hesabın var mı? giriş yap

  • bakınız şimdiki tespitimde tamamen nesnel yaklaşıyorum:12 mayıs 2013 fenerbahçe galatasaray maçı sonu fenerbahçe taraftarı sahaya bir şeyler atar ve herkes eğile büküle polis kalkanları altında soyunma odasına girerken, dik duruşu ve takındığı şampiyonluğa giden lebron james surat ifadesi ile tam olarak "ulan ben afrikalardan, banliyölerden, iç savaşlardan geliyorum, iki su şişesinden, bozuk paradan mı korkacam allahsız tosbağalar" diyordu. büyük topçu..

  • klasik koşullanma yoluyla öğrenme, ilk kez rus bilim adamı i.pavlov (1849-1936) tarafından ortaya atılmıştır. köpeklerde mide ve tükrük salgılarını çalışması sırasında köpeğin henüz eti görmeden deneyi yapan kişinin ayak seslerini duyduğunda da aynı güçte salya salgılaması pavlov’ın dikkatini çekmiştir. daha sonra bu olguyu sistematik olarak laboratuar ortamında araştırmaya karar vermiştir. pavlov, köpeklerin niçin yiyecek verilmeden önce salya salgıladıkları sorusu üzerinde durmuştur. çünkü yiyecek ağza konunca salyanın akması doğal bir tepkidir. ama salya, yiyeceği veren kişi görüldüğünde de akmaya başlarsa başka bir durum var demektir. pavlov bu gözlemlerinden sonra aç köpeği ses geçirmeyen bir odaya yerleştirmiştir. önce köpeğin tükrük bezinin bir kısmı açığa çıkarmış ve salyanın ağzından dışarı çıkmasını sağlamıştır. daha sonra çıkan salya miktarını ölçmek içi bir kayıt aracı geliştirmiştir. şartlanmanın oluşabilmesi için köpeğe, düzenli olarak yiyecek vermeden zil sesi verilmiştir. tabi ki başlangıçta sadece zil sesine köpek salya tepkisi göstermemiştir. pavlov daha sonra zil sesinin hemen arkasından köpeğe et tozu vermiştir böylece zil sesiyle yiyeceği eşleştirmiştir. bu işlem tekrar tekrar yapıldıktan sonra zilin ses çıkardığı ve arkasından et verilmediği zaman da köpeğin salya salgıladığını gözledi. oysa köpeğin eti ağzına alınca salgılaması gerekirdi. fakat köpek kulak kabartması beklenen zil sesine karşı salgı akıtmayı öğrenmiş oluyordu. bu durumda köpeğe hiç ilgisi olmayan bir uyarıcı karşısında salya akıtması öğretilmiş olmaktadır. bu olayda et, koşulsuz yani doğal uyarıcıdır. (ucs= unconditioned stimulus). koşulsuz uyarıcı, organizma için doğal olan ve tepkiyi otomatik olarak meydana getiren uyarıcıdır. etin meydana getirdiği salya ise koşulsuz yani doğal tepkidir (ucr= unconditioned response). koşulsuz tepki, koşulsuz uyarıcının organizmada meydana getirdiği doğal ve otomatik tepkidir. ses, henüz ilişkilendirilmeden önce bir nötr uyarıcıdır. ses, bir süre et ile birlikte verilip ete gösterilen tepkinin sese de gösterilmesi sağlandıktan sonra, diğer bir deyişle, etin meydana getirdiği etki, ses tarafından paylaşıldıktan sonra, koşullu uyarıcı (cs = contidioned stimulus) haline gelir. başlangıçta nötr bir uyarıcı iken, koşulsuz uyarıcı ile birlikte verilerek koşulsuz uyarıcının meydana getirdiği etkiyi paylaşması sağlandıktan sonra tek başına verildiğinde de organizmada doğal ve otomatik tepkiyi oluşturan uyarıcıya koşullu uyarıcı denir. köpeğe tek başına ses verildiğinde, meydana gelen salya salgılama tepkisi koşullu tepkidir. koşullu tepki; sadece koşullu uyarıcının meydana getirdiği doğal, otomatik tepkidir. aslında koşulsuz tepki ve koşullu tepki her zaman aynıdır. örneğin; pavlovun koşullama deneyinde koşulsuz tepki de koşullu tepki de salyadır (slavin, 1986, s. 106; gibson ve chandler, 1988, s. 208-211)klasik koşullanmanın gerçekleşmesi için aşağıdaki koşulların oluşması gerekir. (erden, 1998, s.125). 1. koşullanmanın olması için, öncelikle yiyecek-salya örneğinde olduğu gibi, doğal bir uyarıcı-tepki bağının olması gerekir. insan organizmasında göze ışık tutulunca gözbebeğinin büyümesi, göze üflenince gözün kırpıştırılması, dize vurulunca ayağın yukarı doğru hareket etmesi, ani bir gürültü karşısında irkilme gibi tepkiler koşulsuz uyarıcı ve tepki bağlarıdır. 2. koşullu uyarıcının koşulsuz uyarıcıdan hemen önce verilmesi, iki uyarıcının birleştirilmesi gerekir. pavlovun deneyinde köpek, zil sesi ile eti birleştirmektedir. 3. koşullu uyarıcı ile koşulsuz uyarıcı bağının tekrarlanması gerekir. ancak bazı korku yaratan durumlarda tek bir yaşantı da öğrenmeyi sağlayabilir.

  • burdan anliyoruz ki, bosch makinemiz bozulursa banyodan alıp mutfaga koyuyoruz sonra servisi çağırıyoruz.

    pratik olun biraz.

  • bere takmasinin sebebi ne kel olmasıdır ne de şekil görünmek, geçirdiği bir kazadan dolayı kafasında yara izi vardır (lescott'a benzer bir iz); kendi deyimiyle amacı insanların korkmamasıdır. düğününde bile o bereyi çıkarmamıştır. medyadaki en zeki, kendini geliştirmiş kişilerdendir. bu zamana kadar iki kez buluşma fırsatım oldu ikisinde de kültürü ve zekası ile etkiledi.

  • -cocugumla ben ucucam ogluma cocuk fiyatı istiyorum ne kadardi.
    -cocugunuzun 12 yasını asmaması gerekiyor kac yasındaydi
    -32 yasında..ama cocugum...

  • kadın: k
    erkek: e

    k: çok yorgunum saatlerdir çalışıyorum ya
    e: bakimm ;)))))

    k: yemek yapıyorum, sonra konuşalım.
    e: at bakim ne yapıyosun ;))))

    k: hastanedeyim ya serum taktılar
    e: bakimm, boydan olsun ama serum da gözüksün*

    şeklindeki diyaloglara ev sahipliği eden başlık.

  • en en en en uyuz olduğum insan olmayan hasta. çünkü bunun bir de daldıktan sonra içeride hasta olduğunu görüp aval aval odanın ortasında dikileni var. bekler öyle, hastayla konuşmanızı dinler, muayeneyi izler. feyz almaya gelmiş, belli. çıkması için uyarınca da mırmırmır birşeyler sayıklar kendi kendine. muhtemelen sövüyordur. sürü psikolojisine de bağlıyorlar uyarmazsanız. bakıyor biri odanın ortasında dikiliyor, benim başım kel mi diyerek o da dalıyor içeri, derken bir bakmışsın odada 10 hasta, dışarıda bekleseler sıra gelmeyecek çünkü, muayenehanenin içinde beklemeli, evet.

    ama bugün bir teyze içimin yağlarını eritti. oturdu teyze, önce umreden geldim yavrum diyerek hurma hediye etti bana. sonra tam derdini anlatmaya başlayacak, laaaps, daldı içeri bir tanesi. az önceki pamuk gibi teyze döndü buna, verdi kalayı verdi kalayı, benim de dudağımın kenarında böyle gevşek bir gülümseme belirdi, ooooh dedim, yapıştır teyze!

    çok kıl oluyorum size.