hesabın var mı? giriş yap

  • muhtemelen kısa süreli yayın hayatından sonra ekranlara veda edecektir. çünkü ne beyaz eski beyaz ne de toplum eski toplum ne de zaman aynı zaman malesef

  • sahil yolundan bostanci istikametinde gitmekte olan solmusa yasli bir bayan biner.bayan tam bir eski istanbul hanimefendisidir.gerek giyimi, gerek oturusu, gerek konusmasindaki kibarlik ile cevresindekilerin saygi ve ilgisini ceker.teyzemiz gitmek istedigi yer icin parayi uzatir:
    -pardon beyfendi.rahatsiz ediyorum ama suradan bir suadiye uzatirsaniz cok memnun olurum.
    -tabi hanfendi, ne rahatsizligi.
    para sofore uzatilir ve yolculuk devam eder.yasli ve kibar teyzemizin kibarligi, sik giyimi ve guler yuzu diger yolcularin icini isitmistir adeta.
    suadiye'ye gelindiginde teyzemiz inmek ister ve bunu sofore yine o kibarligi ile bildirir:
    -pardon sofor bey.mumkunse musait bir yerde indirir misiniz?
    sofor saga yanasir ve kapiyi acar fakat arac hala yavasca hareket halindedir.teyzemiz yasli olmasi nedeniyle inemez ve dolmusun tamamen durmasini bekler.fakat sofor acelesi varmiscasina yavasca ilerlemekte ve bayanin inmesini beklemektedir.dolmusun bir turlu tamamen durmamasina kizan kibar teyzemiz sofore seslenir:
    -ulan pezevenk parasutle mi inicez!

  • benim anlamadığım nokta şu.
    müslüman erkeklere ve kadınlara "nefsinize hakim olun cennete gireceksiniz" minvalinde ayetler öğretiliyor.
    hatta hayatları bunun üzerine kurulu oluyor falan.
    karşılığında da cennet vaad edilmiş ve bu insanlar deli gibi cennet arzusuyla yanıyor.
    yani bu şekilde anlatıyorlar bildiğim, gördüğüm.

    eee şimdi bu ne perhiz bu ne lahana turşusu.
    nefsine hakim olma meselesini bu kadar aleni şekilde küçük çocuklar gibi karşı tarafa yüklemek ve kendini nefsine hakim olamamak vebalinden kurtarmak için kadını suçlamak ne demek?

    allahı kandırmaya çalışmak değil midir?
    yani her kul bildiğim kadarıyla günahından mesul iken "ama o da çok açık giyiniyordu" diye bir bahaneyi nasıl sunabileceksin tanrına? sana "o onun meselesi" dediğinde ne diyeceksin?

    yani kafalar gerçekten çok karışık. en basit öğretilerde bile milyonlarca fire veren bir topluluk.

    edit: imla hatası.

  • uzaktan sıkarak söndürmek gibi bir hata yapmışlar cahilliklerine vermek lazım tüp direk ateşin üstüne atılır ve kısa süre sonra yanan araç ortadan kalkar.

  • -alo hamiyet gazetesi mi?
    -evet.
    -bugünkü patlamayı biz gerçekleştirdik.
    -siz kimsiniz kardeşim?
    -tdk-pçtk-acil yol
    -mtk'dan ayrılanlar mı?
    -hayır hayır. biz stk'dan ayrılıp, mkyk'yı kurmuştuk.
    -ha evet. iyi ama sonra o örgüt kendini feshedip bldk-mnh'yi kurmuştu.
    -tamam. sonra o ikiye bölündü.
    -tamam onu da biliyorum tdö-kt yurtdışına çıktı, eylemlerine orada devam etti.
    -tamam işte. biz de öteki örgütüz.
    -olur mu kardeşim? öteki örgütün ismi tdk-pçhk.
    -ilk başta öyleydi. sonra örgüt yöneticisi bir grup tasfiye edilince bu ismi aldı.
    -iyi ama tasfiye edilen örgüt yönetici kendi örgütünü kurdu, aynı isimle. ayrıca sizin isminize de ambargo koymuş. üzgünüm sizin isminizde bir örgüt olamıyor.
    -ne demek kardeşim olamıyor?
    -sizinkinin de isimi hakkını almış, bilgisayara baktım bu arada.
    -vay ibne.

  • bu konu, insanlık tarihi boyunca binlerce yıldır süregelen alışkanlıklar, coğrafi ve sosyal ihtiyaçlara bağlı olarak değişiklik gösterir. atlar, tarih boyunca, binek ve ulaşım aracı olarak, savaşlarda, ticarette ve tarımda kullanım alanlarını düşündüğünüzde, etleri için tüketilemeyecek kadar değerli hayvanlar olmuşlar. zaman zaman statü göstergesi olarak bile kullanılmışlar. türkler ve bazı ortaasya toplumları için atlar neredeyse kutsal sayılabilecek canlılarken, islamiyet öncesinde at eti tüketmek, bu toplumlar için bile tabu değildi, aksine kültürlerinin bir parçasıydı. ortaasyanın tundrasında attan başka hayvan görmeyen toplumlar için çok normaldi çünkü. kımız gibi at ürünleri ve türevleri de bunu destekler.
    özetle, biz ve bizim gibi ortadoğu toplumlarının bu konudaki kriterleri çok büyük oranda inanç kaynaklıdır. kesinlikle tüketilebilir, ama asla ucuz ve sürdürülebilir değildir. buna, vatandaş dışında herkese hizmet eden efsanevi kontrol mekanizmamızı da eklerseniz, muhtemelen sağlıklı da olmayacaktır.

  • çocuğunu özel okula veren her ana baba ama özellikle anneler sanki bir tek kendi çocuğu özel, okul ve trafik sadece onlar için yapılmış gibi davranıyor. avrupa'da amerika'da yasalar ve pek tabii medeniyet çerçevesinde asla yapmayacakları şekilde kuralsızca ve pek tabii saygısızca ana arterin ortasında arabası ile duruyor, park ediyor, aracı çalışır halde bırakır dörtlüleri yakıyor vs. napıyorsunuz efendim diye sorarsanız yüzünüze boş bakıyor, bazısı hak ve gururla çocuğumu bekliyorum diyor. istanbul'da net bir şekilde sabah ve akşam okul trafiği diye bir şey var ve sebebi de çocuklarını özel araçları ile okula bırakan ve okuldan alan veliler. yürüyerek kırk dakikada geçilecek yollar araba ile kırkbeş dakikada geçiliyorsa mutlaka etrafında bir özel okul vardır. buna cumartesi günleri kurs - etüt - bale - yüzme gibi türlü aktiviteleri de ekleyebilirsiniz. ülkenin eğitimsizlik ve bilinçsizlik seviyesi arşa ulaşınca pozitif ayrımcılığı hak gören ebeveynlerin davranışları gerçekten göz yaşartıcı.

    eskiden sadece trafik tıkanırdı, şimdi artık can ve mal kayıpları da yaşanıyor. araç ve yaya kazaları yaşanıyor. bu konuyu iletişimle çözemediğinizde pek tabii okul yönetimine, belediyeye, emniyet müdürlüğüne, hatta cimer'e ilettiğinizde aldığınız cevaplar yaşadıklarınızdan çok farklı değil.

    sevgili veliler, sadece sizin çocuğunuz okula gitmiyor ve trafik dediğin şey bu kadar sorumsuzca hareket edebileceğiniz bir şey değil.

    ülke her anlamda içten içe çürüyor, kanunsuzluk ve kuralsızlık kol geziyor onu geçtim insanların kendine ve birbirine saygısı yok ama sorarsan çocuğunu özel okula gönderiyor. kusura bakmayın da bu kafayla siz nesiniz ki çocuğunuz nasıl bir eğitim alıp ne olacak?