. maddesine göre herkesin, seçmeni olduğu sandığın sayımını izleme hakkı olduğunu, engelleme olursa şöyle söylememi söylediler:

    "bu sandığın seçmeni olarak sayımı izlemeye hakkım var. izlememi istemiyorsanız bu durumu birlikte tutanaklayalım."

    tutanaklamaktan imtina etmesi de aynı kanunun 165. maddesine göre suçmuş. imza atmazsa sandık görevlileriyle tutanaklayın. onlar da atmazlarsa, şahitlerinizle birlikte tutanaklayın ve savcılığa suç duyurusunda bulunun.

    ***

    ekleme-2: adıyaman, ağrı, artvin, bingöl, bitlis, diyarbakır, elazığ, erzincan, erzurum, gaziantep, giresun, gümüşhane, hakkari, kars, malatya, kahramanmaraş, mardin, muş, ordu, rize, siirt, sivas, trabzon, tunceli, şanlıurfa, van, bayburt, batman, şırnak, ardahan, ığdır ve kilis’te 16.00, bu illerin dışında kalan illerde ise 17.00'da oy verme işlemi bitecek, sayım başlayacak. sayım saatini kaçırmayın.

  • zapping yaparken tekrar bölümlerine denk geldiğim, kısa süre izledikten sonra şu soruyu sormama vesile olan dizidir. "arkadaş, neden herkes sürekli ramazan bayramının birinci günü gibi giyiniyor?"

  • kendi sozlerini aciklamis. ataturk ile ilgili bir aciklama degil icinde 2-3 kez ataturk'un adi gecse de.

    ataturk ile ilgili gercek dusuncesini de belirtmiyor, politik olarak yumusatmaya da calismiyor. yani cikip "ulkemizi dusman isgalinden kurtaran ulu ondere benim lanet okumam soz konusu olamaz" tarzi bir aciklama da degil.

    bir de olmusun ardindan beddua etmek dinen yasaktir diyor, yani dinen yasak olmasa...

  • içilebilir nitelikteki herhangi bir suya karbondioksit * eklendiğinde soda yapmış oluruz. yani musluk suyuna da co2 eklersek bundan da soda elde etmiş oluruz. maden suyu ise yerin en derin katmanlarından çıkar ve çıktığı yerin jeolojik özelliklerini taşır ve magmadan aldıkları karbondioksit gazının basıncıyla yeryüzüne çıkarlar. yeryüzüne çıkarken geçtikleri yolda mineraller de alırlar yani mineralce yüksektir ama sodada mineral yoktur. ikisi de mideyi rahatlatma özelliği taşır ama sodanın bundan başka işlevi yoktur oysa maden suyu aynı zamanda doğal bir mineral deposudur.
    maden suyuna ruhsat sağlık bakanlığından alınır , sodanın ruhsatını ise tarım bakanlığı verir.
    bir de şöyle bir laf söylemişler ki aslında bu kısaca özetliyor: "maden suyu bir ihtiyaç , soda ise bir tercihtir"

  • west ham united'a genc yetenek frank lampard jr. olarak katildiginda baslarda cok zor gunler gecirmis. o yillarda takimin hocasi harry redknapp, lampard'in dayisi oldugu icin jr lampard'in durumu daha da karisik ve sorgulanir bir haldeymis.

    bir gun bir soru cevap etkinliginde bu durum bir taraftar tarafindan dile getirildiginde redknapp "bunu onun onunde soylemem dogru degil ama frank'in ulasacagi nokta futbolun en tepesi olacaktir. ona fazladan sans vermiyorum." diyerek daha o zamandan lampard'in potansiyelini nasil iyi derecede yorumladigini kanitlamis.

    isin ilginc tarafi kendisi o yillarda bu goruse katilmiyormus. yillar sonra barcelona'da bir reklam cekiminde "15 yaslarindayken idare eder seviyedeydim. ancak biraz kiloluydum ve top seviyede bir ortasahanin yapmasi gerektigi gibi sahanin her yerinde bulunamiyordum. babam 'eger bunu yapacaksan, mucadele etmen gerekir' derdi. ben de tum o ekstra calismalari yaptim bu nedenle." diye anlatmis o zamanki durumunu. yani aslinda lampard da yeteneginin uzerine kattigi calismasinin karsiligini alan muhtesem profesyonellerden biri.

    dahasi o yillarda rakipleri ve ayni zamanda arkadaslari olan whu akademisinin urunu olan gencler "gelecegin ingiltere milli takim oyunculari" olarak lanse edilmeye baslandiginda psikolojik olarak daha da baski hissetmeye baslamis. rio ferdinand, jermain defoe, michael carrick, joe cole* gibi gelecegin yildizlarinin isimleri her yerde gecmeye baslamasi, lampard'i hem korkutmus, hem de "bu seviyede anilmak icin daha cok calismaliyim" motivasyonu saglamis. ustelik kuzeni jamie redknapp de liverpool yolcusuyken.

    bu fikirler ve olaylar lampard'i oyle bir hale getirmis ki hocasi redknapp "ogleden sonra ofisimde otururken artik hava kararmaya basladiginda, yagmur da varken, disardan sesler gelirdi ve lampard'i sut calisirken, top surerken gorurdum. ondaki calisma etiginden daha iyisini baska hic kimsede gormedim" diye anlatmis whu yillarindaki yegenini. ustelik kendisinden daha kidemli oyuncular antreman bitip evlerine giderken frank jr'in kalip antreman yaptigini gorduklerinde kendisiyle alay ederlermis.

    2001'de chelsea'ye gectiginde, west ham kariyerinde 187 macta 39 gol atmis 23 yasinda bir gencti. whu'da bir ortasaha oyuncusu icin istatistikler muhtesem olsa da, chelsea cok daha zorlu bir ortamdi. teknik direktor claudio ranieri baslarda kendisini alisik olmadigi sag acik mevkisinde denemis, bu nedenle de ilk golunu takima katildiktan tam 4 ay sonra bulabilmis. bir ortasaha icin "gol" iyi bir gosterge degil, ancak lampard oyle bir oyuncu ki kendisi icin durum biraz farkli olabiliyor.

    roman abromovic donemi... takima bir anda yildiz oyuncular geliyor ve 2002-2003 sezonunda chelsea sampiyonlar ligi'nde oynayacakken lampard da kendisini inanilmaz derecede gelistiriyor. o sezon ligde 10, sampiyonlar ligi'nde ise 4 golle takimina katki yaparak ingiltere milli takiminin euro 2004 kadrosuna girmeyi basariyor. ceyrek finalde portekiz'e elenene kadar 4 macta 3 gol atiyor bu sefer de. bir ortasaha oyuncusu icin gercekten inanilmaz sayilar.

    ayni yil chelsea'de jose mourinho donemi basliyor. amerika'da hazirlik kampindayken bir gun mou lampard'a "sen dunyanin en iyi oyuncususun. zinedine zidane, patrick vieira ya da deco kadar iyisin. ama bunu kanitlaman icin kupalar kazanman lazim; anladin mi?" diye vermis gazi. hatta bununla da yetinmeyerek "lampard'i andriy shevchenko, ricardo kaka ya da ronaldinho ile degismem" diye aciklamada bile bulunmus. sahsen bu kiyaslara girmeyecegim ama o yil chelsea sampiyon olurken lampard 19 gol atarak mou'nun yuzunu guldurmus; en azindan burasi kesin.

    2004/05'den 2009/10'e kadar;
    mou yonetiminde 2 premier league, 2 lig kupasi ve 1 fa cup;
    guus hiddink ile 1 fa cup;
    carlo ancelotti yonetimi ile de 1 premier league, 1 de fa cup sampiyonlugu yasiyor.
    bu donemde tam 127 gol atiyor ve bunun yalnizca 30'u penaltidandi. 6 sezonda 97 gol; hem de bir ortasaha oyuncusundan...

    sonraki 4 yillik donemde ise andre villas-boas, rafael benitez, roberto di matteo ve tekrar jose mourinho donemleri geciriyor chelsea'de. sakatliklar ve tabii ki gecen zamanla skorerliginde bir dusus yasaniyor ancak ulastigi en buyuk basari da bu donemde, 2012'de allianz arena'da geliyor. kaptan olarak ciktigi macta chelsea kendi evinde bayern munih'i yenerek zirveye cikiyor; ustelik bir yil sonra da finalde benfica'ya karsi uefa avrupa ligi sampiyonlugu yasiyor lampard.

    avrupa ligi sampiyonlugunun ertesi gununde adidas kendisi icin bir organizasyon duzenliyor stamford bridge'de. chelsea icin attigi 203 gol ile takim tarihinin en golcu oyuncusu olan lampard'in tum gollerinin atildigi noktalara birer futbol topu koyuluyor ve kaptan onore ediliyor.

    ertesi yil lampard takimdan ayrildiginda chelsea icin 648 macta 211 gol atmis bir efsane olarak ugurlaniyor. sonrasinda mls ve bana gore sacma bir manchester city macerasi da oluyor kendisinin ama bunlar chelsea efsanesi olmasinin onune gecemiyor haliyle.

  • büyük ölçüde hocalar ve hutbelerle ilgili sanki. hutbede dangalak dangalak şeyler duyunca sinirleniyor insanlar. yeni nesil hocalar da insanda ayrı bir dövme isteği uyandırıyor.