hesabın var mı? giriş yap

  • ofis arkadaşım günlerdir bu sene ayva çok. kış çok soğuk olacak deyip deyip durdu. ne diyo be bu, ne ayvası, ayva çok olursa ne olacak, saçmalıyor kafası gitti yine, ayvayla ne alakası var lan diyordum.

    varmış.

    soğuk bile değil dışarı, kuru ayaz. yün çoraplarıma, botlarıma, montuma kavuştum bu sabah. öyle bi' soğuk ki ofise nasıl geldim bilmiyorum. ofisten eve de nasıl dönücem onu da bilmiyorum. o kadar soğuk. allahım saatlerce ankara' nın ne kadar soğuk olduğundan bahsedebilirim.

    çok erken bu soğuklar için, daha ekim ayındayız! neyse ayvalara dikkat edin siz yine de.

  • bugün yaşanan engelleme sürecine ilişkin tarihe not düşmek açısından:

    01:15'te btk'dan bazı içeriklere ilişkin erişim engelleme kararı mail olarak iletildi. mailde -kanuna da uygun olarak- kararın 4 saat içinde uygulanması gerektiği belirtiliyordu.

    ancak bu mail gelmeden önce söz konusu içerikleri sakıncalı görerek zaten kaldırmıştık. bu nedenle karar bize geldiği saat itibariyle kararın uygulanacağı türden bir içerik bulunmamaktaydı.

    bunlara rağmen saat 03:01'de ekşi sözlük'e erişim btk tarafından engellendi. erişim engelini farkettiğimiz an esb ve btk sitelerinde erişim engelinin dayanağını görmek için sorgulama yaptık, ikisinde de engelleme kararı olmadığı bilgisi çıktı. bunun üzerine esb ve btk'yı aradık, esb alakaları olmadığını, btk ise bahse konu içerikler nedeniyle engelleme olduğunu söyledi. söz konusu içeriklerin yayında olmadığını kendilerine ilettik. inceleme yapıp, belirttiğimiz gibiyse engellemeyi kaldıracaklarını belirttiler. daha sonra btk yetkilisi emailimize cevaben, 03:21'de "erişime tekrar açılması hususunda gerekli işlemlere başlanmıştır." açıklamasını yaptı.

    olayın ve görüntülerin vehameti nedeniyle bu kısmındaki aksaklıkları sorun etmiyorum zira konuyu açıkladığımız an 20 dakika içinde gerekli düzeltmeyi yaptı btk.

    sorun 03:01'de engellenen sitenin 03:21'de engelleme kalktığı halde 07:02'ye kadar engelli kalması. erişim engelleme kararı derhal uygulansa da, engelin kaldırılmasına ilişkin kararın uygulanmasında acele edilmediği olabiliyor. onu da geçiyorum, bir başka konu var ki, o sanıyorum türkiye'de ilk defa uygulandı.

    erişim engeli nedeniyle ulaşamadığınız siteye vpn'le ulaşmanızı engellemenin en basit yolu, siteye yurt dışından gelen trafiğin tamamını engellemek. peki bu neden yapılmıyor? çünkü hosting hizmetini türkiye'den alıyor da olsa, türk sitesi de olsa, aslında erişim engeleme kararları türkiye cumhuriyeti sınırları içinde geçerli. sitenin yurt dışından da erişime kapatılması, yani sitenin tümden kapatılması hukuki değil. ama erişim sağlayıcıların engellenen sitelere girmek için kullanılan alternatif yöntemleri de engelleme yükümlülükleri var kanunen. bu nedenle daha önce kullanıcıların vpn yoluyla sitelere erişimlerini engellemek için vpn servislerinin kullanımını kısıtladılar. (bkz: 4 kasım 2016 vpn erişim yasağı) bunun orantılılığı da başka bir tartışma konusu.

    ekşi sözlük'e sadece türkiye'den değil, tüm dünyadan erişim engellendi.

    yurtdışından ekşi sözlük'e erişimin nasıl engellendiğine ilişkin teknik bir açıklamayı aşağıdaki linkten okuyabilirsiniz. tek bildiğim, aslında bağlantının kurulduğu ancak bağlantı kurma aşamasında bu rotada bulunan bir cihazın sahte bir veri paketi yaratarak bağlantıyı kesiyor olduğu.

    bu nedenle siteye aslında "ulaşılabildi" ama hiçbir veri alınamadı. bu da sitenin bizim tarafımızdan kapatıldığı algısı oluşturdu.

    erişim engeli türkiye'de kaldırılmasına rağmen, (04:40 civarı ttnet, 06:40 civarı turkcell açılmıştı) bu garip yurt dışından erişiminin engellenmesi uygulaması 07:02'ye kadar devam etti. bu süreçte tekrar btk ile iletişime geçtik, yurt dışını kapsayan bir karar vermediklerini, böyle bir uygulamaları olmadığını, erişim sağlayıcılardan birinin yapmış olabileceğini, erişim sağlayıcılarla irtibata geçmemizi söylediler.

    https://twitter.com/…esci/status/812156728426962944

  • bu şarkıya hayran olup da klibini halen izlememişseniz, izlemeyin. klibi izlediğinizde dünyalar güzeli bir kızı kolum gibi sıçarken görmüş kadar hayalkırıklığına düşersiniz. öyle bir klibe sahip parça, izlemeyin, izlettirmeyin.

  • bir kamu kurumunda çalışıyorum ve memurların yarısı değil en az yüzde doksan beşinin kovulması taraftarıyım. çünkü gerçekten yatıyorlar.

  • anayasa mahkemesi’nin ulaştırma bakanı ve tib başkanı’na sakıncalı içeriği 4 saat içinde engelleme yetkisi tanıyan düzenlemeyi iptal etmesinin ardından başbakanlığa ve ilgili bakanlığa yetki verilmesi düşünülen yeni düzenleme.

    yeni düzenlemede, milli güvenlik ve kamu düzeninin korunmasının gerektiği hallerde erişimin başbakan veya ulaştırma bakanı’nın talimatıyla engellenebileceğinin yer alması bekleniyor.

    http://www.hurriyet.com.tr/gundem/27839328.asp

    cumhurbaşkanına da kırmızı bir buton versinler, hani şu filmlerde olanlardan. canı sıkıldıkça bassın interneti kapatsın.

  • en berbat özelliklerin en tatlı birleşimi olan efsane.

    çeşitli maceralarla açıklamak gerekirse şöyle =>

    * kendini beğenmişlik:
    lap top başına oturan garfield kendi kendine mırıldanmaya başlar;
    - bilgisayar harika bir şey.
    - mesela...
    - kapatınca muhteşem yansımamı görebiliyorum :)

    * memnuniyetsizlik;
    evde canı sıkılan garfield bahçeye çıkar ve etrafa bakınır;
    - hmm güneşli bir gün. hiç rüzgar yok, sıcaklık da harika.
    sonra eve somurtarak döndüğünde sahibi jon merak eder;
    - neden suratın asık garfield?
    - çünkü şikayet edebileceğim bir şey bulamadım :(

    * bencillik, yalancılık;
    arkadaşı fare, garfield'ın yanına gelip sorar;
    -biraz peyniriniz var mı?
    garfield buzdolabına bakmak için mutfağa gider ve dolaptaki peynirin hepsini ağzına tıkıştırıp döner.
    - yok. :)

    * nefret modu:
    garfield sinirli ve uykulu halde mırıldanır;
    - bugün pazartesi. koskoca bir hafta pazartesiyle başlıyor. pazartesilerden nefret ediyorum*. keşke takvimlerde pazartesi diye bir gün hiç olmasa...
    garfield'ın dileği bir anda gerçek olur, ortalıkta sihir bulutları ve duvar takvimleri uçuşur, pazartesi yaprakları puf diye yok olur ve ekranda yine garfield belirir;
    - şimdi de koskoca bir hafta salı günüyle başlıyor... salılardan nefret ediyorum :(

    * tembellik:
    garfield sırtüstü uzanmış iç sesiyle mücadele etmektedir;
    - içimden bir ses kalk spor yap diyor.
    sadece kafasını kaldırıp halsizce bakar ve tekrar yatar;
    - neyse sustu...

    * oburluk:
    garfield bir kavanoz dolusu kurabiyeyi mideye indirmiştir. son kalan bir taneyi de lüpletmek üzereyken sahibi jon onu uyarır;
    - yeter artık garfield, biraz daha yersen öleceksin.
    garfield hiç istifini bozmadan kurabiyeyi ağzına atar ve gülümser;
    - ölmedim :)

    * inkar:
    garfield her zamanki gibi yatıştayken sahibi jon gelip sarar;
    - çok tembelsin garfield.
    garfield tabii ki cevabı yapıştırır;
    - tembel değilim... stabilim :)

    * -mış gibi yapmak:
    garfield, boş boş otururken aniden "meşgulmüş gibi yapayım" der ve bilgisayarın karşısına geçip boş boş oturmaya devam eder...

    * üşengeçlik:
    garfield, pofidik yastığına sarılmış yatıyorken sahibi jon odaya girip yılbaşı ağacını işaret eder;
    - neredeyse mart ayı bitiyor, gel şunu toparlayıp kaldıralım artık garfield.
    - aralıkta tekrar kurmayacak mıyız zaten, kalsın öyle...

    * kendinden başka kimseyi umursamamak:
    sahibi jon, garfield'a gönül koymuştur;
    - garfield, doğum günümü unuttun :(
    - unutmadım ki... umursamadım :)
    (bkz: unutulan doğum günü mazeretleri/#19967136)

    * depresiflik:
    garfield, patisini yanağına koymuş kara kara düşünürken yanına sahibi jon gelir;
    - keyifsiz görünüyorsun garfield. n'oldu? sıkıldın mı? acıktın mı? yoksa uykun mu var?
    - bir tanesini mi seçebiliyoruz sadece? :(

    * kararsızlık:
    garfield bir yandan yatarken bir yandan da düşünmektedir;
    - yatmaya devam mı etsem, kalkıp bir şeyler mi yesem, televizyonda sevdiğim programı mı seyretsem, n'apsam?
    - ...
    - off hayatımda bu kadar çok strese ne gerek var?!

    * dengesizlik:
    garfield aşırı mutlu, enerjik ve neşeli haliyle hoplayıp zıplamaktadır;
    - heyooo kontrolden çıktımmm, çılgınca şeyler yapıyorumm!
    - peki yapacağım bir sonraki çılgınca şey ne??
    - (ve aniden yatışa geçer) zzz...

    * trip trip trip:
    pencereye yapışan garfield, dışarı bakıp gülümseyerek haykırır;
    - beni özledin mi dünya? :)
    bir cevap duyamayınca somurtarak mırıldanır;
    - ben de seni özlememiştim zaten! (hıh).

    garfield'ın triplerinden bıkan jon, kırk yılda bir ayar vermeye kalkar;
    - şunu bilmelisin ki dünya senin etrafında dönmüyor garfield!
    garfield biraz bozulur, surat asar. jon devam eder;
    - çünkü öyle olsa 1 yıla 365 gün yetmezdi ahahah...
    garfield 'bunu deftere yazdım' mealli bir surat ifadesiyle okuyucuya bakar.

    * kötümserlik:
    garfield surat asarak söylenmektedir;
    - hayat berbat :(
    sahibi jon gelip öğüt verir;
    - hayata daha olumlu bakmalısın garfield.
    garfield bu sefer otuz iki diş sırıtarak konuşur:
    - hayat berbat :)

    * söz dinlememek, hatta sırf başkasının dediğini yapmış olmamak için kendi iç sesinin dediğini bile yapmamak:
    yeni uyanan garfield, yorganının altında düşünmektedir;
    - kalksam mı?
    o sırada sahibi jon garfield'a seslenir;
    - kalk garfield.
    garfield sırf söz dinlemiş gibi olmamak için tekrar sızar.
    - zzz...

    * hazırcılık, çıkarcılık, insan kullanmak:
    garfield masada sırtüstü yatmaktayken sahibi jon da yanında dergi okumaktadır;
    - garfield bak buradaki yazıya göre evcil hayvanlar insanları rahatlatıyormuş.
    - doğru... git battaniyemi getir mesela.

    * acımasız gerçekçilik:
    hoşlandığı kız liz'le çıktığı bir yemeğin ardından eve dönen jon, heyecanını garfield'la paylaşmak ister;
    - liz beni yakışıklı bulduğunu söyledi :)
    jon'un tipine şöyle bir bakan garfield yorumu yapıştırır;
    - gözlüğünü evde unutmuştur.

    özeleştiride acımasız gerçekçilik:
    garfield çekmeceleri karıştırken boyuna çizgili bir tişört bulur. seyirciye dönerek bir tüyo verir;
    - boyuna çizgili şeyler giymek sizi olduğunuzdan daha zayıf ve uzun gösterir.
    sonra gülümser ve tişörtü giyer. ardından kendine şöyle bir bakar ve somurtur;
    - sizi öyle gösterir ama ben çizgili karpuza benzedim :(

    * ayarcılık:
    jon, "gık" modunda küçük bir gaz çıkardıktan sonra garfield son ses geğirir. jon, bu tatlı terbiyesizliğin üstüne bir aforizma patlatmaya çalışırken garfield ayarı yapıştırır;
    - hayatta her şey bir yarışma değildir garfield!
    - bunu sadece yarışmayı kaybedenler söyler :)

    * kedilik, uzanamadığı ciğere murdar demek, kıskançlık:
    jon, telefonla konuştuktan sonra garfield'ı bilgilendirir;
    - yarın liz'le plaja gitmeyi planladık garfield. üzgünüm, evde biraz yalnız takılacaksın.
    - plaj... hani şu çöplerin atıldığı suyun kenarında yatılan kumlu yer mi? (hıh!)

    * konfor alanından çıkmamak, uyanıklık:
    jon, evin bahçesinde küçük bir kamp ateşi yakar. bir dal parçası bulup ucuna marshmallow şeker takar. sonunda yorgun bir yüz ifadesiyle ateşin başındaki bir kütüğün üstüne oturur ve şekerini kızartmaya başlar.
    garfield ise evin içinde, pencereye yakın konforlu, rahat, pufidik bir koltuğun üstünde yayılmıştır. elindeki upuzun dalın ucuna taktığı şekeri pencereden dışarı, kamp ateşine doğru olta gibi uzatır ve rahatça gülümser;
    - kamp yapmak çok keyifli :)

    * aç gözlülük:
    garfield, önünde duran minik ve kırmızı yüzük kutusuna dikkat çekerek;
    - iyi şeyler küçük paketlerde gelir.
    der ve sonra kendi boyundan büyük bir hamburger paketini önüne çekerek devam eder;
    - ama en iyi şeyler, büyük boy paketlerde :)

    bu hayvan uzun entry'imi, garfield tarzı smiley koyarak bitiriyorum. bitirmeyebilirim de... çünkü garfield tarzı kararsızlık ve işsizlik bunu gerektirirsdf. *

    kaynak:
    üstad (bkz: jim davis)
    eskiden tv'de yayınlanan kısacık çizgi filmlerden akılda kaldığı kadarıyla bazı diyaloglar.
    nette, sosyal medyada, sözlükte, eski dergilerde, orada burada görülmüş türkçe ve ingilizce paylaşımlar.
    *

  • şu cümleleri kurduktan sonra sonsuzluğa gitmiş ve gidişiyle sevenlerini yetim/öksüz bırakmış harika kadın:

    "insanın başkalarına söyledikleri kendi duymak istedikleridir. yazdıkları, okumak istedikleridir. sevmesi, sevilmeyi istediği biçimdedir."

  • antep fıstığı diyen bir iki dallama gördüm. inşallah kalabalığı yara yara giderken yanlışlıkla birinin sikine dıştan ellersiniz.

  • hayatım çok iyi durumda değil, çoğu günüm "eh işte" olarak ifade edilebilir. sabah akşam hüzünlü ama motive edici parçalar dinleyip herşeyin daha iyi olacağına dair umudumu korumaya çalışıyorum ve bu şekilde bütün bir haftayı geçiriyorum. evet belki daha iyi olması için çalışabilirim, bazen çalışıyorum da ama yine de tadım yok...

    çarşamba günleri 1.5 lira vererek uykusuz dergisi alıyorum. genellikle tüm yazar çizer kadrosunu beğenerek okuyorum ama tüm dergi bittiğinde üçüncü sayfaya dönüp hala okumadığım işimdeyim gücümdeyim köşesini açıyorum. burada çok yardırıyor, koparıyor olarak ifade edilen türden bir etkisi olmuyor üzerimde.

    dergiyi katlayıp derin bir "offf" çekiyorum çünkü:

    -üniversite yıllarında kareli gömlek içine t-shirt giymiş mühendis benim.

    -odtü de okumuş top sakallı ve çerçevesiz gözlük takan bir yığın arkadaşım vardı.

    -otobüste en arkaya oturup sonra binen güzel kızları beyhude yere kesmeye çalıştım.

    -maaşa mayış denilen yerlerde çalıştım.

    -bulgar ya da arnavut göçmeni değil eğirdir li olduğum için asla ilgi görmedim.

    -kitapçılarda saatlerce "belki" diyerek hakkında bir şeyler bildiğim kitaplar okuyan kızları kolladım(bir kaç kere de hamle yaptım ama bugün üstünden 10 yıl geçmiş olsa bile utanarak hatırladığım sonuçları oldu)

    bunlar harici bir çok şeyi yaptım çünkü umut sarıkaya ile yaşıt bir adamım. aynı yıllarda büyüdük, benzer okullarda okuduk, ortamlarımız benzerdi dolayısı ile de benzer şeyler yaşadık. ben bunlardan kurtulmak için zihnimin en derinliklerinde bir çelik kasa oluşturdum ve sanki 1987 yılında doğmuş gibi, hiç oduncu gömleği giymemişcesine bir hayat kurdum kendime. o ise sürekli bu kasanın bulunduğu yere dadanıyor her hafta.

    hayatım çok da iyi değil demiştim hatırlarsanız. haftada bir gün, toplamda akşamları bir saatliğine beş altı adet karikatüre bakarak "aslında herşeye rağmen çok güzel şey yaşamak" diyorum. ki kıymetini bilen için fazla bile.