hesabın var mı? giriş yap

  • ateist olup haram kavramını insanları değerlendirmek için kullananların sempati duymadığı oyuncu. enteresan.

  • kanadada doktoraya gitmiş bir kız çocuğuna sorulur:

    -sizin ülkede kızlar okuyabiliyor mu?
    -yok ben türkiyede okuyabilen ilk türk kızıyım!

  • miles davis'in her ne kadar tek basina olmasa da onculugunu yaptigi jazz akimi. bir nevi insanlarin o zamanin hizli bebop muzigine "birader hoop! nedir nereye yetisioruz bi sakin bi durul nooluyo yaa..." demesidir.

    charlie parker ile calistiktan sonra tek basina kalan miles zorluklar icinde gunlerini geciriyordur. eroine artik iyiden iyiye bagimlidir ve sokaklarda hayat kadinlariyla yatip kalkiyordur. bu zavalli hali bir yana muzikal olarak da cokus durumundadir. irkcilik nedeniyle butun barlarda beyaz muzisyenler calismaktadir. buldugu islerde de uyusturucu kullanmasi nedeniyle sorunlar yasamaktadir.

    boyle bir durumdayken gerry mulligan ve orkestrasi adeta bir piyango gibi cikar miles'in karsisina. miles zar zor elde ettigi bu firsati iyi degerlendirir ve gece gunduz birlikte calisarak cool jazz isimli yepyeni tarzi yaratirlar.

    cool jazz, kisa bir anlatimla o zamanin bebop tarzina tezat olarak yavas ilerler. yumusaktir ve tonlara guzel yayilmis bir orkestrasyona sahiptir. kisisel gorusum bu acidan cok az da olsa duke ellington'in swing zamanlarini animsatmasidir. bebop'ta cabuk degisen akorlar ve dolayisiyla cabuk ve surekli degisen ton, tempolu up-swing ve afro-cuban ritimleri, yerini daha yumusak melodilere birakmistir. bu sekliyle akorlarin uzerinde daha cok vurgu yapabilmeye imkan saglamistir. boylece atilan sololar bebop'ta oldugu gibi sadece akor uzerine kurulu olmaktan cikmis dizilere yayilabilme imkani bulmustur. ne de olsa hizli bir ritimle yarim olcude gecip giden bi akorla normal tempoda 2 olcu devam eden bir akor karsilastirilmaz. bu yuzden bu gelisme bazi kitaplarda "dikey olarak dusunmek, yerini yatay olarak dusunmeye birakti" diye anlatilir.

    tabi ki de bu degisim bir anda tek bir albumle olmamistir, fakat cool jazz yeni bir muzikal dusunceyi baslatmistir. yukarida sayilan butun gelismeler miles davis'in onculugunu yaptigi modal jazz doneminde kind of blue adli albumunde tamamen netlesmistir.

    (bkz: the miles davis story)
    (bkz: the jazz theory book)
    (bkz: miles electric - a different kind of blue)

  • böyle bir otelde çalışmıyorum, ancak sektörden bildiriyorum;

    baştan başlayalım; odaya geldin. şunu bil; o çarşaflar, yastık kılıfları bulunabilecek en ucuz endüstriyel kimyasallarla mümkün olan en kısa programlarda yıkandılar. sonra büyük silindirlerde ütülenirken el değmeyen yerleri kalmadı. ütüye girerlerken de üzerlerine sırf bu iş için üretilmiş "temiz çarşaf kokulu" fısfıslar sıkıldı.

    odadaki buklet malzemeleri dediğimiz, işletme logolu sabunlar, minik şampuanlar, ayakkabı boyaları, tek kullanımlık banyo terlikleri, diş macunları vesaire de satın alma/purchasing departmanının ülkedeki onlarca üreticiden fiyat toplayıp en ucuzlardan birini tercih etmesiyle tedarik edildi, bilginiz olsun.

    minik poşetlere sarılarak steril görüntü verilen oda bardakları da asla bara inmedi. bulaşık makinesini hiç görmediler. housekeeping maid'leri odayı sıfırlarken (otelcilik terminolojisinde check out yapmış odayı sonraki check in'e hazırlamak) bu bardakları lavaboda çalkalayıp o an göze en temiz görünen bezleriyle kuruladılar.

    kaldı ki bir odada tuvalet dahil kullanılan tek sterilizasyon ürünü hypo gel, suma d4.1 veya muadili bir kimyasaldır. kendileri çamaşır suyu gibi kokmayan çamaşır sularıdır.

    yani buraya kadarını özet geçersek; odada hijyeni unutun.

    1000 odalı bir otelde dahi en kral teknik servis departmanı 30 kişiyi geçmez. sucusu, elektrikçisi, kazancısı, elektronikçisi, gececisi, doğalgazcısı derken bu ekipte maksimum 1 tane klimacı vardır. kendisi tüm soğutucu dolaplardan da "anlar", dolayısıyla mutfak ve barlardaki dolaplar zaten bu arkadaşın ömrünü yer. arıza olmadıkça hiç bir odanın klimasına bakım falan yapılmaz. demem o ki, püfür püfür klima altında dinlenirken google'da salmonella virüsü kimdir, kriptosporidium nedir bir araştırın.

    neyse ki duş başlığınız falan hiç dezenfekte edilmeden binlerce farklı insan tarafından kullanılmasına rağmen her nasılsa steril kalabilmiş, siz de çoluk çocuk güvenle duş alıp havuza bir inelim dediniz. ne güzel. bu havuzların bakımları gece yapılır. bakım dediysem, klorlama işte. suyu şeffaflaştıran kimyasal, tortuyu dibe çokerten kimyasal, dipte biriken tortuyu süpüren alet, sabaha doğru ph ölçümü, asitliği düzenleyen kimyasal. bu kadar. kimyasal havuzunda güvenle yüzebilirsiniz. sakın internetten havuz filtrelerinin temizlenme görsellerine falan bakmayın, hiç bir havuzun denge tankına falan inmeyin, keyfiniz kaçmasın.

    biraz sıktıysam sizi barda ağırlayabilirim. burada kıbrıs sema içki fabrikası ya da selim & sons company üretimi herhangi bir kalitesiz içkiyle yapılmış enfes kokteyllerden içebilirsiniz. garlovka votka, royal highland viski, captain cin falan bulursanız direkt yapışın, çünkü bunlar nispeten kalitelidir, şişesi 22 liraya falan geliyor. ha yok, siz illa tekila mı içeceksiniz? o da votka, az cin,az portakal likörüyle çakılır. barcılar anladı. hatta bunu anlayan barcılardan biri damacanada bailey's nasıl yapılır, bir aydınlatırsa iyi olur. tabii "falez" falan gibi tang'e, link'e rahmet okutacak konsantre meyve sularından günlük kimyasalınızı, öhöm pardon, günlük vitamininizi almayı da unutmayın.

    amaan, içkimizi de içtik, keyfimiz yerinde. artık kilosu 8 (sekiz) lira olan salam ve sosislerle zenginleştirilmiş snack büfemizde kendimizi şımartabiliriz. asla laboratuvar tahliline gitmeyen, kilosu 12-15 lira bandında olan kırmızı etlerden protein alabilir, 5 kiloluk paketlerde gelen çin menşeili tozlarla yapılmış çorbalarla midemizi rahatlatabiliriz.

    karnımızı doyurduysak bir kahve içelim. kahveyi siz söyleyin, ben karamel latte macchiato alayım, mahmood instant kahve, birşah süt, dünyanın en ucuz karamel şurubu ve yine otel logolu şekerlerden lütfen.

    bir hamam yapalım derdim ama, sonuçta 1000-2000 kişilik tesis, hamam sürekli kullanımda, pek sindiremiyorum içime. siz gidin, ben de o ara dünden kalan tatlıları kakaoyla karıştırıp üzerine krem şanti sıkarak tekrar büfeye çıkardıkları efsane tatlılarla takılayım. sonra da günde 12 saat çalışıp 4 saat de prova yapan ama her nasılsa hala mutlu görünen animasyon ekibini izlemeye gideriz.

    ed; başlık 1 sene sonra hortladı sanırım, @kendimdedegildim uyardı; salmonella virüs değil bakteriymiş.

  • bir ürün düşünün ki, üretildiği ülkede reklamı yapılamayıp başka bir ülkede reklamı yapılmaktadır.

    ne tuhaf değil mi? vay rakıcı almanlar vay..!

    önemli not: türkiye'de ilk rakı fabrikası, 1901 yılında 2. abdülhamit zamanında kurulup faaliyete geçmiştir. "deniz kızı rakısı" ve "üzüm kızı rakısı" olarak iki ayrı marka ile.

  • "suç makinesi" olarak tanınan ve daha önce de bir çok kez kamu vicdanının sesi olmuş adamın beyanı. adam bildiğin profesyonel kamu vicdanı sesçisi.

  • beşiktaş'ta öğrenci evi denilince durmak gerekir. bu zamanda beşiktaş'ta ev tutan öğrenci en kötü zengindir zaten. büyük ihtimalle babası da erdoğan'ı tanıyordur. neyse sayın cumhurbaşkanımıza afiyet olsun.