hesabın var mı? giriş yap

  • bu tam da yazdığım 300. entry olacak.
    uzun süredir beklettiğim bir no. 300 vardı ama bir şeyler yazmadan da durmak saçma geliyor ara ara. 301'de yazarım, 302'de olur, 303 belki ama yazarım.

    bugün oğlumu okuldan aldıktan sonra sohbet muhabbet gırla yürüyoruz. hikaye şöyle ilerliyor;

    - baba, tüm babalar erkek değil mi?
    + evet oğlum
    - tüm anneler de kız değil mi?
    + evet babacım
    - ama çocuklar kız ve erkek olabiliyorlar değil mi?
    + evet babacım.
    konuyu bir yere getirmek için bir girizgah yaptığını da anlıyorum, yüzünde konuyu buraya getirmenin verdiği gurur da var ( yaş üç buçuk falan)

    - ben de baba olacağım büyüyünce
    + kimin babası olacaksın?
    + kimin babası olmak istiyorsun?
    - senin ( piç gülüşü var burada)
    + ne yapacaksın benim babam olunca
    - seni gezdireceğim, seninle oyun oynayacağım, piyano çalacağım, sana bir şeyler öğreteceğim.

    susuyorum
    çünkü muhabbeti devam ettirirsem ağlarım.

    benim ona yapmaya çalıştığım her şeyi, bana yapmak istiyor, aklındaki babalık sınırları bunlar ve belli ki keyif alıyor, ben keyif alayım diye de bana uyguluyor...

    seni seviyorum dese...
    ya da demese...
    ne olur ki?
    şu minicik zekanın, karşılıksız ve sadece sevgi içeren şu cümleleri aleni seni seviyorum'dur.
    bu dünyayı elbet garipler de yakar ama babaları da es geçmeyelim lütfen.

  • rotring sever biri olarak ilk tasarım olan 1. jenerasyonuna sahibim.

    sanırım 2000'li yılların ortalarında, yeni bir rotring almak için kırtasiyeye gidip 2 .jenerasyonla karşılaşınca epey hayal kırıklığına uğramıştım. o klasik ve elegant çizginin yerini orta yerinde klips çıkıntısı olan şişman bir tasarım almıştı ama yine de rotring havası hakimdi.

    geçen gün gördüğüm 3. jenerasyon ise rengi dışında rotring havasını iyice yitirmiş, öss'ye hazırlanan ergen kalemi görüntüsüne bürünmüştü.

    ayrıca rotring aldığınız zaman, üzerinde bulunan hologramlı etiketi söküp atın. damgalı eşek gibi gezmeyin orta yerde.

  • woody allen'in hannah and her sisters, annie hall ve crimes and misdemeanors ile birlikte en bilinen, kendisi sonradan pek beğenmediğini söylese de en önemli filmlerinden biridir.

    modern yaşamın başkenti diyebileceğimiz new york'un manhattan'ında bir grubun karmaşık duygusal ilişkilerini konu edinir. allen yüksek ihtimalle kendisini oynamakta, diyaloglarda kendi korkularından, saplantılarından, vesveselerinden bahsetmektedir ve aslında bu cesareti için takdiri haketmektedir. çünkü allen filmde aslında bir çoğumuzun kendine itiraf edemediği duyguları ve yaşamaya cesaret edemediği şeyleri yaşamış biri olarak tüm bunları dürüst bir şekilde eğrisiyle/doğrusuyla aktarmıştır.

    filmin en güzel kadını tabii ki ernest hemingway'in torunu olduğunu öğrendiğim mariel hemingway idi. ilginç bir not: manhattan'daki rolü ile oscar'a aday olan hemingway yıllar sonra nedense sermiyan midyat'ın ay lav yusunda rol almış.

  • hastalarda genellikle ateş, üşüme ve kuru veya balgamlı öksürük görülür. bazı hastalarda kas ağrısı, başağrısı, yorgunluk, iştah kaybı ve bazen de ishal görülür. laboratuvar testleri bu hastalarda böbreklerin gerektiği gibi çalışmadığını göstermektedir ki daha da ötesi radyolojik kontrollerde zatürree olarak görülür.

    legionella dediğimiz bakteri familyası doğanın normal florasında bulunur..suyun normal klorlama düzeylerine dirençli oldukları için doğadaki sulardan şehir şebeke suyuna düşük konsantrasyonlarda geçebilirler ki genelde binaların su sistemlerine yerleşiverirler.. özellikle sediment ve biyofilm tabakasında suyun durduğu anlarda birden üreyerek çoğalmaya başlarlar..

    suyun çok küçük partiküller halinde (bkz: aerosol) havaya saçılmasına neden olan bütün etkiler (soğutma kulesi fanları, sprey nemlendirme sistemleri v.b.) bakterinin bu partiküller aracılığıyla solunum havasına girmesine neden olur.

    lejyoner hastalığının en önemli özelliği epidemik karakteridir. yani; bir vaka saptandığında, bu vakanın bakteriyi aldığı kaynağın, başkaları için de hastalık odağı olduğu ve olacağıdır. bu nedenle lejyoner hastalığı bildirimi zorunlu bir hastalıktır. özellikle seyahat ilişkili lejyoner hastalığının hem ulusal hem de uluslararası bildirimi zorunludur. vaka ihbarı yapıldığında hızla epidemiyolojik araştırmaların başlatılması gerekir.

  • yazarlara maaş yatmasının geyik olduğunu sanan safları ortaya çıkarmıştır. bir de diyor ki hostingcileri akıllı sanardım.. sabah sabah iyi güldüm..

  • sevgilisinden yeni ayrılan bir kız arkadaş:

    " bööle de açaydım bacaklarımı, gitme diyeydim !!!! "