hesabın var mı? giriş yap

  • benim nedenim aşağıdaki gibidir.

    orta okuldan beri kadın ortamım olmadı. evet evet yanlış duymadınız, arkadaş olarak dahi olmadı. şimdi ise sanayide çalışıyorum akşama kadar gördüğüm kadın sayısı 2 yazı ile iki. o da yemekhanede çalışan abla, diğeri daha bir ay önce gelen mühendis hanım ki o benim kulvarın üstünde.
    öyle ahım şahım bir tipim yok 1,62 boyum var. olur da 6 milyarda bir ihtimal gönlümüzün sultanı görür bizi beğenirse ulaşması kolay olsun diye kullanıyoruz işte.
    yoksa başım bağlı olsa siksen durmam bu amk mecrasında. samimiyetsizlik,sahtelik, ikiyüzlülük, gösteriş ne arasan var bu cehennemde.

  • "oğlumla evimin bahçesinde futbol oynarken ikimiz de en sevdiğimiz futbolcular olurduk. oğlum ben olurdu, ben de prim olurdum."

    arda turan

  • hasta muayene edilir, durum biraz ağır olduğu için hasta müşahede denen gözlem odasına alınacaktır.

    +ne yapıyoruz doktor bey?
    -gözleme alacaz şimdi sonrasına bakarız.

    hastanın kanları alınır, tedavisi başlanır, sonuçlar bekleniyordur ama bu arada hasta yakınları boş durmamış.

    +hocam birşey sorabilir miyim?
    -sor bakalım.
    +hocam bir tane peynirli bir tane de patetesli aldık yedi ama bir gelişme yok, bir tane de kıymalı mı alsak acaba?
    -nasıl nasıl?
    +gözleme alın demediniz mi?
    -puhahahahahahahaha....

  • 1. filmlerinde mutlaka dramatik ve "yalin" bir yasam oykusu anlatir, her sey oldugu gibidir. oyuncularin "rol yapmamasi" da bir nevi "rol"dur, bu haliyle empresyonist, yani izlenimci bir profil cizer. (bu akim asghar farhadi ve pawel pawlikowski ile son 10-15 senede bir nevi "trend" oldu, ama ceylan bunun temellerini kasaba ve uzak ile atmisti. mesela ulas inan inac'in 2005 yilindaki "turev"i de buna benzer bir ornektir)

    2. hikayede sizi gulumsetecek unsurlar yoktur, pesimizm had safhadadir. filmde mutlaka bir trajedi vardir ve olay orgusu bu trajedi ustune kuruludur (bknz: uc maymun, bir zamanlar anadolu'da) eger trajedi bir olay etrafinda sekillenmiyorsa (cinayet vb.) karakterin ic hesaplasmasi uzerinde sekillenir. (bknz; kasaba, kis uykusu, ahlat agaci)

    3. hemen her karakterinin temel ozelliklerinden biri "yalnizlik"dir. hikayenin ana kahramani bir sekilde bulundugu yere ait degildir ve cevresiyle hastalikli, eklemlenememis iliskileri vardir. (bknz; uzak, kis uykusu, ahlat agaci)

    4. filmlerindeki karakterlerin bir diger ozelligi ruhsal acilarina cevap aramalaridir, bu arayis, aslinda ruh acilarini dindirmeleri icin de bir firsattir. filmlerinde karakter irdelemelerinde pek "gizli-kapakli" anlatim yer almaz. insani ve insanla alakali her olayi anlatir. kahramanin dis gorunusu yalin, ic dunyasi karmasiktir.

    5. bilindigi uzere tarkovski'den etkilenmistir ve sinemasinda ondan izler tasir. basit, sade ve siirsel (bknz: zerkalo) bir anlatim tercih eder. yapitlarinda sagduyulu metaforu, ritmik tekrarlari (bknz: stalker) cokca goruruz . monokrom renk paletini, en başta üç maymun olmak üzere, cok iyi kullanmistir. (bir ihtimal "iklimler" istisna olabilir, ancak iklimler de bergman'i kiskandiracak olcude introspektif bir filmdir o da ayri bir konu)

    6. filmlerinde donem donem, goruntu/sinematografi , hikayeden one cikar. "uzak" filminin kar ve kışı, "bir zamanlar anadolu'da" nin çorak ic anadolu bozkirlarini hatirlatmasi lirizm'in sembolik yanini kullanmada ne denli basarili oldugunu da gosterir.

    7. filmlerinde yapayliga yer yoktur, bu nedenle yakin plan cekime sıkca basvurur. yakin plan cekimin bir baska ozelligi de, diyalogun onemini belirgin olcude azaltmasidir.

    8. ana karakterler, genelde, hayalleri olan ama henuz gerceklesmemis erkeklerden olusur.

    9. kadin karakterlerin cekimleri kisa sureli ve durgundur. bu anlatim bicimiyle, psikolojik cozumlemeyi seyirciye birakir, bu yonuyle de kadinlarin toplumda konumlandirilmasi izleyicinin inisiyatifine birakilmistir.

    10. "kis uykusu" ve "bir zamanlar anadolu'da" da anton cehov'un kisa oykulerinden esinlenmistir. bir diger yandan, filmlerinde dostoyevksi ve henrik ibsen'in eserlerinden de izler bulunur.

  • flört aşamasında herkes kendini belli ediyor aslında ama o duyguların en yoğun olduğu an farkedilmiyor herhalde. örnek veriyorum; illaki bilmem nerede bilmem ne yüzükle evlenme teklif edilecek diye sanki allah’ın emriymiş gibi olmazsa evlilik yürümeyecekmiş gibi tutturan kızla evleniyor adam. düğün günü gelin arabasındaki çiçek yolda uçmuş aynısı bulunup takılmazsa evlenmem diye tutturup o çiçeği taktıran gelin tanıyorum. hala vazgeçme şansı olan damada hayret etmiştim. bunlar hep bu kişilerle bir ömür geçmez işaretleri.
    erkekler için de aynı durum. sevgiliyken iki çift sohbet edemediğin erkek evlenince de aynı erkek. daha sevgiliyken giyimine, arkadaşına karışıp asker arkadaşıyla konuşur gibi kız arkadaşıyla konuşan erkek evlenebiliyor yani düşünün. her şeye karışan erkek sahiplenen erkek gibi görünüyor herhalde.
    sonra evlilik tü kaka oluyor.
    eşimle baktık sohbete, geyiğe doyum olmuyor. birlikte geçirdiğimiz saatler yetmiyor. ben onun sevdiği yemekleri pişiriyorum, o benim sırtımı kaşıyor. sohbet ede ede kilometrelerce yol yürüyüp farketmiyoruz. e ozaman biz evlensek ya dedik. evlenirken de saçma isteklerle birbirimizi üzmedik. her şeyimizi kendimiz halledip kimseyi müdahil etmedik. 10 senedir evliyiz bir kızımız var. doğru kişiyi bulup onun için doğru kişi olduğunuzda bu iş tamam.