ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
peynir fiyatlarına yüzde 30 daha zam gelmesi
-
milli irade bunu istedi yapacak bir şey yok.
edit: başlıktaki bazı aklı evvel akoğlanlar hala 20 senedir ülkeyi yöneten parti ile bu zamların ilişkisini kuramamış anladığım kadarıyla.
bilgisayar oyunlarında oyun amacının dışına çıkmak
-
football manager'de sezonun ilk yarısı takımımdan kovulunca bir daha başka takıma gitmedim. gururuma yediremedim yani, alt sıralardan gelen tüm teklifleri redettim. bildiğin oyunda rıdvan dilmen gibi takıldım iki yıl. "space" tuşuna basa basa zamanı geçiyordum. güzel bulduğum bazı maç sonraları ise yorum yapıyordum. çok eğlenmiştim açıkçası. kültablasına da güntekin diyordum.
simcity'de kurduğum tüm şehirlerin altında yatan temel motivasyonum "ulan ne güzel yakarım şimdi şimdi bu şehri" düşüncesi idi. muhteşem şehirler yaptıktan sonra tornado gönderiyor, volkan patlatıyor, 8.4 şiddetinde zelzeleler yaratıp göktaşları yağdırıyordum. bi müddet sonra oyunun verdiği hisle allah'a sirk koştuğumu fark ettim. ben de o vakit oyunu bıraktım. şüphesiz ki ben en doğrusunu yaptım.
süper mario'da amacı dışına çıkmayı bırak tamamen amaçsızlık üzerine oyunuyordum bazen. mario tam kalenin önünde bayrak direğini indermek için zıplarken bazen direği aşıyordum. sonra ise sonsuz bir yol ve sonsuzluğa koşan bir mario. kimbilir belki de her seferinde yanlış kaleye denk gelmekten bıkmış olan mario'nun hayata karşı naif bir isyanı idi bu...............mantar kafalar yok, boru yok, boşluk yok, çekiç atan o.ç kaplumbağalar yok, kale yok ve prenses..zaten hiç olmadı. adamsın mario.
benim içim en efsanesi ise bir oyunda medieval total war 2'de kutsal roma germen imparatorluğu ile hızımı alamayıp 1962 yılına kadar gelmiştim. bütün dünyayı fethetmiştim yine de bir tek ortadoğu'da suriye ve ırak'ta isyanlar çıkıyordu. "naptı lan bu devlet size!" deyip tuton şövalyelerimle beraber mancınık yolluyordum ben de. aslında o zamana gelmemin bir amacı da acaba oyunu yapanlar piçlik olsun diye nükleer bomba falan çıkarıyor mudur diye idi. çıkmıyor beyler. çok düzgün kral bir oyun total war, amacının dışına çıkarak oynadığım son oyun.
20th century fox'un ezel senaryosunu satın alması
-
"don't say another word, don't say another lie. you know why? because i'll believe.."
zihinde yer etmiş anonslar
-
trafik polisi anonsudur:
“mercedes devam edin lütfen,şahin sallanma”
2 bin liraya cep telefonu almak
-
birkaç sene önce ev değiştirirken benzerini bizzat yaşadığım hadise.
acayip bir heyecan var. güzel bir sitede, oldukça iyi sayılabilecek bir fiyata, tam da istediğimiz şekilde bir daire bulmuşuz. hanımla çok heyecanlıyız. araya tuhaf finansal dertler giriyor ama bir şekilde hallediyoruz.
ona göre çok uzun süre bizim kahrımızı çeken bazı ev eşyalarını da bu vesile ile yenilemek istiyor evin dişisi. tamam ulan diyorum. yepyeni bir hayat. resmen resetlicez yani. herşeyi...
yenilerin finansmanına biraz olsun katkıda bulunsun diye ikinci el eşya alanlara fiyat soruyorum kimse almak istemiyor. ya da ölmüş eşek fiyatının yarısını veriyorlar. sinir oluyorum . sahibinden sitesinde, zamanında çok özenerek aldığımız hatta neredeyse bir araba fiyatı bayılıp ve tamamen eski evimiz için özel olarak dizayn ettirdiğimiz eski koltuk takımını, camdan sehpaları, bütün ayakları kırıldığı için komple tamirden geçmiş yemek odası takımını ve takımın dibindeki aynalı konsolu (ölmüş eşek fiyatının yarısı*1.1) fiyatına satılığa çıkarıyorum. ulan diyorum, ihtiyacı olan birisi ucuza alsın, ikinci elcilerin elinde paralanacağına bir öğrenciye gitsin, hem bilirim adamı, anlatayım eşyaları, hatıralarını...belki o dda özenir bizim gibi...onlara iyi bakar...asıl derdim taşımaya hiç karışmamak, eşyalar hakkaten çok ağır ve büyük çünkü. gelsinler, eşyaları evden alsınlar...
akşam oluyor arayan soran yok. halbuki fiyat çok düşük...
allah allah diyorum, ilana giriyorum, bir mesaj 'abi hayırlı olsun, inşallah ihtiyacı olan birisi alır, keşke ben de alabilsem'
'e alsana kardeşim işte fiyatı bu' diyorum 'abi o benim için pahalı diyor, evleniyorum çok masraf oldu' diyor
cevap vermiyorum...birkaç gün geçiyor. eşyaların durumunu tam yazdığım için kimse aramıyor. arayanlar ise hem yarı fiyat teklif ediyor hem de ikinci elci çıkıyor... ne de olsa tamir görmüş masa, bi köşesi hafif sökülmüş koltukları istemiyorlar. bir de nedense telefonda konuşurken semti bile sormuyorlar ama dairenin kaçıncı katta olduğunu soruyorlar, beşinci kat deyince telefonlar hızla kapanıyor.. yani adam beylikdüzünden kartala gelebilir ama beşinci kattan düzgün şekilde eşya indiremez... iyice sinirleniyorum....
bu arada evlencek elemanla internette muhabbeti ilerletiyoruz. muhitini, düğün tarihini, yerini filan hepsini anlatıyor.
artık yeni eve taşınmamız lazım. eski evi de sattık, adamlar temizliğe gelecekler. tüm eşyalar taşındı bir bu satılıklar kaldı evde.
başka da teklif gelmeyince, adamı arıyorum, gel ulan diyorum, madem evleniyorsun, benim de katkım olsun sana... para da istemicem diyorum ama şartım nikah davetiyesi ve eşyalara hiç dokunmayacam...adam çok seviniyor.
ertesi gün geliyor. genç birisi. elinde davetiyesiyle birlikte. kimliğini de kontrol ediyorum. gerçekten de nikaha bir ay gibi bir süre var. mahalleden bir kamyonet bulmuş, şöför dahil üç kişiler ama şöför hiç bir işe bulaşmıyor. zaten güç bela ikna olmuş, arada soruyorum 'iyilik yaptın' diyor, 'evlenecek' diyor, 'zorla beni de ikna ettiler' diyor. sevabına gelmiş ama taşımaya karışmam demiş...
iki genç hevesle dalıyorlar eşyalara, ama her seferinde beş kat in çık asansör de yok, zorlanıyorlar...herşey güç bela çıkıyor evden... hepsi kan ter içinde kamyonete konuluyor. bir tek üçlü koltuk var. taşıması gerçekten zor. çok geniş, benim gibi 1.94lük bir adam için özel yapıldı çünkü, illa ki üç kişi taşımak lazım. eve ilk kez girmesi bile olay olmuştu. iki genç uğraşıyorlar didiniyorlar, çıkmıyor salondan, terler damlıyor her taraflarından ama çıkmıyor işte. bizimkisi aşağıda sigara üstüne sigara içen şöförü çağırmaya karar veriyor.
ve cebinden telefonu çıkarıyor.
iphone.
arıyor 'abi bi gel be... noolur be..bak son kaldı be...abi o kadar geldin, yapıver bu iyiliği de be...' diye uzuyor konuşma.. adam kulağında iphone'la resmen aşağıdaki şöföre yalvarıyor, benim ise nutkum tutulmuş, olduğum yerde telefona odaklanıyorum.
adama evleniyor diye ikinci el eşyaları veren bende yok o telefondan.
hayatımda acıyla gülümsediğim ender anlardan birisidir.
uçak bileti fiyatına yht bileti satmak
-
arkasında güçlü bir mantık olan işdir. evet o fiyata uçakla gidersin ama yht'nin vereceği adrenali uçak sittin sana veremez.
lan mümkün olsa bahis siteleri her yht seferi için istanbul'a sağ salim varacak mı tren, kaç kez duracak, kaç arıza çıkacak bir dolu alanda bahis açacaklar.
uçakta nerde bu heyecan.
konstrüktivizm
-
1917 ekim devriminden sonra sovyetler'de ortaya çıkmış, modernizm'in bel kemiği olarak nitelenebilecek bir sanat akımıdır.
çağ başında fizik biliminde yaşanan değişmeler; iletişim, bilgi sistemlerini ve teknolojisini öylesine etkiledi ki sürekli değişim içinde olan dünyada eski kartezyen bölünmeler tamamen lağvedildi. bu da konstrükrivizm’in doğuşunu bir şekilde tetiklemiştir.
konstrüktivistler; bu değişikliği sadece fiziki dünyada değil metafizik ve felsefi anlamlarda da irdelemişlerdir.
"biçim, x" demişlerdir yani onlara göre biçimlendirme; 'ön koşullarına bağlı olarak, her zaman tamamen yeniden oluşturulması gereken bir bilinmeyendir.'
konstrüksiyon, fiziksel bir etkinlikten çok entelektüel bir etkinliktir.
konstrüktivist mimarlar, mimarlığın bir anlatım aracı olması konusunda inançsız sayılmazlardı lakin mimarlığı yalnızca betonlaşabilen bir şiir olarak görüyorlardı.
bugünün dekonstrüktivizm'iyle bağları entelektüel bir bağdır.
dikkat çeken güçlüdür anlayışı üzerinden yürür sanatları.
ruslar'ın tarihe bıraktığı bir izdir. sistematik olması bazı insanlarda hayranlık uyandırırken, bazı insanlarda devrimin sanatı olması nedeniyle rahatsızlık uyandırmıştır
beyaz yakalı şiiri
-
şöyle bir edebi eser. bütün nesillere yayılsın asla kaybolmasın isterim.
esnaf lokantasına giden harbi adamsın
köfteyi pul bibere en çok banansın
plazada real genius, sokakta yamansın
zekanla bizi yak #beyazyakalı
bodrum apaçi doldu, olimpos bitti
senden duyan yüzbinler hep kaş'a gitti
bozcaada on yıl önce pek yiğitti
tatil trendlerini yaz #beyazyakalı
eyçar, faynens, edmin köpeğin olsun
yıl sonu cebin bonusla dolsun
internal meetinglerde sen bir idolsün
bunu dayına anlat #beyazyakalı
sünnet çocuğu gibi kol düğmelerin
işi gücü bırakıp kaş'a gitmelerin
staj için gelen yeni yetmelerin
beynini business planla ye #beyazyakali
kahve bağımlılığıyla övüneceksin
kimsenin bilmediği balığı sen bileceksin
ölürsen alaçatı'ya gömüleceksin
toplantı schedule et #beyazyakali
bebek, arnavutköy, mangerie, lucca
erkek acetobalsamico'cu kızlarsa
pucca cabarnet savignon'a yeter mi cukka
hesabını bilmedin #beyazyakalı
limonata 13 lira, adres house kafe
şarap dev kadehte, önce kokla sonra şerefe
kız olursa ada, erkekse efe
fena klişesin #beyazyakalı
aaa o mekanın fajitası çok güzel
baban o paraya depo fuller (dizel)
herkes sana vurgun, herkes seni süzer
hortumla dövülesi #beyazyakalı
arkadaş arasında mekan översin
sonra mekana gider garson döversin
dev salatayı nar ekşili seversin
ciddi bir problemsin #beyazyakalı
hendıl edersin ingilizcen çoktur
skecyul işinde üstüne yoktur
maaşın yarısını fitness'e kaptır
ömrünü forvırdla #beyazyakal ı
gym'ler, spa'lar salaklığına minettar
stajyere gider yap, vendor'a atar
bizde maaşlar 29'unda yatar
kölenin dibisin #beyazyakalı
kadınsan dev çanta, erkekte pabu ç parlak
günün yarısı goygoy, yarısı laklak
bir akşam hep birlikte fasıl mı yapsak?
nereye kadar #beyazyakalı
one shot espresso, latte, moccha
kızlar kurşun kalemi yapıyor toka
sözde büyük alemcisin meze, rakı, roka
dengen izanın yok #beyazyakalı
business, smart casual, free friday
giysiye harcadığını duysa dövecek peder
raporu görünce yönetim ne der
küçük dünyada kaldın #beyazyakalı
makarnaya vermişsin 23,5 lira
maaşın yarısı kredi kartı, yarısı kira
mojito çıktı çıkalı içmez artık bira
ömrün geçti triple #beyazyakal ı
karaköy'de yeni bir mekan açılmış
menüsünde ahtapot taşşağı varmış
makarnalarını şiliden ısımarlarlarmış
hayatın antin kuntin #beyazyakalı
sen de bi gün yapacaksın kendi işini,
senelerdir kuruyorsun bunun hayalini,
sermayen olsa affetmezsin tabi
yoksulluğunu seveyim #beyazyakalı
mailler birikmiş deyu ağlarım
haftasonu trekking scuba bağlarım
junior eleman görsem döver çağlarım
naçar yakam beyazdır dostlar
tatilden sonra ada överim
pazartes'leri benden bekleme verim
müdüre head, toplantıya meeting derim
naçar yakam beyazdır dostlar
türklere sorulan salak sorular
-
grup icerisinde tamamen saka amacli turklerle dalga gecme muhabbeti..
yunan - hehe olm siz eu ya anca 2350 de girersiniz bu gidisle..
ben - valla oyle gozukuyo da, istanbul guzel bi sehrimiz hakikaten.. neydi hakkaten onceden oranin adi? soole 1400 lerin basinda?
grup - ehahahahohoh
italyan - ahaha siz 3. dunya ulkesisiniz olm..
ben - olabilir, ama zamanin da agliyodunuz anacim kacin turkler geliyo diye..
grup - muhhahaah
venezuellali - 3. dunya ulkesi.. ahahhaha.. ehahahha.. ohohoho
(butun grup bir anda donup soyle bi bakar)
venezuellali - tamam lan biz de oyleyiz ne var..
ben evlenince kirada oturamam
-
bunu soyler kiz...
ustune bi de anadan emilen sutu burundan getirir.
sonuc olarak ne mi olur ?
baştacı.
hayat boyle. hayat cok adil.