hesabın var mı? giriş yap

  • bununla ilgili google'da türkçe kaynaklarda arama yapınca ruhunuz gece bedeninizden fazla hızlı çıkmış ondan oluyor, yok cin işemiştir, melekler kına yakmıştır gibi her türlü paranormal açıklama mevcut. google'da semptom aratmak zaten saçma bir şeyken, iyice başka bir boyuta geçiyorsunuz.

    bu sabah benim de başıma geldi. iki elimde de böyle turuncumsu dağınık lekeler vardı. sabunla defalarca yıkadım, duşa girdim. yok. cinci hoca alternatifini es geçip dermatologtan randevu aldım. en kötü ona sorarım dedim, elime cin mi işedi diye. benim aklıma her türlü hastalık geliyor tabii (bkz: anksiyete). kafada house m.d. intro müziği çalmaya başladı. ölüyorum galiba diye dramatik şekilde geziyorum evin içinde. sevdiklerimi arayıp veda falan edeceğim o derece. bir yandan covid yüzünden gereksiz yere doktora gitmek de istemiyorum.

    neyse biraz kendimi sakinleştirip, yabancı kaynaklarda arama yaptım. benim elimdekiler tinea nigra benzeri gibi gelmedi. zaten o da çok sık görülen bir şey değilmiş. kanserdi falan onları da eledim. sonra karşıma hamile ablaların konuştuğu bir yerde çok benzer bir görsel çıktı. bir anda hamile forumunda takılırken buldum kendimi. hamile miyim acaba şu an tribine gireyim desem; o, cin işemesinden daha da paranormal bir durum olurdu. yani evde tek başıma oturuyorum aylardır.
    neyse bu ablalar, vaka çalışmalarının sonucunda ortak noktanın meyve ve çürümüş meyve suyu ile temas olduğunu tespit etmişlerdi. içlerinden biri de potasyum permanganat lekesi olabilir; elinizi bir limon suyuyla silin demiş. benim de önceki gece iki adet mandalina ile temasım olmuştu. yedim baya kendilerini. neyse deneyeyim limon suyunu dedim. lekelerin yüzde 90'ı bir anda gitti.

    bu yukarıda bahsettiğim madde meyvelerin falan temizlenmesi için kullanılabiliyormuş, özellikle de salgın durumlarında diye belirtilmiş vikipedi sayfasında. temas halinde kahverengi leke oluşturabiliyormuş. görünen o ki; bu sıralar meyvelere böyle şeyler sıkılıyor olabilir. hamile kadınları baya etkileyen bir şey olması bana hormonlarla bağlantılı gibi de geldi. zira ben de regl döneminin ilk günündeyim. belki normalde iz bırakmayacak bir şey ekstra reaksiyon sonucu leke bıraktı. bilemiyorum. ama şu an limon suyu ile temizlemek sorunu çözdü gibi. o yüzden dermatolog randevumu da iptal ettim. bir süre mandalinalarla temasımı da keseceğim.

    bugün öğrendiklerim neticesinde şunu söyleyeceğim: google'da türkçe hiçbir hastalık semptomu aramayın, böyle şeyler için hocaya mocaya gitmeyin, dermatologa gidin.

  • 3 gunde bir degistirenleri gorerek sok gecirdigim durum. ben her gece 3'e alarm kurup, uyanip degistiyorum ki uykumun ikinci yarisi daha fresh geciyor.

    t: yine yalanciyi zkmedikleri, onsevisme ile biraktiklari, gercek hayatta domuz gibi yasayan yazarlarin, 3gunde carsaf degistirdiklerini iddia ederek kiz dusurmeye calistiklar baska bir deneme. belki de ben kotu niyetliyim. bu yazarlar, hotellerde housekeeping olarak da calisiyor olabilirler.

  • japonya'da yapılan insanların delicesine uğraştıkları bir sanat. muazzam bir zariflik ve minimal görüntüyle göze çok hoş geliyor. dünyada da kendine çok ciddi olmasa da bir kitle edinmeye başlayan bir sanat haline geliyor. bunda japon büyükelçiliklerinin katkısı da büyük tabii. bununla ilgili workshoplar düzenleyerek kültürlerini yaygınlaştırmaya çalışıyorlar. bizim ülkemizde popülerliğin sebebi ise workshoplardan ziyade bulmacalarda çıkması. sık sık karşılaşılan bu kelime sayesinde kültürümüz japon kültürüne bir adım daha yaklaşıyor :) darısı workshoplara katılmamızın başına diyelim.

  • biraz önce takriben yirmi dakika kadar babamınkini dinlediğim günlük.

    önce biraz önbilgi verelim. mahkemenin verdiği kararı yargıtay'da temyiz ediyoruz ya, işte yargıtay o kararı bozarsa eğer, "al bu dosyanın şuralarını tekrar incele" deyip aynı mahkemeye geri gönderiyor. mahkeme bu sefer, ya yargıtay'ın bu dediğini yapıp dosyayı tekrar inceliyor, ya da "hayır, yazılanları okudum ve ben haklıyım" deyip önceki kararında direniyor.

    fakat bu direnme kararını almak zordur. mahkemeler genelde yargıtay'a direnmez. şimdi konuya dönelim.

    babamın herhalde 17 senedir filan uğraştığı bir davası var. uzun hikaye. özetle, babam kazanıyor karşı taraf başka bir yoldan yenisini yapıyor. böyle böyle derken işte yıllar oldu. hatta bu yılların birinde, mahkeme babamın aleyhine bir karar aldığında bizimki duruşmada elli saat laf anlatmış, hakimle şöyle bir diyalog geçmiş aralarında:

    - avukat bey, siz bu davanın üzerine çok düştünüz herhalde?
    - hakime hanım, iki çocuk okutuyorum ben!

    nihai karar yine babamın lehineydi, karşı taraf yine temyiz etti, dosya yine mahkemeye döndü. bugün duruşması vardı, ya bozmaya uyma ya da direnme kararı verilecek.

    direnme kararı verilmiş.

    babam o kadar mutlu ki, telefonda yirmi dakika boyunca bu davadan ve mesleki tecrübenin öneminden bahsetti. ki ben istanbul'da olmama rağmen, kendi davam kadar biliyorum artık meseleyi. beş yüz kere filan dinledim çünkü herhalde.

    ve şöyle dedi:

    - kızım, o kadar heyecanlandım ki, duruşmadan sonra kimseyle konuşamadım, müvekkile bilgi bile veremedim. gittim bir bankta oturdum, nefes aldım, ayakkabım da rahat değildi ama te oradan ofise kadar yürüdüm. ancak açıldım. ben bu heyecanı, ancak işte annen evlenme teklifimi kabul ettiğinde filan yaşamıştım.

    42 yıllık avukat bu adam.

    allah bana da yaşatsın.

  • tam hali 24 mayıs 2021 izmir barosu tarafından süleyman soylu, mehmet ağar, sedat peker, tolga ağar ve erkan yıldırım hakkında suç duyurusunda bulunması olacak.

    kaynak

  • skim böyle başak burçluluğu... bilgisayardaki sistem dosyalarını düzenlemek:(

    levent diye, o devrin digimon'u bir arkadaş toplamıştı ilk bilgisayarımı. sene 95. ilk günün akşamı evde kurcalıyordum, tek tek bütün klasörlere girip her bir dosyaya tıklıyordum peki buna basınca noluyo, e peki buna basınca noluyo diye diye.. böyle kurcalarken fark ettim ki aynı dosyalardan birden fazla yerde var. bir win32 mi windows mu ne öyle bir yerde var, bir program files diye bir yerde var, içlerinden bazıları başka bi yerlerde daha var... "dağınık levent tabi (anne tonlamasıyla verip de veriştirdim levent'e) elli kez kopyalamış aynı dosyaları bilgisayarın hafızası dolacak boşuna" diyerek kolları sıvadım ve müthiş bir işgüzarlıkla sabaha kadar benzer/aynı adlı tüm sistem dosyalarının eşlerini silip silip tek klasör altına topladım hepsini. sonuç olarak da sabaha bilgisayarı kucağıma almış halde ıkına sıkına 3 otobüsle bakırköy'den hacıosman'a gidip, suratımda takınabildiğim en sempatik "ben bi bok yidim" gülümsemesiyle levent'in ziline basmam gerekti.

    yalnız o vakitler bilgisayardan alınan zevk bile başkaydı be... windows plus'ta mı ne gelen, tren istasyonlu wall paper'ı görmek için evden kalkıp 2,5 saatlik yolu tepip sarıyer'deki arkadaşa gitmişliğim olmuştu. wall paper görmeye bak sırf. bu da mallık değil mi? değildi işte. abimden ablamdan çok seviyordum be o ilk bilgisayarımı. ne de güzel bilgisayardı... pentium 133 mmx, 16 mb ram, cücük kadar hard disk. autocad'e tıkladıktan sonra yatardım on dakka uyuyum o açılana kadar diye.

  • üniversitede bir kız arkadaş vardı, o da "ben kurban eti yiyemiyorum, kokuyor" dediğinde bu örgütten olduğunu düşünmüştüm. kurban bayramından 6 7 ay sonra bu dediği aklıma geldi, okula dönerken evde kalan etlerden yarım kilo aldım. kızı yemeğe davet ettim, markete gittik yarım kilo et aldık. ben eve geçip etleri değiştirdim, akşam yemeğe geldiğinde eti yiyemedi. çok ciddiyim eti yiyemedi, kokuyor dedi.

    nasıl oluyor bilmiyorum ama anlıyorlar amk, terör örgütüne girince eğitim mi veriliyor noluyor bilmiyorum ama anlıyorlar.