hesabın var mı? giriş yap

  • bir rahip,bir ayyas bir de mühendis giyotine idam edileceklermiş.önce rahip gelmiş.rahip yüzüstü ölmek istediğini,ölürken yüzünün tanrıya dönük olmasını söylemiş.kabul etmişler.rahibi yatırıp giyotini bırakmışlar ama bıcak tam rahibin boynunda durmuş.bunu tanrıdan bir işaret olarak kabul etmişler ve rahibi azad etmişler.
    sıra ayyasa gelmiş.o da aynı sekilde sırtüstü ölmek istediğini sölemiş.adamı sırtüstü yatırıp giyotini bırakmışlar ve aynı şey yine tekrarlanmış.bıcak tam adamın boynunda durmuş.bunu da tanrıdan bir işaret sayıp,onu da azad etmişler.
    son olarak mühendis gelmiş.o da sırt üstü ölmek istediğini sölemiş.sırt üstü yatırmışlar tam bıcagı bırakacakları sırada mühendis bağırmış:
    -durun durun!bıcaktaki problemi buldum..

  • "her akşam yatmadan önce tanri' ya bana bir bisiklet vermesi için dua ederdim. bir gün tanri'nin çalişma tarzinin bu olmadiğini anladim. ertesi gün gittim ve kendime yeni bir bisiklet çaldim ve her akşam yatmadan önce tanri'ya günahlarimi affetmesi için dua ettim".

    al capone...

  • bir arkadaşım uyku konusunda huyluydu biraz. takıntılarından biri de yanında yönünde kimsenin yatmaması. aynı odada bile biri varken rahatsız oluyor ama yanında biri yatarken mümkün değil uyuyamıyor. ortaokuldan beri tanıyorum o zamandan beri var bu huyu.

    bir kızla birlikteydi. bir gün sevgilisiyle konuşurken bunun konusunu açtım. hani bekliyorum ki kız da şikayet edecek, güleceğiz falan. ama kız çok şaşırdı. yok öyle bir huyu dedi.

    meğer çocuk kıza sarılıp bir dakika bile uyumadan bütün gece yatıyormuş öyle. sonra sevgilisi gidince sabah uyuyormuş olur da fırsat bulabilirse. kızın haberi bile yok. ne uyuyamıyorum demiş ne bir şey.

    bence bu çocuğun seni seviyorum demesine gerek yok.

  • normal değildir. muhtemelen barış özcan gibi bir ailesi var ve çocuğa aşırı yükleme yapmışlar. bu yaşta bir çocuğun spinoza’yı anlaması mümkün değil. platon’un devlet kitabındaki soyut bağlantıları kuramaz. çocuğu telefondan, tabletten uzak tutalım diye bokunu çıkarmışlar. verirsin yaşına göre kitap onu okur. 150 günde 250 kitap nedir allah aşkına?

    artık insanların kitaptaki kelimeleri içinden teleffuz ederek bitirmenin kitap okumak olmadığını anlamaları lazım. kısa zamanda çok kitap okumanın hiçbir faydası yoktur. aslında kitap okumanın da hiçbir faydası yoktur. kitap sizi düşünmeye sevk ediyorsa faydalıdır aksi halde izlenilen filmden farklı değildir, kısa zamanda uçar gider. birkaç kitabı sindirerek okuyun.

    kitap okuyan ama kendi fikri olmayan yığınlar çoğalıyor. kitap kutsanıyor.

    edit: schopenhauer

  • yıl 2005. ev arkadaşımla gündüzleri uyuyup geceleri uyanık kalmak gibi bir alışkanlık geliştirmişiz, marketin bakkalın açık olduğu bir saatte uyanık olmadığımız için sadece geceleri alışveriş yapabiliyoruz, o alışveriş de geceleri açık olan tek yerden, ekmek fırınından 12li yumurta ve birkaç sandviç ekmeği almaktan ibaret. kaynamış yumurtaları sandviç ekmeğinin arasında ezerek yiyoruz. öyle bir ortam.

    temmuz ayındayız, saat gece mi sabah mı belli olmayan saatlerden biri. yine fırına gidiyoruz. polis otosu devriye geziyor.

    - gençler!
    - (üstümüze alınmıyoruz)
    - gençlik! alow!?
    - (hiiç üstümüze alınmıyoruz, kafalar önde yürüyoruz)
    - hşşt! gençliikh?!
    - (bize diyo olabilir lan diyip dönüyoruz)
    - nere böle?
    - (şaşkın) ekmek. fırın. yumurta. hımph.
    - kimlikh var mı?
    -* kimlik? cüzdan. ev.
    - yok mu kimlikh?
    - ekmek. yumurta. ev.
    - siz okhuyonuz mu?
    - evet
    - ne okhuyonuz?
    - * uluslarsı ilşkiler
    - (bana dönüp) sen?
    - ben de
    - benim de yeğen okhuyo kütaaya'da
    - ...
    - gelin sizi bırakhıyım fırına
    - ...
    - gelin binin eve de bırakhıyım soona

    bindik. önce fırına gittik. her gece üçte gelip yumurta alan iki tip yeterince saçmayken işin içine bi de ekip otosu girince fırıncı o geceden sonra bizi pek iyi karşılamamaya başladı, bi süre sonra da dükkanda yumurta satmayı bıraktı. bu sefer de her gün patates yemeye başladık. neyse. sonra eve gittik yine polis otosuyla. üst komşu nerden gördüyse görmüş gecenin bir yarısı polis aracından indiğimizi, ertesi akşam geldi ne ayaksınız diye. garip bir dönemdi.

  • bunlardan biri bana uçakta denk gelmişti. hem de 10-11 yaşındayım; ilk defa uçağa biniyorum, annemlerden ayrı oturcam, gökyüzünü seyredicem falan hepsinin heyecanıyla girmişim uçağa. geliyorum koltuğa, yerimde yaşlıca bi emmi oturuyo. hostese söyledik geldi uyarmaya, amca kulağım duymuyor ayağına yattı, anlamazdan geldi, kem küm etti kalkmadı ya la. hostes de ezikledi beni "kalkmıyor napym" falan diye uğraşmadı. tarrak gibi koltuğa kalmıştım. ulan aynı sıra bile değil, nasıl bi yüzsüzlükle oturdun anlamadım. uçakta dolmuşçuluk yapmanı geçtim ufacık çocuğun hayalleriyle oynamak nedir amk. travma resmen. bütün yol ağlamamak için zor tuttum kendimi. belki pilot olacaktım şimdi, uçaklara küstürdün beni. belki insan sevecektim biraz, soğuttun amk. o zaman da emindim duyduğundan, hala da eminim dayı. sen gençsin daha çok oturursun cam kenarına diye mi düşündün bilmiyom ama yakışmadı bro, hiç yakışmadı.

  • şuna fenomen menomen diyip sempatikleştirmeyin amk. ergen sürüsünün lideri olur anca. hakan hepcana gülenin hakan hepcan kadar aklı yoktur

  • 26 yaşına kadar bir kedi sahibi değildim. hep köpek besledim. cooker,irlanda setteri falan ama genel olarak hayvanları severim yani kedi sokakta görünce sevdiğim bir hayvandı. annem inanılmaz korkardı o yüzden hiç düşünmedik kedi sahiplenmeyi. 1 sene önce bir tekir aldık eve galiba bu hayatta beni en çok üzecek şey kediye bir şey olması. o kediden korkan annem büyük ihtimalle yataklara falan düşücek kediye bir şey olduğunda. beraber yatıyorlar,annem işten döndüğü zamanda camda karşılayıp kapıyı açıyor. her sofraya oturduğumuzda gelip kafasını sürtüyor deli gibi sevgi gösterisi yapıyor kimseyi ayırt etmiyor. kedi gerçekten sözlükte belki abartılıyor ama aslında abartıldığı kadar muazzam bir hayvan. ve işin garibi gerçekten söylenenleri galiba anlıyor. patini yıka diyorsun suya sokuyor,yatmaya gidiyoruz dediğimiz zaman bir bakıyoruz yatağa gidip yatmış,hadi balkona çıkalım diyoruz balkon kapısına gidiyor. aslında insanlarla iletişimi inanılmaz güçlü. her dondurma almak için buzdolabını açtığımda evin diğer köşesinden koşarak gelen,büfenin üstünde uyurken cornflakes yediğimi duyup hemen yanıma uykulu gözlerle koşan bir hayvan nasıl sevilmez...

  • "tanrı adına işlenen cinayetlerin sayısı, şeytan adına işlenenlerden çok daha fazladır"

    erica jong