ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
recep tayyip erdoğan'dan mb'ye faiz tepkisi
-
rte halkımdan ekonomimize sahip çıkılmasını istiyorum dedi.
darbe olur halk sokağa
ekonomik kriz olur halkım sahip çık
mülteci krizi olur halkım ensar ol
her boku halk yapacaksa siz niye orda oturuyorsunuz derler adama.
yeni neslin iş hayatından beklentileri
-
(bkz: ben müdürüm demenin alternatif yolları)
anlamaman çok normal :) zira senin gibilerden anlayış benzeri bir şey beklemiyoruz.
işte saat sabah 5'te başlık açan böyle gizli işsizler daha bunun gibi birçok konuyu anlayamadan bu dünyadan göçüp gidecekler.
şartlara bak:
sabah 7'de işbaşı
asgari ücret
yol parası yok
her gün tıraş olunacak
haftada bir gün tatil olacak
ve sana çalışmaya gelenlerin neredeyse hepsi para kazanmaya çok ihtiyacı olduğu için çalışmaya geliyor, yani gıda işine olan aşkından değil
kaçınız kaç çalışanınızı gerçekten insan yerine koyacaksınız? kaç çalışanınız için aa, dur ya, bunun da bir hayatı, beklentileri vardır diyip düşünmektesiniz?
bir de utanmadan, işe başlar başlamaz size para vermiyoruz, siz elde edeceksiniz denmiş :)
çalışıp çabalayıp elde edeceğiniz de % 2 zam :)
arkadaş patron para vermedikten sonra ben nasıl elde edeyim?
ne insanlar var şu dünyada, adam sabah 5'te kalkmış, kariyerini anlatıyor!
sabah 7'de kalkamam diyen arkadaşı da, sakallarımı kesemem diyen arkadaşı da, cumartesi çalışamam diyen arkadaşı da alınlarından öpüyorum. allah şu adam gibilerin işinden daha hayırlısını nasip etsin size.
iki insanın yapabileceği en güzel şey
-
üçüncü insan.
suriyede çekilen dehşet verici video
-
çocukluğunda zorbalık yaşayan, boktan ailelere sahip olan ve iyi eğitim imkanı da sunulmayan (veya hiç olmazsa kendi kendine bu fırsatı yarat(a)mayan) bireyler er geç tanık olduğu dehşet manzaralarını içinde bulunduğu topluma geri yaşatır.
bu açıdan bakarsak sert hatta gaddarca olacak ama diyebiliriz ki "yarın ananı bacını bıçaklayacak mülteci çocuklar için fazla endişeleniyorsun". maalesef ki onlara berrak zihinlerini geri kazandırmak imkansıza yakın. haşere gibi üreyip senin değerlerine kafa tutacaklar, olacak olan bu.
bunun dışında "savaş nasıl bir vahşettir aklım almıyor" kısmına katılıyorum. sadece diyorum ki "orada kaybettikleri savaşı burada tetikleyecekler"
buna razıysan ok, gitmesinler. ama umalım ki günün birinde bize sıkmasınlar.
oyun cd'sini müzik çalara takmak
-
hey gidi hey.
liseliler bilmez.
bu eylemin sonucunda, müzik çaların oyunun müziklerini tıkır tıkır çalması olasılığı %90 gibi bir şeydi.
vecihi hürkuş
-
1925 senesinde yaptığı vecihi k vi için vesika istediğinde, sertifika için bir teknik heyet kurulur, fakat uçağı uçurup deneyecek kimse olmadığı için sertifikayı alamaz ve izinsiz uçar. tabi bunun üzerine cezayı yiyince hava kuvvetlerinden istifa eder. uçağına da el konur.
1930 yılında kadıköy'de bir keresteci kiralar ve ikinci uçağı vecihi k xiv'ü yapar. bununla ankara'da ismet paşa'nın huzurunda bir gösteri yapar. buna rağmen uçağı onaylatacak kimse olmadığından buna da müsaade çıkmaz. uçağını uçurabilmek için ta çekoslovakyalardan belge almak zorunda kalır. uçağı bir süre postacılıkta kullanıldıktan sonra uçuştan men edilir.
1933'de 2 tane vecihi k xv ve vecihi k xvi isimli uçakları yapar ve vecihi sivil tayyare okulu öğrencileriyle çalışmalar yapar. bu okul da parasızlıktan ve verilen diplomaların denkliği olmadığından kapanır.
1937'de almanya'da uçak mühendisliği diploması alır. okul 2 senelik olduğu için türkiye'de diploması kabul görmez.
1947'de kanatlılar birliği diye bir dergi çıkarır. onun sonu da diğerleri gibi engellemeyle bitecektir. 1954'te hürkuş havayolları'nı kurar. türk hava yolları'nın kullanmadığı 8 tane uçağı borç harç edinir. thy'nın sefer koymadığı yerlere seferler düzenler. bazen gazete taşır. sabotajlar yapılır, yine önü kesilmek istenir. nihayetinde elinde bir uçak kalır. onu da mta için maden aramalarında kullanır.
hayatının sonlarında bu uçakların borçları ve faizleri altında iyice ezilir ve 1. dünya savaşı'nda gösterdiği kahramanlıklar dolayısıyla bağlanan maaşına da haciz konur. 1969'da da gata'da sefalet içinde ölür..
vecihi hürkuş, bütün isteği, azimine ve memlekete yaptığı hizmetlere rağmen hayatı boyunca engellenmeye çalışılmış, türkiye büyük bir zeka ve kabiliyetten yoksun bırakılmıştır. kısacası vecihi hürkuş, memleketimizin belki de en az bilinen ama en büyük ayıplarından birisi olarak tarihteki kayıtlarda yerini almıştır.
sinan çetin'in çekeceği filme isim önerileri
-
(bkz: paranın gücü)
etek giyen avukata tepki gösteren imamlar
-
imam değil sapıklardır.
sayın avukat çocuk yaşta evliliklerin önüne geçilmesi yönünde bildiri ve konuşma yaptığı icin muhtemelen çocuklara göz koyamayacak olmalarindan rahatsız olmuşlar, eteği bahane etmişlerdir.
yıl olmuş 2022,modern ve laik türkiye cumhuriyetinde etek giymekten rahatsiz olan insan lütfen bu ülkeden gitsin ve daha fazla ne varlığıyla ne de zihniyetiyle kirletmesin ülkemizi,zira yeterince kirlettiniz zaten.
5 mart 2015 dolar kuru
-
bir gece ansızın 2.58 los angeles, 2.59 new york, 2.60 washington dc. inlerine gireceğiz inlerine !
kadir şeker'in kurtardığı kadının verdiği ifade
-
hiç bir olaya karışmamak şart oldu.artık tek yapılabilecek kendi aileni ve akrabalarını korumak.bu devirde insanlık, yardımlaşma, vs gibi kavramlar çöp olmuştur.herkesin yaptığı yanına kar kalıyor.önce yalandan bayılarak düşene yardım edenleri soydular, otostop çekip, gasp ederek kimsenin durmamasını sağladılar , ihtiyacı olmadığı halde dilenerek, yardımlaşmayı bitirdiler, şimdi de bu olay, tüm insanların içindeki iyiliği yok ettiniz.
acun ılıcalı
bertolt brecht
-
"hiçbir şey yerli yerinde değilse,oraya düzensizlik hakimdir
hiçbir şey olması gereken yerde değilse,orada düzen vardır"
ayrılık
-
bazı şeyler kitaplarda, filmlerde, şarkılarda karşımıza çıktığında kalbimize dokunuyor, hoşumuza gidiyor, duygulanıyoruz, empati yapıyoruz. gerçek hayatta benzer durumlarla karşılaştığımızdaysa kurgudakine benzer şeyler yaşayan insanlara tahammül edemiyoruz... ne garip değil mi?
aylardan beri çeşitli aşamalardan geçiyorum. inkar ettim, isyan ettim, kendimi dağıttım, bol bol ağladım, okudum, eve kapandım, kendimi dışarıya attım... çoğunu da tek başıma yaptım. yolu hala yarılayamadım.
“güçlüyüm bak, böyle de eğleniyorum hah hayyy!” diye oynamadım. arabeskleşmedim, şarkılarla, sosyal medya mesajlarıyla laf sokmadım, haber alabileceğim, haber taşıyabilecek tanıdıklarla görüşmedim ama yine de zaman zaman tesadüfler sonucu, zaman zaman merakıma yenik düştüğümden dolayı öğrendiğim her yeni bilgi canımı biraz daha yaktı.
hediyelerde, anılarda, fotoğraflarda soykırım yaptım. bazı fotoğrafları silmeye kıyamadım, o kadar güzellerdi ki... baktım olmuyor, gittim kendime yeni bir telefon aldım doğum günümde, o kıyamadığım fotoğrafların olduğu telefonu gözlerimi kapatıp fabrika ayarlarına döndürdüm, oğluma verdim. çok sevindi çocuk.
bugün pazar ve evde oturuyorum. en şen kahkahalarda bile içindeki kırıklıkları gizleyemeyen bir kadınla harcanamayacak kadar kıymetli bir gün büyük şehirde. ben de oturdum, bilgisayarımın damarlarına sızmış geçmişin son kırıntılarını temizliyorum. bütün o gezilerdeki, bütün o güzel fotoğrafların iki kişilik olması haksızlık. bir fotoğrafı iphoto’da kesiyorum. öyle güzel gülümsemişim ki... ama ne yapsam da omuzumda kalan eli çıkartamıyorum. o kadar şey yaşadım, o kadar aşamadan geçtim, hiçbir şey bu el kadar koymadı... metin altıok'un şiiri geliyor aklıma, sezen aksu’dan dinliyorum...
şimdi biraz ağlayacağım. arka arkaya birkaç sigara içeceğim. bir mola vereceğim ve sonra temizliğe devam edeceğim. dezenfektanlarla girişeceğim, parlatmaya çalışsam da biliyorum bazı lekeler hiç silinmeyecek. olsun. 21. yüz yıla yakışır bir hızda olmasa da yavaş yavaş, sakin sakin ilerlemeye devam edeceğim. gün gelecek, kendimi kendime yaptıklarımdan dolayı affedeceğim.
omzumda bir kesik el ki hala durmadan kanar...
çocukken babanın işyerine gitmek
-
iş ortamındaki ast üst ilişkilerini bilmeden, orayı sadece uzayda yer kaplayan bir yer, ama içinde babayı barındıran güzel yer olarak görmektir.