ekşi sözlük kullanıcılarıyla mesajlaşmak ve yazdıkları entry'leri
takip etmek için giriş yapmalısın.
hesabın var mı? giriş yap
yaran tatlı hayat diyalogları
-
menekşe: (şair ihsan yıldırım’ın yazılı anonsunu yapmaktadır)
efendim müsaadenizle. baylar bayanlar ve pek değerli muhterem,
sözlüklerde azamet kelimesi, saygı duyulan, büyüklük, ulaşılmazlık, huşu veren bir güç kelimeleriyle ifade edilir, ancak iki kelime hep unutulur: ihsan yıldırım!!!!
sözü daha fazla uzatmadan, huzurlarınıza sizlerin sevgili dostu -benim değil- şairi azam ihsan yıldırımı davet ediyorum…..
ihsan yıldırım: (sahneye çıkar ve başlar şiirlerini okumaya)
sevinç sevinç
sen ki sevgide benim için birinç
senin yerini tutamaz ne dolunay ne de bir vinç
sevinç, sen ol hep bana ayıklayan pirinç
pelin pelin
aldım seni gelin
hem de piskopos olmasına rağmen velin
fakat, bana torun verdin
afferin afferin
yorgo ve feraye
sizin bu gidişat nereeeye nereeeye
sizi dökesim geldi egeeeye egeeeye
fakat, özlerim sizi biraz yüzüp dönün geriiiye geriiiye
irfan
seni her görüşümde derim haydaaaa
bana öyle geliyorki senin akrabaların var uzaydaaa
fakat, yerini tutamaz kimse ne dünyada ne aydaaaa
fidayda da irfancığım fidayda
superman'ın tek kolunu önde tutarak uçması
-
filmlerde pek yansıtılmıyor ama çizgi romanlara bakarsanız superman aslında uçmuyor, zıplıyor. geldiği gezegenin yerçekimine göre dünyanın yerçekimi kuvvetli olmadığı için uzun mesafeleri bu şekilde kat ediyor, hatta gücünün kaynağı da budur. buna benzer bir düşünce dragonball z animesinde de var. g kuvveti falan...
daha büyük mesafeleri zıplamak için de bir noktaya ulaşmak istercesine kolunu kullanıyor. filmlerde, bu pek yansıtılmayınca da çok saçma duruyor.
izlanda milli takımı için karşılama tavsiyeleri
-
havalimanında çantaları 6 saat boyunca aranıp, bu süre boyunca sürekli ali ihsan yavuz tarafından “evet çantalarınızda hiçbir şey olmasa da yine de bir şeyler olabilir” açıklamasına maruz bırakmak olabilir.
pkk'lıların türklerden empati beklemesi
-
daha çok beklerler.
birebir yaşadığım olaydır, rivayet falan değil...
bundan daha üç gün önce, akşam üzeri bilgisayar başında vakit öldürüyorum. bir anda bir patlama ile bulduğum oda, bilgisayar masası falan sarsıldı. noluyoruz diye dışarı fırladım, birine bir şey oldu mu, bir yardımımız dokunur mu diye düşünüyorum. dışarı çıktığımda gördüğüm manzara şu idi...
http://m.imgur.com/hbg7r2n
http://m.imgur.com/uhdp0ci
http://m.imgur.com/zdewy1g
oturduğum binaya yakın bir polis karakoluna pkk bomba atmış. şans eseri kimseye bir şey olmamıştı ama; binanın ve binanın önünde park halindeki arabaların camları patlamıştı.
tekrardan yukarı çıktım, koridorda öğretmen bir kız panik halinde çömelmiş ağlıyor, arkadaşları da onu teskin etmeye çalışıyordu. bulunduğu odanın camı patlamış, eli ayağı birbirine dolanmıştı.
lafı fazla uzatmadan sadede geliyorum. ben doktorum ve hipokrat yeminim var, yarın gene hiçbir şey olmamış gibi hastaneye gideceğim, hiçbir şey olmamış gibi hasta bakacağım. hatta belki de o bombayı atan teröristi getirecekler, ona da bakacağım.
ama o öğretmen kızdan ya da canına kast ettiğiniz o polislerden ne empati, ne merhamet, ne acıma hiçbir şey beklemeyin.
zira hiçbir varlık, kendi canına kast eden biri ile empati kuramaz...
serumun damla ayarıyla oynayıp hızlandırmak
-
genellikle acile grip nedeniyle gelip ilaç yazılıp gönderilmesine tepki olarak :
- bi seron bile takmadınız
diyenlerin , zorla kendilerine serum taktırmayı başardıklarında , müşahade odasında selfiesini çektikten sonra
- ay bitmedi bu serum da
diyerek yapmaya kalkıştıkları eylem.
türkiye'de ateizmin ve deizmin hızlı yükselişi
-
yükselmemiştir, adeta patlamıştır.
çok genç sayılmam, 30’um.
1 tane müslüman arkadaşım yok. bildiğin yok. 10’a yakın arkadaş var 1’i bile müslüman değil.
liselilerden ve üniversitelilerden hiç bahsetmeyeyim. dua bilene entelektüel diyolar.
kısacası dini sevmiyor, hayatlarını kendi istedikleri gibi yaşamak istiyorlar.
bir de, bir üst kuşağa bakıyorum. geneli akp türkiyesini yaşıyor. din hayatın heryerinde.
türkiye çok keskin bir yol ayrımına girdi ve işin rengi günden güne değişiyor, geri dönülemez şekilde.
ateist olup da müslümanlığa döneni görmedim daha. yalnız müslümanlığı bırakıp ateist olan bir çevrem var, değişime gözlerimle şahit oldum. her sene 1 2 arkadaşın nasıl sorgulayıp da bıraktığına.
edit: imla, düzeltme vs.
çin'in covid aşısının 3.faz çalışmasının olmaması
-
bu aşı en güvensizi falan değil.
aşıları nature'a değerlendiren florian krammer bu aşının faz 2 sonuçları için şu ifadeleri kullanmış.
"the safety profile of the vaccine was excellent, and for both doses was comparable to that of the placebo. no grade 3 adverse reactions were reported. "
https://www.nature.com/…les/s41586-020-2798-3#sec13
serdar savaş'ın siyasi menfaat sağlamak için bok attığı aşıdır. türkiye'de uygulaması başlayana kadar faz 3 sonuçlarının çıkması beklenmektedir.
hani aşının oluşturduğu immünite diğer aşıların gerisinde diye eleştiriyle gelin anlarım ama aşı güvenli değil derseniz hadi oradan derler.
brezilya'da 10.000 kişiden fazla bu aşıyla aşılandı ve ciddi bir yan etkiye rastlanmadı.
bu aşağıdaki de faz 3'ün ilk sonuçları.
são paulo’s butantan ınstitute, one of brazil’s leading biomedical research centers, which is carrying out the phase 3 tests, said the two-dose vaccine, called coronavac, proved to be safe in a trial so far involving 9,000 volunteers.
https://www.reuters.com/…novac-brazil-iduskbn27429e
benim profilime bakın iktidara yaslamadığım giri bulmakta zorlanırsınız hatta amma da siyasi giri girmişsin dersiniz ama bizde doğru işe bok atmak yok.
neyse o.
faz 3 çıkmadan vururlarsa doğru olmaz elbette ama aşının şu anda bilinen bir sorunu yok.
yeterli bağışıklığı sağlamama ihtimali olabilir.
buna söylenebilecek de şu. elimizde başka bir aşı yoksa bu hiç aşı olmamaktan bana kalırsa iyidir.
hatırladıkça iç burkan garibanlık anıları
-
öğrenci evinde yalnızken hasta olup, kusmaktan öleceğini sanmak da bunlardan biridir. açlıktan ve kusmaktan kalkıp yemek dahi yapamazsınız. sonra arkadaşlarınıza böyle bir olay yaşadım deyince neden söylemedin gelip bir çorba yapardık derler. böylece siz de gariban değil de mal olduğunuzu anlarsınız.
bbg eray
-
karşıyaka belediyesi doğal afet kitapçığını okumuş ve okuduğu kitaplar listesine yazmış. başka sözüm yok.
pişman olmak istemeyenlere tavsiyeler
-
ya pişman olursam diye hayatı erteleyeceğinize pişman olun daha iyi. pişmanlıklarınızdan ders çıkarabiliyorsanız sıkıntı yok.
"yatağımın karşısında bir pencere var. odanın duvarları bomboş. nasıl yaşadım on yıl bu evde? bir gün duvara bir resim asmak gelmedi mi içimden? ben ne yaptım? kimse de uyarmadı beni. işte sonunda anlamsız biri oldum. işte sonum geldi. kötü bir resim asarım korkusuyla hiç resim asmadım; kötü yaşarım korkusuyla hiç yaşamadım."
demeyin sonra.
eski pazar günleri
-
akşamüstüne doğru bir sıkıntı başlardı... hala da olur böyle..
eski pazar günleri; en çok radyodan dinlenen futbol maçlarının sesi, ütülenen önlüklerin kokusu, yıkanmış çamaşırların ıslaklığı, son ana bırakılmış ödevlerin karın ağrısıydı. cenk koray ve telekutu, evet hayır yarışması, izmir marşıydı. bizimkiler dizisinin bitmeyen vasatlığının hükümdarlığıydı.. eski pazarlar, hafta sonuna sığdırmaya çalıştığımız hayatımızın özgür yanının ellerini yeniden bağlayan saatlerin adıydı. coşkumuzun ağır ağır sönüşüydü. doyulmayan oyunların, müthiş gevşemelerin sonuydu. toparlanma vaktiydi. zira pazartesi ağır misafirdir ayakta karşılanması gereken... istiklal marşı, ve sabahın köründe midenin kabul etmediği zorla yenmeye çalışılan kahvaltılar... henüz hakim olunmayan bir hayatın zorunlu kuralları...
herşeyin bir sonu vardırı en çok hatırlatan gündür pazar günleri bana hala...